Size bir şey nehyettiğinde ise onu ben nehyettiğim için yasaklamıştır. Sakın sizden birisi kalkıp da ‘Muhammed ancak bizim gibi bir insandır. Bize üstünlük taslamak istiyor onun için emrediyor, nehyediyor’ demesin. Sonra ALLAHu Teala nebisine hitaben sanki:
‘Ey Muhammed!
Kim sana itaattan yüz çevirirse sen de ondan yüz çevir. Çünkü biz seni onların üzerine gözetici (murâkıp), koruyucu (muhâfız) ve hesap görücü (muhâsip) olarak göndermedik. Sen sana indirdiğimiz ve vahyettiğimiz gerçekleri tebliğ et. Onların amellerini tespit ve takip etmeye, hesaplarını görmeye biz yeter-artarız.’ buyurur.”Taberî, Câmiu’l-Beyan, IV, 277.
Peygamberlere vâris olan kamil mürşitler, kendi his ve hevesleriyle dünyevî hesap ve çıkarları için müritlerine bir şey emretmezler. Onlardan nefislerini rahatlatmak için edep ve hürmet beklemezler.
Onlar kendilerine tabi olan Hak aşıklarını, yanlarında ALLAH’ın bir emaneti olarak görürler. Onları ALLAH’ın emri ve Rasulullah’ın edebi üzere terbiye edip, ilâhi huzurda kabul görecek kamil insan kıvamına getirmek isterler.Bkz: Sühreverdî, Avarifü’l-Mearif, 12. Bölüm.
Şu halde, Rasulullah (s.a.v) Efendimize karşı gösterilecek edep, kendisinden sonra O’nun vârisi olan gerçek Rabbanî alimlere, kamil mürşitlere karşı da gösterilmelidir.
Tevhîdi koruma niyetiyle, takvasıyla meşhur velilere, kamil mürşitlere hürmet ve edepten kaçınan ve halkı bundan sakındıranlar, bilerek veya bilmeyerek imânî bir tehlike içine ve ilâhi tehdit altına girmektedirler.
Bu ümmetin salihleri ve irşatla meşgul kamilleri hiçbir zaman Yahudi ve Hristiyanların alimleri gibi ilâhi hududu ve edebi çiğnemediler ki tehlike arzetsinler!..
Kamil velilere ALLAH için hürmet gösteren sadık müminler de onları kulluk vasfından ve mükellefiyet bağından çıkarmadılar ki şirke ve zarara girsinler!..
Herkes işlerini Kur’an ve Sünnet edebine göre yaptıktan sonra sonuç rahmet ve Cennettir.