Yağmura sayıyorum kelimelerimi ve biliyorum ki adına şahit suskun
bekleyişi… Nicedir yağmıyor yağmur; yüreğime düşen adını savurup
götüren rüzgârın şiarı yok yollardan. Badı sabahın telaşına serilen
aydınlığın ellerine kına mı çalındı geceden? Bilen sorulmaz ki renk kö
enelere zincir takılmış zamanın mevsimlerinde. Ah yağmur kokuna
ağıtımı gözlerimden ellerime saldım. Mendilime düşen adını saçlarımdan
bildim. Yağmur kokunu özledim…


Seneler hatıraları avuçlarında gizemle tutarken yine düştü aklıma
umuduma
yar olan huzurum. Yağmur sonrası kurduğum hayalin uyku sersemliğine
aradığım suyun tadında huzurum. Alnıma yazılan şükrüm. Seni de
özledim…


Şu karşı dağın ardında verilen nefeslerin isimlerini yazan var mıdır? Hele
yağmurdan sonra beklenen 7 rengin ipini tutan. Gözyaşı rengini bilen
var mıdır, hani yağmurdan sonra toprağa düşen umudun ellerini?


Küçük bir kız çocuğunun hıçkırıklarını saçlarına sordum. Gözyaşlarına yol
olan yağmuru işaret edip suskunluğuna bağladığı dizeyi çözüp ses verdi;


"Yağmur yağarken ip atlar mısın?
Adımı adına sarar mısın?"


Adımı dört harften baş harekeli yalnızlık sanılan bir kelimenin sol
yanında bıraktım. Gönül koymanın en kuytusu imza hükmünde tutulur ya
önceki günün rüyasıyla,ben uyanık kalmışım.Elma şekeri bulan var mı?
Yağmurda ıslanan ellerime tat veren küçük bir kızın elma şekeri.


Gönül ziyaretlerine ikram sunulan yağmurun hikâyesini fısıldıyorum küçük
kızın uyku saatlerine;


"Yağmur yağarken sevdiğimi dilerim
Ömrüme yazılan adı gözlerime sererim.."


Elif İşyar