Yahudiler ve Hıristiyanlar, Allah ın rehber olsun diye gönderdiği kitaplarında hiç bahsetmediği halde, görev verdiği elçilerini adeta putlaştırarak, Allah ın oğlu yakıştırmasını yapmışlardır. Kur’an da bu konudan bahsederek, bakın ne diyor bizlere.
Tevbe 30: Yahudiler: "Uzeyr, Allah'ın oğludur." dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih, Allah'ın oğludur." dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden önce inkâr edenlerin sözlerine benzetme yapıyorlar.
Bu yanlış inancın ardı sıra gidenlere bizler, Allah evlat edinmez, O yücedir eşi benzeri yoktur, doğmamıştır, doğrulmamıştır diye cevap veririz, Kur’an dan aldığımız bilgiler ışığında. Bakın Allah evlat edindi diyenlere, Yaradan nasıl bir cevap veriyor.
Bakara 116: "Allah çocuk edindi." dediler. Hâşâ! Böyle bir şeyden arınmıştır O! Tam aksine, göklerdekiler de yerdekiler de O'na aittir. Bunların tümü O'nun önünde boyun bükmektedir.
Allah yarattığı kulunu evlat edinmeyeceğini, böyle bir davranıştan arınmış olduğunu söylüyor bizlere. Tam aksine göklerde ve yerde ne varsa Allah a ait olduğu ve onun önünde herkesin boyun eğdiğini söylüyor.
Şimdide acaba buna benzer büyük hataları, biz Müslümanlarda farkında olmadan yapıyor olabilir miyiz? Hemen verdiğiniz cevabı duyar gibiyim. Hâşâ asla, Allah evlat edinmez, dediğinizi duyar gibiyim. Peki, yarattığı kulunu evlat edinmeyen, eşi ve benzeri olmayan, yüceliğini hayal bile edemediğimiz, ol dediğinde her şeyin olduğu bir yaratıcı güç, yarattığı kullarından Habib, Halil yani sevgili, dost, arkadaş edinir mi? Hadi bakalım şimdi bu soruma, nefsinizde cevap veriniz.
Ne yazık ki bizler, diğer ehli kitabın yanlışlarına öyle bir düşüyoruz ki, belki de onlardan daha büyük bir yanılgı içindeyiz. Allah evlat edinmez diyoruz, ama bugün bizler, evlat edinmekten hiçbir farkı olmayan, hatta daha da ileri gidercesine bakın neler söylüyoruz. Aşağıdaki sözleri Allah ın söylediğine inanıyoruz, Kur’an da tek kelimesi geçmediği halde.
(Ey Resulüm, İbrahim’i Halil [dost], seni de Habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiç bir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için, dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
Ne dersiniz, Allah evlat edinmez ama yarattığı kulları içinden dost, sevgili, arkadaş edinir mi? Birde yarattığı âlem bir tarafa, sen bir tarafasın şeklinde sözler söyler mi? Sen olmasaydın bu âlemi yaratmazdım, senden daha sevgili hiç bir şey yaratmadım. Senin benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için, dünyayı ve dünya ehlini yarattım demiş olabilir mi? Kur’an ın özüne, ayetlerine ve Rahmanın eşsiz, tarifsiz yüceliğine, uyuyor mu bu sözler?
Bizler Allah evlat edinmez dedikten sonra, nasıl olurda Allah yarattığı kulları arasından peygamberimizi dost, sevgili edindi deme yanlışını gösterebiliriz? Bunu düşünen var mı? Bu bilgiler Kur’an da olmadığına göre, bizlere hangi emin yoldan geliyor da, bizler hiç şüphe duymadan iman ediyoruz?
Hz. İsa Allah ın oğlu demekle, yazdığım ve kutsi hadis adı altında geçen yukarıdaki hadisin, bir birinden farkı var mı? Hıristiyanların Hz. İsa Allah ın oğlu diye inanmaları ile bizler onların yaptıkları bu büyük hatadan daha ileri giderek, Peygamberimiz olmasaydı Allah bu âlemi yaratmazdı, düşüncesine inanırsak, hataların en büyüğünü yapmış olmaz mıyız sizce?
Bizler rivayetleri, sanıyı Kur’an ın ne yazık ki önüne geçirerek, dinden ne derece uzaklaştığımızın farkında bile değiliz. Hâlbuki Allah yeryüzündekilerin tümünü, kimler için yaratığını apaçık bakın nasıl söylüyor.
Bakara 29: O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi. O Âlim’dir, her şeyi çok iyi bilir.
Ne dersiniz sizce Kur’an ayetlerine, kutsi hadis diye nakledilen bu sözler uyuyor mu? Ne yazık ki kutsi hadis adı altında, Kur’an a eş tutularak, toplum öyle bir aldatılıyor ki, Yahudileri de, Hıristiyanları da bu konuda geride bırakıyoruz.
Aşağıdaki bilgilere ve düşünceye inandığımızda, sizce Kur’an dan uzaklaşıp, bir meçhule doğru gitmiş olmuyor muyuz?
Arş üzerinde, cennetteki her şeyin üzerinde benim ismim vardır.
Hadisi şeriflerde buyuruluyor ki;
Adem aleyhisselam cennetten çıkarılınca, ya Rabbi Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet diye dua etti.
Allahü teala ise,( Ne cevap vereceğini bildiği halde, cevabını da diğer insanların duyması için) Ya Âdem onu henüz yaratmadım nereden bildin? Buyurdu.
Âdem Aleyhisselam da, Arşta”La ilahe illallah Muhammed ün Resulullah” yazılı olduğunu gördüm anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün dedi.
Allahü teala buyurdu ki: “ Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım”
Cennette her ağacın yaprakları üzerinde, la ilahe illallah Muhammed ün Resulullah yazılıdır.
Allahü Teâlâ yine buyurdu ki:
Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile her ne isteseydin kabul ederdim. O olmasaydı seni yaratmazdım.
Mirac’da Allahü teala, peygamber efendimize,( Senden başka her şeyi senin için yarattım) buyurunca, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem de,( Ben de senden başka her şeyi, senin için terk ettim) dedi. ( Mirat-ı Kâinat) denilmektedir.
Acaba bu bilgilerin nerelerden bizlere ulaştığı konusunda, hiç düşünen var mı? Hiç sanmıyorum, akıl bir kenara bırakılmış, edindiğimiz velilerin peşi sıra öyle bir gidiyoruz ki, bataklığın içinde çırpındığımızın bile farkında değiliz.
Hâlbuki Allah bizleri çok açık uyararak, hakkında bilgin olmadığı, yani emin olmadığın şeyin ardına düşmeyin, sizleri sorumlu tutarım demişti. Emin olacağımız bilgininde Kur’an olduğunu ve onun ipine sarılmamız gerektiğini de, birçok kez Kur’an da tekrar etmişti bizlere.
Allah bir ayetinde, biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık diyerek, hakka batıl karıştırmamamız için uyarır bizleri. Ama bizler yukarıdaki bilgilerin, Kur’an da olmadığını bildiğimiz halde, hiç araştırma gereği dahi duymadan, inanmakta sakınca bile görmeyiz. Çünkü bizler inancımızda, imanımızda Kur’an ı yeterli görmeyiz de ondan.
Yine Yaradan Araf suresi 33. ayetinde, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır diye verdiği hükmü, unuttuk mu yoksa? Halbuki Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diye uyarmamış mıydı bizleri? Bu ayetleri hatırlayan, duyan yok mu?
Tüm bunları söylediğimizde, bu bilgilere inananlar şunu söylüyorlar. İslam âleminin büyük bir çoğunluğu buna inanıyor. Bir akıllı azınlık siz misiniz, diye karşılık veriyorlar. Yaradan bunlara da cevap veriyor ve bakın Kur’an ın dışından rivayetlerle dine hüküm koyanlara, yani sanıya iman eden çoğunluğa nasıl cevap veriyor.
Enam sur. 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.
Demek ki, çoğunluk öyle inanıyor demek büyük hata. Daha da büyük hata, emin olmadığımız rivayet, sanı yani zannetmek, emin olunmayan bilginin ardı sıra gidenler için, Yaradan ın söyledikleri çok dikkat çekicidir. Onlar sadece SAÇMALARLAR diyor.
Peygamberimiz gayb konusunda, Allah ın Kur’an da bildirdiği dışında hiçbir gaybı bilgisi olmadığını söylüyor bizlere. Bakın birkaç örnek.
Neml 65: De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.
Hud 123: Göklerin ve yerin gaybı (sırrı) yalnız Allah'a aittir. Her iş O'na döndürülür. Öyle ise O'na kulluk et ve O'na dayan! Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir.
Enam 50: De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?
Yukarıda ki ayetlerle, bizlere rivayet edilen hadisler birbirini onaylıyor mu? Peygamberimiz, bana bildirilen dışında gaybı ben bilmem diyor. Ama biz peygamberimizin söylediğini iddia ettiğimiz (Arş üzerinde, Cennetteki her şeyin üzerinde benim ismim vardır.) sözlerine inanabiliyoruz. Daha çok detaylar verilen bilgiler, acaba nereden alındı? Kimler verdi Kur’an ın tek kelime bile bahsetmediği bu bilgileri bize diye, hiç düşünmüyor muyuz?
Bizler İslam ı günümüzde öyle bir yaşıyoruz ki, cahiliye dönemini aratmıyor. Kur’an devre dışı kalmış, rivayetlerle İslam yaşanır olmuş. Şükürler olsun ki elimizde dimdik duran, Rabbin korumasında, hesabını vereceğimiz FURKAN var. Varda, ondan istifade eden, onu anlayarak okuyan, üzerinde düşünen var mı, işte orası önemli.
İslam toplumunun büyük çoğunluğu, ne yazık ki büyük bir yanılgının ardı sıra giderek, Kur’an ı devre dışı bıraktığının farkında bile değil. Edindikleri velilerin kitapları, toplumun elinden düşmüyor. Kur’an peygamberimizin mahşer günü söyleyeceği gibi, ne yazık ki devre dışı bırakıldı.
İslam toplumu olarak, halimiz hiçte iç açıcı değil. Ne olur affet bizleri Rabbim. Gözlerimizdeki, gönlümüzde ki gaflet perdesini kaldır bizlerden. Yaptığımız hatalarımızı görmemizi sağla bizlerin. Böyle devam ederse, geçmiş kavimlerin uğradığı cezalardan, bizlerde asla kurtulamayacağız.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK