Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, Avusturya'nın, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda ki sert duruşunu tekrarladı. Kuriere verdiği demeçte Kapatma davasınada değindi.
Kurier: Avusturya Türkiye’nin AB’ne katılımını reddediyor. Ankara’da buna bir açıklama getirme gereği duyacak mısınız?
Ursula Plassnik: Hayır. Türkiye için bizim pozisyonumuz yeni birşey değil. Biz güveni artırmak ve adım adım ilerlemek istiyoruz: Otomatikman üyelik olmayacak, ucu açık müzakereler yapılacak, AB’nin hazmetme gücü dikkate alınacak ve tam üyelik yerine Türkiye’nin üzerine göre biçilmiş bir ortaklığa öncelik verilecek. Türkiye’nin yüzüne kapının kapatılmaması da bunlara dahil. Diğerleri pozisyonlarını radikal bir şekilde değiştirse de biz aynı çizgide kalıyoruz. Buna Türkiye de saygı duyuyor.
Kurier: Avusturya Türkiye’nin katılımı konusunda halk oylaması yapma kararında ısrar ediyor mu?
Plassnik: ÖVP ile SPÖ’nün hükümet programında, eğer günün birinde hedefi katılım olacak bir sonuca varılırsa, son sözü Avusturyalıların söyleyeceği belirtiliyor. Bu siyasi bir yükümlülük.
Kurier: İmtiyazlı ortaklıkta ısrar ediyor musunuz?
Plassnik: Burada gerçekler ve pratik mantık önemli bir rol oynuyor. ‘’Ya hep, ya hiç’’ gibi bir yaklaşımın yararı olmaz. Sınırlanmaya izin vermememiz, aksine karşılıklı anlayışın boyutlarını araştırmamız gerekir. Birbirinden çok şey istememek, başarılı ortaklıkların reçetesidir.
Kurier: İktidardaki AKP’yi kapatma davasına açıkça değinecek misiniz?
Plassnik: Türkiye’nin kendi içinde kimliğini belirlemesi gerekiyor. Bu modern bir kişilik arayışı ve başörtüsünün konumundan tutun da laikliğin çağdaş tanımına kadar, ülkenin kendi içinde gerçekleştirmesi gereken oldukça zor bir süreç.
AB bu sürece siyasi bir polis olarak değil, ortak olarak eşlik edebilir. Biz Avrupa standartlarını açıklayabiliriz, ama iç politikada hakem rolü oynayamayız. AKP 2007 seçimlerinde halkın güveni kazandığını kanıtladı. Erdoğan hükümeti bir reform paketi sundu ve bunun karşılığında demokratik seçimlerde güç kazandı. Şimdi bu parti birdenbire kapatılacak mı?
Kurier: Türkiye’deki durum da doğuya genişlemeye benziyor: Halk katılıma karşı, ekonomi katılımdan yana.
Plassnik: Tam üyeliğe karşı olmak bir halka karşı olmak anlamına gelmemeli. Avusturyalıları, Türklere karşı olumsuz bir yaklaşımları olmakla itham etmemek gerekir. İki ülke arasında tarihi, kültürel ve ekonomik ilişkilerden oluşan bir ağ var. Buna bir de Avusturya’da yaşayan ve ortak geleceğimize katkısı bulunan Türkler de ekleniyor. Ayrıca sayıları yılda neredeyse yarım milyonu bulan Avusturyalı turistler de cabası. Bu herhalde Türkiye’ye karşı duyulan antipatinin bir göstergesi değil.
Kurier: Avusturya Türkiye’nin AB’ne katılımını reddediyor. Ankara’da buna bir açıklama getirme gereği duyacak mısınız?
Ursula Plassnik: Hayır. Türkiye için bizim pozisyonumuz yeni birşey değil. Biz güveni artırmak ve adım adım ilerlemek istiyoruz: Otomatikman üyelik olmayacak, ucu açık müzakereler yapılacak, AB’nin hazmetme gücü dikkate alınacak ve tam üyelik yerine Türkiye’nin üzerine göre biçilmiş bir ortaklığa öncelik verilecek. Türkiye’nin yüzüne kapının kapatılmaması da bunlara dahil. Diğerleri pozisyonlarını radikal bir şekilde değiştirse de biz aynı çizgide kalıyoruz. Buna Türkiye de saygı duyuyor.
Kurier: Avusturya Türkiye’nin katılımı konusunda halk oylaması yapma kararında ısrar ediyor mu?
Plassnik: ÖVP ile SPÖ’nün hükümet programında, eğer günün birinde hedefi katılım olacak bir sonuca varılırsa, son sözü Avusturyalıların söyleyeceği belirtiliyor. Bu siyasi bir yükümlülük.
Kurier: İmtiyazlı ortaklıkta ısrar ediyor musunuz?
Plassnik: Burada gerçekler ve pratik mantık önemli bir rol oynuyor. ‘’Ya hep, ya hiç’’ gibi bir yaklaşımın yararı olmaz. Sınırlanmaya izin vermememiz, aksine karşılıklı anlayışın boyutlarını araştırmamız gerekir. Birbirinden çok şey istememek, başarılı ortaklıkların reçetesidir.
Kurier: İktidardaki AKP’yi kapatma davasına açıkça değinecek misiniz?
Plassnik: Türkiye’nin kendi içinde kimliğini belirlemesi gerekiyor. Bu modern bir kişilik arayışı ve başörtüsünün konumundan tutun da laikliğin çağdaş tanımına kadar, ülkenin kendi içinde gerçekleştirmesi gereken oldukça zor bir süreç.
AB bu sürece siyasi bir polis olarak değil, ortak olarak eşlik edebilir. Biz Avrupa standartlarını açıklayabiliriz, ama iç politikada hakem rolü oynayamayız. AKP 2007 seçimlerinde halkın güveni kazandığını kanıtladı. Erdoğan hükümeti bir reform paketi sundu ve bunun karşılığında demokratik seçimlerde güç kazandı. Şimdi bu parti birdenbire kapatılacak mı?
Kurier: Türkiye’deki durum da doğuya genişlemeye benziyor: Halk katılıma karşı, ekonomi katılımdan yana.
Plassnik: Tam üyeliğe karşı olmak bir halka karşı olmak anlamına gelmemeli. Avusturyalıları, Türklere karşı olumsuz bir yaklaşımları olmakla itham etmemek gerekir. İki ülke arasında tarihi, kültürel ve ekonomik ilişkilerden oluşan bir ağ var. Buna bir de Avusturya’da yaşayan ve ortak geleceğimize katkısı bulunan Türkler de ekleniyor. Ayrıca sayıları yılda neredeyse yarım milyonu bulan Avusturyalı turistler de cabası. Bu herhalde Türkiye’ye karşı duyulan antipatinin bir göstergesi değil.