“‘Ya Rabbi, insanların diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver.’
Allah dedi: ‘Belli vakte kadar mühlet verilenlerdensin.’
Şeytan dedi: ‘Beni saptırmana yemin ederim ki, onlara yeryüzünde fenalıkları süsleyeceğim. Halis kıldığın kulların dışında hepsini saptıracağım.’” (Hicr Suresi, 36-40)
Şeytanın bu isteği konusunda bazı meselelere dikkat çekeceğiz:
- Şeytana bu izin ve mühletin verilmesi, yeryüzünde imtihan olması içindir. Eğer şeytan insanlara musallat olmasaydı, insanların makamı melekler gibi sabit kalırdı, ilerleme olmazdı. Hâlbuki şeytanla sınanan insan, en alt mertebelere düşebildiği gibi, en yüksek makamlara da çıkabilir.
- Şeytan insanlara sadece vesvese verir, kötülüklere sevk eder, ama zorla bir şey yaptıramaz. Eğer böyle bir gücü olsaydı, insanların kötülükler sebebiyle sorumlu olmaması gerekirdi.
- Zehrin altın kaplarda veya bal içinde sunulması gibi, şeytan dahi kötülükleri iyilik şeklinde takdim eder. Mesela bir delikanlıya der: “Dini görevlerini yerine getirmek için daha çok gençsin. Şimdi hayatını yaşa. Gez, oyna!”
Sabah namazına kalkmaya çalışana der: “Şimdi hava çok soğuk. Sen de biraz rahatsızsın. Sonra kılıverirsin.”
Allah yolunun erlerine der: “Canım bu milleti sen mi kurtaracaksın? Kendinin bu kadar dertleri varken, onları unutmuş milletle uğraşıyorsun, boş ver…”
-İblis, bu kadar dessaslığıyla beraber Allah’ın “muhlas” kullarına bir şey yapamaz. Onları doğru yoldan saptıramaz. Hatta onların derecelerinin yükselmesine sebep olur.