Abdulbaki´isimli üyeden Alıntı ↑
Hakikaten Birinci Söz bir esma dersi ve hazinesi gibidir.Hatta Risale-i Nurlar bütünüyle böyledir.Zaten hakikat-ı hakaik Esma-i İlahiyedir.
Sahra ve çöl.Caresizliğin ve meşakketin temsili ve izdüşümüdür.Zorluk ve cetin hayat şartlarının en zirve noktada yaşanan mekandır.
Üstadımız verdiği misallerde hakikate geçecek misaleri seçerken en güzeli ile Külliyata dahil edilmiştir.Çok ince sırlar ve nüanslar vardır.Muhatap her okuduğunda o misallerden çok farklı manaları terennüm eder ve fehmeder.
Şu sahranın Malik-i Ebedisinin ismini almak.Esasında sahra dünyadan da ileri bir manayı yani Kâinatı da içine almalıdır.Madem biz ezel canibinden ve zerreler aleminden dünya çölüne çıkarıldık.O halde bizim sonsuz ihtiyaç ve adalarımza ancak sonsuz ilim,kudret ve irade sahibi Ebedi bir zat olmalıdır.Hükmü ve malikiyeti sınırlı olan,sonsuz ihtiyaçları karşılayamaz ve düşmanları def edemez.Onun için şu sahranın Ebedi Malikinin adı alınmalı ki bütün mülkün mutasarrıfı olması ile ihtiyaçlar karşılanabilsin.
Hâkim-i Ezelîsinin ismini almak.Yine ezel ve ebed ve hâle hükmü geçebilen bir Hâkimin ismini almak ne kadar isdimdat ve medet verici olur anlaşılır.Çünkü Allah'ın Hâkimiyeti belirli bir alan ve zamanla sınırlı değildir.Bütün zamanlara ve mekanlara hükmeden bir zatın ismini Bismillah ile almak elbette Hakimiyetinin ezeliyetine olan iman ve itikat ile olur.
Hâkimiyet ezeliyeti,Malikiyet ise ebediyeti gerektiriyor.Bu derste böyle bir mana daha inkişaf ediyor.
İnsan dünya çölünde çaresiz,aciz ve fakir.Hem de acizliği ve fakirliği nihayetsiz.
Hacatı ve adası da nihayetsiz.
Öyleyse bu kadar nihayetsiz çaresizlik,acziyet ve fakriyat içinde sınırsız ihtiyaçlarını karşılayacak ve nihayetsiz düşmanlarını def edecek birinin adını alması ve O'na dayanması zaruridir.Yoksa perişan olacak,çaresizliği onu divane edecektir.
İşte bu halde olan kişinin ihtiyaçlarını karşılayacak olan onun ebedi arzularına cevap verecek ancak ve ancak sonsuz mülklerin sahibi olan Malik-i ebedi olabilir.İşte O Malik-i Ebedinin adını alan ve ondan istimdan eden seyyah dertlerinin dermanına ve ihtiyaçlarının karşılanmasına,kalbinin ebed arzusuna cevap vereni bulmanın iştiyakına kavuşmuş olur.
Hem o seyyah öyle birinin ismini almalı ve öyle birine dayanmalı ki onun bütün ihtiyaçlarını bilmeli,bilmek yetmez görmeli,görmek de yetmez karşılamalıdır.Bu da ancak kalb perdesinin arkasındaki arzuları dahi bilen,gören ve o ihtiyacı karşılayan Hâkim-i Ezeli olabilir.O zat ezeli Hâkimiyeti ile bütün kainatı görür,bilir ve her şeye gücü ve kudreti yeter vasfı ile o ismi alanın da ihtiyaçlarını görür,bilir ve karşılar.
İşte bu sırlardandır ki Birinci sözde düşmanı, hâcâtı nihayetsiz olan çölde seyahat eden seyyah olan bizler"şu sahrânın Mâlik-i Ebedîsi ve Hâkim-i Ezelîsinin ismini almak mecburiyetindeyiz.".