20. Yüzyılın En İyi Fotoğrafçılarından Biri: Tina Modotti
Meksika'lı kadın fotoğrafçılar, insanları ve onların Meksika'lılığını gösterdiği için uluslararası platformda en çok ilgiyi görmeyi başarmıştır. Bunlar, Tina Modotti'nin 1920'lerde, Lola Alvarez Bravo'nun 1920'lerden 1990'lara kadar ve Graciela Iturbide'in son 20 yılda çektiği fotoğraflarıdır. Bu fotoğrafların ortak yanları, başkalığı, egzotik tadların yanısıra Meksika'nın açlığını fotoğraflamış olmalarıdır.
20. Yüzyılın en iyi fotoğrafçılarından biri olan Tina Modotti, bilinçli ve dikkatli bir şekilde objektifiyle Meksikalı fakirlere ve özellikle fakir kadınlara odaklandı. Lola Alvarez Bravo ve Graciela Iturbide uzak ve fotoğraflaması kolay olmayan görüntüleri tercih ettiler. Onlar insanları başrol oyuncusu yaparak onların trajedisini ve gizini ortaya çıkardı. Daha doğru tanımlamak gerekirse, onlar Sebastiao Salgado'nun kadın eşitleridir.
Bu fotoğrafçılar, ayrıca, portre de çektiler. Modotti'nin en tanınmış portresi, ortağı Julio Antonio Mella'nın muhteşem güzellikteki görüntüsüdür. Modotti aynı zamanda pek çok kadının da portresini çekmiştir (örneğin, kız kardeşi Yolanda, Dolores del Rio ve Anita Brenner gibi kültürel figürler). Onun fotoğraflarından biri olan Benita Galeana'nın portresi (Pankartlı Kadın olarak bilinir), portrenin neyi içerdiği hakkında pek çok soruyu akla getirir. Bu sadece portre değildir; önemli olan Meksika'daki sosyal hareket sırasında yaptıklarından dolayı Benita Galeana'nın tarihi bir figür olmasıdır. Fakat, son bilgilere göre onun Galeana olup olmadığı tartışılmaktadır. Bazıları fotoğraftaki kadının Modotti ve Edward Weston'ın favori modeli Luz Jimenez olduğunu savunmaktadır. Model kim olursa olsun gerçek, bu görüntünün asla bir kişinin adıyla doğmadığı ve modelin kişiliği hakkında bir şüphenin olmadığıdır.
İlk Yıllar
Asıl adı Assunta Adelaine Luigia Modotti Mondini olan Tina, 17 Ağustos 1896'da Kuzey İtalya'da bir kasabada doğdu. Mali güçlükler yüzünden önce Avusturya'ya taşınmak zorunda kalan aile, daha sonra da makine mühendisi olan baba Guiseppe Modotti'nin 1905'de Amerika'ya gitmesiyle yeni bir bocalama içine girdi. Tina henüz 12 yaşında iken beş küçük kardeşinin bakımına katkıda bulunabilmek için bir ipek fabrikasında çalışmaya başladı.
1913'te Tina, babasının ve ablasının yanına New York'a gitti. New York'ta İtalyan göçmenlerin yaşadığı Küçük İtalya tabir edilen muhit, çalkantılara gebe yapısıyla entelektüellerin ve sanatçıların uğrak yeri durumuna gelmişti. Çalışıyor olmasına rağmen Tina, zamanının büyük bölümünü tiyatro ve operaya ayırıyordu.
Sanatçılık Yolunda Atılan Adımlar
1915'teki "Panama-Pasifik Sergisi", Tina'nın yaşamında bir dönüm noktası oldu. Sergilenen sanat eserleri, Tina'ya kendisininkinden bambaşka bir dünyanın varlığını göstermişti. Sergide tanıştığı Amerikalı şair ve ressam Roubaix de I'Abrie Richey ise genç kadının açısından içe dönük İtalyan cemaatinin ötesindeki dünyaya yolculuk için bir pasaport niteliği taşımaktaydı. Bu sırada 17 yaşını bitiren Tina, yerel tiyatro prodüksiyonlarında çeşitli roller için seçmelere katılmaya başlamıştı. Çeşitli rolleri oldukça başarılı biçimde oynamasının ardından da küçük çaplı bir şöhret edindi. 1918'e gelindiğinde yeni arayışlara girecek kadar kendine güveni artmıştı ve Robo ile birlikte Holywood'a gitmek üzere yola çıktılar.
1919'un ortalarında, "Tiger's Coat-Kaplanın Postu" adlı filmde oynadığı başrol, aktrislik yaşamının tepe noktalarından biri konumundaydı. Ancak Tina, kısa süre sonra sinemanın kendisine sunduğu kısıtlı olanaklardan sıkıldı. İlgisini çeken pek çok şey vardı: Edgar Allen Poe'nun, Oscar Wilde'ın, Freud'un ve Nietzsche'nin yapıtlarını büyük bir açlıkla okumaktaydı. Sürgündeki ressam Rafael Vera de Cordova, şair ve çevirmen Ricardo Gomez Robelo gibi pek çok entelektüel ve sanatçı ile aynı çevrelerde bulunmaktaydı. Bu çevredekilerin yolları, daha sonra, içlerinde ünlü Amerika'lı fotoğraf sanatçısı Edward Weston'un da bulunduğu Los Angeles'tan bir başka grupla kesişti.
Robo ve Tina, ateşli entelektüel tartışmalara sahne olan, son derece hareketli ve bir o kadar da eğlenceli geceler düzenliyorlardı. Tina kaçınılmaz biçimde bu gecelerin odak noktasına yerleşiyordu. Weston da dahil pek çok erkek, Tina'ya çılgınlar gibi aşıktı. Edward Weston ile duygusal bir ilişkiye girmesinin kısa bir süre sonrasında Tina, Meksika'ya gitmiş olan kocası Robo'nun bir hastalık sonucu öldüğünü öğrendi.
Meksika'ya Gidiş ve İlk Siyaset Kıvılcımları
1923'e gelindiğinde Weston'un da desteği ve cesaretlendirmesi sonucu Tina ciddi anlamda fotoğrafla ilgilenmeye başladı. İkisi birlikte Meksika'ya gittiler. Meksika'da o sırada sanatsal ve politik etkinlik açısından oldukça hareketli bir dönem yaşanmaktaydı. Tina ve Weston, verdikleri ve sanatçıların ve devrimcilerin de katıldığı çılgın partilerle isimlerini duyurdular. Bu partilerde en büyük çılgınlıkları yine Tina ve Weston yapıyorlardı. Tina jean giyiyor, sigara içiyor; Weston ise Tina'nın elbiseleri ile dolaşıyordu. Ancak böylesine bir sosyallik bile her ikisinin de çalışmalarını son derece verimli biçimde sürdürmelerini engellemiyordu. Tina, fotoğraf sanatçılığında kendi üslubunu oluşturmak için çok çaba harcıyor ve Weston'la birlikte açtıkları ilk sergide bu konuda başarıya ulaşıyordu.
Duygusal birlikteliklerinin bitmesinin ardından her ikisi de devrimci siyasetin içine dahil oldular. Ancak her ikisinin siyasetle iştigali oldukça farklı rotalardaydı. Tina, Meksika'daki siyasi durumla özdeşleşir ve sanatının bu tür bir sorumluluk duygusuyla giderek daha az örtüşür duruma geldiğini hissederken Weston, son derece açık biçimde komünist karşıtı bir tutum sergilemekteydi. Tina, fotoğraflarındaki özneleri toplumsal bağlam içine oturtuyordu. El Machete gibi oldukça radikal bir yayının ve Uluslararası İşçi Yardımı ve Anti-Imperialist League gibi uluslararası örgütlerin bünyesinde yer almaya başlamıştı. Bu sırada Kominist Parti üyesi Xavier Guerrero ile ilişkisi dolayısıyla fotoğraflarındaki siyasi yan daha da belirgin biçimde algılanır olmuştu.
Hapsedilişin Ardından Vidali İle Moskova'ya Yolculuk
Tina'nın siyasi uyanışı oldukça şiddetli olmuştu ve bu dönemden sonra da siyasetin dışında hiç kalmadı. 1927'de katıldığı Meksika Komünist Partisi'nde yaşamında çok önemli rol oynayacak olan iki kişiyle tanıştı. Bunlardan ilki ateşli bir faşist karşıtı ve sokak savaşçısı olan ve Meksika'ya Komünist Parti'nin öncü konumdaki örgütlerini yeniden yapılandırması için gönderilen Vittorio Vidali idi. İkinci önemli kişi ise henüz 25 yaşında olmasına karşın Küba'da Gerado Machado'nun diktatörlüğünde gönderildiği hapishanede başlattığı ayaklanmayla adı Sol'un Adonis'i olarak duyulan devrimci Julio Antonino idi. Bu dönemde El Machette'teki etkinliğini arttıran Tina, dergi için fotoğraf çekmeye de başladı.
Birliktelik yaşadığı Guerrero'nun 10 Ocak 1929'da öldürülmesinden sorumlu tutularak tutuklandı. Tina böylelikle Komünist Parti'nin aşağılanması için kullanılacak günah keçisi oldu. Tina'nın hafifmeşrep bir kadın ve tehlikeli bir katil olduğu yolunda acımasız bir kampanya başlatıldı. 1930'da da Başkan Pascaul Ortiz Rubio'ya yönelik gerçekleştirilen suikast girişiminden sorumlu tutularak önce hapsedildi daha sonra da Meksika'dan sürüldü ve Berlin'e gitti. Berlin, belgesel ve sanat fotoğrafçılığı konularında avantgarde konumdaydı. Ancak Tina, makinelerinin yetersizliği ve etraftaki fotoğrafçı bolluğu dolayısıyla ruhsal çöküntüye uğradı. 6 ay içinde kendisiyle Berlin'e de gelmiş olan Vittorio Vidali ile birlikte Moskova'ya geçti.
Fotoğrafçılığa Veda ve Ajanlık Yılları
Moskova, Tina'nın yaşamında yepyeni bir dönemin başladığı yer oldu. Burada fotoğraf makinesini bir daha eline almamak üzere bırakarak kendini tümüyle siyasal etkinliklere verdi. Vidali vasıtasıyla Lenin'in baş kalemi ve International Red Aid'in başındaki Yelena Stassova ile tanıştı. Stassova'nın kısa sürede güvenini kazanmasının ardından çeviri işlerinden faşist Avrupa'ya yönelik gizli görevlere terfi ettirildi. Komünist ajanlar, yakalanmaları durumunda hemen ölüm cezasına çarptırılıyorlardı. Ancak Tina en tehlikeli durumlardaki serinkanlılığıyla hatırı sayılır derecede ün yaptı ve siyasi tutukluların savunulması için kullanılacak fonları teslim etmek üzere pek çok kez İtalya ve İspanya'ya gizli görevle gönderildi. Tina'nın ünü ve yetkisi Moskova'da giderek arttı. 1933'de Red Aid Örgütü'nün Yönetim Komitesi'nde göreve getirildi.
İspanya'daki iç savaş döneminde de aktif rol aldı. Bu arada Ayuda adlı haftalık gazetede yazıları yayımlandı. 1939'da İspanya'dan ayrılmak zorunda kalınca New York'a gitmek istedi ancak ABD'ye girişi kabul edilmeyince Meksika'ya geçmek zorunda kaldı. Burada uzun çabaların sonunda 1930'daki sürgün kararını geçersiz kılmayı başardı. Meksika'da büyük bir değişim yaşanıyordu. Devrim rüzgarları durulmuştu ve Nazi-Sovyet saldırmazlık anlaşması Tina'nın Komünist Parti'ye olan inancını oldukça sarstı. Vidali ile süren beraberliğine karşın gerek güvenliği açısından gerekse ideolojik nedenlerle eski arkadaşlarının çoğundan uzak durmayı seçti. Siyasi etkinliklerine ise çeşitli kurumlar aracılığıyla Meksikalı sürgünlere yardım etmek suretiyle sürdürdü.
Kalp Krizinin Ardından Gelen Ölüm
Tina'yı Avrupa'ya gitmesinin öncesinde tanıyanlar döndüğünde daha önceki Tina'nın ancak bir gölgesi olduğu görüşündeydiler. Bu sırada Vidali'nin Meksika polisi tarafından tutuklanarak sorgulanmaya götürülmesi Tina'yı son derece olumsuz etkiledi. Vidali'nin serbest bırakılmasının hemen ardından da şiddetli bir depresyona girdi. Tina, 5 Ocak 1942'de arkadaşlarıyla gittiği bir akşam yemeğinin dönüşünde geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Ölümü bile kendisi için huzurlu bir ortam yaratmadı. Eski hikayeler ve iddialar yeniden gündeme getirilerek adı yıpratılmaya çalışıldı. Stalinizm'den uzak durması nedeniyle Komünist Parti tarafından zehirlenerek öldürüldüğü iddiaları yaygın bir kesime ulaştı. Tina Modotti'nin yaşamı gibi ölümü de olaylı oldu.
Ölümünden yıllar sonra, bugün Tina Modotti'nin fotoğraf sanatçısı olarak konumu artık sorgulanmıyor. Nisan 1991'de Roses-Güller adını verdiği fotoğrafı, bir müzayedede 165.000 $'a satıldığında sanatçının adı yeniden gündeme gelmiş oluyordu.