Taylan Memioğlu müzikle uğraşmaya, Özel Şişli Terakki Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarında başlıyor. Fakat, kendi ifadesiyle, sanatla gerçek anlamda tanışması, sanatı anlamaya başlaması ve olgunluğa erişmesi, Avusturya’da yaşamaya ve Prof.Dr. Ulf Bästlein’la çalışmaya başlamasıyla gerçekleşiyor. Henüz 28 yaşında olan Memioğlu, kısa sanat yaşamına birçok tecrübe ve ödül sığdırmış. 2005’ten beri Graz Operası’nda solist sanatçı olarak çalışan Memioğlu, ayrıca sık sık hem opera hem de konser şarkıcısı olarak diğer opera ve festival sahnelerinde ve konser salonlarında çalışmalarını sürdürüyor. Avusturya’ya 2003 yılında Graz’daki Enternasyonal Franz Schubert ve Modern Müzik Yarışması’na katılmak için geldiğini belirten Taylan Memioğlu, yarışmayı kazanamadığı halde, iyi bir eğitim alabileceği iyi bir öğretmenin kendisini bulduğunu söylüyor. Kendi deyimiyle, taşı fırlatmadan bir taşla iki kuş vuran Memioğlu, o zamandan beri Prof.Dr. Ulf Bästlein’la çalışıyor.
Ses ve yetenek bu sanatın yüzde 10’unu, beyin ise yüzde 90’ını oluşturur
Opera sanatçısı olan Taylan Memioğlu, “Opera yaşamın kendisidir, çünkü bir insan yaptıkları, söyledikleri ve düşündükleriyle vardır ve dolayısıyla, sahnedeki karakterleri de karakterlerin yaptıkları, söyledikleri ve müziğin kendisine hissettirdikleri düşüncelerle görmesi mümkündür. Bu da insanın duyularını güçlendirir ve izleyiciyi sahneyle bütünleştirir” diyor. Opera sanatçısının yaşamının yoğun bir çalışma temposunu da beraberinde getirdiğini vurgulayan Memioğlu, “beyin ve vücut kontrolü bizim için her şeydir, çünkü sahne hatayı kabul etmez. Sesin çıktığı yer ses telleri olsa da, sesin biçimlendiği yer baş ve gövdenin tamamıdır. Şan tekniğinin akla ve vücuda oturması, yıllar süren bir eğitim gerektirir. Ses ve yetenek bu sanatın sadece yüzde 10’unu oluşturur. Asıl yüzde 90’ı beyindir. Çünkü bir şancının kültürel olarak alması gereken eğitim, büyük bir olgunluğu ve anlayışı gerektirir. Ancak ondan sonra beyin vücudu kontrol edebilmeyi öğrenir. Bu eğitime ulaşmış şarkıcı, ancak o zaman gerçekten sanat yapmaya başlar” ifadelerini kullanıyor.
Opera sanatçılığının yanı sıra, şarkıcı ve piyanistten oluşan iki kişilik bir şan ve eşlik sanatı olan Lied (Şarkı) yorumcusu da olduğunu ifade eden Taylan Memioğlu, temel şan tekniği aynı olmakla beraber, Lied yorumculuğunun ayrı bir alan olduğunu ve bu sanat dalında şarkıcı ile piyanistin bütünlüğünün ve müzikal estetiğin büyük önem taşıdığının altını çiziyor.
En büyük ödülüm, kendimi aşma çabalarımın karşılığı oldu
Bugüne kadar hangi ödülleri aldığını sorduğumuz Memioğlu, Opera Sanatçısı ve Lied Yorumcusu olarak aldığı ödülleri şöyle sıralıyor: “2005’te Almanya’da 5. Nordfriesischen Liedpreis birincilik ödülü, aynı yıl Viyana’da daha önce iki kez bursuna layık görüldüğüm Hilde Zadek’in 4. Uluslararası Lied-Oratorio-Opera alanındaki Şan Yarışması’nda ikincilik ödülü, 2007’de Berlin’de Uluslararası Paula-Salomon-Lindberg ‘Das Lied’ Yarışması’nda birincilik ödülü, bu yılın nisan ayında Velden Kenti’nde düzenlenen 7. Uluslararası Kärntner Sparkasse Wörthersee Operet Yarışması’nda 10.000 Euro’luk birincilik ödülü, ağustos ayının başında daha önceden katılmış olduğum Husum’daki master kursa tekrar katıldım ve Dan Deutsch’la tekrar birincilik ödülünü kazandım. Ve en son olarak 15. Uluslararası Johannes Brahms Wörthersee Yarışması’nda üçüncülük ve en iyi yorum ödülünü kazandım. Ama bu güne kadar aldığım en büyük ödül kendimi aşma çabalarımın karşılığı oldu.”
Üçüncü kırılma noktasının çok yakında olduğunu hissedebiliyorum
Sanat yaşamındaki kırılma noktalarına değinen Memioğlu, Avusturya’ya yerleşmesinin sanat yaşamının dönüm noktası olduğunu söylüyor. Avusturya’ya yerleşmesiyle, kendisi için bir çok şeyin değiştiğine vurgu yapan Memioğlu, “çünkü yetenek tek başına yetmiyordu. Bazı şeyleri aklın ve ruhun anlaması ve kabullenmesi için bunları birebir yaşamam ve büyük bir reformdan geçmem gerekiyordu” diyor. Memioğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sanat yaşamımdaki ikinci kırılma noktası, eşimle tanışmamdır. Eşimle büyük bir olgunluğa eriştim. Bu da benim bakış açımı her alanda genişletti. Sanat yaşamımdaki üçüncü ve belki de en son kırılma noktasının çok yakında olduğunu hissedebiliyorum. Ve bunu merak ve sabırsızlıkla bekliyorum!”
Tenor sesi, eğitimi en zor olan sestir
En tiz veya en ince erkek sesi olan “Tenor” sese sahip olan Taylan Memioğlu, bunun sanat dünyasındaki önemini şu sözlerle anlatıyor: “Tenor sesi, eğitimi en zor olan ve çok az rastlanılan, dolayısıyla en çok aranan ses türüdür. Tenor sesi tutkuyu yansıtan en güçlü ses türü olduğu için, kulağa daha çekici gelmektedir.”
Memioğlu, Türkiye’de uzun zamandır sahneye çıkamadığını ancak, 2009 için bazı projeler planladığını bildiriyor. Avusturya’da sanatçı olmayla ilgili düşüncelerini de ifade eden Memioğlu, “Avusturya’nın rahat yaşamı ve yüksek kalitedeki profesyonel çalışma ortamı sanatçıyı en iyi şekilde tatmin ettiriyor. Bu da yapılan sanatın kalitesini arttırıyor” diyor.