Eklem Bağları

İnsan vücudunda 270 civarında oynar ve yarı oynar (oynamaz ve kaynaşmış olanlarla beraber 360) eklem vardır. Eklemler olmasaydı, sâbit bir iskeletin insan hayatına hiçbir faydası olmazdı. İnsan, basit bir faaliyet ...


  1. Alt 04-01-2009, 22:48 #1
    beyza Mesajlar: 2.053
    İnsan vücudunda 270 civarında oynar ve yarı oynar (oynamaz ve kaynaşmış olanlarla beraber 360) eklem vardır. Eklemler olmasaydı, sâbit bir iskeletin insan hayatına hiçbir faydası olmazdı. İnsan, basit bir faaliyet gibi görünen su içmeyi bile başaramazdı. İnsanoğlu ancak eklemler vesilesiyle yürüyebilmekte ve çeşitli faaliyetler yapabilmektedir.

    Eklem Bağları

    İskeleti ve kasları hikmetli bir şekilde, belli gâyelere uygun olarak yaratan Allah (cc), kemikler ile kasların birbiriyle bir bütünlük ve âhenk içinde hareket edebilmeleri için, bütün eklemlere belirli bir açıya kadar rahat hareket edebilme müsaadesi vermiştir. Bir insanın günlük hayattaki işleri, eklemlerinin müsaadesi nispetinde yürütülmektedir. Meselâ; insana ceket giyerken kolunu 40 derece kadar omuzdan geriye götürebilme müsaadesi verilmiştir. Kollar, daldan meyve koparırken 170 derece kadar kaldırılabilirken, omuzdan başa doğru 180 derece müsaadeli bir açıyla götürülebilir. Namazda kıyamdayken eller 40 derecelik hareket açısıyla kavranabilir. Bu kısıtlı hareketler olmasaydı omuzlar sık sık çıkar, omuz desteği ile yapılacak hareketler yetersiz bir kuvvetle yapılmaya çalışılırdı. Meselâ; ağır bir taş yerden kaldırılamaz, baş yıkanamaz, boyun ve sırt temizlenemez; ceket giyerken, ampul değiştirirken veya daldan meyve koparırken omuz çıkardı.

    İnsanın dirseği geriye doğru 10 dereceden fazla gitmez. Bunun sebebi, dirsek kemiklerinin özel yapısı ile dirsek ekleminin iç ve dışındaki iki adet bağdır. El ve omuzla kuvvet uygulamalarında dirsekte görülen ‘kilitleme’ hâdisesi, insanın yapacağı hareketleri sonsuz ilmiyle bilen Kudreti Sonsuz’un, bu eklemde geriye doğru kısıtlayarak yarattığı hareket açısıyla gerçekleşir. Benzer bir kilitlenme hâdisesi de dizde görülür. Dirseğe bükme ve katlama fonksiyonlarını daha fazla yapabilme kabiliyeti verilmiştir. Kucakta bir şey taşıma, saç tarama, cam silme ve buna benzer yüzlerce hareket, bu bükme hareketi neticesi gerçekleştirilir. Altı yönde hareket edebilme kabiliyeti bahşedilmiş olan el bileği, herhangi bir cismi iterken geriye doğru en fazla 60; çay, kahve içerken veya yemek yerken avuç ayası yönünde en fazla 60; sağa ve sola doğru da, 20 derece hareket edebilir. Raketle topa vuran bir tenisçinin bileği, dış ve içe 40 derece esnedikten sonra dışa doğru kilitlenir. Bu kilitleme, bilekte 40 dereceye kadar esnemeye müsaade eden iç ve dış yan bağlarla yapılır. El bileğine tornavida yardımıyla vida sıkarken 90 derece içe ve dışa dönme hareketi yapma müsaadesi verilmiştir. Bu derecelerin son noktaları kilitlenme noktalarıdır; bu noktalar, kas kuvvetlerinin maksimum uygulanmasına dayanak noktası olurken, eklemin çıkmasına da engel olur. Bir cisim kavrandığında, parmakların birinci boğumu 80, ikinci boğumu 90, üçüncü boğumu da 45 derece bükme hareketi yapabilir. Tutulan cisim bırakıldığında ise, bütün parmaklar 180 derecede düzelme hareketi yapar. İnsanlar günlük hayatta işlerinin birçoğunu elleriyle yapar. Ellerin işleyişinde ise, parmakların önemli bir yeri vardır. Bundan dolayı el ve ayak parmaklarının beyinde kapladığı idarî saha çok geniştir.

    Namaz kılan bir kişinin kıyamdan secdeye vardığı, oradan da tekrar ayağa kalktığı düşünüldüğünde, kalçası, karnına 140 dereceden fazla yaklaşmaz; geriye 15 dereceden fazla gitmez. Diz kırıp oturduğunda, dizler 150 dereceden fazla katlanmaz, kıyama kalktığında 10 dereceden daha az düzelmez (daha fazlasında diz yay şeklini alır -rekürvatum patolojisi). Çünkü dizdeki iç ve dış çapraz bağlar ile bu bağların eğimli yerleşimi ve özel yapısı dizin istek dışı öne kaçmasını önler.

    Bağdaş kurup oturulduğunda kalça en fazla 50 derece dışa döner, diz kırıp oturulduğunda 40 dereceden fazla içe dönme engellenir. Frene basarken veya gazdan ayak çekilirken, bilek aşağıya 50, geriye doğru 30 dereceden fazla gitmez. Top oynarken, 30 derecenin üzerindeki dönmelere bilekteki bağlar mâni olur. Fakat vücut ağırlığı ve yük fazlalığı ile bu bağlar yırtılır veya fazla esnerse burkulmalar meydana gelir.

    Vücuttaki hareketli ve az hareketli eklemlerdeki bağlar, insanın dünyada yapacağı işler bilinerek yaratılmıştır. Eklemlerdeki bağların sayısı ve yapışma yerleri hassas mekanik, dinamik ve statik kuvvetler hesaplanarak tespit edilmiş ve hareketlerinde kısıtlama yapılmıştır. Parmaklar, diz ve dirsek; ekstansiyon denen düzleşme hareketini bükme işlemi gibi yapmazlar ve en fazla 0–10 derece arasında düzelirler. Dizin iç ve dış yan bağları istenmeyen ve dengeyi bozup, düşmeye sebep olacak hareketleri engellemek için, oblik yani eğimli yapışmıştır. Diz, dirsek, parmak ve bilekler; iç ve dış yan bağlarla desteklenmiştir. Koşarken boşalmasın diye, dizlerin içine ön ve arka çapraz bağlar yerleştirilmiştir. Orijinal yerinden ufak sapmalar bile, dizin bükülüp açılmasında mekanik kısıtlığa; çekme, itme hareketlerinde esneme problemlerine yol açabilmektedir. Çapraz bağların hassas şekilde tespit edilmiş yapışma yerlerindeki bağlanma kuvvetinden dolayı insanlar düşmeden koşabilmektedir. Yine kalça eklemi içindeki bağlar sebebiyle uyluk kemiğinin başı kalça ekleminden çıkmamaktadır. “Onları biz yarattık, eklemlerini biz pekiştirip sağlamlaştırdık, dilediğimiz zaman değişikliğe uğratıp onların yerine benzerlerini getiririz.” (İnsan/28) mealindeki âyet-i kerimede buyrulduğu gibi, insanın eklemleri hususi yapıdaki mekanizmalarla sağlamlaştırılmış; hareket esnasında çıkma, ayrılma ve gevşeklik olmaması için eklem bağları ile sımsıkı bağlanıp desteklenmiştir.

    Gerilme noktasına kadar esneyen, kuvvet ortadan kalktıktan sonra eski hâline dönen eklem bağları, aşırı hareketlere engel olur. Fakat kişiler, herhangi bir ekleminin ne kadar esneyebileceğini ve ne kadar kuvvete dayanabileceğini bilmez. Hele âni hareketlerde bunu hesaplamaya zaman da yoktur. Ancak Yaratıcı, bütün eklem kapsüllerine, bağların uygun yerlerine ve kasların kirişlerine gerilme gücünü ölçen reseptörler (alıcı sinir uçları) yerleştirmiştir. Her bir reseptör, üzerine yerleştirildiği eklem bağının ne kadar ağırlığa ve güce dayanacağını biliyormuşçasına, sınırları zorlandığında ağrı ve acı ile insanı ikaz eder.

    Evrimcilere burada haklı olarak şöyle bir soru yöneltilebilir: Eklemi yapan kemiklerdeki menteşe sisteminin, eklemi saran bağların sayısı ile yapışma yerlerindeki hassas ölçülerin, eklem bağlarındaki gerilmeyi ölçerek sinir sistemi yoluyla haber veren mükemmel mekanizmanın işbirliği içerisinde çalıştırılmasını şuursuz atomların tesadüfî dizilmelerine nasıl verebiliriz? Bir iğnenin bile ustasız olamayacağını biliyorsak, yukarıda anlatılanların da, Sanatkârsız olamayacağını bilmemiz gerekmez mi?

    Alıntı:Dr. Arslan MAYDA

  2. Alt 10-06-2010, 21:32 #2
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    cqq TsKLer yaUf!! (:

  3. Alt 02-17-2013, 21:35 #3
    Ziyaretci
    Misafir Mesajlar: n/a
    çok iyi konu anlatımı fakat daha çok görsel olsaydı iyiydi

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.