Asil bir sükûnetin dizi dibinde nefeslenmektir “İnşallah”...


Varlığın sarp yokuşlarında nefesi kesilir insanın.
Dudağına değince “İnşallah!” sözü; varlığı yoktan varedenin, yokluğu hiç sebepsiz varlığa doğru genişletenin iradesinden nefeslenir.
Zamanın dar köşelerinde sesi eksilir insanın.
Sesini bürüyünce “İnşallah!” kelamı, zamanı genişletenin, ömrü ebede bitiştirenin dilemesinden beslenir.
Gündelik telaşların hızla inip kalkan göğsünde aklı daralır, kalbi yorulur insanın.
Kalbini atınca “İnşallah!”ın asude iklimine, aklı aklanır, kalbi durulur.
Dünyevî önceliklerin hazla gidip gelen sarkacında ruhu hoyratça savrulur insanın.
Yüzüne gülünce “İnşallah!”ın muştusu, ruhu sılaya taşınır, hüzünleri yağmurda ıslanır.



Asil bir sükûnetin dizi dibinde nefeslenmektir “İnşallah”...
“Ben benden ötesine teslimim...” diye/bilenin inşirahıdır “İnşallah”.
Kendi varlığının yükünü zayıf omuzlarından atıp hafiflediğinin resmidir “İnşallah”.
Kendini kendinden öte taşıyan/taşıran insanın kabuğunu zorlayışıdır “İnşallah”..
“Ben buradayım ama burada kalmaya razı değilim...” diye/bilenin meydan okuyuşudur.
Ellerine kudret elinin sarıldığını, gözlerine bin kutlu nazarın ışık olduğunu, yüzünü çevirdiği her yönde tek ve bir teselli vechinin beklediğini ilan edişidir.
Kalbine yüklenmiş dağları bir nefeste silip süpürmektir inşallah.
Varlığın koynuna tutunmuş insanı sonsuzluğun ufkuna doğuran bir sızıdır “İnşallah”...



İnşallah, sebeplerin kör kuyusuna uzatılan ışıltılı bir kovadır.
Ağaç köklerini ve toprağı kucaklaştıran “İnşallah”tır; toprağa hayat bahşetmektir, taşa pınarlar dilemektir.
“Allah dilerse” tohum toprağa katışır; toprak ve tohumun boş ellerine çiçekler sunulur, kurak avuçlarına hayat akıtılır.
Nereye indiklerinden habersiz, rüzgâr nereye eserse oraya gitmeye hevesli yağmur taneleri, “Allah’ın dilediğince” boynu bükük toprağı sevindirir, güllerin al yanağına gözyaşı olur, sabahın ak göğsüne şebnem diye tutunur.
“Allah’ın dilemesiyle” sert ve ağır taşlar, ince ve nazenin köklere yol olur; o latif güzellerin kalplerine dokunmasıyla yollarında toprak olur.



İnşallah, Yusuf’un[as] kuyuya iten hainlerin tuzaklarının itildiği kuyudur.
O’nun dilemesidir ki Yusuf’u kuyudan çıkardı, kuyuyu Yusuf yüzlülere sırdaş eyledi.
İnşallah, Yusuf’u[as] ucuza satan bezirgânları yok pahasına satan sırdır.
O öyle istedi ki, kölelik ve kulluk Yusuf’la nice kralların erişemeyeceği şeref ve itibar bilindi.
İnşallah, İbrahim’i[as] ateşe savuran ateş yüzlülerin kavrulduğu ateştir.
O öyle diledi ki İbrahim’in teninde ateş güle çevrildi, alevin yanağından serinlik devşirildi.



Dudak ile tebessümü birbirine yapıştıran sırdır “İnşallah”...
Yüzün yüzüne düşen hüzünleri dağıtan dokunuştur “İnşallah”...
İki kalb arasındaki soğuk mesafeleri eritip ısıtan ateştir “İnşallah”...
Güneşin alevlerini gülün yanağına al al indiren serinliktir “İnşallah”....
Kelimelerin suskun hecelerinin koynuna anlamlar sunan hikmettir “İnşallah”...
Sesleri söze bürüyerek birbirine bitiştiren, kaynaştıran mayadır “İnşallah”...
Göğüslere nefesleri ele avuca gelmez, dokunulmaz, şeffaf bir genişlik olarak dokunduranın tenezzülüdür “İnşallah”....



“Elif”tir İnşallah...
Varlığın alfabesinde dimdik duruştur.
“Lâm”dır İnşallah...
Yokluğun koynunda dupduru bir b/akıştır.
“Mim”dir İnşallah...
Hicranın solgun yanağına dosdoğru bir Muhammedî eğiliştir.


SENAİ DEMİRCİ



Asil bir sükûnetin dizi dibinde nefeslenmektir “İnşallah”...


[ses]http://www.musicwebtown.com/passenger/playlists/179898/1735168.mp3[/ses]