Örneğin bir insan, bir başka kişi hakkında delil kanıt olmadan bu kişi çok kötü bir insan, şöyle yapıyor böyle yapıyor diyorsa, bu ithamını kanıtlamasını isteriz ondan. Kanıtlayamıyorsa, sen bu kişiye iftira atıyorsun deriz, hatta böyle bir kişiyle arkadaşlıkta etmeyiz. Çünkü bu insan, aynı iftirayı bizlere de atar diyerek uzak dururuz. Sizlere sorsam ve desem ki, sizler inandığınız dinin kitabını dikkatle okuyup, Allah’ın emirlerini mesajlarını aldınız mı? ANLADIĞINIZ DİLDEN DİKKATLE ANLAYARAK VE ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK OKUMADIYSANIZ, SİZİN İNANCINIZ, KALBİNİZE YERLEŞMEMİŞ İNANCINIZDAN EMİN DEĞİLSİNİZ DEMEKEKTİR. Böyle bir inanç sahibi, çok kolay Allah ile aldatılmaya yatkındır. Çünkü inancından emin değildir, delil ve kanıtları Allah’ın mesajı hakkında haberi olmadığından, her söyleneni Allah’ın emri zanneder. Çok daha ilginci inancından emin olmayanlar, kendisi gibi inanmayanlara karşı hırçın ve sinirli davranır, hatta hakaret ederler. Sanki onun inancından kendisi sorumluymuş gibi.
Eğer ben Kur’an’ı okumadım ama çok güvendiğim, âlim bir kişinin anlattığına güveniyorum, bu anlattıkları Allah’ın indirdiği Kur’an’dır diyorsak, bizler daha baştan en büyük hatayı yapmış olma ihtimalimiz çok yüksek demektir. Şunu lütfen unutmayalım, Allah aklı başında düşünebilen kullarının anlayamayacağı bir rehber, mesaj gönderip asla tüm kullarını bu bilgilerden sorumlu tutmaz. LÜTFEN ALLAH’IN ADALETİNİ KÜÇÜMSEMEYELİM, BASİDE İNDİRGEMEYELİM. Bizler yüzlerce yıl öncesinden günümüze rivayet yolla ulaşan bilgilere, hiç şüphe duymadan asla inanmamalıyız. LÜTFEN BU KONUYU, GÜNÜMÜZ İLMİNİN IŞIĞINDA KUR’AN’DAN, BİZZAT BİZLER ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Geçmiş yüz yılda toplumun, ne derece cahil olduğunu da unutmadan. O çağlardan günümüze ulaşan tüm bilgilerin, din adına anlatılan rivayet kaynakların, ne derece riskli olabileceğini de unutmayalım.
Ne yazık ki bizler, geçmişte Müslüman toplumların yaptığı yanlışı yapıyor hatta düşünmediğimizden tekrar ediyor ve sen Kur’an’ı anlayamazsın mantığını kabullenmiş, bir İslam anlayışını devam ettiriyoruz. YANİ BİZLER ATALARIMIZDAN MİRAS KALAN, RİVAYETLERİN ŞEKİLLENDİRDİĞİ BİR DİN YAŞIYORUZ. HİÇ ARAŞTIRMADAN DÜŞÜNMEDEN SORGULAMADAN. Yüzlerce yıl önceki toplumların eğitim seviyelerini hepimiz biliyoruz. O günkü toplumu hayal bile edemiyorum, ama günümüz öylemi? KUR’AN HER DİLE ÇEVRİLMİŞ HALİYLE ELİMİZDE VAR. PEKİ, OKUYOR MUYUZ? Şöyle diyenleri duyarsınız, tercümesini okuyoruz da hepsi farklı tercüme etmiş, hangisi doğru nasıl anlayacağız? Çok doğru, biraz düşünen doğruyu bulacaktır. Anlamadığımız dilden okuduğumuzda, bizlere tercüme edenlerde aynı hatayı yapıyor ve farklı farklı bizlere anlatıyorlar. Peki bu durumda ne yapmalıyız? Allah boşuna düşün, aklını kullan ey kulum demiyor. Yüce Rabbimiz geleceği bildiğinden aynı konuyu Kur’an’da, birçok kez tekrar etmiş örnek vermiştir. Bu yanlışı yapanlar bir ayeti kendilerine uydururken, diğer ayeti olduğu gibi tercüme ediyorlar. İşte size kanıt, Allah bir hüküm verdiyse Kur’an’da, diğer ayetinde asla tersini söylemez. Demek ki O ayeti yanlış tercüme edip bizlere aktarmışlar. YANİ ALLAH BATILI HAK YAPMAK İSTEYENLERİN, FOYASINI YİNE KUR’AN’DA ORTAYA ÇIKARIYOR, AMA AKLINI KULLANAN, KUR’AN’I ANLADIĞI DİLDEN OKUYAN BU GERÇEĞİ FARK EDİYOR. Okuma alışkanlığını özellikle bu topluma kazandırmayarak, Kur’an’ın da her Müslüman tarafından anladığı dilden okunmasının önüne geçebilmek için, senin ilmin ne ki Kur’an’ı anlayacaksın diyerek toplumu korkutmuşlardır. Makalemi biraz uzun, detaylı yazdığımda, lütfen biraz kısa yazar mısınız itirazlarını, sık sık duyuyorum. Okumadığımız içinde, din adına anlatılanların ALLAH’IN KUR’AN’DAN EMRİMİ, YOKSA KİŞİLERİN GÖRÜŞLERİMİ, ANLAMAKTA ELBETTE ZORLUK ÇEKİYOR MÜSLÜMANLAR.
Daha açıkçası bizlere din adına anlatılanların kanıt ve delilerinin kaynağından da çok emin olamıyoruz. Böyle bir topluma ne anlatırsanız HER ANLATTIKLARININ, DİNİN EMRİ OLDUĞUNU KABUL ETTİRMEK ZOR OLMASA GEREK. Konumuza devam etmeden önce, sizlere en sağlam delil kanıt olan Kur’an’dan bazı ayetler hatırlatmak istiyorum. Ayrıca bu ayetler ışığında bizlere anlatılanlarla uyum gösteriyor mu, onun üzerinde birlikte düşünelim. Allah Zuhruf suresi 44. Ayetinde ne diyordu? “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Yine bir başka ayetlerinde, Kur’an’ı nasıl açıkladığını söylüyordu hatırlayalım.
“BİZ, İNSANLARA BU KUR’ÂN’DA HER TÜRLÜ ÖRNEĞİ VERDİK.” (Rum 58)
“ANDOLSUN, BİZ BU KUR’AN’DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK.” (Kehf 54)
“BİZ BU KUR’ÂN’DA İNSANLARA, ÖĞÜT ALSINLAR DİYE HER TÜRLÜ ÖRNEĞİ VERDİK.” (Zümer 27)
Değerli dostlarım Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz dedikten sonra ve Enam 114. Ayetinde, “De ki) “ALLAH’TAN BAŞKA BİR HAKEM Mİ ARARIM? KİTABI SİZE AÇIKLANMIŞ OLARAK İNDİREN O’DUR.” Diye uyardığı halde bizler, Allah’ın kitabından başka KENDİMİZE DELİL KANIT, HAKEM ARAYARAK, mezheplerin bizlere Kur’an dışı öğrettiği dine, ibadetlere ilave yaptığı bilgileri Kur’an’da göremediğimizde, nasıl olurda şu sözleri söyleriz?
“YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞAYIN BAKALIM. NAMAZIMIZI NASIL KILACAĞIZ GÖSTER BAKALIM KUR’AN’DAN. KUR’AN VE RESULÜN SÜNNETİ, HADİSLERİ İSLAM DİNİNDE BİR BÜTÜNDÜR BİRBİRİNİ TAMAMLAR. AYET OKUYUN DİYORSUNUZ, SAHİH HADİSLERİ NE YAPACAĞIZ, İNKÂR MI EDECEĞİZ!”
Bu sözler ve düşünceler, Müslümanların Kur’an ile buluşamadığını, toplumun Allah ile çok aşırı geri dönüşü neredeyse olmayacak bir şekilde, aldatıldığını gösteriyor. Bırakın Kur’an’ın tamamını, sizlere biraz önce hatırlattığım ayetlere iman eden bir Müslüman, asla böyle sözler söylemez ve anlatılanlara inanmaz. Peki, neden söylüyorlar o zaman? ÇÜNKÜ BU KARDEŞLERİMİZ KUR’AN’IN DEĞİL, RİVAYET EDİLEN HADİSLERİN BASKISIYLA İNANÇLARINI YAŞIYORLARDA ONDAN. Rabbimiz ayetinde, Allah’tan daha doğru kim vardır diyor ama bizler bu ve benzeri onlarca ayetinden uzak, farkında olmadan HAŞA Allah’ım Resulünün de hadisleri senin gibi en doğru diyebiliyoruz. İşin kötüsü bizlere ulaşan ve Resule atfen söylenen hadislerin kendisine ait olduğuna, asla eminde olamıyoruz. Ama inanmakta hiçbir sakınca görmüyoruz.
Gelelim yalnız Kur’an ile İslam’ı yaşayın bakalım, nasıl namaz kılacaksınız sözlerine. Eğer söyledikleri gibi Allah salat emrini verip karşısında kıyam edip, rükû edip secde etmemizi emrediyorsa, bunu yeteri kadar açıklamasını da yapması gerekir. Kendilerine öğretilen bilgileri, detayları Kur’an’da Allah yapmadığını söylüyorlarsa, bundan nasıl hesap sorar Allah, bunu da mı düşünemiyorlar. Hani Allah bizleri Kur’an’dan hesaba çekecekti, HANİ YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN DİYORDU ne oldu bu ayetlerin hükmü, yoksa rivayetleri aklayabilmek için, iman eder gibi görünüp ayetleri hayatımıza geçirmiyor muyuz?
Allah salatın şekilsel boyutunu çok basit ve kolay bir şekilde Kur’an’da izah etmiştir. SALAT ÖZET OLARAK ALLAH İLE KULUNUN BİR OLDUĞU, ONDAN YARDIM İSTEDİĞİ ÇOK ÖZEL ANIDIR. Kullarının emrettiği vakitlerde, huzurunda kıyamda duruşunu yani saygı ile durup, onun huzurunda saygıyla rükû edip, yine bağlılığını bildirmek için secde ederek onun şanını yüceltmemizi emretmiştir. Bu arada Allah ile nasıl bir bağlantı kurup, ondan yardım isteyeceğimizi, hatta onun şanını nasıl yücelteceğimiz örneğini de Kur’an’da vermiştir. AMA BİZLER, MEZHEPLERİN VE RİVAYETLERİN DİNE YAPTIĞI İLAVELERİ KUR’AN’DA GÖREMEDİĞİMİZDE, ONLARCA YÜZLERCE AYETE TERS DÜŞECEK BİR DÜŞÜNCEYİ SÖYLEMEKTEN ÇEKİNMİYOR VE YALNIZ KUR’AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, ZEKÂT VEREMEYİZ, HACCA GİDEMEYİZ, NAMAZ BİLE KILAMAYIZ DİYORUZ. İŞTE BUNA ALLAH ŞİRK DİYOR.
Allah’ın sözünden daha iyi daha doğru sözün olmadığını Allah söylüyorsa, lütfen en emin bilgi kaynak olanın Kur’an’ın uyarılarını dikkate alalım ve ALLAH’A GÜVENELİM, DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERE DEĞİL. Allah, Hz. Muhammed’i Resul yani ELÇİ olarak göndermiştir. Elçinin görevi, aldığı mesajı asla değiştirmeden, hiçbir ilave yapmadan ulaştırmaktır. Allah Elçisinin görevini bizlere tebliğ ederken ne diyordu hatırlayalım. “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) “RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Allah’ın Elçisine verdiği yetkiyi beğenmeyip, yeterli görmeyip ilave etmeye çalışmak, Elçisini Allah’ın dinine ortak etmeye çalışanlardır ki, buna da Allah ŞİRK diyor.
Sahih adını verdikleri hadislere gelince. Sahih şüphe duyulmayacak kadar doğru anlamındadır. Bizler için SAHİH yalnız Allah’ın vahyi Kur’an’dır. Onun dışında Resule atfederek nakledilen tüm hadisler risklidir, hepsi doğru diyemeyiz. Peki, hangilerine doğru diyebiliriz? Onu da Kur’an söylüyor, bakın Elçi ümmetini hangi bilgilerle uyarmış. “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) Demek ki Resule atfen söylenen hadisleri, bizler Kur’an ile kontrol edeceğiz, onayını veriyorsa, BİZLER ANCAK ALLAH’IN ELÇİSİ, BU SÖZÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR DİYEBİLİRİZ.
Değerli dostlarım, lütfen mahşer günü pişman olmak istemiyorsak, kendimize yazık etmek istemiyorsak BU CAN BU BEDENDEN GİTMEDEN ÖNCE, bizlere öğretilen dini sorumlu olduğumuz Kur’an ile sorgulayalım. Onun onayını alan her bilgi bizlerin başının tacıdır. Allah’ın vermediği hiç bir hüküm, dinin emri olamayacağı bilincini artık imanımıza yerleştirelim. Böylece zorlaştırılan Allah’ın dinini ALLAH’IN KOLAYLAŞTIRDIĞI ŞEKİYLE YAŞAYIM Kİ HUZUR VE MUTLULUK İÇİNDE İMTİHANIMIZI TAMAMLAYALIM. Dilerim Kur’an gerçeklerinin farkında olan, rivayetlerin şekillendirdiği atalar dinini değil, sorumlu olduğumuz Allah’ın apaçık vahyini hayatına geçiren, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/