Yüzölçümü : 966.700 km²
Nüfus : 54.779.000
Başkent : Kahire
Önemli Şehirler : Kahire, İskenderiye, El Cizah, El Uksur, El Minya, Asuan, El Süveyş, Port Said.
Yeri : Batıda Libya, kuzeyde Akdeniz, kuzeydoğuda İsrail, doğuda Kızıldeniz, güneyde Sudan ile çevrilidir.
Dil : Arapça
Din : İslam
Para birimi : Mısır lirası
Önemli coğrafi yerler : Nil ırmağı, Nil vadi ve deltası, Arabistan çölü, Büyük Sahra Çölü.
ASWAN BARAJI (1971 Mısır)
Nil Nehri'nin doğu yakasındaki Aswan, Kahire'nin 966 km güneyindedir.
15 Ocak 1971'de, Aswan'ın güneyindeki Nil'in karşısındaki yeni baraj, Mısır Başkanı Enver Sedat tarafından açıldı. Baraj çalışmaları, Cemal Abdul Nasır'ın zamanında başlamıştı. 111 metre yüksekliğindeki baraj 3.6 km uzunluğunda. Alttaki 975 metre kalınlık üstte 40 metreye düşüyor. Burada 17 tane "Büyük Piramit" yapmaya yetecek kadar taş, çamur, kum ve beton kullanılmış. Barajın üstünden 4 şeritli bir yol geçiyor. Zafer kemeri dışında, barajın batı ucunda, nilüfer çiçeği şeklini vermek üzere gruplanan 4 yüksek beyaz abide yer alıyor. Barajın doğu tarafındaki kanal, hidroelektrik santralin türbinlerini taşıyor. Barajda, 5.244 kilometrekarelik, dünyanın en büyük yapay göllerinden Nasser yer alıyor. Nubia'dan Sudan'a uzanan göl, 510 km uzunluğunda. Aswan High Dam (Arapça'da Sadd el-Ali) sayesinde, Nil'in yüzyıllardır taşan suları ilk kez kontrol altına alındı. Baraj sayesinde Mısır'da işlenen toprak oranı arttı, ancak su ve iklimle ilgili sorunlar hep yaşandı. Baraj Almanya'da tasarlansa da, Sovyetler Birliği'nin katkılarıyla yapıldı. Yapımı en az 451 kişinin hayatına mal oldu.
Akıntı yönünde, 6 km kuzeyde, 1902'de tamamlanan eski Aswan Barajı bulunuyor. Döneminin en büyük barajına Arapça'da el-Sadd (Baraj) deniliyordu. Barajın yapılması için başka yerlere taşınmak zorunda bırakılan, Nubia ve Sudan'da 60 bin kişinin evi yıkıldı.
UNESCO önderliğindeki kurtarma çalışmaları sayesinde en önemlileri kurtarılsa da, sayısız tarihi eser sular altında kaldı. Örneğin Philae adlı güzel ada yok olsa da, içindeki tapınaklar parçalara ayrılıp civardaki başka bir adaya kuruldu. Bunların en önemlileri, M.Ö. son yüzyıllardan kalma Isis tapınağı ile Roma döneminden kalan binalar. 3 bina da, barajın batı yakasındaki Yeni Kalabsha'ya taşındı. Bu çalışmanın en gösterişli kısmı, Aswan'ın 282 km güneyinde Abu Simmel'deki kaya tapınaklarının kurtarılmasıydı. Aswan, palmiyeleriyle bilinen bir kış mekanı. En çok ilgi çeken yerleri arasında, 1957'de ölen üçüncü Ağa Khan'ın türbesi, bir Coptic manastırının kalıntıları, kaya mezarları ile eski bir Müslüman mezarlığı, Nil adası Elephantine'in kalıntıları ve firavunların tapınakları ile sarayları için taşların kesildiği granitler yer alıyor.
SÜVEYŞ KANALI (1869 MISIR)
Süveyş Kanalı, 1869 Kasım'ında çeşitli etkinliklerle açılmış olsa da, Kızıldeniz ile Akdeniz'i birbirine bağlama düşüncesi yeni değildi. M.Ö. 7. yüzyılda, Mısır kralı Necho, böyle bir su yolu inşa etme konusunda artık pes etse de, o ana dek 120 bin köle bu uğurda hayatını kaybetmişti. M.Ö. 522'de, Persliler Mısır'ı fethettikten sonra, kralları Darius projeyi yeniden diriltti ve kanalı tamamladığını ilan eden bir kitabe hazırladı. 5. yüzyılda yaşayan tarihçi Heredot, buranın denizler arasında direkt bir rota çizmediğini, deniz yolculuğunun 4 gün aldığını ve iki geminin yan yana geçebileceğini söylemişti. Dairus'un kanalı, modern su yolu üzerindeki göllerden birine dökülmeden, Nil Nehri'nin doğusuna doğru akıyordu. Romalıların zamanında gelişen kanal, bir süre sonra suyun getirdiği kum ve çamurla doldu ve ihmal edildi. Sonraki kuşaklar, atalarının yeni bir yol açma teşebbüsleriyle aşık atamadı. XIV. Louis zamanındaki Venedik İmparatorluğu'nun ve Napolyon'un planları da sonuçsuz kaldı. Akdeniz ile Kızıldeniz arasında 9.1 metrelik bir fark olmasından dolayı, Napolyon'un bir mühendisi, sonucun bir felaket olabileceği konusunda uyarıda bulundu. Bunun yanlış bir düşünce olduğu anlaşıldıktan sonra bile, kanalın tamamlanması pes etmeyen bir adamın ısrarı ve çabaları sonucu gerçekleşti. Fransız diplomat Ferdinand de Lesseps, 1854'te Vali Muhammed Sait Paşa'ya gidip (o zamanlar Mısır Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı) Süveyş'in kuzeyinden başlayıp Acı Göller'den geçecek ve Akdeniz'e bağlanacak kanalın yapımı için izin aldı. De Lesseps, validen ve Süveyş Kanalı Şirketi'nin birkaç hissedarından destek aldı. Buna karşın, Hindistan'a doğrudan giden bir yoldan kazancı büyük olacak Britanyalılar hiç hisse almadı. Kanal, Londra ile Bombay arasındaki mesafeyi 7.343 km kısaltacak olsa da, hükümet projenin gerçekleşmesinin imkansız olduğunu ve gerçekleşse bile çok pahalı olacağını savunarak, başarısız olması için elinden geleni yaptı.
Zaman zaman zorluk yaşansa da asla imkansız olmayan, 1859'da başlayıp 10 yıl sonra tamamlanan projeye De Lesseps başkanlık etti. İlk başta işçi gücü kullanılsa da sonradan makinelerden yararlanıldı ve Avrupalıları da buraya çekmek için şartlar iyileştirildi. İçme suyu temin etmek için 25 bin işçinin çalışmasıyla bir temiz su kanalı yapıldı. Yolun bittiği Akdeniz'de geri istenen bir alanda Said Limanı yapıldı ve 1863'te, yol üzerinde ayrı işçi kampları yapılmasına imkan tanıyan temiz su kanalı yapılana dek, kanal kuzeyden güneye doğru uzandı. Kanalın tamamlanmış hali 161 km uzunluğunda, 15.2 metre derinliğinde ve 137 metre genişliğindeydi. Her 10 km bir körfez vardı.
BÜYÜK PİRAMİT (MÖ. 2560 Mısır)
Büyük Piramit, Kahire'nin 10 km güney-batısında, Giza'nın dışında yer alıyor.
Çölün kenarında, Nil Nehri'nin batısında bulunan Büyük Piramit, MÖ 26. yüzyılda Firavun Khufu (isminin Yunancası Cheops) için yapılmıştı. 4. hanedanın kralları Khafre (Chephren) ve Menkaure (Mykerinos) yakına başka piramitler yaptırdılar. Bu üç yapı yüzyıllardır insanları büyüleyen ve korkutan belki de en bilindik yapılardandır. Bu yapıların korkuttuğu insanlara hak vermek gerekir. Büyük Piramit'in yüksekliği 137 metre. Yakın bir bölgeden taşınan ve her biri 2.5 ton ağırlığında olan 2.25 milyon kireçtaşı kullanılarak inşa edilmiş. Taş blokların en büyüklerinin ağırlığı 15.25 tonu geçiyor. Kralın salonunun çatısını oluşturan granit levhaların ağırlığı ise 50.75 ton. Bütün bir yapının ağırlığı 6 milyon tondan fazla olmakla beraber piramit modern gereçler olmaksızın; kazık, kaldıraç, tekerlek ve öküzlerin çektiği kızaklar yardımıyla yapılmış.
Buna rağmen piramit inşa edilirken inanılmaz hesaplar yapılmış. Yapay olarak düzleştirilmiş, mükemmel hizalı bir düzlemden sadece 2 cm'le ayrılan bir alanda yükseliyor. Piramidin tabanı neredeyse mükemmel bir kare olduğu için dört köşesi de dik üçgenler oluşturuyor. Kuzey, doğu, güney ve batıya bakan 4 kenarıyla bir pusulayı andırıyor. Böylesine bir mükemmelliğe ulaşma çabaları bilinmese bile yapı mükemmel sayılırdı. Bu yüzden, piramidin daha ilk baştan neden yapıldığını kimse bilmiyor. Kabul gören teori, buranın firavunun mezarı olduğu ki bu doğru olabilir. Ancak ne burada, ne de diğer piramitlerde bir ceset bulunmamış olması ilginç. MS 9. yüzyılda büyük zorluklarla Kral'ın Salonu'na ulaşıldığında boş bir tabut bulunsa da, önceden buraya girildiğine dair herhangi bir ipucu yoktu.
Kuzey tarafına, aşağıdaki 46.6 metre uzunluğunda Büyük Galeri adlı dar bir pasajdan giriliyor. Burası, yüzeyden 42.7 metre yüksekliğindeki, boş granit lahitli Kral'ın Salonu'na varıyor. Piramidin içinde iki boş salon daha bulunuyor. 1954'te piramidin hemen dışındaki derin bir çukurda sedirden bir tekne bulundu Bir bölümü parçalanan 43.6 metre uzunluğundaki tekne, bugün bölgedeki Solar Barque Müzesi'nde görülebilir. Hükümdarın ölümünden sonraki yaşamındaki seyahatlerinde kullanması niyetiyle civarda başka tekneler de gömülü olabilir.
Bu üç piramit; tapınakların, firavunun eşlerine ait olduğu sanılan minyatür piramitlerin ve papazlarla memurların mezarlarının bulunduğu kompleksin bir parçası. Bu ölüler şehri, çölün kumları üzerinden etrafı seyreden gözcü Sfenks tarafından korunuyor.
KARNAK TAPINAĞI (MÖ 16. Yüzyıl Mısır)
Luxor, ırmağın aşağısına doğru Kahire'den 644 km bir mesafede, Aswan'ın 201 km kuzeyinde.
Yunanlıların Thebes, tarihçilerin Yeni Krallık diye adlandırdığı şehir, 1.500 yıl boyunca Mısır'ın başkentiydi. Şehir, Nil'in doğusunda, bugün Luxor'un bulunduğu bölgede yer alıyordu. Şehirden geriye kalan pek bir şey olmasa da, Karnak Tapınağı'nın kalıntıları bugün bölgeyi ziyaret edenleri hala şaşkınlığa düşürüyor. Kapıları, odaları, salonları, sütunları, oymaları, heykelleri ve dikili taşlarıyla eski Mısır'daki en büyük tapınak kompleksiydi. Buradaki ana tapınak rüzgar ve hava tanrısı Amun'a adanmıştı. Kuştüyü taçlı bir insan şeklinde tasvir ediliyordu; özel hayvanı koçtu. İlk başta küçük çaplı yerel bir tanrı olsa da, M.Ö. 16. yüzyıldan sonra Yeni Krallık firavunları tarafından Mısır'ın ulusal tanrısı ilan edildi ve güneş tanrısı Ra ile özdeşleştirildi. Ona, refakatçisi tanrıça Mut'a ve oğlu ay tanrısı Khnos'a burada tapılıyordu. Amun'un Karnak'taki ufak tapınağı, Yeni Krallık'ın başlarında I. Thutmose tarafından büyütüldü. Yerine geçenler tapınağı daha da genişletti. Farklı bölgelere, iki yanında devasa direkler bulunan geniş kapılardan giriliyor. Karmak'ta bunlardan 10 tane bulunuyor. Müminler tapınağa girdiklerinde, dışarıdaki dünyanın günışığından geçip kendilerini, tanrının bir görüntüsünün bulunduğu büyük salonların derin karanlığında en dipte yer alan türbede buluyordu. Bu türbeye ancak kral ve onun papazları girebiliyordu. Komplekse, biri Nil'den, diğeri ise Luxor'dan gelen koç başlı sfenks bulvarlarından ulaşılıyordu. Ana tapınağın hala ayakta duran öndeki geniş direği 43.6 metre yüksekliğinde ve 113 metre genişliğinde; duvarları 15 metre kalınlığında. Yanda, ikincil tapınaklarla bağlantılı, sütun dizisiyle çevrili Büyük Avlu bulunuyor. İkinci direk, Roma'daki St. Peter'in üçte biri büyüklüğündeki Büyük Sütunlu Avlu'yu karşılıyor. Bugün olmayan çatısı zamanında 16 sıralı 140 sütunun üzerinde yerden 24 metre yüksekteydi. Sütun başları nilüfer yaprağı ve sapı şeklindeydi.
Üçüncü direğin yanındaki diğer üç direk, tanrının altın heykelini taşıyan bir teknenin bulunduğu mabede yönelen orta avluya açılıyor. Güneye doğru 4 direk ileride, henüz tam olarak kazılmayan Mut tapınağı yer alıyor. Komplekste ayrıca Khons ile diğer tanrıların tapınakları bulunuyor. Binaların bahçeleri çoktan yok olurken, kutsal nehrin karşı yakasından tapınağın hoş bir manzarası var. Luxor tapınağı da Amun-Ra'ya adanmış ve yüzyıllar içinde yeniden inşa edilip değiştirilmiş. Daha küçük olduğu halde yine de çok etkileyici. Hıristiyanlar burayı kilise olarak kullansa da bugün içinde bir cami de bulunuyor. İçinde Papirüs sütunlarından oluşan bir kemeraltı, II. Ramses'in heykelleri ve canlı rölyefler yer alıyor.