Avusturya asıllı Alman ekonomist Hilferding, kapitalizmin yıkılacağı tezine karşı gelen Neomarksistler arasında bulunmaktaydı. Verdikleri kredilerle siyaset üzerindeki etkileri giderek büyüyen bankaların iktidarını eleştiriyordu.
Hilferding Viyana'da Yahudi kökenli bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası bir sigorta şirketinin başveznedarıydı. Liseyi güçlükle bitirdikten sonra tıp okuyan Hilferding, bu eğitimin yanı sıra ekonomi derslerine de giriyor ve Karl Marx'ın yazılarını okuyordu.
Öğrenciliği sırasında Sosyalist Öğrenci Derneği'ne katılan Hilferding, tıp doktoru ünvanını aldıktan sonra Viyana'nın sefil mahallelerinde fakirlerin doktoru oldu. Ekonomistler arasında bulunan Marx düşmanlarına saldırdığı siyasi bir yazısı, SPD'nin kurucuları arasında bulunan August Bebel'in dikkatini Avusturyalı Hilferding'in üzerine çekti. Kendisini partisinin okulunda ekonomi politik ve iktisat tarihi okutmak üzere Berlin'e davet etti. Prusya polisi Hilferding'in öğretmenlik yapmasını yasaklayınca, "Vorwaerts" (İleri) adlı parti gazetesine redaktör olarak atandı.
1904'ten beri eski sınıf arkadaşı, sigorta doktorluğu yapan bir doktor hanımla evli bulunan (1922'de boşandılar) Hilferding, 1910'da tek büyük yapıtı olan Das Finanzkapital'i yayınladı. Burada iki nedene yani kredi olayına ve anonim şirketlerin kurulmasına bağladığı yüzyılın başında oluşan kapitalizmin yapısal değişikliğini tanımladı. Kişisel girişimcilerin (şirket sahipleri) Marx'ın öğretileri doğrultusunda üretken bir işlev gördüklerini kabul etmekle beraber, hisse senetleri sahiplerini tümüyle sömürücü olarak tanımlıyordu.
Hilferding bankaların politika ve ekonomik gelişme üzerinde çok belirleyici bir etkiye sahip bulunduklarını ileri sürüyordu. Olağanüstü büyüklükteki yatırımları ancak yabancı kapitalle finanse edebilen anonim şirketlere bankaların gerekli kredileri vermek ve karşılığında hisse sahibi olmakla, işletmeler üzerindeki etkileri giderek artmaktaydı. Hisselerin geniş dağılımlı olması halinde, bir anonim şirketi denetimleri altına alabilmeleri için bankaların çoğu zaman küçük bir paya sahip olmaları yeterli olabiliyordu. Bankalar bu yolla birbirine rakip olan firmalara para sağladıkları ve böylelikle üzerlerinde güç sahibi olduklarından, kapitalizmin ilkelerini, saçmalıklarını kanıtlama derecesinde uyguluyorlardı. Nedeni de bir işletmenin diğerini iflasa sürükleyeceği serbest rekabet peşinde olmamalarıydı.
Kişisel Şirketiın Özellikleri
• Şirketin sahibi genellikle şirketin yöneticiliğini de üstlenmektedir.
• Şirket sahibi işçileri sömürmekle beraber, yatırımları nedeniyle ekonomik ve teknik ilerlemeye katkıda bulunmaktadır.
Anonim Şirketin Özellikleri
Hissedarlar usulen şirket sahibi olmakla beraber, sermayelerinin ne şekilde kullanılacağı üzerinde etkileri yoktur. Bu kararları şirket yöneticileri verirler.Hissedarların üretken bir işlevleri bulunmamakta, amaçları sadece sermayenin çoğaltılmasına yöneliktir. Dolayısıyla çabaları yalnız sömürüye yöneliktir.
Bunun ardından oluşan tekellerle kartellerin menfaatleri devletin menfaatleriyle kaynaşmaktadır (tekelci devlet kapitalizmi). Devletin dış ülkelerden yeni yatırım olanakları araması gerekir. 20. yüzyılın başında belirleyici olan emperyalist bir siyaset izleyerek örneğin.
Hilferding Birinci Dünya Savaşı başladıktan kısa bir süre sonra salgınlardan sorumlu hekim olarak Avusturya-Macaristan ordusuna atandı. SPD'nin (Alman Sosyal Demokrat Partisi)1914'te savaş kredilerine izin vermesine öfkelenen Hilferding, partisinin bölünmesinden sonra 1917'de USPD'ye (Almanya Bağımsız Sosyal Demokrat Partisi) girdi. Savaştan sonra partinin yayın organı "Freiheit" (Özgürlük) adlı günlük gazetenin yazı işleri müdürlüğünü üstlendi.
USPD 1920'de Sovyetlere bağlı komünistlerle birleşince, Hilferding SPD'ye döndü. Alman uyruğuna geçmesiyle birlikte kendisine parlamentoda kariyer yapmanın yolları açıldı. 1923'te milletvekili oldu ve birincisi, enflasyon yılı olan 1923'te, ikincisi de dünya ekonomi buhranının koptuğu 1928/29 olmak üzere, iki kez maliye bakanlığı yaptı. Nasyonal Sosyalistler iktidarı ele geçirdikten kısa bir süre sonra Danimarka üzerinden İsviçre'ye kaçtı ve burada sosyal demokrat direnişi örgütledi. 1934'te Çekoslavakya'da kaleme aldığı Prag Manifestosu sürgündeki Sosyal Demokrat Partisi'nin programını oluşturdu.
Savaş başladığında Paris'te bulunan Hilferding, buradan Fransa'nın işgal altında bulunmayan bölgesine kaçtı. Ne var ki, alacağını umduğu ABD vizesini Fransız makamlarından alamadı ve kendisini birkaç ay oyaladıktan sonra Gestapo'ya teslim ettiler. Hilferding Nazi'lerin hapishanesinde öldü. Resmi bilgilere göre intihar ettiği ileri sürüldüyse de, diğer bazı kaynaklara göre bir sorgulama sırasında percereden dışarı itildiği söylenmektedir.
Hilferding Viyana'da Yahudi kökenli bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası bir sigorta şirketinin başveznedarıydı. Liseyi güçlükle bitirdikten sonra tıp okuyan Hilferding, bu eğitimin yanı sıra ekonomi derslerine de giriyor ve Karl Marx'ın yazılarını okuyordu.
Öğrenciliği sırasında Sosyalist Öğrenci Derneği'ne katılan Hilferding, tıp doktoru ünvanını aldıktan sonra Viyana'nın sefil mahallelerinde fakirlerin doktoru oldu. Ekonomistler arasında bulunan Marx düşmanlarına saldırdığı siyasi bir yazısı, SPD'nin kurucuları arasında bulunan August Bebel'in dikkatini Avusturyalı Hilferding'in üzerine çekti. Kendisini partisinin okulunda ekonomi politik ve iktisat tarihi okutmak üzere Berlin'e davet etti. Prusya polisi Hilferding'in öğretmenlik yapmasını yasaklayınca, "Vorwaerts" (İleri) adlı parti gazetesine redaktör olarak atandı.
1904'ten beri eski sınıf arkadaşı, sigorta doktorluğu yapan bir doktor hanımla evli bulunan (1922'de boşandılar) Hilferding, 1910'da tek büyük yapıtı olan Das Finanzkapital'i yayınladı. Burada iki nedene yani kredi olayına ve anonim şirketlerin kurulmasına bağladığı yüzyılın başında oluşan kapitalizmin yapısal değişikliğini tanımladı. Kişisel girişimcilerin (şirket sahipleri) Marx'ın öğretileri doğrultusunda üretken bir işlev gördüklerini kabul etmekle beraber, hisse senetleri sahiplerini tümüyle sömürücü olarak tanımlıyordu.
Hilferding bankaların politika ve ekonomik gelişme üzerinde çok belirleyici bir etkiye sahip bulunduklarını ileri sürüyordu. Olağanüstü büyüklükteki yatırımları ancak yabancı kapitalle finanse edebilen anonim şirketlere bankaların gerekli kredileri vermek ve karşılığında hisse sahibi olmakla, işletmeler üzerindeki etkileri giderek artmaktaydı. Hisselerin geniş dağılımlı olması halinde, bir anonim şirketi denetimleri altına alabilmeleri için bankaların çoğu zaman küçük bir paya sahip olmaları yeterli olabiliyordu. Bankalar bu yolla birbirine rakip olan firmalara para sağladıkları ve böylelikle üzerlerinde güç sahibi olduklarından, kapitalizmin ilkelerini, saçmalıklarını kanıtlama derecesinde uyguluyorlardı. Nedeni de bir işletmenin diğerini iflasa sürükleyeceği serbest rekabet peşinde olmamalarıydı.
Kişisel Şirketiın Özellikleri
• Şirketin sahibi genellikle şirketin yöneticiliğini de üstlenmektedir.
• Şirket sahibi işçileri sömürmekle beraber, yatırımları nedeniyle ekonomik ve teknik ilerlemeye katkıda bulunmaktadır.
Anonim Şirketin Özellikleri
Hissedarlar usulen şirket sahibi olmakla beraber, sermayelerinin ne şekilde kullanılacağı üzerinde etkileri yoktur. Bu kararları şirket yöneticileri verirler.Hissedarların üretken bir işlevleri bulunmamakta, amaçları sadece sermayenin çoğaltılmasına yöneliktir. Dolayısıyla çabaları yalnız sömürüye yöneliktir.
Bunun ardından oluşan tekellerle kartellerin menfaatleri devletin menfaatleriyle kaynaşmaktadır (tekelci devlet kapitalizmi). Devletin dış ülkelerden yeni yatırım olanakları araması gerekir. 20. yüzyılın başında belirleyici olan emperyalist bir siyaset izleyerek örneğin.
Hilferding Birinci Dünya Savaşı başladıktan kısa bir süre sonra salgınlardan sorumlu hekim olarak Avusturya-Macaristan ordusuna atandı. SPD'nin (Alman Sosyal Demokrat Partisi)1914'te savaş kredilerine izin vermesine öfkelenen Hilferding, partisinin bölünmesinden sonra 1917'de USPD'ye (Almanya Bağımsız Sosyal Demokrat Partisi) girdi. Savaştan sonra partinin yayın organı "Freiheit" (Özgürlük) adlı günlük gazetenin yazı işleri müdürlüğünü üstlendi.
USPD 1920'de Sovyetlere bağlı komünistlerle birleşince, Hilferding SPD'ye döndü. Alman uyruğuna geçmesiyle birlikte kendisine parlamentoda kariyer yapmanın yolları açıldı. 1923'te milletvekili oldu ve birincisi, enflasyon yılı olan 1923'te, ikincisi de dünya ekonomi buhranının koptuğu 1928/29 olmak üzere, iki kez maliye bakanlığı yaptı. Nasyonal Sosyalistler iktidarı ele geçirdikten kısa bir süre sonra Danimarka üzerinden İsviçre'ye kaçtı ve burada sosyal demokrat direnişi örgütledi. 1934'te Çekoslavakya'da kaleme aldığı Prag Manifestosu sürgündeki Sosyal Demokrat Partisi'nin programını oluşturdu.
Savaş başladığında Paris'te bulunan Hilferding, buradan Fransa'nın işgal altında bulunmayan bölgesine kaçtı. Ne var ki, alacağını umduğu ABD vizesini Fransız makamlarından alamadı ve kendisini birkaç ay oyaladıktan sonra Gestapo'ya teslim ettiler. Hilferding Nazi'lerin hapishanesinde öldü. Resmi bilgilere göre intihar ettiği ileri sürüldüyse de, diğer bazı kaynaklara göre bir sorgulama sırasında percereden dışarı itildiği söylenmektedir.