Yürek kavislerimden akıp giden vuslatın can suyu! ...
Bir çığlığa sarılır gibi,tutundum eteğinden,bir kuyuya atar gibi kendimi
attım en derin dehlizlere,şimdi salacağım kısrağı dağ uçlarına,Musa’nın
asasını alıp açıyorum dağların yolunu,Fizan’a çıksa bile yollar,yol-ların
çoğul ekinden atıyorum kendimi,çöl örtüyor ayak uçlarımı …
Hadra yağmurlarında bir diken gibi baş tutacağım, omuzlarından aşağıya batan
kıymık gibi şimdi özlemin. Bu vadinin yorganı kısa geliyor,baş açık
yatılmıyor iki dağın arasına,neyleyim...
İrileşip,küçülen gözlerimi saklayacak çınar altları da yok buralarda
biraz daha içinden geçmeliyim tünellerin, karları erir yüreğimin
belki o ıslanmadan ısınır…
belki ben...
Cümle kapısında kalıyor bütün cevapsız sorular,kuru bir dal gibi atıyorum
kozasına eylül'ün.Bilseydim böylesi gelecek,ve içime dert olacak,kapının
eşiğine dökerdim tüm erimiş ruhumu,sonra eşiğinde kalıp olurdu sevdam,basıp
basıp geçesin diye...
Sözlerin mevsimi hüznün dallarına tutunmuş bir rüzgar gibi...çeşm ile
topluyorum yaprakları,katmerli güllerin boynu bükük,bahçede lâl olmuş
bülbül,göçlerin kanatları intizam ile dizilmiş,göğümdeki bulanıklık değil…
Yağmurun tozu toprağı yıkayıp arıttığı gibi,açıyorum kalbimi ve
yıkıyorum..İnşirah.Ardında zırhımı kuşanıyorum,’’Seni bilecek işaretler
gönder ey Burhan,ifade ve beyan berraklığı ver dilimize,Eman ver bize ey
Eman sahibi’’diyerek…
Uzakta ki sırrın sesinden geçiyor,bir ok gibi sığınıyorum,bürünene,yanıyor
içim,İbrahim’in gülşenlere düşüşü gibi…
Filiznur Atalan