Fatih Mika 1956 yılında Ä°stanbul’da doÄŸdu. Ä°lk ve orta öğrenimini Ä°stanbul’da tamamladı. Daha sonra Ä°.Ãœ.Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ndeki eÄŸitimini yarıda bırakarak Yugoslavya’ya gitti, Sarayevo Güzel Sanatlar Akademisi Grafik (Gravür) Bölümü’nden mezun oldu. Ä°htisasını da aynı Akademi’de Dževad Hozo Atölyesi’nde tamamladı. Fatih Mika çalışmalarını 1989 yılından bu yana Roma’da sürdürmektedir.
KİŞİSEL SERGİLERİ
1989: Belgrad Üniversitesi Kültür Merkezi Sanat Galerisi, Belgrad, Yugoslavya
1989: Rizah Štetić Sanat Galerisi, Brćko, Yugoslavya
1989: Leonardo Sanat Galerisi, Sarayevo, Yugoslavya
1990: Dom Mladih Sanat Galerisi, Sarayevo, Yugoslavya
1991: Café Notegen, Roma, İtalya
1992: Trifalco Sanat Galerisi, Roma, Ä°talya
1993: Alkent Actuel Art , Ä°stanbul
1994: Ekol Sanat Galerisi, Ä°stanbul
1996: Vakko Sanat Galerisi, Ankara
1996: Vakko Sanat Galerisi, Ä°stanbul
1997:' Sait Faik’i Anma Günü, Kalpazankaya, Ä°stanbul
1997: MEB Sanat Galerisi, Ä°stanbul
1998: Upter House, Roma, Ä°talya
1999:' Avezzano Belediyesi Sanat Galerisi, Avezzano, Ä°talya
2000:' Galleria Dei Soldati, Roma, Ä°talya
2000:' Galerija Mak, Sarayevo, Bosna Hersek
2001:' Aksanat Cep Galerisi, Ä°stanbul
2001:' Ielasi Sanat Galerisi, Ischia, Napoli, Ä°talya
2002: Tolga Eti Sanat Evi, Ä°stanbul
2002: 12. İstanbul' Sanat Fuarı, İstanbul
2003: Nemi Belediyesi, Nemi, Roma, Ä°talya
2003: 13. İstanbul' Sanat Fuarı, İstanbul
2003: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Sanat Galerisi, İstanbul
2004: 17. Hotel & Restaurant Equipments Fair, Ä°stanbul
2004: “Lale Adına, Osmanlı Dünyası”, Chiostro di San Giovanni, Orvieto, Ä°talya
2004: Palazzo Gamberini - T.C. Roma Büyükelçiliği - Roma, İtalya
2004: Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Çeşme Altın Yunus Sanat Galerisi, İzmir
2004: Neo Art Gallery, Roma, Ä°talya
2005: "Carlo Goldoni" İtalyan Kültür Merkezi, İzmir
2005: Rose e Tulipani……..Santa Lucia, Fonte Nuova, Roma, Ä°talya
2006 Guttenberg Müzesi (Gravürleri müze koleksiyonunda)
ÖNEMLİ' KARMA' SERGİLERİ
1986:' - 3. Öğrenci Gravürleri Bienali, Belgrad, Yugoslavya
1988:' - 4. Öğrenci Gravürleri Bienali, Belgrad, Yugoslavya
-Sarayevo Güzel Sanatlar Akademisi İhtisas Öğrencileri sergisi, Sarayevo, Bosna Hersek''''''''''''
1989:' - 5. Uluslararası Baskı Bienali, Varna, Bulgaristan
- 18. Uluslararası Grafik Sanatları Bienali, Ljubljiana, Slovenya
- 1. Yugoslavya Minyatür Sanatlar Bienali, Gornji Milonovac, Yugoslavya
- Petit Format de Papier ´89, Couvin, Belçika
1990:' - Intergrafik ´90, Internationale Triennale Engagierter Grafik in der DDR, Berlin, Almanya
- "Il Segno nel Labirinto", Iraklion, Girit, Yunanistan
- 2° Salon International De La Gravure, Nantes, Fransa
1991:' - Uluslararası Grafik Sanatlar Trienali, Krakov, Polonya
- "Intergrafia ´91", Uluslararasi Gravür Sergisi, Katovize, Polonya
- 6. Uluslararası Baskı Bienali, Varna, Bulgaristan
- "Il Segno nel Labirinto", Selanik, Yunanistan
- 6. Uluslararası Küçük Boyutlu Baskı Sergisi, Frederikstad, Norveç
- "Presenze- Artisti Stranieri Oggi in Italia", Perugia, Ä°talya
1992:' - 10. Uluslararası Grafik Trienali, Frederikstad, Norveç
- Dotze Mini Print International De Cadaqués, İspanya
- 17. International Independante Exhibition of Prints , Kanagawa, Japonya
- "La Morte Di un Ipocondriaco", Trifalco Sanat Galerisi, Roma, Ä°talya
1993: - 12. Premio Internazionale Biella Per La Incisione , Biella, Ä°talya
- 20. Uluslararası Grafik Sanatları Bienali, Ljubljiana, Slovenya
- "Dall Arte Il Domani Del Mondo", Banca D´Italia Kültür Merkezi Sergi Salonu, Roma,'' İtalya
- Birinci Uluslararası Baskı Bienali, Maastricht, Hollanda
- The 1. Mini Print Slovenia, Maribor, Slovenya
'''''''''' - 1. Mısır Uluslararası Baskı Trienali , Giza,' Mısır
- 7. Uluslararası Baskı Bienali, Varna, Bulgaristan
1994:' - 4. İstanbul Sanat Fuarı, Galeri Ekol, İstanbul
'''''''''' - 13. Biennal D´Eivissa, Ibiza, İspanya
1995:' - 11. Uluslararası Grafik Trienali, Fredrikstad, Norveç
'''''''''' - 21. Uluslararası Grafik Sanatları Bienali, Ljubljiana, Slovenya
- 1. Uluslararası Grafik Sanatları Bienali, Sofya, Bulgaristan
- 18. International Independante Exhibition of Prints , Kanagawa, Japonya
- "Eco e Narciso", Galleria Trifalco, Roma, Ä°talya
- "Dall Arte Il Domani Del Mondo", Banca D´Italia Kültür Merkezi Sergi Salonu, Roma, İtalya
- 5. İstanbul Sanat Fuarı, Galleria Carolina Monti, İstanbul
1996:' - 13. Premio Internazionale Biella Per La Incisione , Biella, Ä°talya
- 14. Biennal D´Eivissa, Ibiza, İspanya
- 8. Uluslararası Küçük Boyutlu Baskı Sergisi, Frederikstad, Norveç
- 6. İstanbul Sanat Fuarı, Minyatür Sanat Galerisi, İstanbul
1997:' - 2. Uluslararası Grafik Sanatları Bienali, Bitola, Makedonya
- 19. International Independante Exhibition of Prints , Kanagawa, Japonya
- International Exibition of Graphics and Posters "4th' Block", Harku, Ukrayna
1999:' - 3. Mısır Uluslararası Baskı Trienali , Giza,' Mısır
'''''''''' - "Cieli e Cupole", Galleria Lazzari, Roma, Ä°talya
2000:' - Lilla Europa 2000, 1. Küçük' Boyutlu Resim ve Baskı Bienali, Hallsberg & Örebro,'''
''''''''''' İsveç
'''''''''' - 30 x 30 x 30: "l’anomalia dell’impossibile", Il Quadrato di Omega, Roma, Ä°talya
'''''''''' - 10ème exposition internationale <Petit format de papier>, Viroinval, Belçika
- 27. Premio Sulmona, Rassegna Internazionale d’Arte Contemporanea,'''
Sulmona, Ä°talya
2001:' - 2a Rassegna internazionale dell’incisione di piccolo formato, Cremona, Ä°talya
- III Festival De Gravura, Élvora, Élvora, Portekiz
- International Festival of Graphic Art 2001, Hallsberg & Örebro, İsveç
2002:' - Lilla Europa 2002, 2° Biennale of smallscale painting and printmaking,
''''''''''''' Hallsberg & Örebro, İsveç
- DYO 30. Resim Yarışması, İstanbul-İzmir-Bursa-Ankara-Antalya
- 11ème exposition internationale <Petit format de papier>, Viroinval, Belçika
2003:' - 4. Mısır Uluslararası Baskı Trienali , Giza,' Mısır
2004:'' - The International Print Triennial Dalarnas Museum, Falun, İsveç
- "Obiettivo Pax"' Museo Storico della Fanteria, Roma, Ä°talya
-' Kleopatra - Da Michelangelo all´Arte Contemporanea, Baku, Azerbeycan
'- 12ème exposition internationale <Petit format de papier>, Nismes, Belçika
'''''''''''' - IV. Festival De Gravura Évora, Évora, Portekiz
'''''''''''' - 14. İstanbul' Sanat Fuarı, ARGAM ile birlikte, İstanbul
'''''''''''' - 3° Biennal Internacional D´Art Grafic 2004 "Aqua", Francavilla Al Mare, İtalya
'''''''''''' - 3° Biennal Internacional D´Art Grafic 2004 "Aqua", Sant Carles De La RÃ*pita, Ä°spanya
- Lilla Europa 2004, 3. Küçük' Ölçek Resim ve Baskı Bienali, Hallsberg & Örebro, İsveç
2005:''' -' Primaverile Romana 2005, Con Il Gianicolo Centro D´Arte Galleria D´Arte'
Mika´nın İtalya´daki son sergisinden sonra Arianna di Genova tarafından yazılmış eleştiri:
Fatih Mika, Istanbul´da şekerli baliklar
Masal yaratıları, cennet kusları ya da Boğazicinden siçrayan baliklar, dekoratif bir oyun icinde Hokusai´in ahsap baskilarini animsatiyorlar.
Istanbul´lu gravur sanatçisi Fatih Mika´nin bu gravurleri ( Istanbul Menkul Kiymetler Borsasi Sanat Galerisi´ndeki sergisi) iki defa bakilmayi hakkediyorlar. Biri kullanilan malzeme araciligi ile içine aydinlik bir sekilde girerek.(Kumlamanin lekeci etkisi, seker-baski teknigi ile islenerek daha da hareketlendiren yuzeyler). Digeri ise fantastik oykuler arasinda gezen, hayal kuran, antik mitleri çagristiran buyuleyici kisileri ve gerçekustu renkleri.
Turkiye dogumlu Fatih Mika´nin çok yonlu biçimlenisi onu Sarajevo´ya unlu grafik ve gravur okuluna ogrenim gormeye goturdu, daha sonra da Italya´ya ailesi ile yasamaya, Mika sonucu kestirmeden once teknik ile mudahaleyi seciyor. Boylece asitler formlari degistiriyorlar, sivilar alani "kemiriyorlar", kirmizilar, toprak renkleri, maviler yeni sinirlar yaratiyorlar.Anlatimci tablo kalibini kaziyarak yerine siirsel bir ormani çiòeklendirmeye birakiyorlar. Daha onceki donemlerin otçulari (Otlar I, 2003 fotgrafta), Hizli simsek gibi kelime (kemik)ayiklayan Eugenio Montale´nin anisina "Murekkep Baligi Kemikleri" (……………………) Boylece onun martilari Haliç´e dogru havalanabilirler yada sadece bir iz olmak için kus olan ile iliskilerini kaybederek konumlarini degistirerek, ic dinamizmleri olan gravur goruntuleri ve yasam.
(Arianna di Genova)
Yıldız CıbıroÄŸlu´nun Art Life dergisinde yayınlanan FATÄ°H MÄ°KA’DAN GRAVÃœR SERGÄ°SÄ°: AYRINTILAR isimli yazısından...
Fatih Mika’nın 2000 yılında asitoyma, kumlama ve darbeleme tekniÄŸiyle yaptığı Arabesk adlı gravür cesur bir düzenleme ve dikkat çekici bir yapıt. Ä°ki öküz, iki tekerlek ve çerçeveli iki kadın imgesiyle önde silik bir erkek imgesi. Arabanın kendisi yok. Onun yerine tablonun karesi var. Picasso’nun bu tablosu (Avignon’lu genç kızlar) çerçevesiyle birlikte arabanın kasasının yerine geçmiÅŸ. Arabanın kasası nasıl yük taşıyorsa bu tablonun dörtgeni de iki kadının imgesini taşıyor. Picasso “Barcelona’nın Avignon sokağındaki bir genelevde satılan -belki Kuzey Afrikalı- kadınlarla”' ilgili anılarından ortaya çıkardığı Avignonlu genç kızlar’ı 1907’de bitirmiÅŸ. Picasso’nun ölümsüz kıldığı o beÅŸ kızdan ikisi' tam doksan üç yıl sonra bir geziye gider gibi, Fatih Mika’nın gravüründe iki öküzün çektiÄŸi tuhaf bir arabada yer alıyorlar. Picasso’nun resminde olduklarından daha farklı biçimde etkileyiciler. Kübizmden uzaklaÅŸmışlar, ama o resme çaÄŸrışımları (sanatçı bunu bilinçle istemiÅŸ) sürüyor. Sanatın dönüştürücü gücü burada çok hoÅŸ bir biçimde karşımıza çıkarken, bir sanat yapıtından sonrakine akışkanlık saÄŸlanmış.
Resmin gölgeli ve gizemli havası içinde belirgin ve gerçekçi olanlar bu iki fahiÅŸe. Işık kollarının ve göğüslerinin üstünde. Bedenleri kasap vitrininde asılı et gibi. YabancılaÅŸmış, büyümüş gözler etin içinden dışarıya dimdik ve sert bakıyor. Gövdeleri kurbanın gövdesi, ama bakışları celladın. Göğüslerini daha çok göstermek, ortaya çıkarmak için, kollarını satışa koÅŸullanmış bir ruhla kaldırmışlar. Yine de cinsellik yok. Bu resim artık Picasso’nun Avignonlu Genç Kızlar’ından baÅŸka bir ÅŸey; Fatih Mika Picasso’yu da içine almış, özümsemiÅŸ ve yeniden yaratmış onu. Bu gravürü yaparken bir minyatürden de yararlanan Fatih Mika’nın etkileyici bir eseri.
Onu anlamaya çalışmayı sürdürelim: Bu kadınlar nereye götürülüyorlar? Fatih Mika onların köylerine dönmelerini istediği için mi onları Avignon sokağından alıp buraya taşıdı? Avignonlu iki fahişenin resmini öküzleri yeden adam hangi köy odasına asacak? Bu onun düşü mü? Kentte bir genelevde yattığı kadınların düşünü köyüne mi taşıyor? Yaşamı zenginleşecek mi o düşlerle? Yoksa birden köyüne dönüş yolunda gerçekle yüz yüze geldi de yüreği mi sızladı bu kadınlara? Eli neden soru sorar gibi, içi neden karışık, şaşkın, huzursuz?
Bir çift öküz ve araba ilkelliği mi imliyor, yoksa uygarlığın ilk adımında fahişeliğin olduğunu mu? Bu kadınların bir zamanlar saf köy kızları olduğunu hatırlayan var mı? Kadınlarla birlikte öküzler de yükü çeken ve aşağılanan sınıfları mı temsil ediyorlar?
Sanatın da, insanın da satılan bir nesne olduğunu mu ifade ediyor Fatih Mika? Onların satılmasından rahatsız mı, ihanet ettiğini mi düşünüyor? Bir çerçinin öküz arabasına yükleyip satış için köy köy gezdirdiği nesneler gibi mi fahişelerin ya da tabloların piyasaya, talebe bağlı kaderi? Sanat eserlerinin satılmaya yazgılı olması, onları bilinmeyen bir kadere teslim etmek ve saflıklarının -daha yaratmaya başlarken- bozulmasına' sebep olmak mı?
Fatih Mika’nın gravürlerinde zeminin genellikle gölgeli, serpiÅŸtirilmiÅŸ lekelerle kaplı olması ve dış dünyaya ait hiçbir ögeyi barındırmaması, barındırsa bile artık deÄŸiÅŸime uÄŸramış olması, sanatçının içsel bir durumu ifade ettiÄŸi, dış dünyayla arasına mesafe koyduÄŸu düşüncesini güçlendirmektedir.'
Sanatçılar onun yapıtlarında akmaya devam ederler. 2005’te eski gravür ustasını betimler F. Mika: Aliye Berger’in anısına. Bu betiminde ipiltilerin içinden yaratıcı bir ruhla dolu güçlü bakışlarını gravüre bakanın yüreÄŸine saplamaktadır Aliye Berger.
Åžair ve ÅŸiiri -Ä°lhan Berk adlı gravürde (1996) ise ÅŸairin iki dizesi okunuyor: “Adlandırmak Ölümdür.” “Adlandırınca her ÅŸey sıkıcı olur.” Mika’nın gravürlerindeki yukarda kısaca deÄŸindiÄŸim psikolojik etkili gölgeler, zemini tanımlamak yerine onu ipil ipil beneklerle, alacalarla bulandırıp parçalamalar; karalamalar, silik gölgeler, bazen silüetle yetinmeler Ä°lhan Berk’in ÅŸiirindeki bu dizeyle açıklanabilir. “Adlandırma ölümdür.” Fatih Mika da tanımlamaz, yoruma bırakır imgelerini.
Ağın ortasına düşmüş balığın bakışlarında da aynı ÅŸaÅŸkınlık ve korku var. Bir kadının' göğüsleri arasındaki ‘erkek ilkeyi’ de temsil ediyor olabilir balık. Pedro Almodovar’ın yönettiÄŸi KonuÅŸ Onunla filmindeki erkek kahramanın kadın gövdesini korkuyla karışık duygular içinde keÅŸfe çıktığı rüya sahnesini ve Joseph Campbell’in Kahramanın Sonsuz YolculuÄŸu adlı kitabını hatırlayalım. AÄŸ ortak imgelemde kadınlarla iliÅŸkilendirildi. Çünkü ilk ağı onlar ördü ve ilk aÄŸları büyü/ tuzak' amacıyla kullandılar. En eski Anadolu tanrıçalarının' betimlerinde aÄŸ onların gövdelerinin bir parçasıdır. Fatih Mika’nın resminde balık aÄŸa düşmüş ve ağın ortasını çukurlaÅŸtırarak ‘V’ biçimiyla birlikte balığın aÅŸamayacağı iki tepe formunu da oluÅŸturmuÅŸ. Çok çaÄŸrışımlı bir resim. ErkeÄŸin karşı cinsten korkusunu da, daÄŸ gibi sorunlar arasında sıkışmış bunalan insanı da getiriyor akla.
Çağımız bilgi çağı mı, yoksa korku çağı mı? Bilgiyi kimler kullanıyor? Kullanmayanlar yalnızca hayvanlar mı? Gereksiz bilgiler çöplüğünü bilgi sananlar da yok mu? Mika’nın gravürlerinde korku ve ürkü duygularını içerenler daha çok hayvanlar, cansız varlıklar. Onlar yeryüzündeki sessiz kalan, sesini duyuramayan, duyulmak istenmeyen yığınları mı ifade ediyorlar? Fatih Mika suyun içindeki sessiz dünyada yaÅŸayan balıklar, kuÅŸlar üzerinden onları mı yansıtıyor gravürüne? Sait Faik’e Saygı dizisinden Ä°skorpit, Kırlangıç balığı, Sinarit Baba, Son KuÅŸlar adlı resimlerde' -korku, kuÅŸku, kaygı, ürkü baÅŸta olmak üzere- yoÄŸun duygulanımları okuyabiliyoruz. Neden bu balıklar zırhları, kabukları andıran ve batıcı okları çaÄŸrıştıran sert parçalar taşıyorlar gövdeleri' üzerinde? Tehdit ve tehlike mi var? Ãœrkmüş gözlerle bakıyor onlar da Avignonlu Genç Kızlar gibi. Son KuÅŸlar adlı gravürdeki kuÅŸ neden yerin üstünde olacağına yerin altında? Sanki bir savaÅŸta yeraltı sığınağına gizlenmiÅŸ, yakınlarını yitirip yapyalnız kalmış insanlar gibi hüzünlü ve yaslı. Ãœstündeki toprak yığınından uzanan dikenler yardım isteyen, “Kurtarın kurtarın” diyen kurumuÅŸ eller mi? DoÄŸa ve insan birbirine sızmış, acıyı birlikte duyuyorlar.
Kedi Minoo’nun, Kız Kulesi önündeki martının yoÄŸun duygulu bakışları hayvanseverler için ayrı anlamlar da taşıyabilir. Martı I adlı gravürde (2003) sisler içindeki Kız Kulesi bile penceresiz duvardan korunakla çevrilmiÅŸ, (belki çevre kirlenmesine iliÅŸkin) tehlikelere karşı dış dünyaya kapanmış, artık o bir deniz fenerinden öte, siren düdüğünün ne zaman çalacağını tetikte bekleyen canlı bir varlığın imgesine dönüşmüştür.
Castello Aragonese (1995) adlı gravür aynı adlı kaleyi gösteriyor. Ada ve kale kaçmak, korunmak için mi? Kasvetli görünüyor ve “hayaletlerin dolaÅŸtığı tekin olmayan” bir yere benziyorlar. Önde geçmiÅŸten insan eliyle yapılmış nakışlı iÅŸaretler taşıyan kayalıklar, artık hayatın bittiÄŸini imliyor gibi. Adanın üstünde pamuk gibi beyaz, uçucu ve dağınık bulut yığını, granit sertliÄŸinde dokunmuÅŸ adaya, kaleye, kayalara tezat oluÅŸturuyor. Sanki eski günlere aÄŸlayan, anne biçimli koruyucu ruhu adanın, rahatlatıcı bir etki yapıyor. Çekici ve gizemli bir yanı var gravürün. Bu ada için Fatih Mika’dan ÅŸu bilgiyi aldım:' “Castello Aragonose, Ä°schia Adası’nda bir kale. Osmanlılara karşı kendilerini savunmak için yapılmış. Karımın baba tarafından ataları üç yüz elli yıl öncesinde bu adada yaÅŸamışlar.”' Fatih Mika Roma’da çalıştığı için Ä°talya’dan görüntüler giriyor yapıtlarına. San Pietro’nun kara silüeti üzerinde Ay kuruntulu kıskanç bir âşık gibi mektuplar yazıyor parça parça bulutlara, San Pietro’ya gönderiyor.' Dua I ve Manolya II adlı gravürlerde konular farklı ama hareket ve devinim birbiriyle' tamamlanıyor. Manolya II (2003) adlı gravürde iki manolya bir iç ışığıyla aydınlanıyor ve' ışıkla pervane gibi birbiriyle iliÅŸkililer. DerviÅŸlere benzeyen bir kendinden geçiÅŸ içinde dönüyorlar sanki. Dua I (2005) adlı gravürde derviÅŸler ve Arap harfli yazılar da aynı raksı sürdürüyorlar.
Yengeç (2001): Ä°lk kez korkmuÅŸ, ürkmüş deÄŸil de; korkutucu, ürkütücü bir hayvan imgesiyle karşı karşıyayız. iki yana açtığı peleriniyle dehÅŸet saçan bir heyula gibi; silahlanmış, zırhlanmış, üstümüze geliyor. SavaÅŸ makinasının yengeç biçimine girmiÅŸ görüntüsü bu. Kendine güvenli ve tehdit eden ağır ağır yürüyüşüyle çerçevenin dışına çıkacaÄŸa ve ne pahasına olursa olsun üzerimize gelmeye devam edeceÄŸe benziyor. Arkası dalgalı bir kan deniziyle mi kaplı, ateÅŸ ve duman mı? Bulanık, kirli ve kötü amaçlar için bütün yeryüzünü kaplayan tek gücün kâbuslarla dolu bir rüyadaki izdüşümü bu yengeç. Dünyayı mahveden güç. Tek güç “Benim” diyor dünya sahnesinde, kanla ateÅŸle boyadığı kızıl renkli fonun önünde “Yalnız Ben” diyor. (Gerçekten böyle mi? Yengeç neyi temsil ediyor?)
Fakat bu ürkütücü, ciddi duruÅŸunun altında gülünç yanını da çaÄŸrıştırıyor duruÅŸuyla. Yengeç gösteriyi, komiklik yapmayı seven, oyuncu ve sıradışı bir hayvandır. Adı aslında ‘yangeç’tir Eski Türkçede. Seyircisi olsun ister, herkes dümdüz giderken o çapraz yürür. Fatih Mika onun bu özelliÄŸini küçücük bir ayrıntıyla duruÅŸuna yansıtmış: saÄŸ yandaki bacakları soldakilerden daha yukarda. Gravürdeki yengeci bu nedenle dünyayı mahvetmeye soyunan “çılgın süperleri oynayan bir oyuncu” olarak da görebiliriz. Sahnede, meneviÅŸli kadife perdenin önünde kendisi gülmeyen ama güldüren tüm gerçek oyuncular adına (Charlie Chaplin’in Diktatör’deki oyunculuÄŸunu çaÄŸrıştırıcasına) bulunuyor Yengeç. 1956’da Ä°stanbul’da doÄŸan Fatih Mika gravürlerinde içteki derin anlamı sezdirirken insan ve hayvanda korkunun estetiÄŸini de gerçekleÅŸtiriyor. EÄŸretilemeyi, ÅŸiiri katıyor yapıtına. Ä°lgi çekmek için yapılan içi boÅŸ garipliklerden uzak; saÄŸlam ve sade bir biçimde, zorlamadan, dengeyi bozmadan yapıyor bunları. Onun gravür tekniÄŸine getirdiÄŸi yenilikler ise bir baÅŸka yazı konusudur.