Çima zarok pîrtir téne dunyayé herroj li vir.
(Niçin her gün daha yaşlı doğuyor çocuklar)
Hangi dinden,milletten,renkten olursa olsun çocuklar hep masumdurlar...çocuklardan daha küçük;büyüklerin onlara zaruri kıldığı dünyada yaşamak zorundalar...yürekleri şefkat isterken bilmedikleri bu dünyada,gözlerindeki tebessüme ayna misali tebessüm isterler,fakat parçalanmış insan bedenleri ve kanla boyanmış gözleri yüreklerini burkar...
Belki kendi çocukluğumdan biliyorum;Güneydoğu'nun karanlık şehirlerinde,gündüzleri güneş,geceleri yıldızlar teselli ediyordu bizi,silah sesleri karanlığa terk ediyordu evimizi,inadına yıldızları saymak isterken gece... isli mermileri sayıyorduk ancak... Doğulu olduğum için bunu hakketmiş olamazdım... Ya Filitsinli bir çocuk olmak... hak etmişlik bunun neresinde...
Evet,işte bu yüzden Gazze'de çocuk olmak neden zor anlıyorum.Gözlerim ağlamaktan yorulmuşken,yüreğim Gazzeli bir çocuğun gözyaşlarına karışıyordu...O masum çocuklara hiç yere hesap ödetiliyordu,böyle bir ölüm tasarladıklarını düşünmüyorsunuzdur değil mi? Kan gölüne çevrilmiş sokaklarda oynamak yerine,kan revan içinde gözyaşlarıyla süzüyorlar etrafı...ve ancak göz yaşları dökülüyor yerlere... Haksız yere gözyaşlarından oluyorlar ve sonra da bedenlerinden;ölüm karşılıyor onları karanlıklar içinde...
Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir düsturu;onlarca masum çocuk ölürken kaç insanlığı öldürüyor acaba?
Kaybedildik...
Basılmış fikirlerimizi ve duygularımızı dışarıya çıkarmak adına empoze edilmiş soyut nesnelerin,basılmış halde bile bişey bırakmadıklarını,fikirlerimizin ve duygularımızın vicdanımızla birlikte,aslında çocuksu benliğimiz gibi yok edilmiş olduklarını gözlerimiz kapalı seyrettik.O masum halkın ve mahzun çocukların kaybedilmişliğinden çıkıp haykırışlarını duyup;eşlik ettiğimiz zaman hakikat zuhur eder.Ve o zaman ''biz'' gerçek ''biz'' olmuş oluruz...
Elbette mazlumiyetle ölmek,zalimiyetle yaşamaktan daha iyidir.Mazlumiyetle ölüme sürüklenen masum yüreklerin;zalimiyetleri biz olmayalım.Isdırabın olduğu her yer mukaddestir.bizlerde o mukaddesiyete mazhar olalım.zulmün ve haksızlığın olduğu yerde ortaya çıkar bu.Nitekim haksızlığa başkaldırmayanlar onlardan gelecek her kötülüğe ve ıstıraba katlanmak zorundalar...
Masumane bir çocuk edasıyla zulme karşı bombalar ve ölümler arasında haksızlıktan uzak,hakikatı arayan bir sır gibi,ışıktan uzak,renkleri arayan simsiyah bir yalnızlık gibi;
Gölgelerde kaldık,Kaybedildik...
Ve işte bu yüzden bu kaybedilmişliğimizin masum yüzüyle sadece kınamak yetmez.Yapmadığımız bir şey daha var elbet.Haydi! Bırakalım yüzümüzün arkasına saklanmayı;çıkalım oradan...
Bir sır daha var çözdüklerinden başka
Bir ışık daha var bu ışıklardan başka
Hiç bir yaptığınla yetinme geç öteye
Bir şey daha var bütün yaptıklarımızdan başka
Ömer Hayyam
Haksızlığa karşı sükût etme!!!
Ey yaşamak adına ölümü isteyen tarih! Dinle artık;bu kayıp kimsesiz değil,sahibi var bu çığlığın;sessiz bir çocuk çığlığı... haksızlığın ve zulmün hesap ödettiği o çocukların gürültüsüne sessiz kalma.
O masum yüzlü gözü yaşlı filistinli çocuk siması bize mazlumiyetin hakikatını o kadar parlak surette gösteriyor ki;körler bile görebilir...
''Haksızlığa karşı sükût etmek,Hakka karşı haksızlıktır''
Said Nursi
(Deneme)