Kur’an devlet yönetiminde, olmazsa olmaz iki konuyu, açıkça bizlere bildirir. BİRİNCİSİ HANGİ İNANÇTA OLURSA OLSUN ADALETLE HÜKMETME VE KARAR VERME, DİĞERİ DE ARAMIZDAN GÜVENEBİLECEĞİMİZ KİŞİLERİ, YÖNETİCİLERİ EHİL İNSANLARDAN SEÇİLMESİ. Hatırlatmak istediğim en önemli konusu ise, seçilecek yöneticilerin asla cinsiyetine( kadın ya erkek) Kur’an ın karışmamış olmasıdır. Sanırım bu yönetim şeklinin, günümüzde hangi yönetimle paralellik gösterdiği çok açıktır. Kur’an devlet yönetiminde detaya girmez, ana kurallar koyar. Diğer konular, her çağın ve geleneğin durumuna, ihtiyaç konumuna göre farklı olabilir.
Peygamberimizin döneminden başlayalım. Peygamberimiz hem Allah ın elçisi, hem de devlet başkanıydı. Peki, peygamberimiz devleti tek başına mı yönetiyordu, Krallık yönetiminde olduğu gibi. Kararları yalnız kendisimi veriyordu? Bakın burası çok önemli. Allah elçisine bu konuda nasıl uyarılarda bulunuyor.
Ali İmran 159: Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları sen bağışla, onlar için Allah'dan mağfiret dile. (Yapacağın) İŞLERDE ONLARA DA DANIŞ, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanıp güvenenleri sever. ( Elmalı meali)
Ayette çok dikkat çeki bir bilgi veriliyor. Allah ın resulü devletin başında, ama dikkat ederseniz, çevresinde aynı toplumda birlikte yaşadığı, peygamberimizin yönetiminde, kendisine din adına iman etmemiş, tabi olmamış insanlarda var. Tabi bu kişilerle barış içinde oldukları anlaşılıyor. Fakat Allah devleti yönetirken, çıkaracağın kanunlar, vereceğin hükümler konusunda, SEN ONLARADA DANIŞ, ONLARINDA FİKİRLERİNE MÜRACAAT ET DİYOR. Görüyor musunuz, Allah devletin yönetim şeklini nasıl tarif ediyor. Şöyle demiyor, sen benim elçimsin her şeye sen karar ver, onlar uymak zorundadır demiyor. Çok ilginç ve düşündürücü olanı, danışmasını istediği kişilerle, aynı inancı dahi paylaşmıyor olması. Şimdi vereceğim ayet örneği de, bizler için çok önemli. Bu örnek, peygamberimizin yaşadığı dönemle ilgili bilgiler veriyor bizlere.
Nisa 59: Ey iman edenler! Allah'a, Peygamber'e ve ARANIZDAN SİYASAL ERKİN EMANET EDİLDİĞİ KİMSELERE İTAAT EDİNİZ. Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız onu Allah'a ve Peygamber'e götürünüz. Bu, hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.( Bayraktar bayraklı meali)
Bu örnek, bizlere çok önemli bilgiler veriyor. Dikkat ederseniz, peygamberimizin yaşadığı dönemle ilgili. O günkü topluma hitaben, Allah a yani onun gönderdiği Kur’an a, elçime ve sizlerin yönetici olarak seçtiğiniz diğer kişilere, itaat ediniz diyor. Eğer yöneticilerinizle aranızda herhangi bir anlaşmazlığa düşerseniz, gerçek iman etmiş kişiler iseniz, bu durumda Allah ın hükümlerine bakınız ve sorununuzu elçime, resulüme götürünüz diyor. Bakar mısınız lütfen. Demek ki peygamberimizin döneminde her şeyi Allah ın elçisi bakmıyor, halkın seçtiği uygun gördüğü, devletin işlerini yöneten yöneticiler var. Çünkü Allah ın elçisinin asli görevi vardı. Kur’an ı tebliğ etmek, iman etmeyenlere Kur’an ı anlatmak ve tanıtmak.
Kur’an bizlere yalnız devlet yönetiminde değil, kendi aramızda bile bir bilene danışmayı, istişare etmeyi bakın nasıl öneriyor.
Şura 38: Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. ONLARIN İŞLERİ, ARALARINDA DANIŞMA İLEDİR. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar. (Diyanet vakfı meali)
Allah bizlerin özel yaşantımızda, her hangi bir konuda bile, doğru kararlar verebilmemiz için mutlaka araştırma yapmamızı, bir bilene danışmamızı emrediyor. Yani ben en iyisini bilirim demek bile, Kur’an önerisine uymuyor. İnsan her zaman yanılabilir, bunu hatırlatıyor aslında bizlere. Hatırlayınız lütfen, peygamberimizin vefatından sonra, devleti yönetenler, yani dört halife, Kur’an ın emrinde olduğu gibi seçimle gelmişti. Ne yazık ki daha sonraları, Kur’an ın bu emri birçok konuda olduğu gibi göz ardı edildi, görmezden gelindi. Bakın Allah bu konuda ne diyor.
Nisa 58: Allah size, MUTLAKA EMANETLERİ EHİL OLANLARA VERMENİZİ VE İNSANLAR ARASINDA HÜKMETTİĞİNİZ ZAMAN ADALETLE HÜKMETMENİZİ EMREDER. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah, her şeyi işitendir; her şeyi görendir. ( Bayraktar bayraklı meali)
Demek ki Kur’an ın yönetim şekli, halkın arasından bizleri yönetebilecek bilgiye sahip kişileri seçip, yönetme emanetini öyle vermemizi emrediyor. Dikkat edelim lütfen, bu bir EMANET sürekli değil. Gerektiğinde halk emaneti geri alabilir. Daha önce söylediğimiz gibi, Kur’an ın istediği ve olmazsa olmazı, ADALETLE YÖNETMEK, ADALETLE HÜKMETMEKTİR. Şimdide bu konu ile ilgili Kur’an ın uyarılarına bakalım.
Maide 8: Ey iman edenler! ALLAH İÇİN HAKKI TİTİZLİKLE AYAKTA TUTAN, ADALET İLE ŞAHİTLİK EDEN KİMSELER OLUN. BİR TOPLUMA OLAN KİNİNİZ, SAKIN HA SİZİ ADALETSİZLİĞE İTMESİN. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (Diyanet meali)
Mümtehine 8: Allah, sizi, DİN KONUSUNDA SİZİNLE SAVAŞMAMIŞ, SİZİ YURTLARINIZDAN DA ÇIKARMAMIŞ KİMSELERE İYİLİK ETMEKTEN, ONLARA ÂDİL DAVRANMAKTAN MEN ETMEZ. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever. (Diyanet meali)
Bu iki ayet bizlerin, çok önemli bir konuya dikkatimizi çekiyor. Her kim olursa olsun, ADALETTEN, HAKTAN UZAKLAŞMAYIN DİYOR. Hatta bu kişiler sizinle, aynı inancı paylaşmıyor olsalar bile, adaletsiz sakın onlara davranmayın diye de uyarıyor. İşte İslam inancı böyle adaleti ve doğruluğu bizlere öğütlüyor. Peki, bizler günümüzde Kur’an ın bu adalet anlayışını, hayatımıza geçiriyor muyuz? Ya da bizleri yönetenler böyle adaletle mi hükmediyorlar topluma? Yorumunu sizlere bırakıyorum. EĞER BİZLER YÖNETİMİ, EMANETİ EHİL İNSANLARA VERMEDİYSEK, ONLARDAN DA ADALETLE HÜKMETMESİNİ ELBETTE BEKLEYEMEYİZ. Neye layıksak, onu buluruz. Sizlere bir ayet daha hatırlatmak istiyorum, çünkü bu ayet bizlere, çok önemli bir konuda açıklık getiriyor.
Bakara 256: DİNDE ZORLAMA YOKTUR. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ( Diyanet meali)
Bu ayetten de şunu çıkartabiliriz. Allah, inanç ve ibadetler konusunda, kişisel sorumluluklara hiç kimsenin ya da devletin müdahale edemeyeceği, bu konuda zorlama yapılamayacağı, özgür olduğunu söylüyor. Zaten Allah sizler bu dünyada, imtihandasınız demiyor muydu? İmtihanda olan bir insanın imtihanına kim müdahale edebilir. Elbette bu değildir ki, Kur’an ın toplumun yönetilmesi ile ilgili, genel hükümlerine tabi olmayacağı anlamında değildir bu emir. Genel hükümler, o toplumun içinde yaşayan farklı inançlarda bile olsa herkesi bağlar. Örneğin zinanın yasak olması ve bunu yapanın bir cezasının olması gibi.
Bizler İslam ı, Allah ın kanunlarını, ne yazık ki Kur’an dan değil, beşerin koyduğu kanunlardan, FIKIH kitaplarından öğreniyoruz. Öyle olunca da hak ile batıl bir birine karışıyor. Toplumda neyin HAK, neyin batıl olduğunu fark edemiyor. Bugün şeriatla yönetildiğini iddia eden Müslüman ülkeler, ne yazık ki Allah ın şeriatı ile değil, BEŞERİN YARATTIĞI ŞERİATLA YÖNETİLİYORLAR. Bizlerinde amacı, yalnız Kur’an ın şeriatına uymak olmalıdır.
Dilerim bir gün, yöneticilerimizi EHİL İNSANLARDAN SEÇERİZ DE, BİZLERİ ALLAH IN ŞERİATI, KUR’AN İLE BULUŞTURUR.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/?ref=aymt_homepage_panel
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://hakyolkuran.com/