Yüzölçümü : 3.287.590 km²
Nüfus : 850.067.000
Başkent : Yeni Delhi
Önemli Şehirler : Yeni Delhi, Kalküta, Bombay, Madras, Bangalor, Haydarabad, Ahmedebad, Kanpur, Pune, Nagpur.
Yeri : Nepal, Pakistan, Keşmir, Bangladeş ile sınırdır.
Dil : Hindu dili (14 dil, 800lehçe)
Din : Hindu dini, İslam, Hıristiyanlık, Buddhacılık.
Para birimi : Rupi
Önemli coğrafi yerler : Himalaya dağları, İndus-Ganj ovası, Dekkan yaylası, Sivalik dağları, Ganj ırmağı, Brahmaputra ırmağı, Bengal körfezi, İndus ırmağı, Aravalli, Vindhya, Satpura, Maikal ve Ajanta dağları.
CHANDIGARH ŞEHRİ (1955 Hindistan)
Başkentten Great Trunk Yolu boyunca 257 km mesafededir.
İsviçreli mimar Le Corbusier (1887 - 1965) kimisi tarafından nadir ve özgün bir dahi olarak, diğerleri tarafındansa, 20. yüzyıl mimarisinde aksak giden her şeyin sorumlusu olarak değerlendirildi. Gerçek adı, Charles -Edouard Jeanneret olsa da o kendine Le Corbusier derdi. 1950'de, çok sayıda hayal kırıklığı ve yenilgiden sonra, bir şehir tasarlama amacını gerçekleştirme fırsatı eline geçti. Teklif Avrupa ya da diğer bir Batı ülkesinden değil, Hindistan'dan geldi. 1947'deki bölünmeden sonra, Punjab'ın kuzey eyaletinin başkenti Lahore Pakistan'a geçmişti. Yetkililer, Punjab'ın Hindistan'da kalan bölümüne yeni bir kent inşa etmek istedi. Bu, 1728'de Jaipur tertip edildiğinden beri, Hindistan'daki ilk şehir olacaktı. Mekan seçildi ve çalışmalar başladı. Ancak baş mimarlardan biri uçak kazasında ölünce, Le Corbusier'e teklif götürüldü. İlk başta niyet, Le Corbusier'in ana devlet binalarını yapmasıydı. Ancak sonuçta her şey onun eseri oldu.
Bölge, Siwalik tepelerinin altında iki nehir arasında yer alıyor. Yanında yürüyüş yolu olan büyük bir yapay göl yapıldı ve şehir çiçekli ağaçlarla bezendi. Geniş bulvarların böldüğü farklı bölgelerden oluşuyordu. Binaların bir çoğu sütunlar üzerinde yükseliyordu. Devasa Müdüriyet Binası'nı, Konferans ve Mahkeme Salonu'nu Le Corbusier tasarlasa da, vali için inşa edilmesi planlanan saray hiçbir zaman yapılamadı.
Le Corbusier'in gözünde canlandırdığı ana caddenin bir yanında Müdüriyet Binası, diğer yanında Mahkeme Binası yer alıyordu. Şehrin planı böyle çizilmişti. Binalar ve yollar, insan boyutlarına göre tasarlanmadığı konusunda eleştirilmişti. İşin ironik yanı, Le Corbusier'in kulllandığı ölçü birimi, her şeyin ölçüsünün insan olduğunu temel alan, mimarın kendi icadı Modular idi. Chandigarh'ın eleştiriye maruz kaldığı diğer bir nokta ise, çok az insanın araba sahibi olduğu bir ülkede koca bir şehrin arabalara göre dizayn edilmiş oluşu. Eleştirmenlerin söylediği gibi, mimar bu şehri tasarlamadan önce ne Hindistan'ı ziyaret etmiş ne de Hindistan'daki yaşamla ilgili bilgi edinmişti.
Şehirde en çok ilgi çeken yapı, Yüksek Mahkeme ile sekiz mahkemeden oluşan Le Corbusier'in Mahkeme Salonu'dur. Diğerleri iki katlıyken Yüksek Mahkeme onlardan üç kat fazla olarak yapılmış. 8 mahkemenin hepsinin de ayrı ayrı girişleri var. Aralarındaki ayırma alanları, geometrik brise-soleil'le kaplı cepheden bariz bir şekilde görülüyor. Le Corbusier, bu güneş-kıran'ları ilk 1930'larda kullanmıştı. Binanın önünde derin bir ızgara görevi gören ve Hindistan iklimine uyan güneş-kıranlar, içeride bulunanları güneşten korumaya yarıyordu.
Chandigarh'ta görülecek diğer yerler arasında, gölün yakınındaki gül bahçesi ve tuhaf kaya bahçesi yer alıyor.
Burayı, sosyal işçilerden biri topladığı ıvır zıvırlar la oluşturmuştu.
KIRMIZI KALE (1638 - 1648 Hindistan)
Yeni Delhi şehrinin kuzeydoğusundaki bölgede (Eski Delhi diye de bilinir), Chandni Chowk un yakınındadır.
Kırmızı Kale, ya da Lal Qila'nın adı, duvarlarını inşa etmede kullanılan kırmızı kum taşından geliyor. Ancak içerideki saraylar ve kabul salonları değerli malzemelerden yapılmış. Kale 1638 - 1648 yılları arasında Moğol İmparatoru Şah Jehan'ın zenginliğini kutlama adına yapıldığı için, inşasında mermer, gümüş ve altın gibi mücevherler müsrifçe kullanılmış.
Bekleneceği üzere, bu zenginliğin büyük kısmı yıllar içerisinde kaybolmuş ve bazı orijinal binalar yıkılmış. Yine de geride kalanlar, Moğol İmparatorluğu'nun doruk noktasında olduğu zamanlar ne kadar güçlü olduğuna dair ipuçları veriyor.
Şah Jehan, anısına Taç Mahal'i yaptırdığı karısının ölümünden sonra, imparatorluğun başkentini Agra'dan Delhi'ye ya da başlı başına bir kraliyet şehri olan Kırmızı Kale'yi yaptırdığı Shahjehanabad adlı yeni şehre aldırmak istedi. Moğol saraylarının standart unsurları, Diwan-i-am ve Diwan-i-khas adlarını taşıyan iki kabul salonuydu. İlkinde, halkla imparator bir araya gelir, ikincisinde ise özel toplantılar yapılırdı. Bugün her ikisi de Kırmızı Kale'de görülebilir. Diwan-i-am, sütun kaidesi üzerinde yükselen ve üç tarafı avluya açılan geniş bir salon. Burada kalabalıklar buluşur ve imparator halkın dileklerini dinlerdi. Diwan-i-am ve Diwan-i-khas'ta ise imparator, memurları ve yabancı elçilerle görüşmeler yapardı. Geçmişte buranın kendine ait geniş bir avlusu, mermer kaldırımları ve gümüşten tavanı vardı. Şah Jehan, Diwan-i-khas'a yapımı tam 7 yıl süren kovalar dolusu mücevherle bezeli özel ünlü 'tavuskuşu tahtı'nı koydurtmuştu. Taht 1739'da Pers'e taşındı ancak Diwan-i-khas'taki bir belgede, Şah Jehan'ın burasıyla ilgili görüşleri şöyle yer almıştı: "Dünya üzerinde bir cennet varsa; o budur." Geçmişte, Kırmızı Kale'nin içinde 6 kraliyet sarayı (mahal) vardı. Mümtaz Mahal bugün bir müze. Bir diğer sarayın adı, Rang Mahal (boyalı yer). Ancak Rang Mahal'in gümüş tavanı, aynı boyası gibi uzun zaman önce yok oldu. Khas Mahal'de ise imparatora özel üç oda, yemek odaları, uyumak ve ibadet etmek için odalar yer alıyor. Şah Jahen'ın oğlu ve varisi Aurangzeb, kalenin içine nefis Moti Masjid'i (İnci Camii) yaptırdı. Cami ile avlusu küçük olsa da, geniş bir izlenim veriyor. Beyaz mermerden binanın içindeki siyah mermer mozaikler çok etkileyici bir görünüm yaratıyor. Lahore Kapısı'ndan kaleye giden pasaj boyunca dizilen dükkanlar bugün de görülebilir. Kraliyet banyoları da muhafaza edilmiş ancak 1857'deki Hint İsyanı'ndan sonra, kalenin büyük kısmı askeri barakalara yer açmak için yıkılmış. 19. yüzyılın ünlü yazar ve mimarlarından James Fergusson yıkımı, "Kasıtlı bir gereksiz Vandalizm" diye nitelendirmişti.
TAÇ MAHAL (1652-1654 Hindistan)
Agra'daki Jumma Nehri'nin yanında, Utar Pradesh eyaletinde, Agra Delhi'den 193 km uzaklıkta.
1631'de Hindistan'ın Moğol imparatorunun karısı 14. çocuğunu dünyaya getirirken öldü. 36 yaşındaydı ve 18 yıldır evliydi. Kocası Şah Jehan, sadece çok sevdiği karısını değil, açıkgöz bir siyasi danışmanını da kaybetmişti. 2 yıl boyunca yas tuttuğu söylenir (Bir veriye göre, saçları acıdan bembeyaz olmuştu). Karısının anısına değer, dünyada bir eşi daha olmayan bir mezar yaptıracağına yemin etmişti. Başarısız olduğunu çok az kişi iddia edebilir. Arjumand Banu, Mümtaz Mahal (Sarayın Seçilmişi) diye de bilinir, anısına isminin bir kısaltması olan etkileyici bir binaya sahip oldu: Taç Mahal.
Bu binayı tanımlamada o kadar çok sıfat kullanıldı ki, burayı ziyaret edenler hayal kırıklığına uğramaktan korkar. Etrafta dolaşan fotoğraflardan aşina olunan silueti her yerde karşımıza çıkıyor -bir restoranın amblemi, turşu ya da baharat imalatçılarının markası olarak, birinin Hindistan'ı tanımlamada kullandığı ilk belirgin sembol. Yine de hayal kırıklığına uğrayana pek rastlanmıyor. Taç Mahal, defalarca görülse de hâlâ insanı şaşırtabilir. Bunun nedeni biraz da günün saatine göre ışıkla beraber binanın karakterinin de değişmesi. Bir mezar olsa da, binada o beklenen soğuk anıtsallık yok; aksine cennet ve dünya arasında gidip geliyor - orantısı, takdire değer simetrisi, etrafını saran bahçeler ve sudaki yansıması birleşerek, ziyaretçileri kifayetsiz bırakacak bir manzara oluşturuyor.
20 bin kişinin yapımında çalıştığı Taç Mahal'in tamamlanması 22 yıl sürdü. Bazı bölümlerinin yapımında bir Fransız ile Venediklinin payı olduğu söylense de, kayıtlarda ismi yer alan kesin bir mimar yok -isminin sadece içinde oturanla özdeşleştirilmesi amaçlanmış. Mermerden (322 km uzaklıktaki taş ocaklarından getirilmiş) yapılmış olsa da, binası kimi fotoğraflarda görüldüğü gibi bembeyaz değil. Mermer yüzeylerin içine binlerce değerli ve yarı değerli taş yerleştirilmiş; hattatlık eserleri için siyah mermer kullanılmış. İnanılmaz bir işçilikle yapılan delinmiş mermer panolar, güneş ışığı vurduğunda dramatik gölgeler oluşturuyor. Bir zamanlar burada gümüş kapılar, içeride altın parmaklıklar, kraliçenin mezar taşının (bu taş kraliçenin gerçekten gömüldüğü yerde duruyor) üzerindeyse incili bezeli bir kumaş vardı. Hırsızlar buradan çok sayıda değerli eşya çaldı, kimisi duvarlardaki taşları yerinden çıkarmaya çalışsa da, bina ihtişamından bir şey kaybetmemiş. Düzenlenmiş bahçeler üzerinde yer alan binaya devasa ve görkemli bir kapıdan giriliyor.
Burası cennetin girişini sembolize ediyor. Kubbeli yapının orijinal gümüş kapısı yüzlerce gümüş çiviyle bezeliydi. Bu kapı çalındı. Bugünkü kapı ise pirinçten. Şah Jehan'ın kendisi için Jumna Nehri'nin diğer yakasına bu anıtın aynısının siyah mermerden olanını yaptırmaya niyetlendiği iddiası pek gerçekçi değil.
Oğlu Aurangzeb, 1658'de kendini imparator ilan etti ve babasını Agra'daki kalede ölene kadar 9 yıl boyunca esir tuttu. Şah Jehan'ın kaledeki manzarası Taç Mahal'in uzaktan görüntüsüydü. Daha sonra o da burada gömüldü.
MEENAKSHI TAPINAĞI (1550 Hindistan)
Tapınak, Güney Hindistan'ın eyaleti Tamil Nadu'daki Madurai'da, Madras'tan 483 km uzaklıkta yer alıyor.
Meenakshi, doğuştan üç göğüslü bir prensesti. Kutsal adamlara danışıldı ve prenses gelecekteki kocasıyla tanıştığında göğüslerden birinin yok olacağı söylendi. Prenses tanrı Shiva'yla tanıştığında bu gerçekleşti ve 8 gün sonra, Maduria kentinde prenses, Lord Sundareshwara şekline bürünen tanrıyla evlendi. Hacıların en çok rağbet ettiği yerlerden olan ve Meenakshi ile Lord Sundareshwara'ya adanan Hindu tapınak kompleksinin ortaya çıkışını açıklamak için bu hikaye anlatılır. Tapınağın yer aldığı bölge 259 metreye 223 metre boyutlarında. Burada 61 metre yüksekliğinde 9 gopuram (heykellerle kaplı geçit) görülebilir. 4 tanesi dış bölgedeki duvarlarda; diğerleri tapınağın eski sınırını oluşturan iç duvarlarda yer alıyor. Binaların birçoğu, yerel yönetici Tirumala Nayak (1623-55) zamanı dan kalmış olsa da, türbenin 12. yüzyılda 1000 sütunlu Salon'un ise (bazıları 997 olduğunu söylüyor) 16. yüzyılda yapıldığı söyleniyor. Her bir sütun birbirinden farklı olduğu gibi, kolonların rölyeflerindeki heykelleri incelemek aylar sürer -erkek ve kadınlar, tanrılar, tanrıçalar ve müzisyenler. Bu salon bugün müze olarak kullanılıyor. Bu amaçla kullanım, mekanın görkeminden çalsa da, bölgenin tamamı sadece geçmişe ait değil. Burası, binlerce hacının ziyaret ettiği yaşayan bir tapınak. Ziyaretçiler kadar, burada dükkan açan ve gelenlere baharattan Lord Shiva'nın plastik heykellerine kadar birçok ürün satan tüccarlar da, bu renkli görüntünün vazgeçilmez unsurları.
Her gün ve gece hacıları çeken mekanda izlenecek tören ve konserler gerçekleştiriliyor. Yıkanmak için suyun temin edildiği basamaklı büyük su deposu Altın Zambak Sarnıcı'nda, Madurai'da Shiva'nın 64 mucizesini resmeden tablolar yer alıyor.
Oymalı sütunlar, koridorlar, salonlar ve türbeler biraz fazla gelebilir ancak tapınağın bazı öğeleri, dini Hint binalarında tekrar tekrar görülebilir. Yapının ana ekseni doğu-batı ve tanrının türbesi (bu kez Sundareshvvara) benzer şekilde hizaya konmuş. Tanrının içerideki mabedi, tanrının etrafında saat yönünde dönülen puja gösterisinin yapılabileceği şekilde tasarlanmış. Hacılar, tanrının seyredildiği tören darshan'ı da tecrübe etmeli. Özel festival günlerinde, tapınak fonuna büyük bağışlar yapıldığında, tanrıların görüntüleri ve tapınağın kendi fili Hindu fil tanrısı Ganesh'in oymaları, tapınağın etrafını dolaşan at arabalarından sergilenir. Ziyaretçiler, yüksek güney gopuram'ın merdivenlerini çıkıp aşağıdaki manzaraya baktığında, Meenakshi Tapınağı'nı anlatan sonsuz renk, müzik ve yaşamı görebilir.