Bir Anarşist diyor ki...
Mehmet Şevket Eygi
26.02.2008
Mehmet Şevket Eygi
26.02.2008
GÜN ZİLELİ’nin “Çağlayan’daki çılgın kalabalık” başlıklı yazısını okudum.
(2 Mayıs 2007, acikgazete.com). Yazılmasından bu yana on ay geçmiş olmasına rağmen çok ilginç, çok ibretli bir yazı. Tamamını buraya almak isterdim ama yerim müsait değil. Bazı paragraflarını alabiliyorum...
Diyor ki:
“Türkiye’de, olur olmaz yerlere cami yapılmasına karşı çıkabilirsiniz. Ama olur olmaz yerlere Atatürk heykeli yapılmasına karşı çıkmak biraz zordur. Türkiye’de dinsiz olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Ama Atatürk’e karşı olduğunuzu söylemek biraz yürek ister. Türkiye’de bir kadının başı açık olduğu için herhangi bir idari soruşturmaya uğradığını duymadım. Ama türban takmak devlet dairelerinde, üniversitelerde idari soruşturmaya uğramanıza yol açabilir.
Zirvedekilerin Çankaya’yı ele geçirmek için tepişmeleri beni hiç ilgilendirmiyor. Bir anarşist olarak beni ilgilendiren, Çankaya’nın bütünüyle ortadan kalkması, yani devletin sona erip, yerini özgür halk komünlerinin almasıdır. Uğrunda gerçekten mücadele edilmesi gereken amaç budur benim için.
Dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelen lâiklik de beni ilgilendirmiyor. Bir tanrıtanımaz ve dinsiz olarak beni ilgilendiren dinsel önyargıların insanların zihninden ve yüreğinden bütünüyle silinip gitmesidir. Elbette bu zorla olmaz. Uzun vadeli bir uyanış ve bilinçleniş sürecidir bu. Bir tanrıtanımaz ve dinsiz olarak nasıl dinsizlik hakkını savunuyorsam, bir dindarın inanç özgürlüğünü de sonuna kadar savunurum. Lâikliği savunan birisinin dinsel baskıya uğramasına da aynı kararlılıkla karşı çıkarım. Keza, Malatya’da olduğu gibi, Hıristiyanlık propagandası yapana, İslâmî bağnazlığın yaptığı saldırıya da direnirim. Özgürlükçülük bunu gerektirir.”
Söylemeye hacet yok, Zileli bir anarşist, yani ne Tanrı tanıyor, ne de devlet. Devletin ortadan kalkmasını, onun yerine özgün komünler kurulmasını istiyor. Böyle bir istek, arıların kraliçe arıyı bırakıp, biyolojik düzenlerini bozup, arı komünleri halinde yaşamasını ve bal üretmesini istemeye benziyor. Mümkün değil!..
Türkiyemizde artık bütün inançlar, görüşler, düşünceler, ideolojiler sergileniyor ve tartışılıyor. Yüzde yüz mü? Hayır, bence yüzde 51. Bu da büyük bir gelişmedir. Lâkin bazı tabular ve yasaklar titizlikle ve fanatik bir şekilde devam ettiriliyor.
Ülkemizde resmen Komünist Partisi bile kuruldu ama dindarların dinî isimlerle parti kurmaları yasak. Böyle bir şey eşitlik ilkesine uyar mı? Almanya’da, İtalya’da Hıristiyan Demokrat Partileri var...
Atatürk’ün 1935’te kapattırdığı Mason locaları 1947’de yeniden resmen açıldı. Müslümanların tarikatları, dergahları, zaviyeleri, tekkeleri hâlâ kapalı. Bir milletvekili, bunların açılması için bir kanun teklifi verse veya Meclis’te bir konuşma yapsa, siyasî kariyeri biter...
Atatürk konusu da tabu. İç ve dış arşivlere inip, belgeleri inceleyip, objektif bir araştırma yapamazsınız. Profesör Atilla Yayla’yı biliyorsunuz.
Lâiklik konusunda da serbest konuşmak çok zor. Adamlar ve kadınlar tutturmuşlar lâiklik lâiklik diye haykırıyorlar. Yahu bizde gerçek mânâda lâiklik yok ki... DEVLET DİNİ sistemi var, onlar hâlâ lâikliğe uzanan elleri kıracağız diyorlar. Sen önce lâikliği getir, ondan sonra onu koru. Olmayan bir şeyi nasıl koruyacaksın?
Gün Zileli, “Bir dindarın inanç özgürlüğünü de sonuna kadar savunurum...” diyor. Söz güzel ama bir anarşist olarak bunu hayata uygulayabilmesi nasıl mümkün olacaktır?
Zileli yazısının sonunda Sivas’taki Madımak Oteli faciasında canlarını kaybedenlerden bahs etmiş. Keşke, o hadiseden birkaç gün sonra Erzincan’ın Başbağlar köyünde, camiden çıkarken kurşuna dizilerek öldürülen 33 masum vatandaştan da bahs etmiş olsaydı.
Sivas hadisesi, öyle bazılarının sandığı gibi Müslümanların tertiplediği bir kıyım değildir. Ortada bir tertip, tahrik (kışkırtma), senaryo vardır ama bunu derin güçler hazırlamışlar, bir kısım Müslümanları heyecanlandırıp, provoke ederek faciayı gerçekleştirmişlerdir. Müslümanlar kullanılmıştır. Derin güçler, istemiş olsalardı Sivas faciasını pek âlâ önleyebilirlerdi. Önlemediler, aksine kışkırttılar. Maraş hadisesi de öyledir.
Şu husus da var: Sivas faciası olunca kolluk kuvvetleri ve adalet hemen harekete geçti, mahkemeler kuruldu ve idam cezaları verildi. Başbağlar faciasında katiller yakalanmadı, dosya rafa kaldırıldı.
Herkes yazsın, konuşsun... Hakaret edilmesin... Şiddet, fitne ve fesat, terör SOMUT şekilde teşvik edilmesin, kışkırtılmasın... Bir hakikat kalmasın Allahım âlemde nihan (gizli)...
Rant Rant Rant... Rap Rap Rap...
İSTANBUL Boğazı’na yapılan iki köprü çok faydalı oldu. Madalyonun ters tarafında da çok zararlı oldu. Köprüler yapılırken şehrin nüfusunun 10 misli büyümesini önleyecek tedbirler alınmalıydı. Alınmadı ve ülke nüfusunun üçte biri (abartmıyorum, üçte biri...) İstanbul’a ve civarına göçtü, ülkenin dengesi tepetaklak oldu.
Boğaz’a üçüncü köprü yapılırsa dengesizlik daha da artacaktır. Azgın rantçılar şimdiden hazırlıklarını yapmış bulunuyor. Yekûn olarak bu köprü işinden on milyarlarca, belki de yüz milyarlarca dolar rant elde edilecektir. Türkiye tepetaklak olurmuş, hiç önemi yok...
Orman vasfını kaybetmiş ormanlar, çalılıklar yapılaşmaya açılınca Türkiye büsbütün batacaktır. Türkiye nüfusunun yarısı İstanbul’a, Kocaeli yarımadasına yığılacaktır.
İzmit Körfezi’ne bir köprü yapılması planlanıyor. Rantçılar bunun güzergahını öğrenmişler ve o civardaki arazileri çok ucuz fiyatlara kapatmışlardır. Birtakım belediyelerin kaldırılması, yeni ilçeler ihdası (oluşturulması), bazı belediyelerin birleştirilmesi işinde de büyük rantlar, büyük hesaplar vardır.
Ülkemizde şu anda iki güvenlik teşkilâtı bulunuyor. Sivil Emniyet ve öteki güvenlik teşkilâtı. Yapılması istenilen yeniliklerde bu iki güvenlik ile ilgili hesaplar da bulunuyor. (Fazla yazamıyorum)
AKP önümüzdeki mahallî idareler seçimlerinde yüzde 50’nin üzerinde oy almak istiyor. CHP’nin kalesi durumunda bulunan bazı yerleri ele geçirmek için hesaplar yapılıyor.
İstanbul’da muhafazakârların, ötekilerinin tabiriyle dincilerin kazanamadığı ilçeler var: Şişli, Beşiktaş, Bakırköy, Kadıköy, Adalar... AKP bunları da almaya kararlıdır.
Bu saydığım yerler zengin muhitlerdir ve rantları çok yüksektir...
Vatan millet Sakarya... Rant rant rant...
Ayak sesleri duyuluyor: Rap rap rap...
İstanbul bütününde yeniden yapılaşma faaliyetine girişilecek... Rant rant rant...
Filan gazeteler ve televizyonlar yıkıcı muhalefet yapıyor. Rant rant rant...
Yağcı, besleme, uysal, taraftar medya alkışlıyor. Rant rant rant...
Rant rant rant... Rap rap rap...
Rap rap rap sesleri rantçıları çok tedirgin ediyor. Ah bu sesler olmasa...
...................
selametle..