İnsanların bir kısmı şeytanın dediklerini yapar, bir kısmı da Allah’ın emirlerine uyar. Şeytanın yörüngesine girenler ve devamlı onun talimatları doğrultusunda hareket edenler “hizbuşşeytan” grubunu meydana getirir. Allah yolunda gidenler ise, “Hizbullah” adını alır. “Hizbuşşeytan” ifadesi Mücadele Suresi 19. ayette; “Hizbullah” ifadesi de, aynı Surenin 22. ayetiyle, Maide Suresi 56. ayette geçer.

Bazen bu isimle ortaya çıkan gruplar olmuşsa da “Hizbullah” adı, Allah yolunda giden her Müslümanın unvanıdır, belli bir gruba tahsisi uygun değildir.
Hizbullah, Kur’an’da şu özellikleriyle anlatılmıştır:

-Allah onları sever, onlar Allah’ı severler.
-Müminlere karşı mütevazi, kafirlere karşı izzetlidirler.
-Allah yolunda mücadele ederler.
-Başkalarının kendilerini kınamasından korkmazlar.
-Namazlarını kılar, zekatlarını verirler, Allah’ın emirlerine boyun eğerler.
-Allah’ı, Resulünü ve müminleri dost edinirler. (Maide Suresi, 54-56)
-Babaları, oğulları, kardeşleri, aşiretleri de olsa Allah’a ve Resulüne muhalefet edenleri sevmezler.
-Allah onlardan razı, onlar Allah’tan razıdırlar. (Mücadele Suresi, 22)

Hizbuşşeytan ise, devamlı şeytandan gelen telkinlere göre hareket eder.
“Şeytanlar, kendi dostlarına sizinle mücadele etmelerini vahyederler” ayeti bunu bildirir. (En’am Suresi, 121)
Şeytan fikirli insanlara, şeytanî ilhamlar gelir. Şeytan onları rahat bırakmaz, devamlı olarak ehl-i imanla mücadeleye teşvîk eder. Hamdi Yazır, meseleyi şöyle değerlendirir:

“İmansızlıkla şeytanet arasında bir câzibe vardır. Korusuz bahçeye haşerat musallat olduğu gibi, ‘Görmedin mi, biz kâfirlerin üzerine, kendilerini iyice azgınlığa sevk eden şeytanları gönderdik’ (Meryem Suresi, 83) ayetinin işaretine göre, imansız kalblere de şeytanlar musallat olur. İmansızlar şeytaneti sever. Şeytanî hasletlere, hareketlere meftun olurlar. Hayırsız, hayırsızla düşer kalkar. Eşkıyanın reisi, en büyük şaki olur. Bunun gibi, imansızların bütün temayülleri şeytanette olduğundan, önlerine şeytanlar düşer, başlarına şeytanlar geçer.”

Burada şu hususu belirtmek yerinde olacaktır:
Günahkâr mümin, hizbuşşeytan’a dâhil değildir. Ehl-i sünnetin itikadında günah, insanı kâfir yapmaz.İnsanın tabiatında günahlara fıtrî bir meyil vardır. Nefis ve şeytana uyup günah işleyen kimse, tövbe ve istiğfarla günahlardan temizlenmelidir. Nitekim atamız Hz. Âdem de İlâhî bir yasağı çiğnemiş, ama hemen peşinde tövbe etmiştir. Âdem’in torunlarına yakışan da, tövbedir, istiğfardır.