İtalyan sanatının ilk sanat tarihçisi olan Giorgio Vasari, daha sonra Fra Angelico ismiyle anılan Guido veya Guidolini di Pietro’nun doğumunu 1387 yılı olarak belirler: gerçekten de, sanatçının 1455’de öldüğü sırada 66 yaşında olduğunu belirtir. Fakat hiç bir belgenin doğrulayamadığı bu doğum tarihini, çağdaş eleştirmenler tartışma konusu haline getirdiler: buna göre ressam, 1400 civarında, en geç ise l402’e doğru Floransa’ya yakın küçük bir şehir olan Vicchio di Mugello’da doğmuş olmalıydı.
Ressam (dipintore) ile ilgili faaliyetini gösteren ilk belge 1417 tarihini taşır; bu dönemde Angelico hâlâ laik bir kişiliğe sahipti. Aldığı eğitim konusunda hiçbir kesin bilgi bulunmamaktadır. Fakat elimize minyatürle uğraştığına dair birçok ipuçları bulunmaktadır ve sanat tarihçileri onun Floransa okulunun gotik üslubunun son temsilcilerinden biri olan Lorenzo Monaco’nun öğrencisi ve soyadının da belirttiği gibi keşiş olduğu düşüncesini taşımaktadır.' Angelico’nun çok sayıdaki sunak arkalığında, özellikle modelleştirme duygusu, kişiler yerleştirilmesi ve gök mavisi —Angelico mavisi— veya altın kakma fon gibi meneviş söz konusu olduğunda, minyatür sanatının izleri görülür. Tarihi saptanabilen ve kendisine mal edilen bir miesa kitabı (Katoliklerde kilise duaları kitabı), Angelico’nun 1430’da kitapları tezhip sanatıyla süslemeyi sürdürdüğünü kanıtlar görünmektedir.
1420-1422 yılları arasında, Guido di Pletro, Hıristiyanlığın başlangıçtaki katı kurallarına geri dönüşü savunan Dominiken tarikatın reforme edilmiş kolunun yönetimindeki Fiesole’deki San Domenic Manastırı’nda keşiş oldu. Keşiş “Fra Giovanni da Fiesole” ismini aldı ve ait olduğu manastırın başrahibi olan ve Kuatroçento’daki dini öğretinin önde gelen kişisi Aziz Antoninus’un doğrudan yönetimi altında, hiç şüphesiz son derece güçlü bir dini eğitim aldı.
Eğitimi, büyük bir olasılıkla, sanatsal faaliyetinde ilk gelişmelerin ortaya çıktığı dönem olan 1425-1429 yıllarına kadar devam etti: özellikle, çok sayıda sunak arkalığı resmetti. Fiesole’deki sunak arkalığı (1426) ve üçkanatlı Aziz Petrus’un Şehit Edilmesi adlı tablosu (1429), bu tarihte hâlâ Monaco’nun öğretisine uygun “ordo gotico” (gotik üslupta yapılmış gündelik tapınmaları gösteren bir çeşit kilise takvimi) örnekler teşkil eder. Bunu izleyen yıllarda üslubundaki gelişim çok belirginleşti ve geçici olarak, Masolino da Panicale veya Gentile da Fabriano’nun etkileri görüldü.
1433’de keten tüccarları loncası tarafından ısmarlanan Linaiuoli sunak arkalığı özellikle predellays —ince resim şeridi— (Aziz Petrus’un Vaazı, Aziz Markos’un Şehit Edilmesi) oluşturan sahnelerde oluşan değişimleri göstermesi açısından özgün bir eserdir. Bu dönem de Fra Angelico, Massacio’nun hümanist mesajının bilincine varmış görünüyordu: Masaccio, 1425’e doğru, Santa Maria del Carmine Kilisesi’ndeki Brancacci Kapellası’nda, 1420-1440 yıllarında İtalyan resminin kaydettiği büyük gelişmede önemli bir rol oynayan freskler yaptı. Bu dönemde Angelico doğanın verdiği ilhama çok duyarlı olduğunu gösterdi: İtalyan resim sanatında saptanabilen ilk manzara çalışması olan Trasimeno Gölü’nü (Gortona sunak arkalığı predellası, 1433-1434) gerçekleştiren Angelico olmuştur; Santa Trinita Kilisesi için çizilen Çarmıhtan İndiriliş, berrak ve billur bir ışık içinde, perspektif bir görüntü sunan tepe ve şatoların önünde yer alır. Ancak sanatında, plastik yeniliklere karşı değişik tutumlar görülür: o dönemde bile kalın damaskolar, donuk altın haleleri (Louvre sunak arkalığı olarak adlandırılan Meryem’in Taç Giymesi) tekrar ortaya çıktı.
1435’den sonra Trecento’nun (XIV. yy) başlarındaki arkaik kompozisyonlara atfen gerçekleştirdiği eserlerin çoğaldığı görüldü; resmettiği Yakarış, söz konusu Giotto’ya geri dönüşü simgeleyen en önemli eserdir ve bu anlayış, özellikle San Marco Manastırı’nın süslemesinde kendini gösterir.
Fiesole, Floransa Ve Roma
1436’da, Floransa yöneticisi Cosimo de Medici ve kardeşi Lorenzo’nun müdahalesi sayesinde, Papa IV. Eugenius Fiesole Dominkenlerine o dönemde harabe halinde olan San Marco Manastırı’nın Floransa binalarını devretti. Mimar ve heykelci olan Michelozzo (daha sonra Medici Sarayı’nı gerçekleştirecektir), binaların restorasyonuyla görevlendirildi; resim süslemelerinin tamamı ise Angelico’ya bırakıldı. Birbirine paralel olarak götürülen; bu iki çalışma 1438’de başlayıp 1452’ye kadar sürdü. Angelico atölyesiyle birlikte, fresk sanatının doruk noktalarından birini teşkil eden eseri bu meditasyona yönelik yerde (kilisenin dışında, özellikle 44 hücre,' inziva odası, kütüphane ve papazlar odasından oluşuyordu) gerçekleştirdi. Keşişlerin dini düşünceye dalmalarını kolaylaştırmak için oluşturulan eserlerin dörtte üçüne yakın bölümü, Isa sevgisi sahnelerini temsil eder. Sunak arkalığı resimlerine kıyasla fresklerin özelliğini, süslemenin yokluğu (Dominiken kurallarının getirdiği zorunluluklara uygun olarak) ye yansıttıkları derin mistik ifade oluşturur. İfadedeki bu görkem, bu biçimsel arılık, bazı hücrelerin fresklerin de, özellikle Meryem’e Müjde, İsa’nın Dirilişi, Hakaret Edilen Isa Meryem’in Taç Giymesi’nde görülür. Burada rengin oynadığı rol çok önemlidir.
Angelico’nun tamamen özgün olan renk anlayışı, ara renkleri ustaca kullanımına dayanıyordu; ışık-gölgeyi en aza indirgerken düzenli dağılımı renklerin dengesini sağlayan bir ışıklılığı uç noktalara kadar zorladı. Bu freskler, daha geniş bir halk kesimine yönelik bir eser olan San Marco sunak arkalığı (1438) olarak adlandırılan manastır kilisesinin büyük sunak arkalığından tümüyle farklıdır, bu eserde Fra Angelico, ilk kez sacra conversazsone’u (kutsal konuşma), cenneti andıran bir mekânda meleklerin ve azizler Meyem’le Çocuk Isa etrafında toplanışını resmetmiştir.
Fra Angelico tüm hayatı boyunca mütevazı ve dindar bir kişi olarak kalmasına rağmen, çok erken bir dönemden başlayarak büyük bir başarıya kavuştu: 1447 tarihli bir belgede kendisinden «en ünlü İtalyan ressamlarından biri» olarak bahsedilmişti.
Güzel Sanatlar Okulu’nun profesörü Paul Delaroche’un okulun amfisini süslemek için gerçekleştirdiği ve geçmişin ustalarına gösterilen bir tür saygı niteliğindeki muazzam kompozisyonda Fra Angelico’nun görüntüsüne ortada en ön planda yer vermesi, XIX. yy’da Angelico’nun öğretisinin hâlâ geçerli olduğunu kanıtlar. Öte yandan, öncelikle Vasari’ye atfedebileceğimiz mistik sanatçının efsanesi, XIX. yy’ın sonuna kadar sanat tarihçilerinin eserlerinde aktarıldı. Böylece Michelet, Rönesans’la Ortaçağ’ı olduğu gibi Leonardo da Vinci’yle Angelico’yu karşılaştırabiliyordu. Şüphesiz bu şöhretin dayanak noktası, sanatçının Papa 2. Jean Paul tarafından 8 ekim 1982 tarihinde kutsal kişi kabul edilmesiydi. Bu, sadeliği ve kullanılan renklerin (beyaz, mavi, altın, kırmızı) gücüyle ortaya çıkan ve her şeyi, dünyevi kaygıları, basit sevinçleri, gündelik davranışları veya mistik esrimeleri, öteki dünyanın ışığında inceleyen Angelico’nun eserine verilen değerin ulaştığı en son noktayı oluşturuyordu. Axis
http://www.artcyclopedia.com/artists/angelico_fra.html