O anda yağmur olursun, ağaç, toprak, kuru bir yaprak belki de... Ama "insan" adi altında gecen varlıklardan olmak istemezsin. Çünkü somut olan her şey soyutluğu kaldırmıştır onların hayatında.
Gözlerini kapattığında, dalmak istersin eski anılarına, her şeyin o mükemmel başına, sonra da zamanla 180 derece değişen yalın haline. Suçlunun kim olduğunu ararsın, bulamayınca da kendini suçlarsın. Sonra geçirdiğin zamanına yanarsın, yanılgılarına kızarsın, fakat pişman olmazsın. Uslanmaz, sevgiye doymaz bir yürek varsa sende... Vazgeçemezsin!! Hele bir de hayattaki tek sevincin aşkınsa eğer, iste o zaman dipsiz kuyuların en dibine gömülürsün, simdi bağır oradan bağırabildiğin kadar, sesini duyupta umursayan olmaz. Monoton hayatin yok ettiği duygular geri çağrılmaz, ve sana senden asi dost hiç bir zaman olmaz!!
Geride buğulu camlara yazı yazmak kalır, sorunlarını orada sorar, cevaplarını orada bırakırsın. Yüzündeki ifadeyi, gözlerindeki öfkeyi, yüreğindeki sevgiyi hiç bir varlık anlamaz. Mantığınla duygularının arasında verdiğin amansız savaş hiç son bulmaz, sana kimse neyin var diye sormaz, bir de yorgunsan eğer kimse yârdim elini uzatmaz…
Kimisinde çoktan yok etmiş derinleşmeyi tekdüze hayat, anlattığında yüzüne uzaylı bir yaratık görmüş gibi bakacak kadar yabancılaşmış insanlık…
En iyisi sessizliğe kapılıp susmak ve konuşmayıp sıradanlığın içinde yok olmak. Beyaz, kareli sayfalara açılmak, orada konuşup orada ağlamak...
Ve bir türlü anlayamadığım hayatin gerçek tanımını A´dan Z´ye harflerin arasında aramak… (alinti)
Siz buğulu cama ne yazardınız?????