Bunu fark eden Amerika ve gizli ortağı İsrail, kendi arzu ve istekleri doğrultusunda, ülkeleri yönetmek için, artık kolay kolay silah kullanmıyor. Toplumları inançları doğrultusunda, sinsice yönetiyorlar. Çokta başarılı olduklarını söyleyebilirim. Ne yazık ki Amerika nın en kolay, bu yöntemle perde arkasından yönettiği ülkeler Müslüman ülkelerdir. Peki neden? İşte bu neden sorusunu kendimize sormadığımız sürece, Amerika nın bu oyununa daha çok geleceğimiz kaçınılmazdır.
Amerika özellikle, perde arkasından yönetmek istediği Müslüman toplumlarının, özgür demokrasi ile yönetilmesini hiç istemez. Bu ülkelerde eğer demokrasi varsa, demokrasiden uzaklaşması için elinden gelen yardımı dahi yapar. Çünkü demokrasilerde karar, bir kişinin elinde değildir de ondan. Bir kişiyi yönetmek, korkutmak kolaydır.
Amerika nın en çok sevdiği Müslüman ülkelerin başında, Suudi Arabistan gelir. Peki, nedeni nedir diye sorsak, nasıl bir cevap alırız? Çünkü diktatörlükle yönetilen, ama en çok söz dinleyen zengin bir ülke olduğu için. Öyle bir diktatörlük vardır ki orada, Kral ın astığı astık, kestik kestik, ne adaletten söz edebilirsiniz, nede insan haklarından. Hele kadının bu ülkede adı bile yoktur. Hani Amerika adaletten, insan haklarından bahsederdi? Mısır a, Libya ya, Suriye ye adalet, insan hakları getirecekti? Cahil bir toplum olursak, işte böyle inancımızla çok kolay aldatanlar, her zaman çıkacaktır. Daha da kötüsü ülkemizi de alet edip, Müslüman ı Müslüman a kırdırmaları, tüm bu acıklı olayları, sinema seyreder gibi seyretmememiz düşündürücüdür.
Amerika ne yazık ki Irak konusuyla ilgili, meclisimizin aldığı Amerika nın adına olumsuz kararıyla, ülkemizde de demokrasinin, adaletin, insan haklarının askıya alınarak, ülkemizi demokrasiden uzaklaştırma kararı aldığını görüyoruz. Bizleri sinsice içimizden birileri ile inancımızla aldatıyor, kandırıyor ve perde arkasından yönetiyorlar. Her şey o kadar açık ki, gözlerde ve gönülde perde olmayan, tüm aldatmacaların farkına varacaktır. Yaklaşık son 50 yıldır bizler, bu masalla uyutuluyor ve avutuluyoruz, ama farkında bile değiliz.
Ülkemizi yöneten Hükümet ve Sayın Başbakanımızın Amerika nın oyunlarına alet olduğunu görmek, doğrusu beni çok üzüyor. Sayın Başbakanım, geçmişte size ve ülkeyi yönetenlerin fikirlerine ters düşen, birçok kişilere adaletsizce davranıldığını biliyorum. Size yapılan haksızlıklara, siz bir başka haksızlıkla cevap verirde, intikam hırsıyla yapılan yanlışlara seyirci kalırsanız, bu haksızlıkları onaylıyorsunuz demektir. Buda sizin inandığınızı söylediklerinizi, yaşamınıza geçirmediğini gösterir.
Dün bu haksızlıkları, adaletsizlikleri sizlere ve sizin gibi düşünenlere yaptıranlar, reva görenler, yapılanlara seyirci kalanlar Amerika’ydı. Şimdi rolleri değiştirdi, çünkü işine öyle geliyor. Bugün de eski yandaşlarının haksızlılara uğramasına çanak tutanlar, seyirci kalanlar da, yine Amerika. Yarın bu rolleri işine geldiği anda, yine değiştirecek, toplumu önce birbirine intikam hırsıyla düşman edecek ve bizleri yine bizlere kırdıracak olan Amerika nın ve onun arkasındaki İsrail in, lütfen artık oyuncağı olmayalım.
Atatürk ten sonra, bu ülkeyi 50–60 yıldır yönetenler, Amerika nın ve onun sağ kolu İsrail in güdümünde, Türk halkını aldatarak bu ülkeyi yönetmişlerdir. Ne yazık ki sizinde aynı zincirin halkası olduğunuzu görmek, beni ziyadesi ile üzmektedir. Amerika ya güvenerek bir işe başlayanın, sonu her zaman hüsran olmuştur.
Sayın Başbakanımız kendi düşüncelerini, inanç ve itikatlarını toplum üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmalarına, kendi çıkarları adına ses çıkarmayan, Avrupa, Amerika ve gizli yandaşı İsrail e güvenerek haktan, adaletten uzak, ülkemizde korku imparatorluğu kurmalarına, bu gün ses çıkarmayanların, yarın onlara neler yaptıracağını, onları nasıl kullanacaklarını unutmamalıdırlar. Bunun büyük vebali vardır.
Allah bizleri Kur’an da uyarıp, sakın Yahudi ve Hıristiyanları gönül dostu edinip, onlara güvenmeyin diyor da, birileri hala bu uyarıları görmezden geliyorsa, bunların başarılı olması da, asla mümkün olmayacaktır. Elli yıldır bu ülke, karmaşa ve kavgayla yönetiliyor da, bir arpa boyu yol ilerleyemiyorsak, bunun asıl nedeni bunca yıldır bizleri yönetenlerin, Amerika nın ve Yahudi Siyonistlerin perde arkasından, ülkemizi yönetmesidir. Siyonistlere sözde kafa tutarak değil, özde kafa tutarak bu milleti özgürleştirebiliriz. Amerika ile kol kola yürüyorsanız, onun diğer kolunun, Siyonist İsrail olduğunu bilmelisiniz.
Kur’an ve onun rehberliğinden bahsedenlerin, acaba ne derece bu yolda gittiklerini ve ondan ne derece faydalandıklarını dikkatle düşünmeliyiz. Allah toplumu yöneten yöneticilere, sakın sizin kininiz, düşmanlığınız, sizlerin karşınızdaki kişilere karşı sizi, adaletten saptırmasın diyor. Acaba bugün yaşanan tablo, Rabbin rehberinden nasiplenen insanların, adalet öğretisini hatırlatıyor mu?
Maide 8: Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.
Yüce Rabbin uyarısı ve adaletine bakar mısınız lütfen. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmaktan alıkoymasın diyor. Devamında ise, bu adaleti sağlayacak kişilerin, bakın kimler olduğunu söylüyor.
(Adaletli olun; bu Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır.)
Düşmanına bile adaletli davrananlar, Allah korkusu olanlardır diyor Yaradan. Ne dersiniz bugün adaletsizliğin kol gezdiği ülkemizde, yoksa Allah korkusu sözde mi kaldı? Yoksa edindikleri veliler, yeni adalet anlayışımı yarattılar? Yorum sizlerin.
Mahkemenin balyoz davasında verdiği kararları, hepimiz biliyoruz. Karar konusunda, hiç bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü son nokta konmuş değil. Önemli olan karşıdan baktığımızda görünenlerdir. Peki bazı kişilerin, köşe yazarlarının alınan karara, intikam duygusuyla nefretlerini kustukları sözler, acaba Kur’an dan, onun adaletinden feyiz almış bir kesimin, sözlerine benziyor mu?
Bu karar bilmem neyin intikamı, rövanşı diyenler, adaleti intikam arenasına döndürenler, elbette bu ülkeye büyük yanlışlar yaptığını, bir gün adaletsizliğin ucu kendilerine döndüğünde anlayacaklardır. Doğrusu söylenen sözleri hatırlamak bile istemiyorum. Kinle, nefretle sağlanan adalet, asla Kur’an ın adaleti olamaz. Bu tür adaletler, şeytani nefislerimizi tatmin edebilir, ama Allah ın önerdiği adaleti asla sağlayamaz. Toplum olarak adalete güvenmek istiyoruz. Birileri eğer adalete müdahale ediyor da, hakka haksızlık karıştırıyorsa, bunun bir gün açığa çıkacağını unutmamalıdır.
Bizler dilimizden Allah ı, Kur’an ı düşürmüyorsak eğer, Rabbin gerçek kulları olduğumuzu söylüyorsak, önce bunu hayatımıza geçirmeliyiz. Sözler gelip geçer, gerçekle yüzleşemez. Gerçeklerle yüzleşmek, söylenenleri fiiliyata geçirmekle olur. Dindar gençlik yetiştirmek isteyenler, bu sözleri söylemekle, böyle bir nesil yetiştiremez. Hz. Ömer in yaptığı gibi, önce gönül gözünü Kur’an ile nurlandıracaksın ki, Rabbin gerçeklerini, adalet anlayışını yaşayabilesin.
Bizler, hocanın söylediğini dinle, yaptığını yapma sözleriyle bu toplumu yetiştirdiysek, bu topluma ne Hz. Peygamberimizi, nede onun sahabelerinin örnek yaşamını anlatmamız, öğretmemiz asla mümkün olmayacaktır. Çünkü bizler gerçeklik, doğruluk hamuruyla mayalanmadıysak, nasıl olurda toplumu doğru maya ile mayalayarak dindar bir nesil yetiştiririz.
Kur’an ı rehber edindiğini söyleyenler, eğer amaca ulaşmak için yalan söylemek bile mubahtır, zihniyetiyle bizleri yönetmeye çalışıyorlarsa, Yüce Rabbin bu zihniyete başarı nasip etmesi, asla mümkün olmayacaktır.
Toplumu bölerek, ayrıştırarak, köleleştirerek, inancıyla oynayarak, korku salarak hiçbir sonuca varmak mümkün değildir. Bunları yapmak toplumlar arasında, kin ve nefret oluşturur. Geçmiş tarihleri hatırlayalım, baskıyla iktidarda kalan hiçbir rejim ayakta kalmamıştır. Birde o baskıyı yapan liderlere, yakın zamanda toplumun verdiği ceza ise unutulmamalıdır. Allah Nisa suresi 58 ve 135. ayetinde adalet konusunda bizleri bakın nasıl uyarır. Acaba bizler bu uyarıdan, nasipleniyormuyuz?
Nisa 58: Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür
Nisa 135: Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Rahman Nisa 58. ayetinde, emanetleri ehil olanlara vermemizi emrettiği halde, bizler kıstas olarak nefsi ihtiraslarımızın etkisiyle yöneticiler atarsak, acaba başarılı olabilir miyiz? İltimas ve taraf tutarak, Rabbin yolunda olduğumuzu nasıl söyleriz. Yaradan tüm bu yapılanları görüyor. Ayetin sonunda da adaletten sapanları uyararak, bakın nasıl dikkatimizi çekiyor.
(Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.)
Gerçektende Allah her şeyi görüyor. Yapılan adaletsizliklerin hepsi kayıt altında. Adaletten sapan yöneticilerin sonu, sizce Rabbin katında nice olur dersiniz? Allah ın adaletinden kimse kurtulamaz. Ancak belli bir süre kurtulduğunu zanneder, gönlünü eğlendirir.
Şunu da sakın unutmayalım. Rabbin öyle bir adaleti var ki, zalimi zalimle terbiye eder. Ama bunu fark eden mi var? Bu söylediğimi ancak, gönül gözleriyle görebilen anlayacaktır.
Nisa 135. ayette Allah, tüm iman edenlere seslenerek, ADALETİ titizlikle ayakta tutun diyor. En yakınlarınız anne ve babanız dahi olsa, adaletten sapmayarak doğru şahitlik yapın diyerek, adalete Allah ın ne derece önem verdiğinden bahsediyor.
Çok daha ilginci, ayette bahsedilen, hislerinize uyarak, sakın adaletten sapmayın diyerek, bu işin ciddiyetini anlatıyor bizlere. Yine Allah ın tüm yaptıklarımızdan haberdar olduğu uyarısını, bir kez daha yapıyor.
Peki, bu uyarıyı bugün duyan var mı dersiniz? İşin daha ilginci, bugün bizleri yönetenlerin dini ön plana çıkartıp, onu kullanması düşündürücüdür. Tüm bu yanlışların güzelim dinimize, çok büyük zarar verdiğini düşünüyorum. Bazı kendiliksiz insanlar, nefsini Kur’an dan uzak tutmuş cahiller, işte bakın hacı hoca takımının adaleti bu dediklerinde, İslam a verdikleri zararın onarılması çok zor yaralar açtığını, hatırlatmak isterim.
Tüm bu yanlışları, din adını kullanarak, topluma adaletsizce hükmedenler, kendi adaletini yaratarak, toplumu Allah ile aldatanlar, şunu sakın unutmasınlar, Rabbin verdiği mühlet elbet bir gün bitecektir. Beşerin adaletinden kaçanlar, Allah ın adaletinden asla kaçamayacağını unutmamalıdırlar. Tabi aklını kullanmayanları da Allah, pislik içinde bırakırım dediğini unutmamalıyız. Neye layık isek, Allah onu verecektir.
Çok ilginçtir, basında çıkan haberlerde görüyoruz, duyuyoruz yalancı şahitlik yapanlar, suçun o kişiye yüklenmesi için bazı sahte delillerden bahsedenler, şahidin gizlenerek ortaya attığı birçok suçlamaların ortaya atıldığı bilgilerle, adalet arayan insanlar. Adaletin adından bile korkan, adeta susturulmuş bir toplum. İşte bugünkü acı gerçekler. Bunlar Müslüman bir toplumun adaletine asla örnek olamaz.
Toplum olarak bizlerin yapacağı, elbette önemli şeyler var. Önce bizleri inancımızla sömürenlerin, yanlışlarını ortaya çıkarmalıyız. Bunu yaparken kimseye saygısızca davranmadan, hakka haksızlık katmadan yapmalıyız ki, toplumu uyarabilelim. Bunu yapabilmek içinde, önce Kur’an ı doğru anlayarak, dinimizi en emin kaynaktan öğrenmeliyiz. Daha sonrası çok kolay. Rabbin nuru, güneşi ile gönül gözlerimizi aydınlattığımız andan itibaren, din bezirgânlarının yalanları, aldatmacası ortaya çıkacaktır.
Çaba bizden, takdir Allah dan, boş durmak yok. Dilerim toplum olarak, bazı gerçeklerin farkına varırız. Bizi bize düşman yapan, toplumu bizden ve bizden olmayanlar diye ayıranlar, bir gün hem topluma, hem de Rabbim e hesap vereceklerdir. Adalet bugünde, yarında hepimize lazım olacaktır.
Adaletle hükmetmeyenler, bir gün adaletle yüzleştiklerinde, adalete mutlaka hesap vereceklerdir. Bundan kaçış yok.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK