Yusuf'un Gömleğinde üç Kan Lekesi

I-

Gece gibi iniyor gözlerime yalnızlık. Yağmur seslerinin buğusuna emanet edilmiş çocukluk şarkıları kadar uzak ve mağrurum. Önce şehre ağlıyorum sonra sana. Yusuf'un gömleği kadar hanif, Züleyha'nın gözleri kadar naif bir kent kuruyorum sana. Ey kan kızılı gözlerinde aşk manzumeleri nesreden sevgili. Tıpkı Yusuf'un hikayesindeki gibi; senin güzelliğini gören her şehir, letâfetinden sarhoş olup kendi bıçaklarıyla kendi parmaklarını doğrasın istiyorum.

Ki bir şehir gözlerinin güneşini içip güne başlıyorsa ve hala kendini yakmıyorsa, o şehirden intikam almanın vakti gelmiştir. Gözlerin ki; yaralı ceylanların susuzluğunu giderdiği sonsuzluk ırmağı. Bedevilerin çölsü yalnızlıklarına bir avuç serap. Gözlerin cennet diyarına ulaştıran köprüdeki zebercet taşlarının üstündeki parıltı. Herşeye olsa bile gözlerine ihanet etmemeli şehir. Gözlerin açılınca kıyamet kapanınca cennet. Cennete giden herkesin gömüldüğü bir güzellik kabri gözlerin.

Ey alnının halesinde mekki yalnızlıkları saklayan hüzün mevsimi. Ey ismini gül yaprağının suya dokunuşundan alan mesrûr sevgili.

Bir karanfil ölüyor avuçlarımda belli belirsiz. Şehirsiz çocukluğumun sığırtmaç eteklerine yuvarladığım senli günlerimle gidiyorum şehrinden. Bir şadırvanın ucuna bağladığım yüreğime kimsesiz çocuklar su serpiyor.

Önce şehre ağlıyorum sonra sana.
Ve Yusuf'ça bir vakarla.
Seni kalbimin zindanından âzâd ediyorum.


-II-

Sana kullanılmamış kelimelerle yepyeni bir cümle getireyim istedim Züleyha. Düşlerin, gerçeğin prizmasına yansıyan izdüşümüyle, "aşk" çizmeliydi kalbinin tualine ellerim. Ama ellerimi açık artırmaya sunulmuş bir gökyüzüne değdireli beri ziyankar bir yağmurun hamiliyim.

Sükutumun baş harfini sana bağışladıysam, naralarımın andacı sen olasın diyedir bu.

Adım Yusuf
Andım Yusuf
Acım Yusuf
Harcım Yusuf

Geceye adını mıhlarken sensizlikten lâl kesilmiş gözlerim. Denizlerin yakamoz değmemiş kıvrımlarına kalbimdeki kandan kalem ile şunu yazacağım.

Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmeyeceğim.



-III-


Ellerinin geceyi ürküten siyahlığı olmasaydı belki inanırdım zindanda olmadığıma. O zaman aşka meyyal yanlarımı savaşa sürmezdim. Ne bahşettiyse sana Rahman,
efdal gözlerine musaddık olan rüyalarında, hepsini hayra yorardım. Ama aşk, gömleğimin yakasına bulaşan kir oldu sadece. Bu yüzden Züleyha, aşksızlığa muttasıl eyledim kulbe-i ahzan'ımı.

Mintanım hüzünle örülüdür gelme peşimden. Ben kendi kardeşlerince ihanete uğrayan bir yürek taşıyorum içimin dehlizlerinde. Kan revan uykularıma rüyalarını maksud kılma Züleyha. Yakub'un gözleri kadardır kalbimin körlüğü. Bünyamin kadar acemisiyim aşkın ve andın.

Bana rüzgarlardan bahset Züleyha. Saçlarının çölsü yalımlarında alevlenen ateşten rüzgarlardan. Ki silinsin gömleğimdeki kirli gölgen.

Çünkü Züleyha.

Aşk, günahın karaladığını tövbeyle aklamaktır!


İbrahim Saki