Michael Samir El Ayaş isimli Hamburg doğumlu bir genç, annesi Alman vatandaşı olmasına rağmen, babasının memleketi olan Irak'a sınırdışı edilmek isteniyor. Alman makamlarının kayıtsız kaldığı trajikomik olay, bir Alman olan El Ayaş'ın Almanya'da kalabilmek için iltica başvurusunda bulunmasıyla daha farklı bir boyut kazanıyor. NDR Televizyonu'nda yayınlanan "Panorama" isimli bir programda yer alan El Ayaş'ın hikayesi, Alman medyasında da geniş yer edindi. Ayaş olayı, Almanya'daki Vatandaşlık Yasası'nı yeniden tartışmaya açtı.
Alman Göç Dairesi, El Ayaş'ın iltica başvurusunu reddederek, annesi Alman vatandaşı olmasının bağlayıcı hukuki bir geçerliliğinin olmadığını, bu nedenle annenin vatandaşlık hakkının oğluna aktarılamayacağına hükmeder. El Ayaş'ın Köln İdari Mahkemesi'ne yaptığı itirazlar da kabul edilmez. Ana dili Almanca olan El Ayaş ülkede yabancı muamelesi görmeye devam eder. Resmi tutanaklarda Arap vatandaşı olarak kabul edilen El Ayaş'ın Irak'a sınırdışı edilmesinin nedeni ise 1974 yılında doğmuş olması. O tarihte doğanlar için 1913 yılında kabul edilen Vatandaşlık Yasası'nın geçerli olduğunu vurgulayan makamlar, ilgili yasanın 4. paragrafına göre, Alman annelerin Alman vatandaşlığının çocuklarına aktarılamayacağını baz alırlar. El Ayaş'ın halen Alman vatandaşlığına geçme mücadelesi verdiği belirtiliyor.
2002 yılında Irak dönüşü Almanya'da iltica başvurusunda bulunan Michael Samir El Ayaş, bir memurun kendisine "Sen Almanya'da iltica başvurusu yapan ilk Almansın" dediğini hatırlatıyor. Başvurunun yapıldığı Federal Göç Dairesi ise, El Ayaş ile ilgili belgenin vatandaş olduğu ülke ibaresinin karşısına 'Arap' diye kaydediyor. Aynı daire, Ayaş'ın anadili için 'Arapça' diye yazarken, ikinci dil olarak ise, Almanca konuşmasına rağmen 'bilinmiyor' diye kaydeder.
Hukukçular, 1913'den kalma yasanın yürürlükteki Federal Anayasa'ya aykırı olduğunu belirmesine rağmen, mevcut konuda ne Federal Meclis, ne Federal İçişleri Bakanlığı, ne Anayasayı Koruma Mahkemesi ve ne de Göçmen Dairesi herhangi bir adım atıyor. Kadınlara ayırımcılık yapan 1913 vatandaşlık yasasının o dönemki bazı milletvekillerinin baskısı ile 1 Ocak 1975'te düzeltildiği hatırlatıldı. Yasanın düzeltilmesi ile yabancılar ile evli olanların çocuklarına otomatik olarak Alman vatandaşlığı verilmedi. Bu kişilere çocuklarının vatandaş olabilmeleri için üç yıl içerisinde ilgili makamlara yazılı başvuru yapmaları şartı getirildi. El Ayaş'ın annesi ise diğer birçok aile gibi mevcut şarttan haberdar edilmediklerini, bu yüzden de başvuru yapmadıklarını söyledi. O dönem 200 binin üzerinde yabancılarla evliliklerin olduğu hatırlatıldı.
Konu ile ilgili bir açıklamada bulunan 1974 tarihinde milletvekili olan CDU'lu Otto Entrup ise, vatandaş mağdurlarının sorunlarının çözülmesini talep ederek, bu kişilere Alman vatandaşlığı verilmesini istedi. Alman devleti ise, herhangi bir kanun değişikliğinin yapılmasını gerekli görmüyor. Bakanlık, El Ayaş'ın yürürlükte olan vatandaşlık yasası kapsamında Alman olmak için başvuru yapmasını tavsiye ediyor. El Ayaş'ın vatandaşlığa alınıp alınmayacağı ise, vatandaşlık işlemini yapacak olan ilgili memurun elinde.
Alman Göç Dairesi, El Ayaş'ın iltica başvurusunu reddederek, annesi Alman vatandaşı olmasının bağlayıcı hukuki bir geçerliliğinin olmadığını, bu nedenle annenin vatandaşlık hakkının oğluna aktarılamayacağına hükmeder. El Ayaş'ın Köln İdari Mahkemesi'ne yaptığı itirazlar da kabul edilmez. Ana dili Almanca olan El Ayaş ülkede yabancı muamelesi görmeye devam eder. Resmi tutanaklarda Arap vatandaşı olarak kabul edilen El Ayaş'ın Irak'a sınırdışı edilmesinin nedeni ise 1974 yılında doğmuş olması. O tarihte doğanlar için 1913 yılında kabul edilen Vatandaşlık Yasası'nın geçerli olduğunu vurgulayan makamlar, ilgili yasanın 4. paragrafına göre, Alman annelerin Alman vatandaşlığının çocuklarına aktarılamayacağını baz alırlar. El Ayaş'ın halen Alman vatandaşlığına geçme mücadelesi verdiği belirtiliyor.
2002 yılında Irak dönüşü Almanya'da iltica başvurusunda bulunan Michael Samir El Ayaş, bir memurun kendisine "Sen Almanya'da iltica başvurusu yapan ilk Almansın" dediğini hatırlatıyor. Başvurunun yapıldığı Federal Göç Dairesi ise, El Ayaş ile ilgili belgenin vatandaş olduğu ülke ibaresinin karşısına 'Arap' diye kaydediyor. Aynı daire, Ayaş'ın anadili için 'Arapça' diye yazarken, ikinci dil olarak ise, Almanca konuşmasına rağmen 'bilinmiyor' diye kaydeder.
Hukukçular, 1913'den kalma yasanın yürürlükteki Federal Anayasa'ya aykırı olduğunu belirmesine rağmen, mevcut konuda ne Federal Meclis, ne Federal İçişleri Bakanlığı, ne Anayasayı Koruma Mahkemesi ve ne de Göçmen Dairesi herhangi bir adım atıyor. Kadınlara ayırımcılık yapan 1913 vatandaşlık yasasının o dönemki bazı milletvekillerinin baskısı ile 1 Ocak 1975'te düzeltildiği hatırlatıldı. Yasanın düzeltilmesi ile yabancılar ile evli olanların çocuklarına otomatik olarak Alman vatandaşlığı verilmedi. Bu kişilere çocuklarının vatandaş olabilmeleri için üç yıl içerisinde ilgili makamlara yazılı başvuru yapmaları şartı getirildi. El Ayaş'ın annesi ise diğer birçok aile gibi mevcut şarttan haberdar edilmediklerini, bu yüzden de başvuru yapmadıklarını söyledi. O dönem 200 binin üzerinde yabancılarla evliliklerin olduğu hatırlatıldı.
Konu ile ilgili bir açıklamada bulunan 1974 tarihinde milletvekili olan CDU'lu Otto Entrup ise, vatandaş mağdurlarının sorunlarının çözülmesini talep ederek, bu kişilere Alman vatandaşlığı verilmesini istedi. Alman devleti ise, herhangi bir kanun değişikliğinin yapılmasını gerekli görmüyor. Bakanlık, El Ayaş'ın yürürlükte olan vatandaşlık yasası kapsamında Alman olmak için başvuru yapmasını tavsiye ediyor. El Ayaş'ın vatandaşlığa alınıp alınmayacağı ise, vatandaşlık işlemini yapacak olan ilgili memurun elinde.