1923 Yılında Karamürsel’de dünyaya geldi. 17 yaşında güreşe başladı.
1946 yılı Stockholm İSVEÇ de Serbest stil 62 Kg da Avrupa da 1.
1948 yılı Londra Olimpiyatlarında Serbest stil 62 Kg da 1.
1953’ de güreşi bıraktı. Ticaret'le uğraşan Bilge Karamürsel'e büyük bir spor okulu açtı.
Eşi Yıldız Hanım'la evli olan Gazanfer Bilge 1 çocuk babasıydı.
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi'nde karaciğer rahatsızlığı nedeniyle tedavi gören Bilge, 85 yaşında hayatını kaybetti (20 Nisan 2008). Gazanfer Bilge'nin cenazesinin Kocaeli'nin Karamürsel İlçesine bağlı Dereköy Beldesi'nde defnedileceği açıklandı.
SABAH Gazetesi'nde Yayınlanan Söyleşiden: (Tarih: 07.01.2005)
Gazanfer Bilge, kimileri onu güreş yıllarından hatırlar kimileri otobüs şirketinden. Yaklaşık 20 gün önce tanıştık ünlü güreşçiyle. Müthiş heyecanlıydı. İstanbul'dan doğduğu yere, Karamürsel'e gidene kadar arabada konuştuk. 3 trilyon harcayarak yaptığı Beden Eğitimi Spor Meslek Yüksekokulu ve Meslek Yüksekokulu'nun açılışına gidiyordu Gazanfer Bilge. Okullarda 930'u erkek 1550 öğrenci öğrenim görebilecek derken gururluydu. Her şeyin başı eğitim derken sesi titredi. "Çocukların okumaları lazım. 13 adet derslik yaptık. Ayrıca 60 bilgisayarlık bir başka dersliğimiz ve kütüphanemiz var." Gazanfer Bilge'nin doğduğu ilçeye yaptıkları bu kadar da değil. Yaklaşık 19 dönüm arazisini sadece öğrenci yurdu yapılsın diye bağışlamış ünlü güreşçi. Yani 81 yaşında kendini tamamen çocuklara adamış. Gazanfer Bilge 1923 doğumlu. 17 yaşında güreşe başlamış. 1946 yalında Avrupa birincisi iki yıl sonra da Olimpiyat Şampiyonu olmuş. Gazanfer Bilge renkli bir kişilik. Sözü bitmiyor. Öyle tatlı anlatıyor ki dalıp gidiyorsunuz. Anı çok, malum yıl sonu reklamlardan yerimiz az, çok az...
* Güreşe nasıl başladınız?
Aslında ben futbol oynardım. İyi de yüzücüyümdür, madalyalarım falan vardı sonra bir baktık yağlı güreşte daha iyi para var biz de oraya geçtik (gülüyor). Güreşmeye başlayınca bir daha bırakmadım. Sevdim bu sporu. Karşıma kimi çıkardılarsa yendim. Baktılar ki alayını yeniyorum bu sefer karşıma daha iyilerini çıkardılar ama yine yendim.
* İlk büyük başarınız Avrupa şampiyonluğunda ne hissettiniz?
En önemlisi nedir biliyor musun? O bayrağı göndere çektirmek. Bayrağın çıkıyor yukarıya, senin marşın çalıyor başka bir şey önemli değil. Benim için ikincilik üçüncülük başarı değildir. Ya birinci olacaksın ya birinci. Marşın çalmazsa ne anlamı var ki ikincilerin marşı çalınmaz. Dönüşte öyle bir karşıladılar ki şaşırdık. Yaşar (Doğu), Celal (Atik) ve ben... Tutulduk kaldık nasıl bir coşku. Hiç unutmam elimde bir bavul. Kaybolmasın diye elimden bırakmamışım. Öyle almışlar sırtlarına beni elimde bir bavul. Taksim'e kadar bavulumla sırtlarda gittim. (Gülüyor)
* Ya Olimpiyat Şampiyonluğu?
O da muazzam. Öyle bir ekip gittik ki 1948 yılında altı kez üst üste marşımızı çaldırdık. O zaman kraliçe bizi saraya davet etti. Hepimiz gitmiştik. Masanın diğer ucuna geçtik. Nasıl güzel hazırlanmış. İçkileri koymuşlar sıra sıra. Tabii biz sporcuyuz içemiyoruz. Sonra Celal dedi ki 'ya bu içkileri bir daha nerede bulacağız, kralını bulmuşuz, için.' Bizi yoldan şaşırttı Celal, sarayda Türk güreş ekibi olarak dut olduk.
* Kraliçe ile konuşma fırsatınız oldu mu?
Aslında oldu. Bizimle çok ilgiliydi çünkü büyük bir başarı kazanmıştık. Kimseyle sorgu sual yapmadıkları halde benim yanıma geldi bir şeyler sordu, konuşmak istedi. Sürekli laf attı cevap istedi. Ben kaçtım yanlarından ne yabancı dil var ki bende? Ayrıca genciz işte utandım. Seçme insanların yanında insan şaşırıveriyor.
* İki şampiyonluktan sonra güreşi bıraktınız. Neden?
Ben istemedim, bıraktırıldım. 1952 yılında Burhan Felek benim için 'Profesyonel oldu' diye bir yazı yazmıştı. Bankalar şampiyon olduk diye bizi mükafatlandırmışlardı 20 bin lira vermişlerdi. Onu söylüyor. Ama biz para için güreşmedik ki... Sonradan ödül verdiler. Biz de bilmeden aldık ödülü. 1952 yılında olimpiyatlara gittik. Çıkıp güreşeceğiz bir baktık ki olimpiyat komitesi bizim isimlerimizi vermemiş. Bizi profesyonel ilan edip amatör yarışmalara girmemizi yasaklamışlar. Böyle harcandık gitti işte. Yaşar milli takımın başına geçti. Celal birilerini çalıştırmaya başladı ben de ticarete atıldım, biliyorsunuz otobüsçülük yaptım. Yaşar "Celal cambaz, ben hamal Gazanfer de pehlivan" derdi. Hepimiz harcandık gittik profesyonel diye.
* Şimdi beğendiğiniz güreşçiler var mı?
Meydanı öyle hale getirdiler ki herkes ortada itişir gibi güreşiyor. Kim daha fazla iterse ötekine yat aşağı diyor. O da sarılıyor dönüyor pat. Halbuki güreşin oyunları vardır, tekniği vardır. Önemli olan o oyunlardır. Kimsenin oyun düşündüğü yok. Güreşçi dediğin her stil güreşecek, ayırmayacak.
* Karamürsel'e ne zamandan beri yatırım yapıyorsunuz?
Kendimi bildim bileli. Sürekli orası için uğraşıyorum. Çocuklar 'Baba, amca' diyorlar bana hoşuma gidiyor. Elimi öpmek istiyorlar izin vermiyorum. 'Sakın' diyorum 'el öpmeyin.' Ellerini yıkamayan bir milletiz biz, niye pis elleri öpsünler ki çocuklar? 'Çak' diyorum sporcu selamı yapalım. El öpmeye alışmasınlar.
-------------
Ünlü güreşçi Gazanfer Bilge karısıyla tanışmasını anlatıyor:
Eşim Yıldız Finlandiyalı. Zaten orada tanıştık. Babası oranın Müslüman Türklerinden. Bir gün Firuzan Tekin'e dedim ki "Kalk gidip kız isteyeceğiz." "Ne oldu" demeye kalmadan adamı apar topar giydirdim ve kızı istedik. Hemen olmadı tabii. Tam iki yıl mücadele verdim. En sonunda razı oldular. Düğünü de yaptılar. Şimdi bakıyorum da tam 50 yıldır beraberiz. Her on yılda bir o yıl kadar altın veriyorum. Bu yıl 50 altın verdim ona hediye olarak. Daha ne istiyor? Ondan sonrası verilmez değil mi?Ya da belki vermek lazım" (Gülüyor). Ünlü Güreşçi'nin bir tek oğlu var, 50 yaşında. Bilge oğlundan bahsetmekten hoşlanmıyor. Kızmış bir kere, 81 yaşının inatçılığıyla "Kaç torununuz var?" sorusuna bile "Bilmiyorum" diye cevap veriyor. Gazanfer Bilge kendisini Karamürsel'e ve oradaki çocuklara adamış. Hayatında bir onlar var bir de Fenerbahçe. "Fenerbahçe Başkanı takıma yakışan yeri yaptı. Adamı seviyorum çünkü adam yapıcı adam. Tenkitler ediyorlar yanlış yapıyorlar. Adam sürekli hizmet ediyor. Takıma gelince biz daha da iyi olacağız, yurtdışında başarılar kazanacağız, toparlanıyoruz yavaş yavaş, her şey çok iyi olacak."