Güzellik; annelik veya yaşama içgüdüsü gibi doğal bir içgüdüdür.
Göze hoş görünen, kişide yaşama ve sevinç coşkusu uyandıran, sanat ve estetiğin temel kavramıdır.
İyi ve faydalı gibi diğr yargılardan biridir.
Evimizin, yaşadığımız çevrenin, kıyaftlerimizin, cildimizin güzel olmasını isteriz.
Yani güzellik hepimizi ilgilendirir ve yaşamımızın bir parçasıdır.
Her toplum ve çağdaş insanlar yaşamlarını daha da güzelleştirmek için uğraş vermişlerdir.
Bir Afrikalının tören için yüzünü boyamasından, mağara duvarlarına yapılan resimlerden; günümüzdeki kozmetik ürünlerinin geldiği seviye, insanoğlunun güzellik için verdiği uğraşın ifadesidir.
Peki, bizleri bu kadar etkileyen, günlük hayatımızın bir parçası olan güzellik nedir?
Kimlere güzel diyoruz?
Veya niçin bazı kişiler, nesneler, manzaralar bizde güzel izlenimi yaratır?
Fiziksel güzelliği oluşturan unsurlar nelerdir?
13. yüzyılın büyük filozoflarından biri olan St. Thomas Aquinas, güzelliği integritas, proportio et claritas yani Uyum, oran ve sadelik olarak tanımlanmıştır.
Bir güzelliği oluşturan özellik, o nesnenin elemanları arasındaki oranlardır.
Eğer bu elemanlar oranlı bir şekilde bir araya gelmişse birbirleriyle bütünlük içindedir. Buna uyum (armoni) diyoruz.
Örneğin uzun bir çeneye sahip oval bir yüzde küçük, burun ucu açısı fazla bir burun orantısız olacağından, tarif edilen burun tek başına güzel olduğu halde, yüzün bütününe uyum sağlamayabilir.
Estetisyenler güzelliğin bu sanatsal temelini iyi bilmek zorundadırlar.
Doğada bir denge ve uyum vardır.
Sanatçı bu uyumu yakalayabilen, yeni dengeler, yeni uyumlar yaratabilen kişidir.
İşte bu başarıldığında doğal güzellik çıkar ortaya.
İnsanı rahatsız etmeyen, aksine kendisine çeken bir güzellik.
Güzellik bakanın gözlerindedir, herkese göre değişebilir.
Görünüşünün de gerçek payı büyüktür.
Güzellik anlayışı kültür ve modadan da etkilenir.
Muhtemelen güzel olarak gördüğümüz her şeyin anahtarı önceki yaşantımızdır.
John Lignet: Yaşamımızın erken dönemlerindek anlamı olan kişilerin, hatıraları güzellik kavramımızda önemli bir rol oynar.
Anneler, babalar ve ilk aşklar gibi çevremizden topladığımız yüz özelliklerini ebedileştirme arzusu vardır demektedir.
Güzellik kavramı hakkında bu kadar çok teoriyi göz önüne alırsak, uğraşı alanı güzelleştirmek olan kişilerin, güzellik hakında derin bir kültüre sahip olması gereklidir.
Bu nedenle estetisyenlerin görsel sanatlarla ilgilenmeleri, güzel sanatlmarla ilgili sergileri gezmeleril, mesleklerinin vazgeçilmez özelliği zevk sahibi kişiler olmalarına ve gözlerini eğitmelerine yardımcı olacaktır.
Yapılan estetik ameliyatlarda kişiye özgü olan ifadeyi korumak, güzelliğini veren karakteristiğini vurgulamak, estetik cerrahinin sanat yönüdür.
Ünlü rönesans ressamı Boticelli: Yalnızca karakteristik olan, güzel sayılmayı hak eder, karaktersiz hiçbir güzellik olamaz der.
(Kaynak: Op. Dr. Ahmet V. KÖREMEZLİ - Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı)