İstanbul’da yetişmiş, Viyana’da eğitim görüyor. 2 kafadar arkadaşıyla giriştiği senaryo yazma ve film çekme uğraşı, şu an kendisinin de hayret ettiği bir konuma geldi. Emre Karapınar, İsmail Onay ve Yakup Torun birlikte yazdıkları filme senaryosunun ardı sıra ödüller alması ve beğenilmesi ile bambaşka hayaller peşinde koşan 3 genç. ‘Zu Vermieten’ adını verdikleri film senaryosunda, kendi başına yaşayan, yalnız yaşlı bir kadının yaşadıkları anlatılıyor. Emre Karapınar, bu konuyu işleme fikrini televizyon ya da gazetelerden duydukları ‘evde ölü bulundu’ ‘yaşlı kadın sefalet içinde yaşıyor’ gibi haberlerden esinlenerek ortaya çıktığını belirtiyor. Ele aldığı konu ve içerdiği sıcaklık ile pek çik kesimden büyük beğeni toplayan Zu Vermieten’in çekimleri de oldukça ilginç. Genç yönetmen Emre Karapınar ile sinema hayatına girişini konuştuk.
Bu işin başı inanmak ve hayal etmek. Sonrasında bu hayalin için gayret göstermektir. Gerektiğinde uykusuz kalmalısınız. Projeye kimse senin inandığın gibi inanmıyor. Hayallerin için keyfinden feragat etmen gerekir.
Viyana’ya geliş hikâyen nedir?
2002 yılında liseden mezun olduktan sonra, yurtdışına açılma fikri belirdi. Avustralya ilk aklıma gelen ihtimaldi, akrabalarımın olması nedeniyle. Lisedeyken İstanbul Tahtakale’de ticaret yapara geçimi sağlıyordum. Avustralya ve devamında İngiltere masraflı olduğu için olmadı. Liseden mezun olduktan sonra sürekli olarak çalışmak durumunda kaldım. 1988-92 yılları arasında babamın görevi nedeniyle Almanya’da kalmıştık. Tanıdıklarımın olması nedeniyle Almanya’ya gittim 2005 yılında. 2006’da Avusturya’ya Viyana Üniversitesi’ne geçiş yaptım. Bunun için tekrardan üniversite sınavına girdim. Şuan iletişim-Sinema bölümünde okuyorum.
ImageSinemaya merak nereden geliyor?
Çocukluğumdan beri filmlere merakım vardı. Televizyon hastasıydım. Film karakterlerini taklit ederdim. Normal bir çocuk değildim. Sokakta vakit geçirmezdim pek. Gezerdim bolca. Hiç param olmamasına rağmen 18 yaşıma kadar Almanya, Hollanda, Avustralya, Singapur, Bahreyn gibi ülkeleri gezdim. Lise mezuniyeti sebebiyle hatıra olsun diye bir şeyler çekmiştim. O zamandan beri bu alana isteğim arttı. Sevdiğim işi yapıyorum şu an. Lisedeki arkadaşımla birlikte bir film çekmiştik. Altın Koza ödülüne aday olmuştuk. Viyana’ya geldiğimde de Yakup Torun ve İsmail Onay ile tanıştım. Onların da bu konuya merakı vardı.
Hayalin var mıydı film çekeyim diye?
Hayalimdeydi hep. O zaman gözüme çok büyük gelirdi. Ama işin içine girip gayret edince oluyor. ‘bir şeyler yapalım’ dedim arkadaşlarla. ‘Kesişme’ isimli bir senaryo yazdık. Sinema ve medya alanında çalışmalıyız dedik. İnsanlara söyleyecek çok şeyim var diyebilirim. Bunun verdiği azim vardı. Öğrenci evinde yaşadıklarımız hayatın bir parçasıydı. Dışarıdan bakanlar bunu söyleyebiliyordu. Buna dair komik bir senaryo yazdık. İmkânsızlıklar ile başladı. Kameramız bile yoktu. Zaten bu konuda hep adım adım gitmek gerek. İlk olarak ne lazımsa onun için uğraşıp, sonrasında diğerlerine aşırlık verilmeli. Bizim de ihtiyacımız olan şey, senaryoydu. Sonra gidip bir kamera bulduk. 100 €’ya mal oldu o film bize. Ardından ben Erasmus ile İstanbul’a gittim. Viyana’daki arkadaşlarla bir film çekmeliyiz diyorduk. İnternet üzerinde görüşerek konumuzu belirledik. Viyana’da gördüğümüz yalnız başına yaşayan, bazen çevresinde tanımadığı kişilerden ilgi bekleyen yaşlıları göre göre aklımızda fikir oluştu. Türsak Vakfı bünyesinde Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği bir yarışma vardı. 2008 Aralık ayında senaryoyu bitirip yarışmaya teslim ettik. Bu süreçte İstanbul Üniversitesi’nde ders alıyordum. 2 dönemde toplam 23 ders verdim. Bunların sınavlarına hazırlanıyorum, evli olduğum için çalışıyorum, bunun yanında film senaryosu yazıyordum. Senaryo gece mahsulüydü. Çok zor şartlarda ortaya çıktı bu film.
Sonrasında ne yaptınız?
Senaryoyu yarışmaya teslim ettik. Ödül almasak bile bu filmi çekmeye kararlıydık. 20 projeye 2500 TL destek veriliyordu. Birinciye kamera veriliyordu. Hep dua ederdik bir kameramız olsun diye. Çünkü hep emanet kameralarla iş yapıyorduk. Sonucun açıklanacağı törene çağırdılar bizi. İlk 20’ye girdiğim kesindi. Ödüller sahnedeyken benim gözüm hep kameradaydı. Dualar ediyordum. Birinci olduğum açıklandığında sevinçten havalara uçmuştum. Allah o istediğimiz kamerayı ve 2500 TL nasip etti. Senaryoyu bir kaç kişiye gösterip, düzeltmeler yaptık. En iyi şekilde çekebilmek için Viyana’ya geldik. Bu esnada çoğu kişi başarabileceğime inanmıyordu. Bu işin başı inanmak ve hayal etmek. Sonrasında bu hayalin için gayret göstermektir. Gerektiğinde uykusuz kalmalısınız. Projeye kimse senin inandığın gibi inanmıyor.
ImagePeki, çekim işleri nasıl gerçekleşti?
Senaryomuz kaliteliydi. Biz elimizdeki imkânları geliştirip çekelim dedik. Bir kaç yere röportaj verdik, sponsor aradık. Kültür bakanlığına yardım için başvurdum. 15000 lira destek bulduk. Yapmak istediğimiz şekilde filmin bütçesi 73bin € oldu. Ben bursla geçinen bir öğrenciydim. Bu kadar parayı nasıl bulabilirdim ki? Hep en iyisinden olsun istedik. Teknik ekibi ve malzemeyi Viyana’ya getirmek, sponsor aramak, bir yandan okul derslerime çalışmak ve ailemle ilgilenmek zorundaydım. Işıkçı, sanat yönetmeni, sesçi, ışık şefi, görüntü yönetmeni bulduk. Bunların hepsi Türkiye’de profesyonel iş yapan kişiler. Bunlarla anlaştıktan sonra vize ve kargo işleriyle uğraştım. İnanın çok zordu, vize almak ve resmi işleri tamamlamak. 1 hafta sonra, 3 Ağustos’ta start vermemiz gerekiyor, daha oyuncuları bile ayarlamış değilim. Çünkü oyuncular Avusturyalı olacak. İlerleyen günlerde bir türlü oyuncuyu bulamadık. Çekime 1 gün kala hala ana karakterimiz olan yaşlı oyuncuyu bulamamıştık. Erkek oyuncumuzun tanıdığı bir kadın oyuncuyla gittik konuştuk. Ama çekim yapacak ev bulamamıştık. Bir başka oyuncumuzun annesinin evini önerdiler. Tam da aradığımız gibi, muhteşemdi. Sıkıntıların sonunda filmi çektik ama o süreci nasıl geçirdiğimi bana sorun. Oyuncuya verecek paramız yok, teknik ekibin 1 haftalık vizesi var. Tecrübeydi benim için. Öğrenme sonu gelmeyen bir süreç aslında. Müthiş sorumluluk aşmıştım. İşler ters gidince geriliyorduk. Sahneler çekildikçe öyle rahatladım ki, anlatamam. Müzik ve filmin işlenmesi sürecinin ardından festivallerde iyi bir sonuç alacağımıza inanıyoruz.
Şu an ne yapıyorsunuz?
Bir kaç tane daha kısa film projemiz var. Hem sinema hem de televizyon için. Ayrıca Zu Vermieten’den daha başka başarılar da bekliyoruz. Cannes film festivaline yolladık. Kısa metrajlı filmler sınıfında bir derece umut ediyoruz. Zaten ilk çıkış noktamız ve bugün vardığımız yeri görünce içimizde oluşan sevinç, tüm o uğraşmayı ve yorgunluğu alıp götürüyor. Zahmetten kaçmamak gerek. İyi ve kaliteli bir ürün için kendinizden feragat etmelisiniz. İlerde daha iyi projeler yapabilmeyi umut ediyorum.
Emre Karap?nar - Ki?isel Web Sitesi
Bu işin başı inanmak ve hayal etmek. Sonrasında bu hayalin için gayret göstermektir. Gerektiğinde uykusuz kalmalısınız. Projeye kimse senin inandığın gibi inanmıyor. Hayallerin için keyfinden feragat etmen gerekir.
Viyana’ya geliş hikâyen nedir?
2002 yılında liseden mezun olduktan sonra, yurtdışına açılma fikri belirdi. Avustralya ilk aklıma gelen ihtimaldi, akrabalarımın olması nedeniyle. Lisedeyken İstanbul Tahtakale’de ticaret yapara geçimi sağlıyordum. Avustralya ve devamında İngiltere masraflı olduğu için olmadı. Liseden mezun olduktan sonra sürekli olarak çalışmak durumunda kaldım. 1988-92 yılları arasında babamın görevi nedeniyle Almanya’da kalmıştık. Tanıdıklarımın olması nedeniyle Almanya’ya gittim 2005 yılında. 2006’da Avusturya’ya Viyana Üniversitesi’ne geçiş yaptım. Bunun için tekrardan üniversite sınavına girdim. Şuan iletişim-Sinema bölümünde okuyorum.
ImageSinemaya merak nereden geliyor?
Çocukluğumdan beri filmlere merakım vardı. Televizyon hastasıydım. Film karakterlerini taklit ederdim. Normal bir çocuk değildim. Sokakta vakit geçirmezdim pek. Gezerdim bolca. Hiç param olmamasına rağmen 18 yaşıma kadar Almanya, Hollanda, Avustralya, Singapur, Bahreyn gibi ülkeleri gezdim. Lise mezuniyeti sebebiyle hatıra olsun diye bir şeyler çekmiştim. O zamandan beri bu alana isteğim arttı. Sevdiğim işi yapıyorum şu an. Lisedeki arkadaşımla birlikte bir film çekmiştik. Altın Koza ödülüne aday olmuştuk. Viyana’ya geldiğimde de Yakup Torun ve İsmail Onay ile tanıştım. Onların da bu konuya merakı vardı.
Hayalin var mıydı film çekeyim diye?
Hayalimdeydi hep. O zaman gözüme çok büyük gelirdi. Ama işin içine girip gayret edince oluyor. ‘bir şeyler yapalım’ dedim arkadaşlarla. ‘Kesişme’ isimli bir senaryo yazdık. Sinema ve medya alanında çalışmalıyız dedik. İnsanlara söyleyecek çok şeyim var diyebilirim. Bunun verdiği azim vardı. Öğrenci evinde yaşadıklarımız hayatın bir parçasıydı. Dışarıdan bakanlar bunu söyleyebiliyordu. Buna dair komik bir senaryo yazdık. İmkânsızlıklar ile başladı. Kameramız bile yoktu. Zaten bu konuda hep adım adım gitmek gerek. İlk olarak ne lazımsa onun için uğraşıp, sonrasında diğerlerine aşırlık verilmeli. Bizim de ihtiyacımız olan şey, senaryoydu. Sonra gidip bir kamera bulduk. 100 €’ya mal oldu o film bize. Ardından ben Erasmus ile İstanbul’a gittim. Viyana’daki arkadaşlarla bir film çekmeliyiz diyorduk. İnternet üzerinde görüşerek konumuzu belirledik. Viyana’da gördüğümüz yalnız başına yaşayan, bazen çevresinde tanımadığı kişilerden ilgi bekleyen yaşlıları göre göre aklımızda fikir oluştu. Türsak Vakfı bünyesinde Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği bir yarışma vardı. 2008 Aralık ayında senaryoyu bitirip yarışmaya teslim ettik. Bu süreçte İstanbul Üniversitesi’nde ders alıyordum. 2 dönemde toplam 23 ders verdim. Bunların sınavlarına hazırlanıyorum, evli olduğum için çalışıyorum, bunun yanında film senaryosu yazıyordum. Senaryo gece mahsulüydü. Çok zor şartlarda ortaya çıktı bu film.
Sonrasında ne yaptınız?
Senaryoyu yarışmaya teslim ettik. Ödül almasak bile bu filmi çekmeye kararlıydık. 20 projeye 2500 TL destek veriliyordu. Birinciye kamera veriliyordu. Hep dua ederdik bir kameramız olsun diye. Çünkü hep emanet kameralarla iş yapıyorduk. Sonucun açıklanacağı törene çağırdılar bizi. İlk 20’ye girdiğim kesindi. Ödüller sahnedeyken benim gözüm hep kameradaydı. Dualar ediyordum. Birinci olduğum açıklandığında sevinçten havalara uçmuştum. Allah o istediğimiz kamerayı ve 2500 TL nasip etti. Senaryoyu bir kaç kişiye gösterip, düzeltmeler yaptık. En iyi şekilde çekebilmek için Viyana’ya geldik. Bu esnada çoğu kişi başarabileceğime inanmıyordu. Bu işin başı inanmak ve hayal etmek. Sonrasında bu hayalin için gayret göstermektir. Gerektiğinde uykusuz kalmalısınız. Projeye kimse senin inandığın gibi inanmıyor.
ImagePeki, çekim işleri nasıl gerçekleşti?
Senaryomuz kaliteliydi. Biz elimizdeki imkânları geliştirip çekelim dedik. Bir kaç yere röportaj verdik, sponsor aradık. Kültür bakanlığına yardım için başvurdum. 15000 lira destek bulduk. Yapmak istediğimiz şekilde filmin bütçesi 73bin € oldu. Ben bursla geçinen bir öğrenciydim. Bu kadar parayı nasıl bulabilirdim ki? Hep en iyisinden olsun istedik. Teknik ekibi ve malzemeyi Viyana’ya getirmek, sponsor aramak, bir yandan okul derslerime çalışmak ve ailemle ilgilenmek zorundaydım. Işıkçı, sanat yönetmeni, sesçi, ışık şefi, görüntü yönetmeni bulduk. Bunların hepsi Türkiye’de profesyonel iş yapan kişiler. Bunlarla anlaştıktan sonra vize ve kargo işleriyle uğraştım. İnanın çok zordu, vize almak ve resmi işleri tamamlamak. 1 hafta sonra, 3 Ağustos’ta start vermemiz gerekiyor, daha oyuncuları bile ayarlamış değilim. Çünkü oyuncular Avusturyalı olacak. İlerleyen günlerde bir türlü oyuncuyu bulamadık. Çekime 1 gün kala hala ana karakterimiz olan yaşlı oyuncuyu bulamamıştık. Erkek oyuncumuzun tanıdığı bir kadın oyuncuyla gittik konuştuk. Ama çekim yapacak ev bulamamıştık. Bir başka oyuncumuzun annesinin evini önerdiler. Tam da aradığımız gibi, muhteşemdi. Sıkıntıların sonunda filmi çektik ama o süreci nasıl geçirdiğimi bana sorun. Oyuncuya verecek paramız yok, teknik ekibin 1 haftalık vizesi var. Tecrübeydi benim için. Öğrenme sonu gelmeyen bir süreç aslında. Müthiş sorumluluk aşmıştım. İşler ters gidince geriliyorduk. Sahneler çekildikçe öyle rahatladım ki, anlatamam. Müzik ve filmin işlenmesi sürecinin ardından festivallerde iyi bir sonuç alacağımıza inanıyoruz.
Şu an ne yapıyorsunuz?
Bir kaç tane daha kısa film projemiz var. Hem sinema hem de televizyon için. Ayrıca Zu Vermieten’den daha başka başarılar da bekliyoruz. Cannes film festivaline yolladık. Kısa metrajlı filmler sınıfında bir derece umut ediyoruz. Zaten ilk çıkış noktamız ve bugün vardığımız yeri görünce içimizde oluşan sevinç, tüm o uğraşmayı ve yorgunluğu alıp götürüyor. Zahmetten kaçmamak gerek. İyi ve kaliteli bir ürün için kendinizden feragat etmelisiniz. İlerde daha iyi projeler yapabilmeyi umut ediyorum.
Emre Karap?nar - Ki?isel Web Sitesi