Türk devletleri için ortak tarih yazılacak
Türk devletleri arasında işbirliği ve eşgüdümü artırmak amacıyla kurulan Türk Konseyi, ağustos ayında Bişkek'te toplanacak zirvede eğitim, kültür ve bilim alanında önemli kararlara imza atmaya hazırlanıyor.
Üye ülke okullarında ortak tarih kitaplarının okutulması ve ortak alfabeye geçilmesi bunların başında geliyor. Bir grup gazeteciye bilgi veren Genel Sekreter Halil Akıncı'ya göre, Konsey sayesinde tarihte ilk kez gönüllü olarak bir araya gelen Türk devletleri 'yan yana' yürümeyi öğrendikten sonra 'uygun adımda' yürümeye devam edecek.
Azerbaycan, Kazakistan, Türkiye ve Kırgızistan devlet başkanlarının 2009'da Nahçıvan'da bir araya gelerek kuruluş anlaşmasını imzaladığı örgüt, 4 üyeli yapısıyla 103 milyon nüfusu ve 1 trilyon 287 milyon dolarlık ekonomik büyüklüğü ifade ediyor. Özbekistan ve Türkmenistan'ın da üye olması durumunda, Türk Konseyi'nin nüfus büyüklüğü 140 milyona, ekonomik büyüklüğü 1,5 trilyon dolara ulaşacak. Bütün üyelerin bütçesine yaptığı katkılarla faaliyetlerini sürdüren örgütün genel sekreterliği İstanbul'da bulunuyor.
Karşılıklı ticareti zorlaştıran ulaşım ve gümrüklerdeki rüşvet gibi somut ekonomik konulara öncelik vererek işe başladıklarını söyleyen eski Büyükelçi Halil Akıncı, 20 yılda yapılan yanlışları analiz ettikten sonra ülkelerin eşit, gönüllü katılımını temel alarak uzun vadeli projeler üzerine kafa yorduklarını vurguladı. Konseyin tekerleklerinin yerden kalktığını söyleyen Akıncı'ya göre 10-15 yıllık perspektifte ise dış politikada ortak hareket edebilmek, ekonomik ilişkileri güçlendirmek, komşu ülkeler ve buralarda azınlık durumunda yaşayan Türklerle iyi ilişkiler geliştirmek var.
"Orta Asya'yı kaybettik yorumlarına katılmıyorum. Sanki bin yıldır beraberdik. Uzun zamandır ayrıydık ve yavaş yavaş yaklaşıyoruz. Şimdilik yapılanların ses çıkarması şart değil. Zirvelerde alınan kararlar, her ülke tarafından hükümet kararına dönüşüyor ve mesafe alınıyor." diyen Akıncı, önceliklerinden birinin uluslararası ilişkilerde birlikte hareket etmek olduğunu, tek başına kimsenin yüzüne bakılmadığını ve bu yönde ciddi mesafeler alındığını ifade ediyor. 20 yıl önce Türkiye'nin dünyada çok daha yalnız olduğunu belirten Akıncı, şimdi uluslararası kurumlardaki faaliyetler için bir havuz oluşturarak sürekli karşılıklı danıştıklarını söylüyor.
13'üncü asra kadar birbirlerini kolay anlayan Türkler arasında dil ve alfabe birliğini sağlamak için çalışmalar yaptıklarını söyleyen Genel Sekreter Halil Akıncı, Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın küçük farklarla birlikte Latin alfabesine geçtiğini; diğer ülkelerin de bunları izleyeceğini, ortak dil konusunda ise terimlerden başlayarak uzmanlar düzeyinde çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Genel Sekreter, Türkmenistan'ın Latin alfabesine geçişiyle ilgili 10-15 milyon dolarlık desteği Türkiye'nin verdiğini, okul kitaplarının Türkiye'de basıldığını ifade etti. Bağımsızlığını kazanan Türk devletlerinde milliyetçilikle birlikte İslam'a yönelişin de arttığına dikkat çeken Halil Akıncı, 1970'lerde yaptığı bir Özbekistan ziyaretinde bir camiye gitmek istediğini, 60 yaşında küçüklere izin verilmeyen caminin etrafının kuşatma altına alındığını bizzat gördüğünü anlattı. Manevî yönelişin normal olduğunu belirten Akıncı, Selefiliğin yükselişinin ise kaygı verici olduğunu vurguladı.
Türk devletleri arasında işbirliği ve eşgüdümü artırmak amacıyla kurulan Türk Konseyi, ağustos ayında Bişkek'te toplanacak zirvede eğitim, kültür ve bilim alanında önemli kararlara imza atmaya hazırlanıyor.
Üye ülke okullarında ortak tarih kitaplarının okutulması ve ortak alfabeye geçilmesi bunların başında geliyor. Bir grup gazeteciye bilgi veren Genel Sekreter Halil Akıncı'ya göre, Konsey sayesinde tarihte ilk kez gönüllü olarak bir araya gelen Türk devletleri 'yan yana' yürümeyi öğrendikten sonra 'uygun adımda' yürümeye devam edecek.
Azerbaycan, Kazakistan, Türkiye ve Kırgızistan devlet başkanlarının 2009'da Nahçıvan'da bir araya gelerek kuruluş anlaşmasını imzaladığı örgüt, 4 üyeli yapısıyla 103 milyon nüfusu ve 1 trilyon 287 milyon dolarlık ekonomik büyüklüğü ifade ediyor. Özbekistan ve Türkmenistan'ın da üye olması durumunda, Türk Konseyi'nin nüfus büyüklüğü 140 milyona, ekonomik büyüklüğü 1,5 trilyon dolara ulaşacak. Bütün üyelerin bütçesine yaptığı katkılarla faaliyetlerini sürdüren örgütün genel sekreterliği İstanbul'da bulunuyor.
Karşılıklı ticareti zorlaştıran ulaşım ve gümrüklerdeki rüşvet gibi somut ekonomik konulara öncelik vererek işe başladıklarını söyleyen eski Büyükelçi Halil Akıncı, 20 yılda yapılan yanlışları analiz ettikten sonra ülkelerin eşit, gönüllü katılımını temel alarak uzun vadeli projeler üzerine kafa yorduklarını vurguladı. Konseyin tekerleklerinin yerden kalktığını söyleyen Akıncı'ya göre 10-15 yıllık perspektifte ise dış politikada ortak hareket edebilmek, ekonomik ilişkileri güçlendirmek, komşu ülkeler ve buralarda azınlık durumunda yaşayan Türklerle iyi ilişkiler geliştirmek var.
"Orta Asya'yı kaybettik yorumlarına katılmıyorum. Sanki bin yıldır beraberdik. Uzun zamandır ayrıydık ve yavaş yavaş yaklaşıyoruz. Şimdilik yapılanların ses çıkarması şart değil. Zirvelerde alınan kararlar, her ülke tarafından hükümet kararına dönüşüyor ve mesafe alınıyor." diyen Akıncı, önceliklerinden birinin uluslararası ilişkilerde birlikte hareket etmek olduğunu, tek başına kimsenin yüzüne bakılmadığını ve bu yönde ciddi mesafeler alındığını ifade ediyor. 20 yıl önce Türkiye'nin dünyada çok daha yalnız olduğunu belirten Akıncı, şimdi uluslararası kurumlardaki faaliyetler için bir havuz oluşturarak sürekli karşılıklı danıştıklarını söylüyor.
13'üncü asra kadar birbirlerini kolay anlayan Türkler arasında dil ve alfabe birliğini sağlamak için çalışmalar yaptıklarını söyleyen Genel Sekreter Halil Akıncı, Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın küçük farklarla birlikte Latin alfabesine geçtiğini; diğer ülkelerin de bunları izleyeceğini, ortak dil konusunda ise terimlerden başlayarak uzmanlar düzeyinde çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Genel Sekreter, Türkmenistan'ın Latin alfabesine geçişiyle ilgili 10-15 milyon dolarlık desteği Türkiye'nin verdiğini, okul kitaplarının Türkiye'de basıldığını ifade etti. Bağımsızlığını kazanan Türk devletlerinde milliyetçilikle birlikte İslam'a yönelişin de arttığına dikkat çeken Halil Akıncı, 1970'lerde yaptığı bir Özbekistan ziyaretinde bir camiye gitmek istediğini, 60 yaşında küçüklere izin verilmeyen caminin etrafının kuşatma altına alındığını bizzat gördüğünü anlattı. Manevî yönelişin normal olduğunu belirten Akıncı, Selefiliğin yükselişinin ise kaygı verici olduğunu vurguladı.