O, milletimizin ‘dindar’ ve ‘demokrat’ Cumhurbaşkanıydı.
O, çocuklarımızın tonton amcasıydı. Çatık kaşlar yerine tebessümün hâkim olduğu bir karizması
vardı. O, halktan biri, babamız, amcamız, dayımız, ağabeyimiz, kardeşimiz gibiydi.
O’nu sık sık rüyamda görüyorum. Başbakanlığın bir odasında, gömlek kollarımızı kıvırmış, masanın üzerindeki evrakı incelerken, yarıda kalan projelerimizi tamamlarken, kararnameler hazırlarken görüyorum...
***
Osmanlı’nın tasfiyesinden sonra, Millî Mücadele’yi gerçekleştiren ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran
Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milleti için artık bayrak gibi, İstiklâl Marşı gibi sembol olmuş bir millî kahramandır. O’nu hariç tutarsak, Türkiye’de 70 yılda en fazla sevilen Cumhurbaşkanı Turgut Özal’dır.
Celâl Bayar’ın komitacılığını ve yarı militer özelliğini, Demirel’in 28 Şubat ’ta tezkere bırakıp militarist darbeci hüviyetine bürünmesini ve Sezer’in ise antidemokratik dayatmalarını düşünürsek, Özal Türkiye’nin yegâne sivil, dindar ve demokrat Cumhurbaşkanı olmuştur.
Hâlen birbuçuk yıldır Cumhurbaşkanlığı yapan Abdullah Gül’ün de Özal’ın yolunda olduğunu
görüyoruz ve çok memnun oluyoruz.
***
Merhum Özal, parlamenter sistem icabı gerçek liderlik yapan başbakanlar içinde de, halka en yakın ve halk tarafından en çok sevilen İkinci Başbakan olmuştur.
En çok sevilen İlk Başbakan’ın rahmetli Adnan Menderes olduğunu herhalde kabul edersiniz. Menderes’in siyasî mirasına kurularak bir zamanlar halk tarafından sevilen Demirel’in 28 Şubat sonrasında düşen maskesi, onu bu sevgi zincirinin dışına atmıştır.
Rahmetli Özal, bir Adnan Menderes hayranıydı. Menderes’e devletin iade-i itibarda bulunması da O’nun projesiydi. Bu konuda Özal ile Aydın Menderes’i bir araya getirerek çorbaya tuz atanlardan olmuştum.
Günümüzde Menderes-Özal çizgisini başbakan olarak Recep Tayip Erdoğan devam ettiriyor. O da,
Menderes ve Özal gibi halk tarafından çok seviliyor.
***
Vefatının 16. yıldönümünde Malatya’daki anma toplantısında konuşma yaptığım için İstanbul’daki Sultanahmet Mevlidi ’ne katılamadım. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen, O’na duâda bulunmak için yüzbinlerin Sultanahmet Camii’nde ve meydanında toplanması, acaba birilerine bir şeyler anlatmıyor mu?...
Siyasî tarih okuyanlar, artık kendileri için hiçbir anlam taşımayan birçok isimler görürler. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, generaller, profesörler bazen tarih sayfalarında kuru isimler olarak sıralanırlar. Bunlar, devletin resmî hafızasına geçmiş ve unutulmuşlardır. Bazıları da, resmî tarihte haklarında ne yazılırsa yazılsın, asla unutulmazlar. Zira onlar, ‘milletin hafızası’nda yer etmişlerdir. İşte Menderes gibi Özal da, milletin değerlerini taşıyan ve milletin hafızasında yer etmiş unutulmayanlardı.
***
Merhum Özal, kısa ömürlü bir devlet adamımız, daha doğrusu ‘millet adamımız’ olmuştur. Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı toplam olarak ancak 9,5 sene sürmüştür (12.12.1983-17.4.1993).
Lâkin O, bu bir hayli kısa süren siyasî hayatına yüzyılları sığdırmış; Türkiye’yi çağdaş ve modern bir ülke hâline dönüştürmüş ve çok sevdiği tâbiriyle gerçekten Türkiye’ye ‘çağ atlatmış’tır .
O’nun döneminde Türkiye kabuğunu çatlatmış ve ithal ikamesi ayakbağından kurtularak dışa açılmıştır. Ekonomi saçma sapan yasaklardan arındırılmış ve piyasa ekonomisi ilk olarak O’nun döneminde uygulanmaya başlamıştır.
O’nun döneminde, siyasî, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda köklü reformlar gerçekleştirilmiştir.
Bilgi toplumunu, Türkiye’de ilk O idrak etmiş; ülkemizin teknolojisini geliştirmek üzere
dev adımlar atmıştır.
Dış politikada, Türkiye’nin vizyonunu değiştirmiş ve Türkiye ilk olarak O’nun döneminde büyüklüğünün farkına varmıştır.
En önemlisi de, O, milletin/halkın değerlerini benimsemiş; onlar gibi inanmış ve inancını da yaşamaya çalışmıştır.
***
O’nu unutmadık, unutamadık; bilâkis her geçen yılda O’nu daha iyi anlıyor ve daha çok seviyoruz.
Rahat uyu tonton Cumhurbaşkanımız.
Mekânın Cennet olsun. Allah rahmet eylesin.