Ilk sanat denemelerine çocukluğunda başladı. Duyduğu ve kendine mal ettiği tesirlerden öğrenmeye çalıştı. Çocukluğu ve gençliği huzursuz geçen genç Liepzig’li Wagner, Thomas Kantoru Theodor Weinlig’den müzik kurallarını öğrenmek suretiyle sanatkarlığını disiplinli bir eğitime tabi tuttu. Fakat daha sonra hayata atılınca dünya meşgalelerinin içinde huzursuz bir halde dönüp dolaştı. Magdeburg, Köningsberg ve Riga tiyatrolarında orkestra şefi oldu. Riga’dan kaçarak deniz yolu ile Fransa’ya gitti. Dresden’de krallık orkestrası şefliğini yaptı. Bir ihtilalci olarak iltica ettiği İsviçre’de sürgün hayatı yaşadı. Masal prensine benzeyen Bavyera kralı 2. Ludwig tarafından Münih’e çağrıldı. Sonra tekrar İsviçre’ye kaçtı. Nihayet Bayreuth’daki eserini gerçekleştirme imkanını bulunca orada huzura kavuştu.
Etrafındaki kimselerin fedakarlığını gerektiren bu huzursuz hayatında sanat uğrundaki sabatkarlığı sarsılmaz bir sütun gibi yükselmektedir. Liszt, dahi piyanist ve orkestra şefi Hans Richter, ikinci karısı ve Liszt’in kızı olan Cosima onun sadık dostlarıydı. Wagner’in Venedik’te vefat etmesi sembolik bir mana taşır. En son yazdığı sözler “Liebe-Tragik” (aşk, fecaat), hayatının bütün muhtevasını kapsamaktadır. Fakat “Tristan” ile müziğin geleceğini tayin eden eseri o yaratmıştı.
Wagner 9 kardeşin sonuncusuydu. Napolyon’dan kaynaklanan sıkıntılar dışında çocukluğunda olağan dışı pek bir şey olmadı. Dresden’de Kreuzchule’de okudu. 1827’den sonra Leipzig’de felsefe derslerine devam etti ve ilk yapıtlarını burada verdi. Bu yapıtları arasında bir fantezi, bir Polonez, iki piyano sonatı, bir senfoni, Goethe’nin “Faust”u için müzik, tiyatro için bitiremediği “Düğünler” ile “Die Feen” operası sayılabilir. Wagner, 1829’da Leipzig’de, Beethoven’in “Fidelio”sunu seyredince müziğe karşı ilgisi artmıştı. Çünkü başroldeki primadonnaya aşık olmuştu. 1836’da Magdeburg’da bencil ve tutarsız oyuncu Minna Planer ile evlendi. Çalkantılı birlikteliği Minna’nın 1866’da ölümüne kadar mutsuz bir yaşamın kapısını aralamıştı Wagner’e.' Shakespeare’den esinlenerek bestelediği “Das Liebesverbot / Aşk Yasağı” adlı operası başarı kazanmadı.
Mayıs 1849’da Röckel ve Bakunin’in dostu olduğu ve katıldığı Dresden ayaklanmasının bastırılması üzerine İsviçre’ye kaçarak Zürich’e yerleşti. Hayatının 10 yılı burada geçmiştir. Zürich’te bir yandan tiyatro ve opera yapıtlarını kaleme alırken, Liszt’in önerisi üzerine “Der Ring des Nibelungen”, yazmaya başladı.
Zürich’ten Venedik’e geçti. Stuttgard’da bulunduğu sırada, Bavyera Kralı II. Ludwig’in çağrısı üzerine Münih’e gitse de , yapıtları yuhalandı. Fakat buna rağmen kralın dostluğunu kazanmayı da başardı. Trihscen’e sığındı. Burada mutluluk içinde 6 yıl boyunca operalar yazdı ve Bayreuth tiyatrosunun planlarını hazırladı.
'Franz Liszt’in kızı Cosima, 1870’te von Bülov’dan boşanmadan önce ona 3 çocuk doğurmuştu. Ve Cosima ile aynı yıl Lüzern’de bir Protestan kilisesinde evlendi. Cosima, evlendikten sonra Wagner’in can yoldaşı ve esin kaynağı oldu.
1872 yılında kesin olarak Beyrut’a yerleşti. 1876’da büyük bir başarı ile “yeşil tepe” festivallerinin açılışını yaptı. 1882’de son operası “Parsifal”in Beyrut’taki galasından sonra ailesiyle birlikte kışı geçirmek üzere Venedik’e gitti.
Ölüm Wagner’i, 13 Şubat 1883’de kalp krizi biçiminde, bir felsefe incelemesi üzerinde çalıştığı sırada yakaladı. “Wahnfried” villasının bahçesinde kendi adına hazırladığı mezarına gömüldü.
Mezarı, torunları olan Wieland ve Wolfgang’ın büyük bir çabayla sürdürdükleri festivalleri izleyenlerin ziyaret ettikleri yerdir hala.