Bismillah her Hayrın başıdır

Abdulbaki ´isimli üyeden Alıntı ↑...



  1. Alt 03-02-2009, 12:12 #11
    Abdulbaki Mesajlar: 39
    Abdulbaki´isimli üyeden Alıntı
    Hakikaten Birinci Söz bir esma dersi ve hazinesi gibidir.Hatta Risale-i Nurlar bütünüyle böyledir.Zaten hakikat-ı hakaik Esma-i İlahiyedir.

    Sahra ve çöl.Caresizliğin ve meşakketin temsili ve izdüşümüdür.Zorluk ve cetin hayat şartlarının en zirve noktada yaşanan mekandır.

    Üstadımız verdiği misallerde hakikate geçecek misaleri seçerken en güzeli ile Külliyata dahil edilmiştir.Çok ince sırlar ve nüanslar vardır.Muhatap her okuduğunda o misallerden çok farklı manaları terennüm eder ve fehmeder.

    Şu sahranın Malik-i Ebedisinin ismini almak.Esasında sahra dünyadan da ileri bir manayı yani Kâinatı da içine almalıdır.Madem biz ezel canibinden ve zerreler aleminden dünya çölüne çıkarıldık.O halde bizim sonsuz ihtiyaç ve adalarımza ancak sonsuz ilim,kudret ve irade sahibi Ebedi bir zat olmalıdır.Hükmü ve malikiyeti sınırlı olan,sonsuz ihtiyaçları karşılayamaz ve düşmanları def edemez.Onun için şu sahranın Ebedi Malikinin adı alınmalı ki bütün mülkün mutasarrıfı olması ile ihtiyaçlar karşılanabilsin.

    Hâkim-i Ezelîsinin ismini almak.Yine ezel ve ebed ve hâle hükmü geçebilen bir Hâkimin ismini almak ne kadar isdimdat ve medet verici olur anlaşılır.Çünkü Allah'ın Hâkimiyeti belirli bir alan ve zamanla sınırlı değildir.Bütün zamanlara ve mekanlara hükmeden bir zatın ismini Bismillah ile almak elbette Hakimiyetinin ezeliyetine olan iman ve itikat ile olur.

    Hâkimiyet ezeliyeti,Malikiyet ise ebediyeti gerektiriyor.Bu derste böyle bir mana daha inkişaf ediyor.

    İnsan dünya çölünde çaresiz,aciz ve fakir.Hem de acizliği ve fakirliği nihayetsiz.

    Hacatı ve adası da nihayetsiz.

    Öyleyse bu kadar nihayetsiz çaresizlik,acziyet ve fakriyat içinde sınırsız ihtiyaçlarını karşılayacak ve nihayetsiz düşmanlarını def edecek birinin adını alması ve O'na dayanması zaruridir.Yoksa perişan olacak,çaresizliği onu divane edecektir.

    İşte bu halde olan kişinin ihtiyaçlarını karşılayacak olan onun ebedi arzularına cevap verecek ancak ve ancak sonsuz mülklerin sahibi olan Malik-i ebedi olabilir.İşte O Malik-i Ebedinin adını alan ve ondan istimdan eden seyyah dertlerinin dermanına ve ihtiyaçlarının karşılanmasına,kalbinin ebed arzusuna cevap vereni bulmanın iştiyakına kavuşmuş olur.

    Hem o seyyah öyle birinin ismini almalı ve öyle birine dayanmalı ki onun bütün ihtiyaçlarını bilmeli,bilmek yetmez görmeli,görmek de yetmez karşılamalıdır.Bu da ancak kalb perdesinin arkasındaki arzuları dahi bilen,gören ve o ihtiyacı karşılayan Hâkim-i Ezeli olabilir.O zat ezeli Hâkimiyeti ile bütün kainatı görür,bilir ve her şeye gücü ve kudreti yeter vasfı ile o ismi alanın da ihtiyaçlarını görür,bilir ve karşılar.

    İşte bu sırlardandır ki Birinci sözde düşmanı, hâcâtı nihayetsiz olan çölde seyahat eden seyyah olan bizler"şu sahrânın Mâlik-i Ebedîsi ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini almak mecburiyetindeyiz.".

    ViSAL bunu beğendi.
  2. Alt 03-02-2009, 19:53 #12
    Abdulbaki Mesajlar: 39
    Alıntı:
    Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden adama gerektir ki, bir kabile reisinin ismini alsın ve himayesine girsin-tâ şakîlerin şerrinden kurtulup hâcâtını tedarik edebilsin.

    Çöl deyince öncelikle neler biliyoruz ve çöl kelimesi bizlere neler çağrıştırıyor.

    Üstad Birinci Sözde dağ,ova,orman,düzlük v.b.kelimelerini kullanmıyor."Bedevî Arap çöllerinde seyahat eden..."cümlesi ile bu seyahatın çölde yapıldığını söylüyor.

    Bu sözü okuyan her muhatap öncelikle çölde neler yok onları düşünleli.
    1.Su yok.
    2.Yiyecek yok.
    3.Gölge yok.
    4.Sığınalacak ve dinlenilecek ve ferahlanacak yer yok.
    5.Yardım ümidi de yok çünkü yer ve yolculuk çölde devam ediyor.

    Peki çölde neler var?
    1.Meşakkat var.
    2.Susuzluk ve açlık var.
    3.Fırtına ve şiddetli sıcak var.
    4.Korku ve endişe var.
    5.Zorluk,haşarat-ı muzırra ve yol kesiciler var.

    İşte Birinci Sözdeki çöldeki seyahat başından muhataba sonsuz acziyetini,fakriyatını ve çaresizliğin zirvesini ihtar ediyor.Böylece muhatap sonsuz ihtiyaçlarını ve düşmanlarını def edebilecek bir halaskara sığınma ve onun yardımını ve himayesini hissetmeye başlıyor.

    İşte bir kabile reisinin ismini alma mecburiyeti çöl seyahatı ile insana ihsas ettiriliyor.Çünkü bütün ihtiyaçları karşılansın ve acziyetine ve de fakirliğine ve korkularına medet olsun.

    beyza ve ViSAL bunu beğendiler.
  3. Alt 03-02-2009, 20:07 #13
    beyza Mesajlar: 2.053
    emeğinize sağlık..

  4. Alt 03-03-2009, 12:19 #14
    Abdulbaki Mesajlar: 39
    Alıntı:
    BİSMİLLÂH her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız. (Birinci Söz)

    Bismillah her hayrın başı,hayırlı işlerin mukaddemesi ve Sözlerin kapısının eşiği,Birinci Sözün ilk cümlesinin ilk kelimesi.Sanki Birinci sözün,bütün Sözlerin ve Risale-i Nur külliyatının anahtarı.

    Biz dahi başta ona başlarız.Evet biz başlarız,çünkü bu kelime islam nişanıdır.Şeair-i islamiyedir.Bir âlemdir.Onun için "biz" başların,hem de başta her hayırlı işin başında başlarız.

    Neye başlarız?O'na başlarız.Onunla ona başlarız.Besmeleye başlarız.

    Bir çocuk eğitim-öğretime okulla mı başlar,okula mı başlar?

    Okula başlar değil mi?Çünkü okul çocuktan önce vardır.

    O halde bismillah biz başlamadan evvel vardır.Yani biz bizden önce var olan ve Ezeli olana başlarız.Ona -besmeleye-başlamakla ezeli olan Allah'ın Rahman ve Rahim isimlerine ve O'nun adı ile ona başlarız.

    Ona başlamak her şeyden önce ezeliyeti ile varlığı ezeli olana başlamak.

  5. Alt 03-03-2009, 19:47 #15
    Abdulbaki Mesajlar: 39
    Meselâ, Bismillah, hava-i nesîmî gibi kalbi ve ruhu tatmin ettiğinden, kesret-i ihtiyaca binaen Kur'ân'da çok tekrar edilmiştir.(Mesnevî-i Nuriye - Habbe )

    Hem cismânî ihtiyaç gibi, mânevî hâcat dahi muhteliftir.

    Bazısına insan her nefes muhtaç olur: cisme hava, ruha Hû gibi. Bazısına her saat:Bismillah gibi ve hâkezâ... (On Dokuzuncu Söz)

  6. Alt 03-03-2009, 19:59 #16
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Peki; Kuranda Tevbe suresinin baslangicinda besmele nin bulunmamasinin hikmeti nedir?

  7. Alt 03-03-2009, 22:15 #17
    Abdulbaki Mesajlar: 39
    alptraum´isimli üyeden Alıntı
    Peki; Kuranda Tevbe suresinin baslangicinda besmele nin bulunmamasinin hikmeti nedir?

    Tevbe Sûresinin başında Besmele neden yoktur? Tevbe Sûresinin başında niçin Besmele yoktur? Olmamasının sebep ve hikmeti nedir? Sûrenin başında ve sonunda Besmele okunması caiz midir?

    Kur’ân-ı Kerimin ilk nüzulunda âyet ve sûreler kalemle yazıya geçtiğinde Tevbe Sûresinin başına Besmele yazılmadığı gibi, ne Sahabiler, ne Tâbiin, ne Tebe-i Tâbiin, ne de bunlardan sonra gelen âlimler yazmamışlardır.
    Sûrenin başına Besmele yazılmamasının ve okunmamasının sebep ve hikmetini birkaç maddede toplamak mümkündür.

    Birincisi: Tevbe Sûresi uzun bir fâsıladan sonra nâzil olmuştur. Nâzil olduğunda da mânâ ve muhteva itibariyle Enfal Sûresi ile yakın bir irtibatı ve alâkası görüldüğünden onun devamı gibi mütalâa edilmiştir.

    Şöyle ki: Enfal sûresinin son âyetleri müşriklerle Müslümanlar arasında cereyan eden cihad ve benzeri münasebetlerle biterken, bu sûrenin ilk âyeti de meâlen, “Müşriklerle aranızda antlaşma bulunanlara...” şeklinde başlamaktadır. Hatta öyle ki, Sahabiler arasında bu ikisini bir sûre zannedenler bile olmuştur. Fakat hem âyetlerinin çokluğu, hem sûrenin birçok isimle meşhur olması, hem de Peygamber Efendimizin (a.s.m.) açık olarak bunun başka bir sûrenin devamı olup olmadığı hususunda sessiz kalması, Tevbe Sûresinin ayrı bir sûre olduğunu beyana kâfi gelmiştir.

    Ayrıca tertip bakımından da Enfal’in son sayfası ile Tevbe’nin ilk sayfasına bakıldığında sûrelerin birbirlerinin devamı olduğu intibaını vermektedir.

    Bu sebeplerden dolayı sûrenin başına Besmele yazılmadığı gibi, okunmamaktadır da.

    İkinci bir sebep: Sûre müşriklere ve münafıklara karşı şiddetli tehditler ihtiva ettiği ve müşriklere karşı savaş ilânı ile başladığı için; rahmeti, emniyeti ve selâmeti ifade eden Besmele, sûrenin başında yer almamıştır.

    Nitekim, Abdullah bin Abbas, Hazret-i Ali’ye (r.a.) “Enfal ile Tevbe arasına Besmele niçin yazılmadı?” şeklindeki suale Hz. Ali şu hikmetli cevabı vermiştir:
    “Çünkü Bismillahirrahmanirrahim’de eman ve emniyet vardır. Halbuki bu sûre kılıç ve anlaşmayı bozan müşrikler hakkında nazil olmuştur.“

    Üçüncü bir sebep ise; bu sûre ile Müslümanların daha önce ortak savunma ve benzeri hususlarda müşriklerle akdetmiş oldukları antlaşma ve dostlukların tamamen kaldırıldığı beyan edilmektedir. Nitekim 5. âyette meâlen, “Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, esir alın, hapsedin ve onların bütün yollarını tutun...” buyurulmaktadır. Harpte de eman ve acıma bulunmadığından sûrenin başına Besmele konmamıştır.

    Hatta Rahman ve Rahim isimlerini zikretmeyerek sûreye “Bismillah berâetün minallah” diyerek başlamak bile uygun görülmemektedir.

    Bunun için sûrenin başında Besmele nâzil olmadığı ve yazılmadığı gibi, okunması da caiz görülmemiştir. Hattâ namazda zamm-ı sûre bu sûrenin başından itibaren okunarak başlansa dahi namazın bozulacağı bildirilmektedir. Ancak bu mahzur sûrenin başıyla alakalıdır. Sûrenin müstakil âyetleri diğer sûrelerin âyetleri ile aynı hükmü taşır, yani Besmele okunabilir. Meselâ sûrenin sonunda “Lekad câeküm” ile başlayan âyet okunurken Besmele terk edilmez.1

    1. Yes'elûneke Fi'd-Dîni vel-Hayat, 1:313-314: Hak Dini Kur'ân Dili,4:2442-44.

    Sorularla İslamiyet | TÖVBE SÛRESİ

    Konu Abdulbaki tarafından (03-03-2009 Saat 22:18 ) değiştirilmiştir.
    alptraum bunu beğendi.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.