Geçenlerde çıkıp etraflıca gezip dolaştım istanbul'u.
Fatih'in 1453'te yüzbinlerce mü'min kardeşiyle kan ve can vererek fethettiği istanbul'dan söz ediyorumAklımda tek birşey vardı yürürken,sessizce bakmak çevreye ve düşünmek bir taraftan istikameti belli olmayan adımlarımla bu mukaddes şehrin caddelerinde.
Neredeyse her tarafta amaçsız ve gereksiz bir insan kalabalığı vardıMetroda kulaklarına kulaklık takıp gürültülü müzik dinleyen insanlar vardı.Hızlı adımlarla yanyana yürüyen,üzerlerine rengarenk ve bir hayli fena kıyafetler giymiş,sözüm ona moda müptelası olmuş kahkaha atarak önümden geçen genç kızlar vardıOkul önlerine çöreklenip beyhude vakit geçiren ve gözleriyle çevreyi süzen eli tesbihli konsantre kadir inanır'lar vardıSaçlarını jöle diye tabir edilen bir jel ile tıpkı bir kirpi gibi dikerek absürd modeller veren,converse ayakkabı ve dar paça kot pantolon giyen,özenti hastası olmuş ve belkide bütün kazançlarının gün boyunca bir kaç kişinin dikkatini çekmek olduğu gerçeğini mantıklı kabul eden fidan gibi genç delikanlılar vardı.
Başka bir caddeye yöneldi adımlarım sonra.Ama tablo pekte değişik değildi ne yazıkki !
Yine caddenin işlek köşelerinden birinde meslek edinmek yerine akşama kadar pineklemeyi seçen bir grup aslan parçası vardı.Apartman merdivenlerinde,çıkmaz sokaklarda,kuytu köşelerde sheakspeare'cilik oynayan ve çift olmabilme yolunda ilerleyen liseli gençler vardı.
Biraz ileride dört bir yanı inleten,kulakları çınlatan bir ezan sesi ve hemen önünde tamda gözlerimin paraleninde küçük bir cami önünde ikindi namazı için hazır ve nazır bulunan bir kaç ak sakallı ve bastonlu amca vardıVe hemen önlerinden birbirlerine recep ivedikten kesitler anlatıp kahkahalarla geçen insanlar vardı.
Ne garip bir enstantene idi bu böyle !
Aynı karede farklı amaçlarla nefes alıp aynı dinin mensubu ve aynı peygamberin (SAV) ümmeti olmak.
Yetip artmıştı aslında gördüklerim,neden bilmiyorum biraz daha yürümek istedim.
Ben tam bunu düşünürken önümden geçen orta yaşlı bir adam elindeki telefonun ucundaki kişiye şunları söylüyordu ;
"Tamam oğlum sen bekle ben iddaa oynayıp gelicem " Muhtemelen babaydı bu zat ve çocuğuydu telefonun diğer ucundaki sorgulayan kişiDüşünürken bir taraftan ve yürürken durmaksızın,büyük bir alışveriş merkezi önünde durdumÖnce girmek istemedim ama daha sonra gözlerimin görmesi gereken şeyler olabileceği fikriyle daldım içeriye saçlarını at kuyruğu gibi yapmış güvenlik görevlisi bir bayanın ve XRaY denilen arama tarama cihazının önünden geçerekTıklım tıklım doluydu içerisi,Tıpkı bir vatoz (çöp balığı) gibi adeta mağaza vitrinlere yapışmış insanlar vardı.Küçük kızına kozmetik dükkanı önünde makyaj malzemelerinin ne işe yaradığını anlatan bir anne vardı.Avuçlarındaki paraların nereye gittiğinden bi haber tıkına tıkına yemek yiyen Mc Donalds müdavimi fast foodçugiller vardı.Ne kadar masumane ve sadece gözlemlemek amacıyla baksamda aslında Cami önündeki beli bükülmüş ihtiyarlar hariç hiç bir şey görmedim ben gün boyuncaYinede kafi gelmişti,zira günaha girmek istemedim daha fazla.
Üstelik bir kaç saatlik gezintiydi bu,kimbilir daha neler vardı bakıpta şahit olmadığım başka günlerin başka saatlerinde
Yazık ki modern olmak için çırpınan ve çırpındıkça batan şu istanbul'un sakinlerinden biriyim bende Yazık ki modernlik adı altında aslında rezil rüsvalığın eşiğinde yaşamayı özümsemiş bir toplumun fertlerindenim bende
Şunu bir kez daha anladım sanırım ;
"Ben gördüklerimin değil sonsuza dek ve tüm kalbimle kayıtsız şartsız göremediklerimin aşkıyla yanıp tutuşmak istiyorum"
"Varlığımın yegane ve tartışılmaz sebebi olan,merhameti sınırsız,yüceler yücesi Rabbimin,Yaradanımın,ellerimi semaya açtığımın,ruhumun ve bedenimin tek sahibinin,Hz.Mevla'nın aşkıyla (c.c) yanıp tutuşmak istiyorum "
"Yolumu aydınlatan,kalbime beyaz bir güvercin gibi kanat çırptıran,gözlerimi yaşlara boğduran,Gül kokulu,inci dişli,gülüşü güzel,bakışı güzel,kendisi güzel,insanların en mübarek ve en emin olanının,Hz. Muhammed Mustafa'nın (SAV) ,Rasulullah'ın aşkıyla yanıp tutuşmak istiyorum"
"Göremediklerimi sevmek istiyorum alabildiğine derin,öylesine içten ve öylesine yoğun"
Hira dağının ardında günlerce sevdiğini bekleyen,bıkmadan usanmadan her gün çöllerde saatlerce yürüyen ve O'na bir fenalık gelmesinden ölürcesine korkan sadakat timsali Hz.Hatice annemi sevmek istiyorum
İslamiyet uğruna bütün servetini yoksullara bağışlayan ve efendisini korumak adına ayaklarıyla yılan deliklerini kapatıp hiç düşünmeden canını ortaya atan Ebubekir Sıddık'ı (R.a) sevmek istiyorum
11 kg ağırlığı olan kılıcı Zülfikar ile günlerce,gecelerce var gücüyle meydanlarda Allah (c.c) nidalarıyla çapışan,sadakati tartışmaya kapalı velilerin babası Hz.Ali'yi (R.a) sevmek istiyorum
Adaleti yedi cihana nam salmış,Hak uğruna gözlerini uykulardan mahrum bırakmış,"Dicle kenarında otlayan bir kuzuyu kurt kapsa benden sorulur" diyen Hz.Ömer'i (R.a) sevmek istiyorum
Yürüşü ölümü korkutan Hz.Hamza'yı(R.a), Kollarında cennet ve cehennemi taşıyan Bin yılın evliyası Abdülkadir-i Geylani hazretlerini,Her koşulda yüreğinin kapılarını açık tutan "Ne olursan ol yinede gel" diyen Hz.Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi,Tam 40 sene boyunca yatsı namazının abdesti ile sabah namazını eda eden İmam-ı Azam Ebu hanife hazretlerini sevmek istiyorum ben
Sonsuz bağlılık ve fedakarlıkla "Anam babam sana feda olsun Ya Rasullah" (Sav), "Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a andolsun ki sen bize denizi gösterip dalsan, biz de seninle birlikte dalarız"diye haykıran ve her biri paha biçilemez kıymette olan Sahabe-i kiram'ı sevmek istiyorum
Rasulullah'ın (Sav) Hz.Musa ve Hz. İsa'ya ;
"İkinizin ilmini toplasanız yinede O'nun ilmi kadar etmez" dediği İmam Gazali hazretlerini,Baştan başa ilimle donanmış deryalar deryası Bedüizzaman Said Nursi hazretlerini sevmek istiyorum ben.
Baktıklarımı göremiyorum istanbul'da Aslında hiç bir şey görmüyorum baktığımda
Keşke aynalarda olmasaydı şu hayatta
Zira ve Hülasa ;
"Göremediklerimi seviyorum ben"
Mevlam (c.c)
"Biz aciz kullarını müslüman bir anneden doğmakla mükafatlandırdığı bilincini ve ne denli şanslı olduğumuz fikrini aklımızdan alıkoymasın" İNŞALLAH
Fatih'in 1453'te yüzbinlerce mü'min kardeşiyle kan ve can vererek fethettiği istanbul'dan söz ediyorumAklımda tek birşey vardı yürürken,sessizce bakmak çevreye ve düşünmek bir taraftan istikameti belli olmayan adımlarımla bu mukaddes şehrin caddelerinde.
Neredeyse her tarafta amaçsız ve gereksiz bir insan kalabalığı vardıMetroda kulaklarına kulaklık takıp gürültülü müzik dinleyen insanlar vardı.Hızlı adımlarla yanyana yürüyen,üzerlerine rengarenk ve bir hayli fena kıyafetler giymiş,sözüm ona moda müptelası olmuş kahkaha atarak önümden geçen genç kızlar vardıOkul önlerine çöreklenip beyhude vakit geçiren ve gözleriyle çevreyi süzen eli tesbihli konsantre kadir inanır'lar vardıSaçlarını jöle diye tabir edilen bir jel ile tıpkı bir kirpi gibi dikerek absürd modeller veren,converse ayakkabı ve dar paça kot pantolon giyen,özenti hastası olmuş ve belkide bütün kazançlarının gün boyunca bir kaç kişinin dikkatini çekmek olduğu gerçeğini mantıklı kabul eden fidan gibi genç delikanlılar vardı.
Başka bir caddeye yöneldi adımlarım sonra.Ama tablo pekte değişik değildi ne yazıkki !
Yine caddenin işlek köşelerinden birinde meslek edinmek yerine akşama kadar pineklemeyi seçen bir grup aslan parçası vardı.Apartman merdivenlerinde,çıkmaz sokaklarda,kuytu köşelerde sheakspeare'cilik oynayan ve çift olmabilme yolunda ilerleyen liseli gençler vardı.
Biraz ileride dört bir yanı inleten,kulakları çınlatan bir ezan sesi ve hemen önünde tamda gözlerimin paraleninde küçük bir cami önünde ikindi namazı için hazır ve nazır bulunan bir kaç ak sakallı ve bastonlu amca vardıVe hemen önlerinden birbirlerine recep ivedikten kesitler anlatıp kahkahalarla geçen insanlar vardı.
Ne garip bir enstantene idi bu böyle !
Aynı karede farklı amaçlarla nefes alıp aynı dinin mensubu ve aynı peygamberin (SAV) ümmeti olmak.
Yetip artmıştı aslında gördüklerim,neden bilmiyorum biraz daha yürümek istedim.
Ben tam bunu düşünürken önümden geçen orta yaşlı bir adam elindeki telefonun ucundaki kişiye şunları söylüyordu ;
"Tamam oğlum sen bekle ben iddaa oynayıp gelicem " Muhtemelen babaydı bu zat ve çocuğuydu telefonun diğer ucundaki sorgulayan kişiDüşünürken bir taraftan ve yürürken durmaksızın,büyük bir alışveriş merkezi önünde durdumÖnce girmek istemedim ama daha sonra gözlerimin görmesi gereken şeyler olabileceği fikriyle daldım içeriye saçlarını at kuyruğu gibi yapmış güvenlik görevlisi bir bayanın ve XRaY denilen arama tarama cihazının önünden geçerekTıklım tıklım doluydu içerisi,Tıpkı bir vatoz (çöp balığı) gibi adeta mağaza vitrinlere yapışmış insanlar vardı.Küçük kızına kozmetik dükkanı önünde makyaj malzemelerinin ne işe yaradığını anlatan bir anne vardı.Avuçlarındaki paraların nereye gittiğinden bi haber tıkına tıkına yemek yiyen Mc Donalds müdavimi fast foodçugiller vardı.Ne kadar masumane ve sadece gözlemlemek amacıyla baksamda aslında Cami önündeki beli bükülmüş ihtiyarlar hariç hiç bir şey görmedim ben gün boyuncaYinede kafi gelmişti,zira günaha girmek istemedim daha fazla.
Üstelik bir kaç saatlik gezintiydi bu,kimbilir daha neler vardı bakıpta şahit olmadığım başka günlerin başka saatlerinde
Yazık ki modern olmak için çırpınan ve çırpındıkça batan şu istanbul'un sakinlerinden biriyim bende Yazık ki modernlik adı altında aslında rezil rüsvalığın eşiğinde yaşamayı özümsemiş bir toplumun fertlerindenim bende
Şunu bir kez daha anladım sanırım ;
"Ben gördüklerimin değil sonsuza dek ve tüm kalbimle kayıtsız şartsız göremediklerimin aşkıyla yanıp tutuşmak istiyorum"
"Varlığımın yegane ve tartışılmaz sebebi olan,merhameti sınırsız,yüceler yücesi Rabbimin,Yaradanımın,ellerimi semaya açtığımın,ruhumun ve bedenimin tek sahibinin,Hz.Mevla'nın aşkıyla (c.c) yanıp tutuşmak istiyorum "
"Yolumu aydınlatan,kalbime beyaz bir güvercin gibi kanat çırptıran,gözlerimi yaşlara boğduran,Gül kokulu,inci dişli,gülüşü güzel,bakışı güzel,kendisi güzel,insanların en mübarek ve en emin olanının,Hz. Muhammed Mustafa'nın (SAV) ,Rasulullah'ın aşkıyla yanıp tutuşmak istiyorum"
"Göremediklerimi sevmek istiyorum alabildiğine derin,öylesine içten ve öylesine yoğun"
Hira dağının ardında günlerce sevdiğini bekleyen,bıkmadan usanmadan her gün çöllerde saatlerce yürüyen ve O'na bir fenalık gelmesinden ölürcesine korkan sadakat timsali Hz.Hatice annemi sevmek istiyorum
İslamiyet uğruna bütün servetini yoksullara bağışlayan ve efendisini korumak adına ayaklarıyla yılan deliklerini kapatıp hiç düşünmeden canını ortaya atan Ebubekir Sıddık'ı (R.a) sevmek istiyorum
11 kg ağırlığı olan kılıcı Zülfikar ile günlerce,gecelerce var gücüyle meydanlarda Allah (c.c) nidalarıyla çapışan,sadakati tartışmaya kapalı velilerin babası Hz.Ali'yi (R.a) sevmek istiyorum
Adaleti yedi cihana nam salmış,Hak uğruna gözlerini uykulardan mahrum bırakmış,"Dicle kenarında otlayan bir kuzuyu kurt kapsa benden sorulur" diyen Hz.Ömer'i (R.a) sevmek istiyorum
Yürüşü ölümü korkutan Hz.Hamza'yı(R.a), Kollarında cennet ve cehennemi taşıyan Bin yılın evliyası Abdülkadir-i Geylani hazretlerini,Her koşulda yüreğinin kapılarını açık tutan "Ne olursan ol yinede gel" diyen Hz.Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi,Tam 40 sene boyunca yatsı namazının abdesti ile sabah namazını eda eden İmam-ı Azam Ebu hanife hazretlerini sevmek istiyorum ben
Sonsuz bağlılık ve fedakarlıkla "Anam babam sana feda olsun Ya Rasullah" (Sav), "Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a andolsun ki sen bize denizi gösterip dalsan, biz de seninle birlikte dalarız"diye haykıran ve her biri paha biçilemez kıymette olan Sahabe-i kiram'ı sevmek istiyorum
Rasulullah'ın (Sav) Hz.Musa ve Hz. İsa'ya ;
"İkinizin ilmini toplasanız yinede O'nun ilmi kadar etmez" dediği İmam Gazali hazretlerini,Baştan başa ilimle donanmış deryalar deryası Bedüizzaman Said Nursi hazretlerini sevmek istiyorum ben.
Baktıklarımı göremiyorum istanbul'da Aslında hiç bir şey görmüyorum baktığımda
Keşke aynalarda olmasaydı şu hayatta
Zira ve Hülasa ;
"Göremediklerimi seviyorum ben"
Mevlam (c.c)
"Biz aciz kullarını müslüman bir anneden doğmakla mükafatlandırdığı bilincini ve ne denli şanslı olduğumuz fikrini aklımızdan alıkoymasın" İNŞALLAH