Bilimin sadece sebep sonuç ilişkisiyle insanı anlamak mümkün müdür?
Bilim felsefecileri, bilimde sadece sebep sonuç ilişkisinin ele alınmasının, kâinatı ve insanı anlamak için yeterli olmadığını, metafizik yaklaşıma da ihtiyaç duyulduğunu belirtirler. Copleston teolojinin, evreni anlama ve açıklamada bilimi tamamladığı görüşündedir. Ona göre, olguların bireysel açıklamaları evreni anlamak için yeterli değildir. Yeterli bir açıklama her şeyi bütünüyle kapsayan, kendine daha fazla bir şey eklenemeyen açıklamadır. Copleston’a göre, öyle bir açıklamayı bilimden değil, metafizikten bekleyebiliriz. Bilimler, tek tek ya da topluca alınsın, gerçekliğin özelliklerini belli yönlerden incelemenin ötesine geçemez. Bilimsel yöntemin etkinlik alanı sınırlıdır. Copleston’a göre, hayatla ilgili pek çok problem bu alanın dışındadır. Örneğin insana ilişkin bilimlerden Psikoloji davranışlarımızla "ruhsal" denen süreçleri inceler. Anatomi, fizyoloji, biyokimya vb. çalışmaların konusu organizmanın yapı ve işleyişine ilişkindir. Antropoloji, sosyoloji ve sosyal psikoloji insanı inançları, töre, gelenek ve alışkanlıkları; hayat tarzı ve yaşama şekillerini ele alır. Bu çalışmaları birlikte değerlendirsek bile, insanı "gerçek niteliği"ne inerek onu bütün yönleriyle çözümlediğimizi söyleyemeyiz. Ona göre, insanın bilimsel metotla erişilemeyen bir öz niteliği, bir varlık ve mana problemi kalmaktadır. İşte bu özde saklı kalan şeye ancak Allah kavramına başvurarak açıklık getirilebilir. Aynı şekilde, dünyanın, Allah ile ilişkisi kurulmadıkça, kendi içinde ne anlamı ve ne de anlaşılır niteliği vardır. 1
Prof. Dr. Adem Tatlı
[QUOTEIT]1. Walker, M. Quadrant. Ekim, 1982, s. 44.[/QUOTEIT]