1847’de Tırnova'da doğdu, 1942’de öldü. 93 muharebesi sırasında ailesiyle birlikte İstanbul'a göçtü. Müziği ilk kez babasından işitmiş 13 yaşında saza başlamıştır. Pehlivanlığa merak sarmış, çağının en iyi ağır sıklet güreşçilerinden biri olmuştur ve "Pehlivan" adıyla nam salmıştır. Çok renkli bir kişi olan tamburacı sazında virtüöz olmakla birlikte çok iyi bir bahçıvanlık, buharlı gemi kaptanlığı, çarkçılık, marangozluk, saz yapımcılığı, müneccimlik, berberlik, avcılık, balıkçılık gibi işlerde başarılı olmuş, sazı ve sohbetiyle aranan, sevilen biri olarak yaşamıştır.
Çerkez Havası
Osmanlı imparatorluğu içinde barındırdığı kavimler ve dinler bakımından yeryüzündeki çok uluslu ve çok kültürlü devletlerin en önde gelenleri arasında yer almaktadır. Çeşitli halkların birbirleriyle entegre olduğu bu topraklarda kültürlerin de iç-içe geçerek çeşitlendiği ve renklendiği bilinmektedir. Bir Çerkezin ezgisini Kürt, Laz'ın ezgisini Türkmen icra ederek ilginç bir kültürel platform yaratılmıştı.
Ses kayıt tarihimizin ve musiki kültürümüzün ilginç ve önemli simalarından biri olan Tamburacı Osman Pehlivan bu musiki çeşitliliğini sazıyla sese dönüştüren önemli bir sanatkârdır. Aslında Rumelili bir göçmen olan Osman Pehlivan tamburasıyla zeybek, türkü, bengi, kaşık havası gibi pek çok türü -farklı yörelerin karakteriyle- plaklara icra etmiştir. Tamburacı Osman Pehlivan Anadolu'daki Çerkez'lerin daha çok Akordion veya Garman'la çaldıkları ezgileri Kafkasların sert ve canlı müzik edası içerisinde bütünleştirerek tamburasıyla icra etmiştir.