Bilirsiniz; herhangi bir “insan” veya insanların boynuna bir “yafta” asıldığında veya alnına bir “damga” vurulduğunda, “niye ve kime göre” sorusunu sorarım... Meselâ, bir insana “terörist” damgası vurulduğunda, o insana “terörist” diyenin “kimliğine” bakarım... çünkü, “onlara göre terörist” olan insan, bana göre bir “vatansever” veya “hürriyet kahramanı”dır... Buna örnek olarak, “tarihten örnekler” vermişimdir... Meselâ, “İstiklâl Savaşı”na dikkat çekmiş ve demişimdir ki; Fransa’sı, İtalya’sı, İngiltere’si ve Yunanistan’ı “işgal” etmiş Anadolu’nun her bir yanını!..
Nefes alamıyor insanlar!.. Cinayetler, ırza tecavüzler gırla gidiyor!..
Ama öte yanda;
“çerkez Ethem”ler, “Yörük Ali Efe”ler, “Demircili Efe”ler ve “çakırcalı Efe”ler direniyor bu işgale!..
“Vur-Kaç” taktikleriyle önemli darbeler vuruyorlar düşmana!..
Dahası; bir “Sütçü İmam” çıkıyor ortaya ve yere seriyor “işgalci”leri!.. Bu “kıvılcım”, daha sonra “topyekûn direniş”e vesile oluyor!..
Sorarım şimdi;
Topraklarını “işgal”den kurtarmaya çalışan bu insanlar da birer “terörist” miydi?..
Elbette, “işgal kuvvetlerine göre” onlar bir “terörist”ti!.. Ama, Türk halkına göre onlar birer “kahraman”dı!..
Demek istediğim şuydu:
Bazı “kavram”lar vardır ki, “kişi”lere ve “kültür”lere göre anlam kazanır!..
Mesela;
“Bolu Beyi”nin gözünde, “Köroğlu” ve “Ayvaz” da bir “terörist”tir!..
Ama, halka göre onlar bir “kahraman”dır, “insan dostu”dur!..
özetlersek;
ülkeleri işgale uğramış, kan ve gözyaşı dökmüş, sömürülmüş insanların “bağımsızlık” için verdikleri mücadele bir “terör eylemi” değil, “savaş”tır!..
çünkü onlar;
Bir “bağımsızlık savaşı” vermektedirler!..
Dolayısıyla;
“Irak’ı veya Afganistan’ı işgal eden ABD’ye” karşı veya “işgal ettiği İslâm toprakları üzerinde devlet kuran İsrail’e” karşı verilen mücadele asla “terör eylemi” değil, bir “kurtuluş savaşı”dır!.. “İşgalden kurtuluş” savaşı!..
çünkü ortada bir “işgal” vardır, “gasp” vardır, “tecavüz” vardır!..
Dahası, bunları yapan bir “düşman”dır!..
Böyle bir “düşman”ın, kendisine karşı direnen insanlara “terörist” demesinin hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur!.. Zira, “devlet terörü” uyguladıkları için “asıl terörist” kendileridir!..

“KEMALİST TERöR öRGüTü!”
Bildiğiniz gibi; yeri geldiğinde bu “karşılaştırma”ları yapıyor ve “düşman” olan yerde mutlaka bir “direniş” olacağını ve o direnişçilere “terörist” denilemeyeceğini sık sık vurguluyorum!..
Gelin görün ki;
Bir de, üzerinde yaşadığı toprakların “işgal” edildiği paranoyasına kapılan, içinde yaşadığı toplumu “düşman” gören insanlar var...
Şimdi soru şu:
Bunlara “ne” diyeceğiz?..
“Vatansever” mi, “terörist” mi?..
Malûm olduğu üzre;
Kurdukları örgütün adına “Ergenekon” dedikleri ve sık sık halkın yüreğine “korku” salan “terörize eylemler” gerçekleştirdikleri için, ben bugüne kadar “Ergenekon Terör örgütü” ifadesini kullanıyordum...
Ne yalan söyleyeyim;
Star’dan Mustafa Akyol’un ve Taraf’tan Yıldıray Oğur’un önceki günkü yazılarını “son derece cesurca” buldum... çünkü, her iki yazar da; “Ergenekon Terör örgütü” ifadesinin çok daha ötesine geçip, bunlar için “Kemalist Terör örgütü” ifadesini kullanıyorlardı.
“Gerekçe”leri de şuydu:
- “Ergenekon iddianamesindeki çarpıcı bir nokta, sanıkların hem “terör örgütü” kurmaktan hem de bu işi “Atatürkçülük, Kemalizm ideolojilerinin arkasına sığınarak” yapmaktan suçlanmaları.
Bu, Türkiye için yeni bir şey. Bugüne dek terör örgütlerinin solcu, bölücü veya dinci olanlarını görmeye alışmıştık. Ama eğer Ergenekoncular yargılanır ve hüküm giyerse, terörün yelpazesi genişleyecek.
Atatürk, Cumhuriyet, laiklik, vatan, bayrak gibi değerler adına da suç işleyen, adam öldüren, demokrasiyi yok etmeye ve ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışan insanlar olabileceği ortaya çıkacak.
Ve böylece bir anlamda Kemalizm’in şaşmaz-yanılmaz bir yol gösterici değil, aynen diğer “izm”ler gibi yanlış yola sapması mümkün bir ideoloji olduğu tescillenecek. “Mutlak doğru tek ideoloji” yerine, “ideolojilerden bir tanesi” olacak.
Aslında daha önce de Kemalist terör örgütleri vardı ülkemizde, ama adları öyle konmamıştı. örneğin, bana kalırsa, 27 Mayıs 1960 sabahı silahlı bir kalkışma ile anayasal rejimi deviren, meclisi kapatan, siyasileri ve hatta bazı generalleri tutuklayan ve bir süre sonra da Türkiye’nin seçilmiş başbakanını şehit eden çete de, bir “Kemalist terör örgütü”ydü.
Tabii “Kemalist terör”ün bu “cunta” geçmişini hatırlayınca, bugün de ortada benzer bir durum olup olmadığı sorusu akla geliyor. “Darbe günlükleri” ve emekli Orgeneral Hilmi özkök’ün açıklamaları, bundan kuşkulanmak için fazlasıyla yeterli.
- “Ergenekon soruşturmasında tutuklananları siyaseten en iyi ifade eden kelime şüphesiz Kemalist. Atatürk’ü başka amaçlar için kullanmadıklarına, hepsinin samimiyetle Kemalist ve Atatürkçü olduğuna 70 milyon şahittir.
Karşımızda klasik bir terör örgütü var. Devletin resmi ideolojisini kendine rehber edinmesi, bu gerçeği değiştirmez.
İşte ülkemizin Atatürkçülerini ve Kemalistlerini şimdi bu sınav bekliyor.
Yıllarca Marksistlere, Kürtlere, İslâmcılara karşı kullandıkları “terörist” kırbacı şimdi onların sırtında patlamakta.”

1999 TARİHLİ BELGEDE ERGENEKON!
Dedim ya; Akyol ve Oğur’un yazılarını, bir “durum tesbiti” yapmış olsalar da, “son derece cesurca” yazılmış yazılar olarak görmüştüm.
Ancak, dünkü Taraf’ta gördüm ki;
Bu yazılar, bir “durum tesbiti” olmaktan çıkmış ve bir anlamda “gerçeğin ifadesi” haline gelmiş!..
çünkü, dünkü Taraf’ta, “Ergenekon Temel Belgesi” yayınlandı... “İstanbul, 29 Ekim 1999” tarihini taşıyan “Ergenekon... Analiz... Yeni Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi” başlıklı “belge”nin kapağında, “Atatürk ve yaverleri”nin fotoğrafı var..
“Ergenekon’un izleyeceği strateji” ve “yapılacak eylemler” de şöyle sıralanıyor:
- “Karşı kamptaki politikacıları tasfiye etmenin tek yolu var: Suikast!”
- “üniversite öğrencileri ajanlaştırılacak!”
- “Uyuşturucu ve kimyasal silah işine girilecek!”
- “Naylon terör örgütü kurulacak!”
- “Yarar sağlamayan ajanlar öldürülecek!”
- “Yabancı bankalardaki hesaplar boşaltılacak!”
- “Kara para aklanacak!”
- “Yandaş medya oluşturulacak!”
- “Askeri ataşelerden yararlanılacak!”
- “Bütün STK’lar kontrol edilecek!”
Bu “strateji”nin ve “dehşet verici eylem”lerin takibinin “1 Numara” ve onun altındaki “6 komutan” ile “Sivil Başkan” tarafından yürütülmesi de karara bağlanmış!..

İTALYA’DAKİLER DE “SAYGIN”(!) İNSANLARDI
Bunları okuyunca, insanın kanı donuyor, tüyleri diken diken oluyor!..
Düşünebiliyor musunuz;
Bir “örgüt” ki; kendilerinden başka hemen herkesi “düşman” görüyor ve onların “suikastlarla ortadan kaldırılmasını” bile düşünebiliyor!..
Enteresan olan şu ki;
Böylesine “kanlı” bir örgüt için, hâlâ “Masal!.. Efsane!.. Safsata” diyebilen parti liderleri ve yazarlar var!..
İnsan, ister istemez soruyor;
Yoksa, bu çetenin “medyayı ve partileri ele geçirme plânı” gerçekleşmiş de, bizim mi haberimiz olmamış?..
Bay Deniz Baykal ve saz arkadaşları ile kartel medyasındaki caz arkadaşları, hâlâ “Ergenekon’un varlığı”nı reddediyor ve hâlâ “tutuklananlar” için “toplumun saygın kişileri” ifadesini kullanıyor!..
Oysa, İtalya’da da, “Ergenekon”a benzer bir örgüt ortaya çıkarılmış; “çete, Mafya ve Masonlar”dan oluşan bu örgüte karşı “Temiz Eller Operasyonu” başladığında; bizdeki gibi öyle “bir-iki general” veya “birkaç işadamı” ve “gazeteci” değil, çok sayıda “saygın”(!) ve “ünlü” kişi yargı önüne çıkarılmıştı!..
Evet evet;
“52 polis şefi, 50 üst düzey subay, 32 mali polis, 70 sanayici, 10 banka yöneticisi, üç bakan, iki eski bakan, 38 milletvekili” yargılanmıştı İtalya’da!..
Dahası da var...
Yedi defa gidip sekiz defa makama dönmesiyle ünlü eski başbakan Giulio Andreotti de suçlananlar arasındaydı... Ancak Andreotti, sonradan Katolik Kilisesi’nin devreye girmesiyle postu kurtarmış, ancak 2002 yılında 24 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı... Andreotti’nin suçu, mafya lideri Gaetano Badalamenti’ye eski başbakanlardan Aldo Moro’nun kaçırılıp öldürülmesi eylemini araştıran gazeteci Mino Pocereli’yi öldürme emrini vermesiydi!..

ONLAR, “BİZİM çOCUKLAR” MI?
Şunu söylemeye çalışıyorum;
İtalya’da bu örgüt ortaya çıkarıldığında; hiç kimse Deniz Baykal gibi “örgüt avukatlığı”na soyunmamıştı!..
Ama, Türkiye’de;
Deniz Baykal ve saz arkadaşları ile medyadaki caz arkadaşları; “örgüt sanıklarını sahiplenme” konusunda adeta birbirleriyle yarışıyor!.. Hani, neredeyse bir zamanlar Demirel’in dediği; “Bana sağcılar adam öldürüyor, dedirtemezsiniz” sözünün değişik versiyonunu söyleyip; “Bize, laikçi ve kemalistlerin adam öldürdüğünü söyletemezsiniz!” diyecekler!..
çünkü onlar, “bizim çocuklar”dır!..
çünkü onlar, “benim teröristim”dirler!..
Zaten Türkiye; “Benim teröristim iyidir” diye diye bu noktalara gelmedi mi?..
Şimdi, “CHP ve yandaşları”na düşen şudur:
“Darbe plânları” ve “suikast” amaçları ortaya çıktığına göre, bu örgütü “sahiplenmek”ten ve özellikle de “desteklemek”ten vazgeçmelidirler!..
Aksi halde;
“Derin Devlet Partisi ve Yandaşları” damgasını yemekten kurtulamazlar!..
Ki, bu damga “bana göre” değil, “toplumun geneline” göredir!..
===============
CHP’yi morartan rapor!
“Telefonlarımız dinleniyor... Dahası, partimiz dinleniyor” diyerek ortalığı velveleye veren Bay Deniz Baykal ve CHPGenel Sekreteri önder Sav’ın; “dinlenmedikleri” tam aksine Genel Merkez’den “canlı yayın” yapıp “kendilerini dinlettikleri” ortaya çıkınca nasıl “mosmor” olduklarını biliyorsunuz... Son gelişme ise şu: Savcılık, dinleme iddiaları üzerine “dâvâ” açtı... Ancak, dâvâ açmadan önce “bilirkişi”ye sormuş...
“Bilirkişi” de demiş ki: “Her ne kadar şikâyetçi önder Sav, kullandığı cep telefonunu açmadığını, telefonun bir başka yöntemle dinlenip görüşmenin bilgisi ve rızası dışında yapıldığını savunmuş ise de telefon ve donanımı üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, telefonda çağrıyı kabul etmeden görüşmeyi başlatacak bir programa rastlanmadığı ve telefon tuşlarının fonksiyonlarını olağan biçimde yerine getirdiği; bu durumda Sav'ın, telefonunun açılmadan bir başka yöntemle dinlenildiği yönündeki iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır”
Bu da gösteriyor ki;
Baykal ve arkadaşlarının iddiaları “fiyasko” ve “fasa-fiso”dur!..
Artık “tescil” edildi ki; önder Sav; belki “yaşlılığı”ndan, belki de “telefon özürlü” oluşundan dolayı “telefonunu kapatmayı unutmuş” ve Vakit muhabirlerine adeta “canlı yayın” yapmıştır!..
“Tescillenen telefon cahilliği”ni siz de bilesiniz istedim..
Hasan Karakaya - Vakit