Mısır'da Ä°slami uyanış ve Müslüman KardeÅŸler tecrübesi   Konuyu açan: Güncelajans   Ä°lk Mesaj: 08-24-2013 (14:33)   Son Mesaj: 08-24-2013 (14:33)    Cevap: 0    Gösterim: 629  

    08-24-2013

    Mısır'da İslami uyanış ve Müslüman Kardeşler tecrübesi

    Mısır'da İslami uyanış ve Müslüman Kardeşler tecrübesi
    Mısır'da İslami uyanış ve Müslüman Kardeşler tecrübesi

    İlim ve Kültür Derneği (İLKE) bünyesinde M. Tahir Kılavuz, M. Hüseyin Mercan, Süleyman Güder tarafından ?Orta Doğu'da İslamcı Siyaset: Değişim Sürecinde Müslüman Kardeşler ve Nahda? adıyla bir rapor hazırlandı.

    Ä°lim ve Kültür DerneÄŸi (Ä°LKE) bünyesinde M. Tahir Kılavuz, M. Hüseyin Mercan, Süleyman Güder tarafından ?Orta DoÄŸu'da Ä°slamcı Siyaset: DeÄŸiÅŸim Sürecinde Müslüman KardeÅŸler ve Nahda? adıyla bir rapor hazırlandı. Ä°ÅŸte araÅŸtırmanın ilk sacayağını oluÅŸturan "Müslüman KardeÅŸler"inÂ*önündeki zorluklar ve yaÅŸamış olduÄŸu deÄŸiÅŸim şöyle anlatılıyor:

    Özellikle 19. yy. sonu ve 20. yy'ın başında diğer İslam coğrafyalarıyla beraber Mısır'da da yükselen İslami uyanış fikri zaman içerisinde toplumda da karşılık bulmuştur. Bunun en önemli göstergesi olan Müslüman Kardeşler Hareketi bir toplumsal hareket olarak modern Mısır tarihinin en önemli aktörlerinden biri olmuştur. Küçük bir cemiyet olarak kurulan yapı kısa zamanda tüm Mısır'a yayılmıştır. Krallık dönemi sonlarına doğru yalnızca toplumsal bir hareket olmaktan çıkıp siyasallaşmaya başlamıştır. Hür Subaylar Darbesi sonrasında ise dönemin Mısır siyasal hayatının en önemli muhalefet hareketi olmuştur.

    Kardeşler Hareketi siyasal düzeyde bir temsiliyet sağlamakla birlikte toplum içerisinde de faaliyetlerine devam etmiş ve adıyla müsemma olarak bir beraberlik ve kardeşlik birliği tesis etmeye çalışmıştır. Kardeşler, bir yandan Mısır'da bu kadar yaygınlaşır ve derinleşirken, diğer taraftan örgütsel ve fikrî yapısı açısından diğer Müslüman topluluklara yayılmıştır. Bu bakımdan İslamcı bir hareket olarak Müslüman Kardeşler tecrübesi sadece Mısır için değil tüm İslam dünyasına mal olan çok önemli bir tecrübe olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Müslüman KardeÅŸler'i inceleyen araÅŸtırmanın bu bölümü üç alt kısımdan oluÅŸmaktadır. Bu bölümde öncelikle tarihsel süreç içerisinde KardeÅŸler'in izlediÄŸi serüven ele alınacaktır. Bu baÄŸlamda hareketin kuruluÅŸu ile Abdünnâsır, Sedat ve Mübarek dönemleri ayrı ayrı deÄŸerlendirilecektir. Bunu takiben hareketin geleneksel olarak sahip olduÄŸu iddialar ve fikirler ile 25 Ocak 2011 Devrimi sonrası savunulan görüşler üzerinden karşılaÅŸtırmalı bir inceleme yapılacaktır. Bu inceleme ile hem süreç içerisinde ortaya çıkan bazı deÄŸiÅŸiklikler iÅŸaret edilecek hem de bir anlamda bu yeni dönemde hareketin karşılaÅŸacağı en önemli meselelereÂ*deÄŸinilecektir. Son olarak ise KardeÅŸler ile ilgili bir genel bir deÄŸerlendirme yapılacaktır.

    Kuruluşundan Devrime Müslüman Kardeşler'in Macerası

    Yıllarca otoriter rejimler altında yaşayan Arap toplumlarının gerçekleştirdiği değişim hareketlerinin Tunus'tan sonraki en önemli ayağı olan Mısır'dır. Bu ülkede yapılan ilk özgür seçimlerden sonra mecliste çoğunluğu ve cumhurbaşkanlığı koltuğunu kazanan Kardeşler hareketi, geçmişte olduğu gibi yakın gelecekte de Mısır siyasal hayatının çok önemli bir parçası olacaktır. Ancak Abdünnâsır, Sedat ve Mübarek dönemlerinden farklı olarak Kardeşler, bu yeni dönemde muhalefetin önemli bir parçası değil, bizzat ülke idaresinin resmî temsilcileri olmuşlardır. Tartışmasız, Kardeşler'in bugün yönetimde sergileyeceği performans, geçmiş dönemde yaşanmış süreçlerin getirdiği zorluklarla yakından ilişkili olacaktır. Bu sebeple de Mısır toplumsal ve siyasal hayatının yakın geleceğini anlamak için ülkenin en canlı ve dinamik hareketi olan Müslüman Kardeşler'i iyi anlayabilmek son derece önemlidir.

    Toplumsal aktör olarak Müslüman Kardeşler'in doğuşu

    Mısır'da kurulan ve bazı Orta DoÄŸu Ä°slam ülkelerinde de faaliyet gösteren dinî-siyasi bir teÅŸkilat ve hareket olan Müslüman KardeÅŸlerÂ*1928'de Mısır'ın Ä°smâiliye kentinde Hasan elBenna tarafından Cemiyyetü'l-ihvâni'l-müslimîn (Müslüman KardeÅŸler Cemiyeti) ismiyle kurulmuÅŸtur. 1932 yılına kadar SüveyÅŸ Kanalı civarındaki ÅŸehirlerde ilgi gören Cemiyet, birçok ÅŸube açmıştır (Zahid, 2010). 1932'de idari merkezini Kahire'ye taşıyan Cemiyet, çalışmalarını Mısır sathına yayarak ÅŸube sayısını hızlı bir biçimde arttırmıştır. Kısa bir süre sonra ülke
    dışında Suriye, Lübnan ve Filistin'e de temsilciler göndererek yurt dışında bürolar açmaya başlamıştır. 1928-1931 yılları arasında cemaat olarak kalan Kardeşler, 1931-1936 yılları arasında dinî bir cemaatten harekete evrilmiştir. Hareketin siyasi parti gündeminin olması ve Mısır'da güçlü siyasi etkisi olan bir aktör olarak ortaya çıkması 1936-1942 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu tarihten itibaren Kardeşler artık güçlenerek toplumda etkili olabilen bir kitle hareketine dönüşmüştür.

    Hatta günümüzde modern Ä°slamcı hareketlerin öncüsü olarak görülmektedir (Hia, 2000: 15). Daha sonraki süreçte doktor, mühendis, eczacı, diÅŸÂ*hekimi, tüccar, öğretim üyeleri, öğrenci dernekleri gibi meslek odaları ÅŸekline örgütlenen hareketin toplumda bilinirliÄŸi hızlıca artmaya baÅŸlamıştır. Ä°kinci Dünya Savaşı sonrasındaÂ*(hatta savaşın baÅŸlamasıyla) KardeÅŸler, Mısır'daki en önemli politik muhalefet merkeziniÂ*oluÅŸturmuÅŸtur (Mitchell, 1969: 12). Daha sonraları görüleceÄŸi gibi Mısırlı bu Ä°slamcılar, reformcu yapılarıyla dipten gelen dalgayla "pasif devrimi"öngörmüşlerdir.Â*

    Hareket'in liderlerinden Mustafa Meşhur cemaatin kuruluş yıllarındaki amacını şöyle ifade etmiştir:
    "tüm isteğimiz şeriata dayalı bir İslam devleti. Bu bir asır sürebilir. İlkemizde sapma olmamalıdır." (Mitchell, 1969: 195). Kullanmış olduğu üslup ve retorik nedeniyle Kardeşler genelde tasavvufi bir hareket, yani yalnızca toplumsal ıslahı amaçlayan ve bireysel terbiyeyi önemseyen bir hareket olarak algılanır. Fakat Mısır'ı yabancı işgalinden kurtarmak (anti-emperyalizm) gibi bir amaçla kurulan hareketin asıl toplumsal amacı, Mısır'da İslam'ın emrini hükümran kılıp, "gerçek İslam'ı" arayarak içtimai nizamın tatbikini sağlamaktır.8
    Bu yönü itibarıyla Benna'nın öncülüğünü yaptığı bu hareket, Beyyumi Gânim'in de dediÄŸi gibi, toplumun her kesimine ve yerine nüfuz eden kapsamlı bir sosyal harekettirÂ*(el-Beyyûmi Ganim, 1992: 149-150). Ayrıca, Ä°slami bir hareket olarak düşünülen bir örgütlenmenin siyasi bir amacı, hedefi olmadığı düşünülemez. Bu durum Ä°zzetbegoviç'in ÅŸu cümlelerinde tebellür etmiÅŸtir:
    "Tarihte var olan hiçbir hakikî İslami hareket yoktur ki aynı zamanda siyasî hareket olmasın. Bunun sebebi İslam'ın bir din olmakla beraber aynı zamanda da onun bir felsefe, ahlak, düzen, tarz, atmosfer, tek kelimeyle hayatın tamamını kuşatan bir şey olmasındandır." (İzzetbegoviç, 2010: 173).

    Bununla birlikte bu dönemde Kardeşler'in önemli faaliyetlerinden biri, hareketin aktif olarak Filistin meselesine ciddi anlamda müdahil olup destek vermesidir. Hatta siyonizm tehdidine karşı 1948 yılında Filistin'de savaşmaları için en-Nizâmü'l-hâs adıyla silahlı mücahit birlikleri oluşturmuşlardır.

    Hür Subaylar Darbesi: Siyasetin Kıskacında Müslüman Kardeşler

    KuruluÅŸundan 2000'li yılların başına kadar örgütsel iÅŸleyiÅŸ ve söylem açısından KardeÅŸler'de radikal bir deÄŸiÅŸiklik görülmemiÅŸtir. Bununla birlikte bu sürece gelene kadar KardeÅŸler birtakım önemli kavÅŸaklardan geçmiÅŸtir. Bunların ilki, hareketin kurucu liderinin Benna öldürülmesinden bir müddet sonra, 1951 senesinde, Hasan el-Hudaybî'nin yeni lider olarakÂ*göreve baÅŸlamasıyla KardeÅŸler'in içinde oluÅŸan çalkantılar sonlanmıştır. 10 Bu hareketin geleceÄŸi açısından önemli bir aÅŸamayı, Ramazan'ın deyiÅŸiyle "yeni siyasi gerçeklerin sınavının verildiÄŸi yılları" temsil etmiÅŸtir (Ramazan, 2005: 397). Bununla birlikte yeni liderin, HürÂ*Subaylar Hareketi'nin 23 Temmuz 1952'de iktidarı kansız bir darbeyle ele geçirmesindeÂ*KardeÅŸler'in yayımladığı bir belge ile Hür Subaylar Hareketi'ni "mübarek eylem" olarak ifade etmesinin önemli katkıları vardır. KardeÅŸler böylece önemli ve de tehlikeli bir dönemeceÂ*girmiÅŸtir. Zira hareket ilk defa siyasi otoritelerle eÅŸ güdüm ve uyum içinde hareket etmiÅŸtir.Â*

    Ãœlkedeki tüm siyasi yapılanmalar yasaklanırken, KardeÅŸler'in çalışmalarına izin verilmiÅŸtir.Â*Yıllardır baskı ve kovuÅŸturmaya muhatap olan KardeÅŸler bu "mübarek eylem"in örgütünÂ*Ä°slam öğretilerine sadık bir ortam yaratacağını düşünmüştür. Darbeden kısa bir süre sonraÂ*(1 AÄŸustos 1952) dönemin KardeÅŸler lideri Hudeybi tarafından yayımlanan bir bildirideÂ*bu durum ÅŸu ÅŸekilde dillendirilmiÅŸtir:
    "Allah, Mısır ulusumuzun yeniden doÄŸuÅŸ umuduna,Â*zaferinin canlanmasına ve Allah ve hakikât için mücadelemizde engellerin kaldırılmasınaÂ*kapıları açan bu kutlu darbeyle büyük Mısır ordusuna zafer vermiÅŸtir[?]." (Ramazan, 2005:Â*417). Fakat bu umutlu durum kısa sürmüştür. Aralık ayında darbe yönetiminden Ä°slamiÂ*anlamdaki bazı somut adımlar atılması ve iktidarın sivillere devredilmesi gibi isteklerde bulunan KardeÅŸler'in talepleri reddedilmiÅŸtir (Ramazan, 2005: 77-78). Bundan sonraÂ*KardeÅŸler'in askerlerle iliÅŸkileri gittikçe kötüleÅŸmiÅŸtir.Â*

    1954'te Cemal Abdünnâsır'ın başa geçmesiyle Kardeşler için zor bir dönem başlamıştır. Abdünnâsır, iktidarı ele geçirdikten kısa bir süre sonra güçlü bir muhalefet olarak gördüğü Kardeşler'i bastırarak gücünü pekiştirmeye çalışmıştır (Zahid, 2010: 78-79). Böylelikle, Kardeşler ile Hür Subaylar (Konseyi) arasındaki II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan ve I. Arap-İsrail Savaşı'yla güçlenen ilişki tam anlamıyla bitmiş oldu. Zaten sosyalist bir anlayışı benimseyen Abdünnâsır ile İslamcı bir görüşe sahip Kardeşler'in aralarındaki geçici ittifak iktidar mücadelesini/gerilimini kaçınılmaz kılmıştır (Dalar, 2012: 52; Hüseyin, 1990: 196). Hür Subylar
    ile Kardeşler'in ilişkisinin bu şekilde kopması, yeterince mevzi kazanmadan açıkça taraf tutan
    hareketin sonraki yıllarda izleyeceği ihtiyatlı siyasetin başlangıcını oluşturmaktadır.

    1954'te Abdünnâsır'a yapılan baÅŸarısız bir suikast, KardeÅŸler'in tarihinde baÅŸka bir kritik noktayı oluÅŸturmaktadır. Her ne kadar bir tertip olduÄŸu alenen bilinse de bu baÅŸarısız suikast sonucunda, KardeÅŸler illegal bir örgüt olarak ilan edilmiÅŸtir (Bradley, 2008: 50; Roussillon, 1998: 341). Bu yeni durum KardeÅŸlerin uzun bir süre yasal olmayan yollarla varlığınıÂ*sürdürmesinin baÅŸlangıcı olmuÅŸtur. Bu uzun dönem KardeÅŸler mensupları tarafından "büyük sınav" (El- Mihnet'ül- Kübrâ  ) olarak adlandırılır. KardeÅŸler'in bu büyük sınavıÂ*atlatıp siyasal sisteme katılmaları ancak 2000'li yıllardan sonra baÅŸlayan süreçle mümkünÂ*olmuÅŸtur.

    Bu dönemin en önemli şahsiyeti tartışmasız 1953'te harekete katılan ünlü düşünür Seyyid Kutub'dur. Kurucu lider Benna'nın benimsediği toplumun tamamını kapsayan kuşatıcı bir metod ve ılımlı bir tavır yerine, Kutub daha radikal ve seçkinci (elitist) bir fikir ve metot benimsemiştir (Erkilet Başer, 1999: 234-291; Ramazan, 2005: 433-447). Kutub'un hareket içindeki yerine dair kesin bir şey söylemek çok zor gözükmektedir. Erkilet'in ifade ettiği gibi Müslüman Kardeşler'e yeni bir bakış, kavrayış getirmiş; kimilerine göre hareketi farklı bir yöne evirmiştir (Erkilet Başer, 1999: 266). Sonuç ne olursa olsun, bu dönem için harekette ciddi bir ideolojik atılım gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda Kutub'un yazdığı ve idamına sebep olan Yoldaki İşaretler kitabı, sadece Mısır'da değil tüm Orta Doğu hatta kısmi olarak Türkiye'de İslami hareketlerin başvuru kitabı olmuştur.

    Kutub'un görüşlerinden özellikle İslami hareketler hakkında söyledikleri dikkate şayandır. Kendisine çıkış noktası olarak "Gerçek İslam nedir?" sorusunu alan Kutub'a göre, Kardeşler de dâhil olmak üzere İslami hareketlerin hepsi siyasallaşmıştır. Ona göre, "?İslami hareketleri Mısır'da hükümetten İslam Nizamını, İslam şeriatının uygulanmasını istemekle kendini oyalamıştı? İslam nizamını tatbike koymak ve Allah'ın emirleriyle hükmetmek asıl olan ilk hedef değildir?" Çünkü bu amacın gerçekleşmesi için, toplumun önce İslam'a dair inanca (akidesine) sonra da İslam nizamına dair sahih bilgiye ulaşması gerekmektedir (Kutub,
    1992: 267-268). Kutub bu kanaate daha çok Nâsır'ın Kardeşler'i siyasi amaçları doğrultusunda kullandığını düşündüğü için varmıştır. Mısır'ı cahiliye toplumu olarak niteleyen Kutub sonrası, İslami hareketlerin üslup ve uygulamalarında ciddi bir radikalleşme görülmektedir. İşte Enver Sedat, böyle Kardeşler'i karşısında bulmuştur.

    Enver Sedat Dönemi: Görece Serbestlikten Baskıcı Yıllara Dönüş

    Mısır'ın otoriter lideri Abdünnâsır'ın 1970'te ölümü sonrasında görevi devralan Enver Sedat ile Müslüman Kardeşler farklı bir evreye girmiş bulunmaktadır. Yeni lider Nâsır sonrası Mısır'da, onun karizmatik kişiliği ve yandaşlarının devlet kademelerindeki etkisini kırmak ve kendi gücünü tesis ve tahkim etmek adına birtakım müsamahakâr girişimlerde bulunmuştur (Hinnebusch, 1985: 51). Bunların başında, ülke sathında ilan edilen genel af ile zindanlardaki Kardeşler mensuplarının serbest bırakılması gelmektedir.

    Sedat, İsrail karşısında Kardeşler'in desteğine ihtiyaç duyduğu için müsamaha göstermekteydi. Bu sebeple, kendisinin gençlik yıllarında Kardeşler üyesi olduğunu söylemekten çekinmemiş11 ve namazları halkla birlikte kılarak dindar bir Cumhurbaşkanı imajı çizmeye özen göstermiştir (Hopwood, 1993: 117). Nâsır sonrası geçici olarak sağlanan bu serbestiyet döneminde hareket içinde önemli yarılmalar görülmüştür. Özellikle hapis hayatı sonrası birçok Müslüman Kardeşler mensubu, Kutub sonrası keskinleşen/sertleşen hareketin
    üslubu ve işleyişinde bazı reformlar yapmak istemişlerdir. Dana önce sıkça eleştirdikleri hükûmeti eleştirmede yumuşama göstererek sistem içi araçlar ve yöntemler ile siyaset yapmaya soyunmuşlardır. Nâsır sonrası dönem için önemli bir yenilik olan bu durum, hareket içinde rahatsızlıklara neden olmuş ve hareketten bazı kopuşlara sebep olmuştur.

    Bunlardan bazıları İslami Kurtuluş Örgütü, Cihad, Cemaat el Müslümin, Tekfir el Hicre'dir. Sedat'ın fiiliyattaki müsamahası resmiyete yansımamıştır. Bu dönemde de hareketin resmî olarak yasal bir zemine kavuşmasına izin verilmemiştir (el-Ghobashy, 2005: 377; Hinnebusch, 1985: 76). Dolayısıyla bu müsamahakâr tutum Nâsır döneminde olduğu gibi, çok uzun sürmedi. Özellikle 1970'li yılların ikici yarısından sonra, Sedat ve Kardeşler arasında ayrışmalar ortaya çıkmaya başlamış, Sedat hareketi devlet içinde devlet kurmakla suçlamıştır (Hinnebusch, 1985: 76).

    İslam'a muhalif birtakım medeni kanun düzenlemeleri vb. Batılılaşma yönündeki adımların yanı sıra, İsrail ile 1979 yılında Camp David Barış Anlaşması'nı imzalaması sebebiyle Kardeşler de tekrar iktidara karşı muhalif bir tavır almıştır (Ahmed, 1989: 44). Bunun sonucunda hareket için tekrar kovuşturma, baskı, işkence ve yasaklı yıllara geri dönülmüştür. 1981 yılına gelindiğinde ülke genelinde hareket üyelerine yönelik geniş çaplı operasyon yapılmıştır. Bu baskılara karşılık olarak Sedat, 6 Ekim 1981'de Kardeşler'in de destek verdiği, Arap-İsrail Savaşı kutlamalarının tertip edildiği bir askeri geçit töreninde düzenlenen bir suikast sonucu öldürülmüştür.

    Hareket içindeki eleştirilerin artmasına ve bölünmelerin başlamasına rağmen, özellikle Genel Murşid Hasan El-Hudaybi'nin iktidara yönelik muhalif açıklamaları sebebiyle, hareket bu dönemde artık Mısır siyasal yaşamında önemli bir konum elde etmiştir. Kardeşler, artık sadece sosyal bir hareket gibi değil aynı zamanda yoğun bir şekilde siyasi bir parti gibi hareket etmeye başlamıştır (Dalar, 2012: 61; el-Ghobashy, 2005: 374).

    Muhammed Hüsnü Mübarek: Uluslararası Toplumun Baskısı ve Aktif Siyasete Dönüş

    Sedat'ın öldürülmesi sonrasında, Mübarek sıkıyönetim kanunları uygulama başlamıştır. Bu dönemin önemli özelliklerinden biri, hareketin tüm bu baskılara ve engellemelere rağmen sistem içi muhalefet etmesidir. Özellikle 1990 sonrası hareketin siyasi ideolojisini tahkim ettiği yıllar olarak anılmaktadır (el-Ghobashy, 2005: 373-395). Bu yıllardan sonra yasaklı olmasına rağmen, Kardeşler üyeleri bağımsız adaylarla seçimlere katılarak parlamentoya girmiş, sistem içi muhalefet yapmaya başlamıştır. Kardeşler, 2005 yılında gerçekleşen parlamento seçimlerinde bağımsız adaylarla % 20'lik bir başarı elde etmiştir. Bu, Mısır siyasi hayatında politik bir depreme neden olmuştur (Arafat, 2009: 171). Böylece Kardeşler, Mübarek'in otoriter idaresine karşı cılız da olsa muhalefet konumuna gelmiştir (Bradley, 2008: 50; Dalar, 2012: 56). Mübarek yönetimi, seçimlerde yasaklı olan örgütün önünü kesmek adına Anayasa'nın 5. maddesinde birtakım değişiklikler yapmıştır (Al-Awadi, 2005: 170-192). Bu maddedeki, "Mısır'ın çok partili siyasal sisteme dayandığını, vatandaşların yasalara uygun olarak partileri kurup onlara üye olabileceklerini, fakat partilerin dini referansla kurulamayacağını, etnik, dinsel, cinsiyet ve ırk ayrımına dayanan partilerin yasa dışı olduğunu hükme bağlamaktadır." şeklindeki düzenlemeyle Kardeşler'in önü kapatılmaya çalışılmıştır. Ancak 454 kişilik Ulusal Meclise Kardeşler'den 88 milletvekili seçilmesi engellenememiştir (Dalar, 2012: 56; Gürseler, 2007). Bu dönem için altı çizilmesi gereken husus Batı'nın Kardeşler karşısındaki tavrıdır. Batılı ülkeler tarafından sürekli bir tehdit unsuru olarak görülen Kardeşler, bu dönemde Mübarek rejimi tarafından yoğun olarak baskı ve yasaklamalara maruz kalmıştır. Bunun en önemli sebebi Batı'nın Mübarek rejimini Mısır'daki statükonun sigortası olarak görmesidir.

    Benna'nın 1949 yılında uğradığı suikast sonrasında hayatını kaybetmesinin ardından hareketin sonraki yıllardaki temsilcileri teşkilatın temel prensipleri dâhilinde hareket etmeye çalışmış ve hem siyasi yapı ile mücadele içinde olmuş hem de Mısır toplumunun İslami bir anlayış dâhilinde tanzim edilmesi için tebliğ ve eğitim faaliyetlerine devam edilmiştir.

    Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemlerinde ise Kardeşler mensupları türlü zorluklarla yüzleşmek zorunda kalmış ve özellikle teşkilatın yönetici kesiminin çoğunluğu defalarca ve uzun yıllar boyunca hapislerde kalmış ve sürgüne gönderilmiştir. Aynı şekilde birçok teşkilat mensubu idama mahkûm edilmiş ve birçoğu da suikastlar yoluyla öldürülmüştür. Kardeşlere yönelik uygulanan baskı ve şiddet politikaları hareket içinde bazı değişikliklerin de meydana gelmesine yol açmıştır.

    1990'lı yılların deÄŸiÅŸen uluslararası siyasi ortamı nedeniyle teÅŸkilatın yönetimle iliÅŸki düzeyinde görece bir dönüşüm meydana gelmiÅŸtir. Mübarek'in bir yandan teÅŸkilata yönelikÂ*baskısını devam ettirmesine ve Müslüman KardeÅŸler mensuplarının siyasi faaliyetlerdeÂ*bulunmasına kısıtlamalar getirmesine raÄŸmen teÅŸkilatın toplumsal alandaki faaliyetleriÂ*Müslüman KardeÅŸler'in ülkede her ÅŸeye raÄŸmen etkinliÄŸini korumasına neden olmuÅŸtur.Â*

    Bu çerçevede, Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilatının Davet ve TebliÄŸ Biriminde görev yapan elEzher Ãœniversitesi Hocası Dr. Ahmed Muhammed Zaid, Müslüman KardeÅŸler'in karşılaÅŸtığıÂ*tüm engellere ve kısıtlamalara raÄŸmen Mısır toplumunda her daim güçlü olduÄŸunu, yönlendirici ve mobilize edici bir etkiye sahip olduÄŸunu ifade etmektedir (A. M. Zaid, mülakat, 18 Temmuz 2012). Bu açıklama teÅŸkilatın Mısırlıların yanında nasıl bir yere sahip olduÄŸunu göstermesi açısından da önem taşımaktadır.

    1990'lı yıllarda teşkilat içinde başlayan ıslah hareketi yerel ve küresel düzlemde nasıl tavır takınılması gerektiği hususunda önemli tartışmaların meydana gelmesine yol açmıştır. Bu dönemde demokrasi, sekülerizm, adalet, kadın hakları ve özgürlüğü, diyalog, insan hakları, özgürlük ve uluslararası hukuk gibi kavramlar etrafında çeşitli tartışmalar meydana gelmiş ve özellikle sekülerizm ve demokrasi tartışmalarında kayda değer ilerleme gösterilmiştir (Ramadan, 2006). Demokrasi hususunda Müslüman Kardeşler kendi içlerinde tartışmaları sürdürdükleri gibi ayrıca ülkedeki diğer gruplarla da ortaklık yapmaya çalışmışlardır. Ülke iktidarını elde etmenin ancak demokratik yöntemlerle, yani seçimlerle gerçekleşeceğine inanan Kardeşler, 1991 yılında ülkenin muhalif diğer partileriyle birlikte iş birliği yaparak "demokratik ilkeler" konusunda üzerine düşen vazifenin yerine getirileceği konusunda ortaklarına teminat vermiştir. Bu ilk etapta, Mübarek rejimi için pragmatik iş birliği gibi gözükse de Kardeşler'in daha sonra paylaştığı görüşler dikkate alındığında bunun büyük bir sapmaya yol açmadığı görülmektedir. Bu iş birliği çerçevesinde
    İslam hukukunun ve uluslararası hukukun öngördüğü insan hakları ve kamusal hak ve özgürlüklerin verilmesi, olağanüstü hal (state of emercency) ile sıkıyönetim uygulamalarının nihayete erdirilmesi, siyasi partileri kurmanın önündeki engellerin kaldırılması, serbest ve demokratik seçimlerin yapılması, ülkenin yürütme erkinin bakanlar kurulu şeklinde çalışmalarını sürdürecek parlamenter yapının benimsenmesi, Şura Konseyine yasama ve denetim yetkisinin sağlanması, cumhurbaşkanının iki dönemi aşmaması kaydı şartıyla
    doğrudan halk tarafından belirlenmesi gibi konular üzerinde anlaşmaya varılmıştır (Harnisch ve Mecham, 2009: 192).

    Hareketin son 20 yılı incelendiÄŸinde Benna'nın inÅŸa ettiÄŸi temel ilkelerden sapma olmamakla ya da en azından hareket mensuplarının böyle bir sapmanın olmadığını ifade etmesiyle birlikte, teÅŸkilat içinde bir ıslah (düzeltme/gözden geçirme/yenile(n)me) projesinin baÅŸlatıldığı göze çarpmaktadır. Hareket içindeki ıslah çerçevesinde siyasi otorite ile kurulan iliÅŸkileri yeniden gözden geçirme durumu ve rejime karşı yürütülen açık siyasetinÂ*çeÅŸitli ÅŸekillerde dönüşüm geçirmesiyle uzlaşının da ön plana çıktığı bir anlayış meydana gelmiÅŸtir. Son yıllardaki genel mürÅŸitlerin açıklamalarında ve uygulamalarında bu durumun izlerini sürmek mümkündür. Özellikle 2004-2010 yılları arasında Genel MürÅŸitlikÂ*görevini yürüten Muhammed Mehdi Akif döneminde hareketin faaliyetlerinde çeÅŸitli yumuÅŸamalar meydana gelmiÅŸtir. Akif, daha kapsayıcı açıklamalarda bulunarak KardeÅŸler'eÂ*yeni bir vizyon oluÅŸturmaya çalışmıştır. Dolayısıyla hareketin aslından kopmadan açılımlar yapması ve yerel, bölgesel ve küresel boyutta çeÅŸitli iliÅŸkiler geliÅŸtirmesi gerektiÄŸiÂ*hususu da bu dönemde sıkça tartışılmaya baÅŸlamıştır. Aynı ÅŸekilde Akif dönemi, teÅŸkilatÂ*içindeki yenilikçi ve gelenekçi tartışmasının da ortaya çıktığı bir dönemdir. Akif dönemindeki atılan adımların nüveleri özellikle devrim sonrası Mısır'da KardeÅŸler'in hareketÂ*alanını geniÅŸletmiÅŸtir.12 Son yıllarda hareket içindeki tartışmalar Mübarek rejiminin sonaÂ*ermesinin ardından Mısır'ın yeni bir döneme girmesiyle birlikte pratiÄŸe de doÄŸrudan yansımıştır. Uzun yıllardır Batı ile kurulacak olan iliÅŸkilerden kavramların yorumlanması veÂ*uygulanmasına kadar teorik düzlemde tartışılan birçok konu bu yeni süreçte pratiÄŸe dönüştürülebilmiÅŸtir. Bu nedenle KardeÅŸler içindeki açılımlar, tartışmalar ve gerilimler yeniÂ*bir sürece de evirilmiÅŸtir.

    Bu tartışmalara ek olarak 2000'li yıllarda Müslüman KardeÅŸler mensupları siyasi sahada da yeniden ve daha fazla gözükmeye ve teÅŸkilat bağımsız milletvekilleri yoluyla mecliste sandalye edinme siyasetini hayata geçirmeye baÅŸlamıştır. Böylece KardeÅŸler mensupları bir yandan mecliste yer almaya baÅŸlarken diÄŸer bir yandan da hareket alanlarını daha fazla geniÅŸletmeye çalışmışlardır (Shehata ve Stacher, 2006: 32-39). Mübarek döneminin sıkıntılarını sonuna kadar hisseden teÅŸkilat mensuplarının toplumun farklı kesimleriyle birlikte Mübarek karşıtı bir dönemin tesisi için çeÅŸitli çalışmalar yapması ve oluÅŸumlar içindeÂ*olması Mısır'ın yeni bir döneme doÄŸru evirildiÄŸini ortaya koymaktaydı. Tüm bu geliÅŸmeler yaÅŸanırken teÅŸkilat içinde ortaya çıkan "Nesil Çatışması" durumu ve hareketin içinden yeni seslerin yükselmesi Mısır toplumu ile birlikte Müslüman KardeÅŸler TeÅŸkilatının da bir deÄŸiÅŸim/dönüşüm sarmalının içine girdiÄŸinin sinyallerini vermekteydi. Nitekim Tunus'ta baÅŸlayan Arap halklarının liderlerine karşı ayaklanmaları süreci ve 25 Ocak devrimiyle Mısır
    toplumunda Mübarek'siz yeni bir dönemin başlaması Kardeşler'in kritik bir dönemin eşiğine gelmesine sebep oldu.

    Mısır'daki "Mübarek" Devrim ve Müslüman KardeÅŸlerin Ä°ktidarla Ä°mtihanıÂ*25 Ocak 2011 Devrimi ve Sonrası

    Mübarek rejiminin son yıllarda halk nezdinde meşruiyeti önemli ölçüde sarsılmıştı. Mübarek'in özellikle yerine oğlu Cemal'i hazırlıyor oluşu toplumun birçok kesimi tarafından hoş karşılanmamaktaydı. Devlet başkanlığı seçimlerine doğru giden sürecin büyük bir rekabet içinde geçiyor oluşu 2010 yılında Mısır'da farklı tarzda eleştiri ve gösterilerin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Sadece muhaliflerden değil aynı şekilde rejim yanlılarından da Cemal Mübarek'in devlet başkanlığına karşı çıkanlar mevcuttu. Böyle bir durumun ardından Mısır'da 2011'in başında ayaklanmaların başlaması ve özellikle gençler eliyle bu işin sürüklenmesi Mübarek'in sonunun habercisi olmuştur. Bununla beraber, Mısır'daki geçiş süreci Tunus'taki kadar sessiz ve rahat olacak gibi gözükmemektedir. Tahrir Meydanı'nda Mübarek rejimine karşı aynı tonda muhalefet sergileyen gruplar arasında, Mübarek'in gitmesinin ardından problemler tezahür etmeye başlamıştır. Özellikle Selefi ve
    Hristiyan gruplar arasında yaşanan çatışmalar kazanılan başarıya gölge düşürürken devrim sonrası sürecin nasıl şekilleneceği noktasında da büyük soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu. Mübarek'in gitmesinin ardından yönetimi geçici süreliğine (!) ele alan ordu, bu tür çatışmaları fırsat bilerek ülke içindeki konumunu korumaya çalışmış ve iktidarı devretmek istememiştir. Mübarek'in ardından Mısır halkı iktidarın tamamen sivillere devredilmesi için yeniden protestolara başlamıştır. Bu süreçte serbest seçimlerin yapıldığı ve yeni
    bir anayasa hazırlık sürecine girilen Mısır'ın siyasi yapısının nasıl şekilleneceği en önemli sorunu teşkil etmekteydi. Mısır gibi büyük ve özellikle de Arap Orta Doğu'su üzerinde son derece etkili bir konuma sahip olan bir ülkenin yeniden yapılanması esnasında taşların yerine oturması için zamana ihtiyaç olduğu aşikârdı. Bu geçiş sürecinde Kardeşler'in başını çektiği İslamcıların doğru adımları yeni Mısır'ın onlar tarafından şekillendirilmesinin de kapısını araladı.

    Devrim sürecini toplumsal sahada iyi yöneten ve bu baÅŸarısını daha sonrasında siyasi düzeyde de göstererek Mısır'ın yeni yönetiminde kurucu rol üstlenen KardeÅŸler, geçmiÅŸ birikiminin sayesinde ve teÅŸkilatçı mekanizması ve mensupları ile Mübarek sonrası Mısır'da hızlı hareket ederek yeni bir parti kurmayı baÅŸardı. KardeÅŸler'in kurulduÄŸu tarihten beri doÄŸrudan siyasete katılamaması Mübarek rejimi sonrasında kendi yasal partisini kurmakla ülke siyasetinde rol alma konusunda istekli olduÄŸunu göstermiÅŸtir. Hareket resmî olarak 30 Nisan 2011'de, Hürriyet ve Adalet Partisini kurduklarını ve Parlamento seçimlerine katılacaklarını açıkladı ("Muslim Brothers form Egypt party," 2011). Partinin kurulmasıyla KardeÅŸler, tüm Mısır halkını kucaklayıcı bir dil kullanmaya baÅŸladı. Böylece halkı hareketeÂ*geçirerek meclis seçimlerinden zaferle çıktı ve hareketin adayı olarak Mısır cumhurbaÅŸkanlığı seçimine katılan Muhammed Mursi'nin devlet baÅŸkanı olmasını saÄŸladı. Demokrasi,Â*ÅŸeffaflık ve özgürlük gibi kavramlar üzerinden yürütülen siyaset KardeÅŸler'in Mısır seçimlerinden zafer kazanmasını pekiÅŸtiren en önemli unsur oldu. 2010 yılında Muhammed Mehdi Akif'in ardından Genel MürÅŸit olarak seçilen Muhammed Bedii'nin göreve seçilmesininÂ*ardından yaptığı konuÅŸmada ("Translation: Muhammad Badie's acceptance speech," 2010)Â*demokrasi ile ilgili ifadeleri Hürriyet ve Adalet Partisinin demokrasi vurgusunun nedenÂ*çok fazla öne çıktığının ipuçlarını vermektedir. Bedii ilgili konuÅŸmasında, demokrasininÂ*(danışma) kendileri için en önemli araç olduÄŸunu ve bunu güçlendirmek için çaba sarfÂ*edilmesi gerektiÄŸini ifade etmiÅŸti. Siyasal erkin bireysel hak ve özgürlükler ile demokrasiyiÂ*(istiÅŸareyi) sürdürmesi ve meÅŸru otoritenin halk tarafından tanınması gerektiÄŸini belirterekÂ*Ä°slam'a en yakın sistemin bu olduÄŸu gerekçesiyle güçler ayrılığının (yasama-yürütme-yargı) saÄŸlanmasını talep etmiÅŸti. Bedii, demokrasiyi (veya istiÅŸareyi) hareketin kendisi içinÂ*temel yöntem olarak benimsediÄŸini açıkça vurgulayarak KardeÅŸler'in kurum ve kuruluÅŸlarının en tepeden aÅŸağıya kadar demokrasiye dayalı bir organizasyon olduÄŸunu belirtmiÅŸti ("Translation: Muhammad Badie's acceptance speech," 2010). Bu açıklamadan anlaşılacağı üzere KardeÅŸler teÅŸkilatı kendisini demokrasiyle yüzleÅŸmeye hazır bir hâle getirmiÅŸ veÂ*Mübarek sonrası gerek meclis seçimlerinde gerekse cumhurbaÅŸkanlığı seçiminde alınanÂ*zaferle uygulamada da demokrasi anlayışı ekseninde bir nizam inÅŸa edeceÄŸinin sinyalleriniÂ*vermiÅŸtir.

    Mübarek sonrası dönemde Kardeşler Teşkilatının Mısır'ın yeniden kuruluşunda başat rol oynayacak olması gerek teşkilat gerek parti içinde farklılıkların ortaya çıkmasını ve farklı kavramlara farklı yaklaşımların getirilmesini beraberinde getirdi. Kuruluşundan bu yana muhalefette olan ve siyasi partinin ötesinde Benna'nın çizdiği ilkeler dâhilinde İslami bir nizamı tesis etmek için çaba sarf eden bir "dava" hareketi olan Kardeşler, bu yeni dönemde siyasi bir parti aracılığıyla yerel ve küresel düzlemde siyaset üretmeye başladı. Bu nedenle bugüne kadar yapılan tartışmaların pratik sahaya nasıl yansıtılacağı oldukça önem arz etmekteydi. Nitekim Hürriyet ve Adalet Partisinin programında iktisadi alanda kalkınmayı ve uluslararası sisteme entegrasyonu öne çıkaran yaklaşım ve dış politikada bölgesel liderliğin vurgulandığı, ulusal çıkarlar etrafında aktif ve etkin bir politika anlayışının altının çizilmesi ("Bernamecü Hizb al-Hurriya ve'l-Adale," 2011), hareketin temel ilkeleri ile bir çatışma yaşayıp yaşamayacağı hususunda soru işaretleri taşımaktadır. Bu bağlamda Kardeşler'in devrim sonrası yeni dönemde karşılaştıkları değişim, dönüşüm ya da muhafaza sorunsalını demokrasi, dış politika, rejimin kalıntılarıyla mücadele başlıkları dâhilinde incelemek,
    hareketin değiştiği ya da dönüştüğü sorusuna belirli düzeyde cevap verebilecektir.

    Demokrasiye Bakış ve Hareket İçindeki GerilimÂ*

    Demokrasi söylemi "Arap Baharı" olarak nitelendirilen Arap dünyasındaki değişim sürecinde en fazla kullanılan kavramların başında gelmektedir. Kardeşler ile Hürriyet ve Adalet Partisinin de bu kavrama söylemlerinde sıklıkla yer verildiği görülmektedir. Partinin Medya ve İletişim Sorumlusu Hasan Abdulgani, demokrasinin Batılı bir kavram olmakla birlikte aslında İslami bir değere sahip olduğunu ve bunun şura yoluyla gerçekleştiğini belirtmektedir (H. Abdulgani, mülakat, 19 Temmuz 2012). Kardeşler mensuplarının sıklıkla başvurduğu demokrasinin şura olarak anlaşılması hususu çeşitli soruları da ortaya çıkarmaktadır.
    Dr. Zaid, yapılan görüşmede demokrasinin nazari ve pratik olmak üzere iki zaviyesinin olduÄŸunu, KardeÅŸler TeÅŸkilatının ise uygulamaya dair olan yönünü benimsediÄŸini belirtmektedir. Ayrıca bu durumun Batı düşüncesinden etkilenmeye sebebiyet vermeyeceÄŸini ve bu kavrama sıklıkla baÅŸvurmanın Mısır toplumunda Batı tipi bir demokrasi anlayışının inÅŸa edileceÄŸi anlamına gelmeyeceÄŸini vurgulamaktadır (A. M. Zaid, mülakat, 18 Temmuz 2012). Bu açıklamadan da görüleceÄŸi üzere KardeÅŸler, Ä°slami bir nizamın tesisi için hareketin ilk günlerinden itibaren benimsenen ilkelere uygun bir söylemi dönemin ÅŸartlarıÂ*dâhilinde oluÅŸturmaya çalışmaktadırlar. Mısırlı Akademisyen Dr. Kemal Habib, KardeÅŸler'in bugüne kadar muhalif bir hareket olarak iktidara ve yönetime karşı direniÅŸin ve muhalefetin kaidelerini baÅŸarılı bir ÅŸekilde oluÅŸturduÄŸunu fakat yönetim ve iktidarın kaidelerini ise henüz oluÅŸturmadığını belirtmektedir (K. Habib, mülakat, 21 Temmuz 2012). Bu nedenle bugüne kadar toplumsal alanda aktif bir biçimde faaliyet gösteren ve Ä°slam dünyasının genelinde önemli bir etki alanına sahip olan KardeÅŸler'in ilk defa geldiÄŸi yönetimde ciddi
    sorunlarla karşılaşması muhtemel bir durumdur.

    Şura'yı ön plana çıkaran bu vurgunun Cemaat ve Parti ayrımının yaşandığı bir Hareket'e ne şekilde yansıyacağı ciddi bir meseledir. Özellikle Teşkilatın bazı kesimlerinde Parti'nin Hareketin bir alt parçası olduğuna dair kanının aksine diğer kesimin Parti'nin Kardeşler'in ilkelerine bağlı müstakil bir yapı olduğu iddiası önemli bir tartışma konusudur. Kardeşler'in kurucusu Benna'nın oğlu Seyful İslam el-Benna ile yapılan görüşmede hareket ile parti arasında hiçbir farkın olmadığı ve partinin harekete tamamen bağlı bir alt organ olduğu yönündeki ifadesi, Kardeşler teşkilatı içindeki geleneksel söylemin önemli bir yansımasıdır
    (S. İ. el-Benna, mülakat, 22 Temmuz 2012). Bunun aksine özellikle genç kesimde bu duruma yönelik bazı eleştiriler gelmektedir. Siyaset bilimci ve aktivist Doha Samir, parti ile hareket arasındaki organik bağın büyük bir hata olduğunu ve bu nedenle bazı yöneticilerin partiden ayrıldığını ifade ediyor (D. Samir, mülakat, 21 Temmuz 2012). Bu iki açıklamaya genel olarak bakıldığında teşkilat içinde uzun süredir yaşandığı belirtilen nesil çatışmasının da izleri görülmektedir.

    Kardeşler'in demokrasi söylemine sıkıca sarılmalarının altında yatan en önemli nedenlerden birisi şüphesiz Mısır'daki rejimin uygulamalarıdır. Halkın bugüne kadar tam bağımsız seçimlerde oy kullanmamış olması, baskı ve takibin had safhada olması, düşüncelerin ifadesine ve siyasi davranışlara dair önemli kısıtlamaların olması demokrasiyi yeni Mısır'da halka sunulacak en kolay söylem yapmaktadır. Bununla birlikte Kardeşler'in yüzleşeceği en önemli krizin teori ve pratik arasında demokrasinin nereye tekabül edeceği konusunda
    ortaya çıkacağı öngörülmektedir. Demokrasiyi özünde İslami bir değer olarak kabul etmek ve şura müessesi üzerinden olgun ve tam bir demokratik İslami sistem inşa etme girişimi önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.

    Abdulgani demokrasiyi daha öncesinde hiçbir şekilde olumsuz biçimde kullanmadıklarını ifade ederek İslam şeriatıyla çatışmayacak, İslam'a muhalif olmayacak sivil ve demokratik bir devlet arzuladıklarını belirtmektedir. Bunu gerçekleştirme yolunda geçmişten önemli dersler çıkardıklarını ve özellikle Türkiye'de meydana gelen Erbakan ve Erdoğan tecrübesinden çok şey öğrendiklerinin altını çizen Abdulgani, Erbakan'ın fikri düşüncesinin önemli olduğunu ve uygulamada sıkıntılarla karşılaştığını ve oldukça teorik kaldığını söyleyerek, Erdoğan tecrübesinde pratik unsurların ön plana çıktığı ve tedrici bir ilerlemeyi kabul eden
    bir anlayışın benimsendiÄŸini ifade etmektedir. Bu çerçevede Abdulgani, kendi toplumlarına bu iki tecrübeden uygun olanı aldıklarını yani tedrici bir ilerlemeyi benimseyen ve toplum içinde çatışmadan ziyade farklı kesimleri de kucaklayacak ÅŸekilde ErdoÄŸan tecrübesinin ağır bastığını iÅŸaret etmektedir (H. Abdulgani, mülakat, 19 Temmuz 2012).Â*Bu baÄŸlamda demokrasinin benimsenen bir husus olması ve buna ek olarak kadın hakları, bireysel özgürlükler ve sekülerizm gibi konularda da görece ılımlı bir tavrın sergilenmesi Müslüman KardeÅŸler'in çeÅŸitli deÄŸiÅŸimler yaÅŸadığını ama hareketin temel ilkelerini de mümkün mertebe sadık kalarak bu deÄŸiÅŸim sürecini devam ettirmeye çalıştıklarını göstermektedir. Sadece ÅŸura mantığı dâhilinde ve harici faktörleri gözetmeksizin özgün bir demokrasi ya da benzeri bir yönetim inÅŸasının ÅŸu an için hareketin doÄŸrudan gündeminde olmadığı ve bu süreçte demokrasi kavramı ve Ä°slam dininin bazı kavramlarını mecz ederek bir anlayış biçimi ortaya çıkarmak istedikleri görülmektedir. Åžura müessesinin iÅŸletilmesi
    hareketin en önemli unsuru olmakla birlikte, Hürriyet ve Adalet Partisinin siyasi bir kurum olarak ve özellikle de CumhurbaÅŸkanı Muhammed Mursi'nin devletin en tepesindeki isim olarak KardeÅŸler'in genel yapısı dâhilinde ne kadar hareket edeceÄŸi ve teÅŸkilatın en üstteki ismi olan Genel MürÅŸite ne kadar baÄŸlı olacağı sorusunun cevabı ilerleyen zamanda daha açık bir ÅŸekilde görülecektir. Dr. Habib, CumhurbaÅŸkanı Mursi'nin Genel MürÅŸite tam olarak baÄŸlı olmayacağını ifade etmesinden yola çıkarak yeni dönemde cemaat içinde önemli kırılmaların doÄŸal olarak yaÅŸanacağını çünkü bir devlet baÅŸkanının ya da bir kabinenin birÂ*cemaatin üst düzey organına baÄŸlı olarak çalışmasının mümkün olmadığını belirtmektedir (K. Habib, mülakat, 21 Temmuz 2012). Buradan da görüleceÄŸi üzere yeni dönemde KardeÅŸler TeÅŸkilatının yapısında önemli deÄŸiÅŸim unsurları ortaya çıkacak ve siyasi yapı cemaatin geleneksel davranış biçiminden önemli ölçüde ayrılacaktır. Temel ilkelerin cemaatinÂ*genel algısı dâhilinde olması siyasilerin cemaate baÄŸlı olacakları anlamına gelmemektedir.

    Kardeşler'e bugün bakıldığında hareketin kendisini sürekli yenileme ve yeni arayışlar içinde olma eğilimini benimsediği görülmektedir. Abdulgani, hareketin kuruluşundan bu yana kullandığı araçlarda önemli değişimlerin olduğunu, bu bağlamda yeni değişimlerin de gerçekleşmesi için bir AR-GE birimi oluşturduklarını beyan etmektedir. Ayrıca, Müslüman Kardeşler'in bugüne kadarki en büyük sorunu olan kısıtlı bir toplumsal açılımın aşıldığı ve tüm Mısır'ı kucaklayacak bir vizyon ve yaklaşım ile açılım gerçekleştirme içinde olduklarını
    belirtmektedir (H. Abdulgani, mülakat, 19 Temmuz 2012). Yeni dönemde Kardeşler'in cemaat olarak davet ve tebliğ faaliyetlerini toplumsal sahada sürdürmekle beraber, Hürriyet ve Adalet Partisinin ve Cumhurbaşkanı Mursi'nin seçilmiş siyasiler olarak tüm ülkenin çıkarını gözetecek ve tüm kesimleri kapsayacak bir siyasi eğilim içine girecekleri öngörülmektedir.

    Kardeşler içinde bulunduğu bu değişim süreci hareketin yönetim kadrolarında da bazı kırılma ve ayrışmalara sebebiyet vermiştir. Özellikle Abdulmunim Ebu'l-Futuh'un hareketten ayrılması ve cumhurbaşkanlığı seçiminde Kardeşler Teşkilatının aday olarak gösterdiği Muhammed Mursi'ye karşı seçime girmesi cemaat içinde de farklı gerilimlerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Ebu'l-Futuh, hareketin son yıllarda önemli ölçüde değişim gösterdiği ve siyasi sahada aslına uygun davranışlar göstermediğinden yola çıkarak öze dair
    bazı sorunların olduğunu belirtmekte ve "Kardeşler'in özüne dönmediği takdirde hayatta kalamayacağını" ifade etmektedir (Hasen, 2011). Ebu'l-Futuh gibi önemli ve etkin bir ismin son süreçte teşkilat ile yollarını ayırması cemaat içinde uzun zamandır bahsedilen krizin dışa vurumu açısından önemli bir örneklik teşkil etmektedir. Abdulgani, Ebu'l-Futuh ile ilgili düşünsel farklılıkların çok eskiye dayandığı ve devrim sonrası süreçte ise Ebu'l-Futuh'u bazı hususlarda çok aceleci davrandığı ve sabretmediği, cemaati şurasına önem vermediği gerekçesiyle eleştirmektedir (H. Abdulgani, mülakat, 19 Temmuz 2012). Doha Samir ise Ebu'lFutuh'un ılımlı bir İslamcı olduğu ve gençlere daha çok şey vaat ettiğini ifade etmektedir (D.
    Samir, mülakat, 21 Temmuz 2012). Ebu'l-Futuh üzerinden giden bu iki örnek hareket içinde bir gerilimin olduğu ve Kardeşler'in ilerleyen dönemde cemaat içi ya da parti içi başka türlü gerilim ve ayrışmalarla da yüzleşmek durumunda kalabileceğini göstermektedir. Cemaatteki bu ayrışma şu an için Mısır'daki yeni inşa sürecini doğrudan etkilemese de ilk meclis seçimlerinde Hürriyet ve Adalet Partisinin bazı sıkıntılarla karşılaşabileceği düşünülmektedir. Özellikle Ebu'l-Futuh'un aktif bir şekilde yürüteceği siyaset Kardeşler mensupları kadar diğer Mısırlıların da siyasi tercihini önemli ölçüde etkileyecektir.

    Dış Politika ve Küresel Sistem

    Mısır'daki değişimin ardından tüm dünyanın gözü büyük ölçüde Mısır'a doğru çevrildi. Arap Orta Doğu'sunun en büyük ve güçlü devleti olan Mısır, aynı zamanda Afrika kıtasının da merkez ülkelerinden birisi olarak yeni dönemde izleyeceği siyaset ile bölgenin yeniden şekillenişinde büyük rol oynayacaktır. Sahip olduğu tarihî, askeri, iktisadi, siyasi ve entelektüel birikim ve potansiyel ülkeyi bölgesinin kurucu devletlerinden birisi hâline getirmektedir. Nüfusunun kalabalık olması ve sayıca kalabalık bir ordusunun olması Mısır'ın farklı açı-
    lardan da oldukça önemli bir devlet olduğunu göstermektedir. Nâsır döneminde Sovyetler Birliği'ne yakın olan ve Bağlantısızlar oluşumunun başını çeken Mısır, Sedat döneminde ABD'nin başını çektiği Batı Blokunun pasif bir parçası olmuş ve Mübarek döneminde ise tamamen ABD'nin yönlendirici etkisi altında bölgesel ve küresel siyasetini oluşturmuştu. Sahip olduğu potansiyelin aksine oldukça etkisiz bir dış politika benimseyen Mısır'da yeni dönemde en fazla tartışılan başlıklardan birisi de uluslararası ilişkilerde Mısır'ın elde edeceği konum oldu. Bu konu sadece Mısırlıların değil aynı zamanda Mısır'ı yakından takip eden tüm dünyanın da temel meselelerinden birisi hâline geldi. Çünkü bu yeni süreçte Mısır'ın üstleneceği rol hem kendi kaderini belirlerken aynı zamanda başka devletlerin de Orta Doğu'ya yönelik politikalarını ve bölgedeki kaderlerini tayin edecektir.

    Uzun yıllar boyunca tüm dünyadaki İslami hareketlere ilham kaynağı olmuş ve bir sivil inisiyatif ya da toplumsal hareket olarak Kardeşler'in ajandasının da başlıca unsurlarından birisi dış politika sahasıdır. Mısır'ın sahip olduğu potansiyel çerçevesinde ülkenin hak ettiği yere gelmesi ve uluslararası ilişkilerde etkin ve aktif bir rol üstlenmesi Müslüman Kardeşler mensupları tarafından sıklıkla dillendirilmektedir. Bölgesel liderlik amacı dâhilinde yeni bir dış politika vizyonu oluşturmaya çalışan Müslüman Kardeşler, dış dünya ile kurduğu sivil ilişki tecrübesini diplomatik sahaya da aktararak güçlü bir ülke kurmayı hedeflemektedirler. Cumhurbaşkanlığı seçimi esnasında Mursi'nin üzerinde en çok durduğu ve Başkanlık Programı'nın önemli sacayaklarından birisi olan dış politika bölümü cemaatin temel hedefleri ve hareket sahasını görmek açısından önem taşımaktadır.

    Mursi'nin baÅŸkanlık seçimleri öncesindeki programı üzerinden hareket ettiÄŸimizde temelde üç dış politika dairesi belirlendiÄŸi göze çarpmaktadır. Birincisi Arap âlemi, ikincisi Afrika kıtası ve sonuncusu da Ä°slam dünyası olan dış politika vizyonunda öncelikler tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu üç daire arasında dengenin oluÅŸturulması, küresel düzeyde dış politika açılımı ve uluslararası hukuka saygı yeni dönemin dış politikasının temel ilkelerini oluÅŸturmaktadır ("El-Bernamic er-Riasi li'd-Doktor Muhammed Mursi," 2012: 139-143). Bu ilkeler dâhilinde Mısır, yeni dönemde tüm dünya ile iliÅŸkiler kuran, bölgesel ve küresel entegrasyonlara önem veren, aktif ve merkezî bir rol üstlenen bir ülke olmayı amaçlamaktadır. BuÂ*yeni dış politika anlayışı dâhilinde ülke ve cemaat içinde tartışılan en önemli husus ise ABDÂ*ve Ä°srail ile olan iliÅŸkilerin konumudur. Camp David AnlaÅŸması'nın ardından Mısır ile Ä°srailÂ*arasında tüm Arap ve Ä°slam dünyasını rahatsız eden bir barış anlaÅŸması imzalanmış ve oÂ*tarihten sonra Mısır ve Ä°srail çeÅŸitli alanlarda müttefiklik iliÅŸkisi içine girmiÅŸlerdi. Aynı ÅŸekilde ABD'nin doÄŸrudan yönlendirmesi altında olan Mısır'ın bu yeni dönemde her iki devleteÂ*karşı izleyeceÄŸi siyaset merak edilen konuların başında gelmekteydi. Özellikle, KardeÅŸler'inÂ*seçimlerden zaferle çıktıktan sonra ABD'nin Ä°srail ile ilgili olan bazı tereddütlerini dile getirerek Mısır'ın yeni yönetimini dolaylı ÅŸekilde uyarması bir tartışma konusu olurken uzunÂ*yıllar boyunca Ä°srail muhalifliÄŸi yapmış KardeÅŸler'in Ä°srail ile olan iliÅŸkileri görece devamÂ*ettireceÄŸini açıklaması birçok soru iÅŸaretinin oluÅŸmasına neden olmuÅŸtur.

    Hasan Abdulgani, İsrail meselesinin Mısır'ın uluslararası ilişkilerde karşılaşacağı ilk sorun olduğunu belirterek ilk etapta İsrail ile yapılan anlaşmaya sadık kalacaklarını belirtmiştir. Sonraki dönemde ise farklı uygulamaların hayata geçirilmesinin mümkün olabileceğinden bahsetmektedir (H. Abdulgani, mülakat, 19 Temmuz 2012). Bu durum göstermektedir ki Mursi liderliğindeki yeni Mısır, İsrail ile kuracağı ilişkiler nedeniyle çeşitli sıkıntılarla karşılaşabilecektir. Bununla birlikte Abdulgani, bölgede kurulacak güçlü bir birliktelik sayesinde bu sorunun kolaylıkla izole edilebileceğini belirtmektedir. Mısır'ın güçlü olması
    hâlinde tüm Arapların güçlü olacağını çünkü Mısır'ın Arapların anası olduğunu vurgulayan Abdulgani, İslami bir dayanışmanın Batı dünyasına karşı bir cephenin oluşmasında önemli olduğunu ve bu nedenle Mısır, Türkiye, İran, Suudi Arabistan gibi devletlerin bir araya gelmesinin büyük bir zorunluluk olduğunu dile getirmektedir (H. Abdulgani, mülakat, 19 Temmuz 2012). Buna ek olarak Müslüman Kardeşler'in Dış İlişkiler Birimi Sorumlusu Walid Haddad kendilerinin dış politika vizyonunda Arap dünyasına yönelik açılımın
    oldukça önemli olduÄŸunun ve Arap dünyası ile iliÅŸkilerin geliÅŸtirilmesinin öncelikli mesele olduÄŸunun altını çizmektedir. Hz. Peygamber'in (sav) de tebliÄŸe öncelikli olarak kendi çevresinden baÅŸladığını belirten Haddad, Mısır'ın da bu yeni süreçte Arap kardeÅŸleri ile yakın iliÅŸkiler kuracağını ve bunun üzerinden yeni bir dış politika inÅŸa edeceÄŸini ifade etmektedirÂ*(W. Haddad, mülakat, 20 Temmuz 2012). Bu açıklama, öncelikle Mısır'ın Arap dünyasının lideri olma düşüncesinin önemli bir dışa vurumu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ä°kinci olarak da yeni dış politika vizyonunda Ä°slam dünyasının diÄŸer coÄŸrafyalarının ve sorunlarının yeni yönetimin ne kadar gündeminde olacağına dair bazı soru iÅŸaretlerini beraberinde getirmektedir. Ayrıca hareketin önemli kadrolarında yer alan bu iki ismin görüşmelerde "ulusal çıkar"a özel vurgu yapmaları yeni dış politikanın amaçları ve imkânlarına dair bazı risklerin olduÄŸunu göstermektedir. Uluslararası iliÅŸkilerde ulus devlet mantığı çerçevesinde ÅŸekillenen "çıkar" algısının yeni süreçte ne kadar etkin olacağı ya da farklı bir deyiÅŸle ulusal çıkarÂ*hangi saikler üzerinden belirleneceÄŸi önemli bir tartışma konusudur. Ä°slam dünyasındakiÂ*Ä°slami hareketlerin çoÄŸuna ilham olmuÅŸ KardeÅŸler'in siyaset sahnesinde uluslararası bir aktör olarak takip edeceÄŸi rota ve bu rotada kullanacağı argümanların teorik arka planı hareketin geleceÄŸine dair önemli ipuçları vermektedir.

    Dış politikada dayanışmayı öne çıkaran Mursi'nin Afrika kıtasına yönelik özel bir önem verdiÄŸi seçim programından açıkça görülmektedir. Yurt dışına ilk seyahatini Suudi Arabistan'aÂ*yaptıktan hemen sonra Afrika BirliÄŸi toplantısına katılan Mursi'nin bu adımı, sadece ArapÂ*dünyasında deÄŸil aynı zamanda Afrika kıtasında da merkez ülke olmak isteyen bir MısırÂ*imajı çizmektedir. Özellikle ekonomik anlamda Afrika ile iliÅŸkilerin önemsendiÄŸi görülmektedir. Yıllardır göz ardı edilen Afrika kıtasının yeni dönemde daha büyük bir pazar hâlineÂ*geleceÄŸi zikredilmektedir. Bu durum açıkça göstermektedir ki, Orta DoÄŸu'nun ve ArapÂ*dünyasının asli unsuru olan Mısır, yeni süreçte kendisini Afrika kıtasının da asli unsuru saymaya baÅŸlayacaktır. Buna ek olarak Mursi'nin Çin, Ä°ran ve Ä°talya ziyaretleri de dış politikadaÂ*daha aktif ve saldırgan bir ülkenin olduÄŸunun iÅŸaretlerini vermektedir. Bölgesel liderliÄŸi veÂ*merkez ülke olmayı temel prensibi hâline getiren yeni Mısır'ın uluslararası alandaki varlığı geçmiÅŸe kıyasla çok daha fazla hissedilecektir. Bu çerçevede Mısır'ın bölgesel düzeydeÂ*gerçekleÅŸtireceÄŸi ittifaklar hem ülkenin kalkınması hem de bölgenin kalkınması açısındanÂ*hayati bir rol üstlenecektir.

    Din ve Devlet İşleri Gerilimi/Ayrımı

    Modern dönemde Ä°slami hareketlerin karşılaÅŸtığı büyük sorunlardan birisi iktidarın din ile kurduÄŸu iliÅŸki biçimidir. KardeÅŸler bünyesinde de ilk günden itibaren Mısır yönetimine karşı yapılan baÅŸlıca eleÅŸtiriler Ä°slami bir nizamın yansıması olmayan ve dini devletin idaresinden dışlayan bir anlayışın benimsenmesine yöneliktir. TeÅŸkilatın kuruluÅŸundan itibaren hareketin geleceÄŸine yön veren ve fikirleri her daim öncü kabul edilen Benna'nın dinin devletten ayrılmasına yönelik sert itirazı hareketin bu alana dair tutumunun temelini oluÅŸturmaktadır. Benna meÅŸhur risalelerinde din ve devletin birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığını özellikle vurgulamış ve "dini hayatın bütün dallarından uzak tutarak onu vicdanlara ve mabetlere hapsedilmesinin" kabul edilemez olduÄŸunu vurgulamıştır (el-Benna, 2008: 41-42). Benna din ve devlet iÅŸlerinin birbirinden ayrılmasını savunanlara yönelik eleÅŸtirilerinde onların Ä°slam'ı doÄŸru tarafıyla anlamadıklarını belirtmektedir. Bu kimselerin "Ä°slam'ın hem din hem cemiyet, hem cami hem devlet, hem dünya hem ahiret olduÄŸunu" anlayamadıklarını ve "bu mukaddes dinin dünya hayatı ile ilgili meselelere ibadetle ilgili meselelerden daha fazla temas ettiÄŸini öğrenemediklerini" (el-Benna, 2008: 42)Â*vurgulamaktadır.

    Müslüman KardeÅŸler'in kuruluÅŸundan itibaren uzun zaman geçmesine raÄŸmen ana iskeletin Benna'nın oluÅŸturduÄŸu çizgide ilerlediÄŸi ve kurucu prensipler etrafında devam ettirilmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. Ebu'l-Futuh'un ifadesiyle "Müslüman KardeÅŸler'inÂ*benimsediÄŸi temel fikir hala Benna'nın oluÅŸturduÄŸu akımdır. Hareketin mensupları onunÂ*fikirlerini hala taşımaktadırlar." (Hasen, 2011: 50). Bu çerçevede hareketin bugününde deÂ*din ve devlet idaresi arasındaki iliÅŸkilerde Benna'nın çizgisine yakın bir görünüm ortayaÂ*çıkmaktadır. Öncelikle KardeÅŸler'in siyasi alandaki temsilcisi olan Hürriyet ve Adalet Partisinin programında ve CumhurbaÅŸkanı Muhammed Mursi'nin seçim programında dineÂ*özel bir atfın olduÄŸu görülmektedir. Devletin temel prensiplerinin demokratik ve çaÄŸdaÅŸÂ*olmasının yanı sıra Ä°slami bir referansa da sahip olması gerektiÄŸi dile getirilmektedir ("ElBernamic er-Riasi li'd-Doktor Muhammed Mursi," 2012, "Mucez Bernamec'il Hizb al-HurriyaÂ*ve'l Adale," 2012). El-Merci'iyye el-Ä°slamiyye olarak formüle edilen ve Ä°slam'ı referans alan birÂ*yönetim biçiminin benimsenmesi yeni Mısır'da laiklik olgusuna yönelik farklı bir durumunÂ*ortaya çıkacağını göstermektedir.Â*

    Dinin yeni siyasal yaşamın merkezinde yer alacağı yeni Mısır'da kiliseye de özel bir önemin verildiği görülmektedir. Cumhurbaşkanı Mursi'nin programında "dini kurumların itibarlarının iade edilmesi ve serbest olmalarına" dair fikirlerden bahsettiği bölümde dinî kurumlar olarak el-Ezher ve Mısır Kilisesi zikredilmektedir ("El-Bernamic er-Riasi li'd-Doktor Muhammed Mursi," 2012: 15). Mısırlıların tamamının sesi olmayı hedefleyen Mursi'nin ve diğer görüşlerin tamamını içine almaya çalışan Hürriyet ve Adalet Partisinin yeni süreçte İslam'ı
    merkeze alan ama diğer din ve görüşleri de kucaklayan bir siyasi çizgiyi benimseyeceği ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte Benna'nın da benimsediği temel prensipleri muhafaza ederek dini devlet idaresinden ayrı görmeksizin bir politika izleyecekleri öngörülmektedir.

    Yeni Dönemde Kadın Meselesine Bakış ve Kadının Rolü

    KardeÅŸler TeÅŸkilatının kuruluÅŸundan itibaren deÄŸer verdiÄŸi en önemli müessesinin aile olduÄŸu ve kadınların gerek Ä°slami bir yaÅŸam için gerekli olan eÄŸitim ve terbiyenin verilmesinde gerekse teÅŸkilatın büyüme ve geliÅŸmesinde hayati bir role sahip olduÄŸu açık bir biçimde görülmektedir. Benna'dan itibaren kadının Kur'an ve sünnet çerçevesinde sosyal hayat içerisinde yer alması ve faaliyetlere katılması KardeÅŸler tarafından benimsenmiÅŸ ve kadınlara teÅŸkilat bünyesinde özel bir önem verilmiÅŸtir. Benna'nın Ä°slam nizamının inÅŸasında aileye büyük bir rol biçmesi ve bu çerçevede kadınların ve çocukların en iyi ÅŸekilde eÄŸitilmesi gerektiÄŸi yönündeki düşüncesi kendinden sonraki dönemlerde de önemsenmiÅŸtir.Â*

    Bu çerçevede Kardeşler bünyesinde kadınlara en fazla değer veren ve kadınların en çok faaliyet alanına sahip olduğu İslami hareketlerin başında geldiği söylenebilir. Son yıllardaki süreçte ve Islah Projesi bağlamında Kardeşler; teşkilat bünyesinde "Kadın meselesi" ile ilgili çeşitli tartışmalar gerçekleştirmiş ve modern dünyada kadının konumuna dair önemli açılımlar sağlamıştır (Hasen, 2011: 50).

    Teşkilatın genel prensipleri ve çizgisi dâhilinde incelendiğinde Mısır'ın yeni sürecinde de kadına benzer bir şekilde önem verildiği hatta daha ileri seviyelere taşınması hedeflendiği görülmektedir. Mursi'nin programında "Kadın" başlıklı özel bir kısmın olması ve bu bölümün İslam hukukuna göre genel yükümlülüklerle ve kanun önünde kadın ve erkek eşitliğinin olduğunu vurgulayarak başlaması kadının sosyal ve siyasi konumuna verilen önemi göstermektedir. Programda kadının annelik vasfına özel bir vurgu olmakla birlikte sosyal ve siyasi hayatın diğer sahalarında da kadınların yer almaları ve onların her türlü katkıyı sağlamaları gerektiği ifade edilmektedir ("El-Bernamic er-Riasi li'd-Doktor Muhammed Mursi," 2012: 37). Mursi'nin cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından bir kadın yardımcı ataması yeni Mısır'da Kardeşler'in dönüşüm biçimini göstermektedir. Ayrıca Kardeşler'in önemli kadın aktivistlerinden Sabah es-Sakkari'nin Mursi'den boşalan Hürriyet ve Adalet Partisi başkanlığına aday olması yeni dönemde yaşanacak değişimlere de ışık tutmaktadır. Bu bakımdan Kardeşler içinde yeni dönemde kadınların daha etkin bir rol üstleneceği ve hatta yönetici kadro içinde yer alacakları düşünülmektedir. Kuruluşundan itibaren kadınların rol aldığı, davet, tebliğ, eğitim ve terbiye faaliyetlerinde önemli roller üstlenen kadınların teşkilatın yönetici kadrolarına talip olmaları hâlinde geleneksel yapının bunu nasıl karşılayacağı ve bunun farklı bir krize yol açıp açmayacağı da ilerleyen zamanda ortaya çıkacak önemli bir sorudur.

    Müslüman Kardeşlerin Dönüşü(mü): Genel Bir Değerlendirme

    Müslüman Kardeşler kuruluşundan itibaren Mısır toplumunun şekillenmesinde İslami bir nizamın tesisi amacı çerçevesinde etkili olmuş bir harekettir. Siyasi tavrı nedeniyle dünya genelindeki İslami hareketlere ilham kaynağı olmayı başarmış olan Kardeşler, Mısır'da Mübarek rejiminin sona ermesiyle yeni bir sürecin içine girmiştir. Fikri, siyasi ve sosyal bakımdan yerel, bölgesel ve küresel düzlemde değişim ve dönüşüm sarmalı içine girildiği bu dönemde Kardeşler'in de çeşitli krizlerle yüzleştiği görülmektedir. Gelenekçi ve yenilikçi
    bir grubun ortaya çıktığı, nesil çatışmasının meydana geldiÄŸi, iktidar ve yönetimle imtihan olunduÄŸu, Batılı kavramlarla daha fazla yüzleÅŸilen bu süreçte KardeÅŸler'i farklı sıkıntılar beklemektedir. Öncelikle eski rejimin kalıntılarına karşı verilecek mücadelede kalıcı veÂ*kararlı adımların atılması yeni sürecin inÅŸasında birçok kolaylık getirecektir. Mursi'nin bugüne kadar baÅŸta askerî kanadın önde gelen isimleri olmak üzere Mübarek rejiminin kalıntılarına karşı verdiÄŸi mücadele Mısır'ın geleceÄŸine dair olumlu ipuçları vermektedir. AyrıcaÂ*iç siyasette ve ekonomide atılan ilk adımlar ülkenin hızla kalkınabileceÄŸinin ilk iÅŸaretleridir.

    Cumhurbaşkanı Mursi'nin ortaya koyduğu siyaset Mısır'a yeni bir soluk getirirken bir yandan da Kardeşler'in bağımsız siyasi kanadı oluşmaktadır. Cemaate doğrudan bağlı ve Genel Mürşitin kararları dışında bir adımın atılmayacağı anlayışının temel ilke olarak benimsenmesi Hürriyet ve Adalet Partisi kanadında mümkün gözükmemektedir. Ayrıca Mursi'nin de tüm Mısır'ın cumhurbaşkanı olarak böyle bir lüksünün olmadığı açık bir durumdur. Bu yeni süreçte Kardeşler'in bu gerçekler ışığında sadece cemaat refleksiyle hareket eden bir
    yapılanmadan ziyade kapsayıcı bir siyasi parti mantalitesi çerçevesinde kendisini yeniden formüle etmesi gerektiği düşünülmektedir.

    Kardeşler'in kuruluşundan bugüne kadar benimsenen temel ilkelerden büyük bir kopuşun olduğu şu an için görülmemektedir. Bununla birlikte iktidar olduktan sonra kurulacak ilişki biçimlerinin bu ilkelerin varlığını ne kadar süre daha devam ettirebileceği ise belirsiz bir durumdur. Bugünün Kardeşler'in 1930 ya da 1940'ların Mısır'ındaki hareket olmadığı son tahlilde açıkça ifade edilebilir. Bununla birlikte tedrici bir ilerleme ve değişim ile muhafazakâr bir tavrın benimsenmeye çalışıldığı hareketin önde gelenlerinin açıklamalarında göze çarpmaktadır. Bu bağlamda Mısır'da yeni bir dönem inşa edilirken Kardeşler'in de dönüşmesi büyük bir ihtimal dâhilindedir.

    Kaynak: Haber7





    Mısır'da İslami uyanış ve Müslüman Kardeşler tecrübesi Yorumları