2009 senesine adeta damga vurmak ister gibi başlatılan bu kıyıma ‘dur’ diyebilecek maddi güçler mevcut. Fakat Ortadoğu’da oynanan oyun bizim haber ağlarımızdan öğrenebildiğimizin ötesinde bir şey. Dünya çapında oynanan bir satrancın hamlesi olduğundan olacakları kestirmek oldukça güç.
Doğrusu bir Ortadoğu uzmanı değilim. Fakat geçen hafta iki gün boyunca seyrettiğim Arap televizyon kanalları sinirlerimi alt üst etmeye yetti. Gerek Arap gerekse Müslüman kamu oyunda sık sık karıştırılan ve birbirine eş tutulan bazı kavramlara açıklık getirmek gerektiğini düşünüyorum.
Birinci yanlış kanaat: İsrail devleti Yahudiler tarafından kurulmuştur. Hayır efendim kesinlikle öyle değildir. Yahudilerin kendilerine has bir devleti olması düşüncesi 19. ve 20. yüzyılların başında atıldı. Fikir öncülüğünü Avusturyalı Macar Yahudisi Theodor Herzl’in yürüttüğü bu çalışma İngilizler’in Arap coğrafyasından çekilirken üzerinde durdukları ve bölgede kendileri adına var olacak bir haris güç arayışlarına yağ sürüyordu. Nitekim İsrail aynen diğer Arap devletleri gibi İngiliz mandası çekildikten sonra kuruldu. Kısacası Ürdün’ü, Suriye’yi, Irak’ı kim kurdu ise İsrail’i de o kurdu. İngiliz mandasına destek veren Arapların da İsrail’in kurulmasında emekleri geçti.
İkinci yanlış kanaat: Yahudiler ve İsrail aynı şeydir. Hayır efendim, kesinlikle öyle değildir. Nasıl ki ‘Müslüman’ ve ‘İran’ birbirinden çok farklı kavramlardır, aynen öyle ‘Yahudi’ ve ‘İsrail’ birbirinden farklı kavramlardır. Gerek İsrail devletinde, gerekse dünya genelinde Yahudiler birbirinden çok farklı düşünen ve birbirinden çok farklı menfaatleri olan gruplardan oluşmaktadırlar. İsrail’e karşı pek çok Yahudi grubunun olduğunu ifade etmek gerekir. Devletine karşı olmayanların da İsrail’in siyasetine katılmayan ve rahatsız olan zümreler vardır. Liberal, Ortodoks, Eşkanazi, Sefardik gibi siyasi Yahudi toplulukları arasında gerek tarih gerekse siyasi- dini telakkiler açısından ciddi farklar vardır.
Üçüncü yanlış kanaat: İsrail sorunu bir Arap- Yahudi yahut yalnızca bir Ortadoğu sorunudur. Hayır efendim kesinlikle değildir. Bu bir ahir zaman sorunudur. Ahir zamana ait böyle önemli bir sorun küresel oyuncuların elindeki bir toptur. Dolayısıyla emin olun İsrail bir şirketin kendini fesh etmesi gibi kendini resmen fesh etse bile bu sorun çözülmeyebilir. Bu sorunun çözümü Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin varlığına ilişkin ortak bir tehdit unsuru ortaya çıktığında kendiliğinden çözülebilir. Farz-ı muhal: Çin Basra’ya yanaştırdığı donanmasından beş milyonluk bir askerle Kudüs’e girerse ne İsrail ne de Ortadoğu sorunu diye bir şey kalmaz. Hepsi çözülür. Çin geçen iki yıl içinde üç binden fazla Uygur’u terör bahanesiyle işkence kamplarına aldı. Amerika dahil hesabını sorabilen çıkmadı.
İşin şakası bir tarafa İsrail devleti Müslüman unsurlara, Müslümanların tarihte Yahudi unsurlara davrandığı gibi muamele etse hiç kimsenin problemi olmazdı. Kısacası İsrail’i insanca yani müslümanca davranmaya çağırıyoruz. Böyle zülme devam ederse kısa gelecekte değil fakat uzun gelecekte kendine uzun bir mezar kazmış olur.
Arhan kardas