Şeytan, aslında her yerde gezer, onun için her yer “aldatma alanıdır.” Ama bununla beraber bazı yerler onun daha çok gezdiği, adeta cirit attığı yerlerdir. Bu cümleden olarak, kahvehaneler, meyhaneler, gece kulüpleri, yol kenarları, plajlar, çarşılar… sayılabilir.

Kahvehaneler:
Buralar “toplu halde vakit öldürme yerleridir.” Hâlbuki insan bu dünyaya vakit öldürmeye değil, vakti değerlendirmeye gönderilmiştir. Buralara takılan insanlar, hayatın ciddi gayelerinden uzaklaşırlar. Gayesizlik ve hedefsizlik, bunların en belirgin özellikleri haline gelir. Nemli mekânlarda demirin zamanla paslanması gibi, böyle yerlerde duranlar da ruhen paslanırlar. Kahvehanelerde içilen sigara buralarda oturanların bedenine sindiği gibi, yapılan abes konuşmalar, küfür sözleri, gösterilen tembelce tavırlar da adeta ruhlarına işler. Bu dumanlı mekânların müdavimleri, her türlü zararlı fikri akıma veya zararlı alışkanlıklara buralarda maruz kalabilirler.

Meyhaneler:
Meyhaneler, mutluluğu yanlış yerde aramanın adresidir. Buralar adeta birer “düşkünler yurdudur.” Feleğin sillesine maruz kalmış, ama buna karşı net tavır geliştirememiş kimselerin uğrak yeridir. Meyhaneye gidip “kafa bulmaya çalışmak”, susuzluğunu deniz suyuyla telafiye çalışan kimsenin şaşkınlığı içerisinde, aklını başından alacak şeyi içmeyi akıllılık zannetme divaneliğidir.

Gece Kulüpleri:
Gece kulüpleri, aslında bizim kültürümüzde olmayan ve de olmaması gereken yerlerdir. Batılılaşma serüveninin milletimize kötü hediyelerindendir. Buralar, çalınan müziğiyle, gelenlerin kılık kıyafetiyle, içtikleri içkiyle, kullandıkları uyuşturucuyla, yaptıkları dans ve benzeri tavırlarıyla bize tamamen yabancı yerlerdir. Bu izbe yerler, insanın maneviyatını silip süpüren, insanı adeta insanlıktan çıkaran batakhanelerdir. İffetiyle bilinen bir toplumun fertlerinin, gayr-i meşru beraberlik ortamı içeri*sinde çılgınca eğlenmeleri, uyuşturucuyla kendilerinden geçmeleri hazin bir manzaradır.

Yol Kenarları:
Yol kenarları, işsiz güçsüz insanların tembelce oturduğu, gelene geçene baktıkları birer mekân olarak da kullanılabildiğinden, şeytan buradaki insanları boş işlerle oyalamakta, boş sözlerle avutmaktadır.
Peygamber Efendimiz bir keresinde “Yol kenarlarında oturmaktan kaçınınız” buyurdu.
Ashab, “Ya Rasulallah, bizim için bundan tamamen sıyrılmak mümkün değildir. Oralar bizim meclislerimizdir, oralarda meselelerimizi görüşürüz” diye izin istediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz “İlla oturmak isterseniz, oraların hakkını veriniz” dedi.
Ashab, “Ya Rasulallah, yolun hakkı nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber, şöyle dedi:
“Haramdan göz yummak, halka eza vermekten kaçınmak, selam verenin selamını almak, iyiliği emredip kötülükten yasaklamak, sorana yol göstermek, mazluma yardım etmektir.” (Ebu Davud, Edeb, 12)
Öyle anlaşılıyor ki, yol kenarlarında oturmak haram olmamakla birlikte doğru da değildir. Oturmak mecburiyetinde kalındığı zaman ise, -hadiste belirtildiği gibi- belli esaslara riayet edilmesi gerekmektedir.

Plajlar:
Yüzmek, Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği sporlardan biridir. Ama üç tarafı denizlerle çevrili yurdumuzda, günümüz şartlarında bunu yapabilmek hayli riskli hale gelmiştir. Çünkü plajlarda kadın erkek karışıktır. Yüzmek gibi gayet masumane ve faydalı bir aktivite için plaja giden biri, tam bir günah ortamına girmektedir. Dini duyarlılığı olan kimselerin bu ortamda bulunmaları maneviyatlarına ciddi zarar verir, kendilerini gittikçe lakayt hale getirir. Buna mukabil, biraz uzaklarda da olsa sakin yerler bulup orada yüzmek tercih edilmelidir.

Çarşılar:
Çarşı ve pazar, insanların kalabalık bir şekilde bulundukları yerlerdir. İnsanlar buralarda gezer dolaşır ve alış verişte bulunurlar. İnsanın gözü o kalabalık içinde harama da kayabilir, dikkat etmesi gerekir. Peygamber Efendimiz, ister istemez görülenden bir vebal olmadığını, ama tekrar bilerek bakılırsa günah olduğunu bize anlatır. (Ebu Davud, Nikah, 43)
Ayrıca şeytan, yapılan alış verişlerde hile yapılması için durmadan dürtükler. Mesela, satıcıları saf gördüklerini aldat*maya teşvik eder, yalan yeminler ettirir.