1910 yılında İstanbul'da doğdu. Beykoz Rüştiyesi'nde, daha sonra Kadıköy İdadisi'nde tahsilini tamamladı. Hayatını ticaret yaparak idame ettiren İlkar, 1938’de Zeynep Dizen'le evlendi, iki kızı oldu ve küçük kızı Pelin Ali Balkaner adında genç bir işadamıyla evlendirdi. Hafif Batı Müziği Sanatkarı Sibel Egemen, Muzaffer İlkar'ın torunudur. 23 Şubat 1987 yılında İstanbul’da vefat etti.
Muzaffer İlkar’ın ilk musiki hevesi 1916 yılında (altı yaşında) Kemani Cevdet Çağla ve Vamik Bey’in Çubuklu Gazinosu’ndan Beykoz’daki evine dönerken, sandalda okudukları gazelin etkisi altında kalarak başlamış. İlkokul sıralarında müzik öğretmenin ilgisini çeken İlkar, müzik öğretmenin olmadığı zamanlarda müzik derslerini sınıfa tekrarlatmak için mümessil tayin edilmişti.
Kadıköy İdadisi’nde okula devam ederken Şark Musiki Cemiyeti’ne girmiş. Leon Hancıyan, Bogos Efendi ve Dr. Hamit Bey’den ilk musiki bilgisini almaya başlamış. Yakın aile dostları olan Fulya Hanım’ın ilgisini çekerek fasıllara katılmaya başlamış. Sonraları bir gazetenin yaptığı yarışmada başarılı görülen İlkar, Radyo İdaresi’nin dikkatini çekmiş ve Kemani Raşit Erer, Mesut Cemil Bey ve Kanuni Vecihe Deryal’dan oluşan hocalardan dersler almaya başlamış.
1938 yılında Ankara Radyosu’nun açılması ile Ankara’ya geldi. Nuri Halil Poyraz, Refik Fersan ve Mesut Cemil gibi titiz üstatların eğitimine tabii tutuldu. Burada makam, üslup ve nazariyat bilgilerini ilerlettikten sonra Ankara Devlet Konservatuarı’na başladı. Üç yıl süre ile Cevat Memduh Atlar, Nurullah Şevket Taşkıran, Ulvi Cemal Erkin ve Saadet İkesus’tan Batı Müziği’nin her alanında dersler aldı.
1955 yılında Ankara Radyosu Türk Müziği Şefliği görevine getirilen Muzaffer İlkar, gerek idarecilik gerekse kişilik olarak herkesin beğenisini kazandı.
Ankara Radyosu'nun Türk Müziği müdürlüğünden 1975 yılında yaş sınırından emekli olan Muzaffer İlkar, eserleri bir zamanlar radyolarda ve plaklarda en fazla çalınan bestecilerin başında gelirdi. "Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın", "Mademki gidiyorsun bırakıp burada beni", "Beni canımdan ayırdı, gönlümü yıktı temelden", "Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin", "Tadı yok sensiz geçen ne baharın ne yazın", "Gözlerimden yüzün, kulaklarımdan sesin silinmedi senelerdir", gibi zamanında çok meşhur olan eserleri Türk Müziği’nin popüler sanatçılarının gözde şarkıları olmuş ve günümüze kadar tazeliğini sürdürmektedir.
İlk eserini 1929 yılında yaptı. Nihavent makamındaki ‘Bu aşkın namesiyle coşmuştu gönül ‘ şarkısı ile bestecilik hayatına başladı. TRT kayıtlarına göre elimizde 100 kadar bestesi vardır.