Amerikalı siyasetçi, devlet başkanı, hukukçu. Amerika İç Savaşı'nda (1861-1865) belirleyici rol oynayan, demokrasiyi en iyi idare şekli olarak gören, kölelik gibi sınıfsal ayrımlara karşı çıkan Lincoln, 1861-1865 yılları arasında, Cumhuriyetçi Parti bünyesinde İllionis eyaletinden seçilmiş ve Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı olarak görev yapmıştır. Devlet birliğinin korunması gerektiği zor bir savaş döneminde, oldukça riskli kararlar almış; birçok toplumsal düzenlemeyle insan haklarının gelişmesine ve eşitlenmesine büyük katkı sağlamış; yoksul ve eğitimsiz bir aileden gelmesine rağmen devlet başkanlığı kademesine kadar yükselerek, "Amerikan rüyası" kavramının baş aktörleri arasında görülmüştür.
Abraham Lincoln, 12 Şubat 1809 yılında, Kentucky Hodgenville yakınlarında Hardin kasabasında, çiftçilikle uğraşan Virginia'lı Thomas Lincoln ile Nancy Hanks çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Oldukça kötü şartlar altında yaşayan ailenin, kısa adı Abe olan yeni üyesi, Sinking Spring çiftliğinde, tahta bir klübede doğdu. Sarah (1805) adında bir ablası bulunan Abe'in, Thomas Jr. adlı erkek kardeşi henüz bebekken öldü. 1808 yılında, Sinking Spring çiftliğini satın almış olan baba Thomas Lincoln, kısa bir zamanda borçları nedeniyle mahkeme kararıyla tüm malvarlığını yitirdi. Bu iflasın ardından 1816 yılında, Abraham 7 yaşındayken, indiana yakınlarındaki bir tepede bulunan Perry Country'ye (şimdiki adı Spencer Country), siper için kurulmuş barakaya benzer bir kulübeye taşınmak zorunda kaldılar. Baptist olan aile, köleliğe karşı oldukları için büyük kiliseden uzaklaştırıldı. Bu bakış açısı içerisinde yetişen Lincoln, küçük yaşlardan itibaren köleliğe muhalif duygular besledi. Bunun yanı sıra, dine karşı da aynı muhalefeti yürüttü ve hiçbir kiliseye dahil olmadı.
İki yıl sonra 1818'de, Abe henüz 7 yaşındayken, annesi Nancy Lincoln bir çeşit süt hastalığından genç yaşta (34) vefat etti. Bu ölümün ardından tekrar evlenen babasının yeni eşi Sarah Bush Johnston'un, kendi çocuğu gibi üzerine titrediği küçük Lincoln üzerinde büyük bir etkisi oldu. Abe'in üvey annesiyle iyi bir diyalog kurmasına rağmen, babasıyla ilişkisi gittikçe soğudu ve zamanla birbirlerinden iyice uzaklaştılar. Sarah Johnston, yeni şeyler öğrenmeye hevesli, zeki Abe'i okuması için teşvik etti. Ancak Lincoln, maddi imkansızlıklar nedeniyle okula gidemediği için, 18 ay gibi oldukça kısa bir süre boyunca çevresindeki bazı eğitimli insanlardan ders aldı. Aynı zamanda etrafından emanet edindiği kitapları okuyarak, açığını kapatmaya çalıştı ve kendi kendini eğitti. İncil, William Shakespeare, İngiliz ve Amerikan tarihiyle ilgili birçok kitap okudu. Çiftçiliği hiçbir zaman sevmedi.
1830 yılına gelindiğinde, aile, Illionis'te bulunan Macon adlı küçük bir kasabadaki kamu arazisine taşındı. Macon'daki iklim şartlarının çalışmaya müsait olmaması nedeniyle, ertesi yıl tekrar İndiana'ya geri döndüler. Burada, salgın hastalıkların neden olduğu ölümlerin artması üzerine, tabut yapıp satmaya başladılar. Hemen ardından baba Thomas Lincoln ailesini, bu defa da İllionis'e bağlı Coles kasabasında bir başka konuta taşıyınca; uzun boylu, güçlü bir fiziğe sahip olan 22 yaşındaki Abraham, bu zamana kadar tarlalarda çalışmasına rağmen, ileride babası gibi çiftçi olmak istemediğine karar verdi. Bu yüzden 1831'de ailesinden ayrılarak, New Salem köyüne, Sangamon nehri yakınlarına yerleşti. Burada kişisel eğitime devam etmenin yanı sıra, Denton Offutt adlı bir işadamının himayesinde, ticaret öğrenmeye başladı. Lincoln, arkadaşlarıyla birlikte New Salem'den aldığı malları, Sangamon ve Mississippi nehirleri üzerinden New Orleans'a taşıyordu. Bu işi yaptığı sırada, New Orleans'ta ilk defa gördüğü köle pazarı Lincoln üzerinde çok büyük bir etki bıraktı. Köleliğe muhalif düşünceleri, gördüğü bu manzaralarla iyice pekişti ve toplumun sınıfsal ayrımlara girmesine, bazı insanların doğuştan insan haklarından yoksun kalmasına şiddetle karşı çıktı.
Lincoln'ün siyasete olan ilgisi, düşüncelerinden ibaret olmadı. Bunları hayata geçirebilmek için aktif olmaya karar verdi ve 1832'de, henüz 23 yaşındayken, İllionis Genel Meclisi'nin seferberliğiyle, bağımsızlık savaşı yanlısı Whig Party üyeliğine seçildi. Lincoln'ün siyasi kariyeri böylece başlamış oldu. Bu hareketin oluşum amacı, Sangamon nehrindeki gemi trafiğini kontrol altına almak suretiyle; civardaki az nüfuslu, yoksul bölgelerin, gelişmesini ve zenginleşmesini sağlamaktı. Lincoln, Black Hawk War (Kara Şahin Savaşı) savaşı boyunca, İllionis milis kuvvetleri için kaptanlık yaptı. Meclisteki ve savaştaki faaliyetleriyle birlikte, eyalet çapında bir popülarite kazandı.
Savaşın ardından, 1836'da yine New Salem'de, şarküteri tarzında bir dükkanı yönetmeye başladı. Bu süreçte, Sir William Blackstone'un İngiltere'nin hukuk sistemini yorumladığı kitabı, "Commentaries on the Laws of England" adlı kitabını okuyunca, hukuka merak salan Lincoln, civardaki avukatlardan ödünç aldığı kitaplarla bu alanda kendini eğitti. Ertesi yıl ise, baro sınavını geçerek avukat olmaya hak kazandı. Ardından İllionis'e, Springfield'e taşınarak Stephen T. Logan adlı bir avukatın yanında stajyerlik yapmaya başladı. Burada eğitimini, pratik hukuk deneyimleriyle pekiştiren Lincoln, kısa bir zaman içinde dürüstlüğü ve doğruluğu nedeniyle tanınır hale geldi ve eyalet çapında takdir edilen, başarılı bir avukat oldu.
1834'teki ilk seçimleri kaybetmesini izleyen dört dönem boyunca, İllionis eyalet yasama meclisinde (İllionis Temsilciler Meclisi), Sangamon Whig temsilcisi olarak görev yaptı ve meclisteki Whig yanlılarının liderliğine kadar yükseldi. 1837'de, ilk defa köleliğe karşıt görüşlerini belirten bir protesto konuşması yaparak, meclisin hakszılık ve kötü bir siyaset anlayışıyla hareket ettiğini söyledi. 1842'de Lincoln, demokrat eyalet denetmeni James Shields'e yönelik eleştirel yazılar yazmaya başladı. Bunlar Sangamo gazetesinde, ismi belirtilmeksizin yayınlanınca, Shields olayı araştırmaya koyuldu. Yazıların sahibinin Lincoln olduğu ortaya çıkınca, taraflar düelloya tutuştu. Ancak son anda düello durduruldu.
1842 yılının Kasım ayında, Marry Todd ile evlenen Lincoln'ün, bu evlilikten dört erkek çocuğu oldu (Robert Todd Lincoln, Edward Baker Lincoln, William Wallace Lincoln, Thomas \"Tad\" Lincoln). Marry Todd, Kentucky'li aristoratik bir aileden geliyordu ve etrafında köle hizmetkarlarla birlikte büyümüştü; çocuklarını da kendi gibi yetiştirmek istiyordu. Ne var ki, Robert Todd haricindeki diğer oğulları delikanlılık çağına gelemeden hayatlarını yitirdi. Sadece bireysel çabasıyla kendisini eğitebilmiş olan Abraham Lincoln, Robert Todd'un, elit ve modern okullarda çok iyi bir eğitim almasını istiyordu. Dolayısıyla oğlunu, önce Phillips Exeter Akademisi'ne, sonrasında ise Harvard Koleji'ne gönderdi. Marry Todd ile evliliğinin ardından Lincoln, 1844'te, Whig partisinden yakın arkadaşı William H. Herndon ile ortaklık kurdu. İkili ileriki yıllarda, Rebuplican Party 'nin (Cumhuriyetçi parti) ilk üyelerinden olacaklardı.
1847 yılında, Birleşik Devletler Temsilciler Meclisi'ne seçilen Lincoln, Whig partisinin lideri olan Henry Clay'in çizgisini, kendi siyasi düşüncelerine oldukça yakın buluyordu ve onu politik idolü olarak görüyordu. Mecliste geçirdiği ilk dönemde, henüz yeni bir siyasetçi olduğu için fazla ağırlığı ve etkisi yoktu. Ancak yine de, Amerika - Mexica savaşıyla ve kölelik kurumuyla ilgili Başkan James K. Polk'a yönelik eleştirel görüşleri, dikkatleri üzerine çekmesine neden olmuştu. 1848'de, bir yasayla ilgili, "savaşın gereksiz ve anayasaya aykırı bir şekilde Birleşik Devletler Başkanı tarafından başlatıldığı" söylemini içeren bir düzeltme metninin oylamasında, 81 Demokrata karşı yenilgiye uğrayan 82 Whig arasında yer aldı. Ardından Lincoln, mecliste yaptığı savaş karşıtı bir konuşmasında kullandığı ağır ifadelerle şimşekleri üzerine çekti. Başkan Polk'un meclise gönderdiği barış anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları arasında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir temsilci, Lincoln'ün düşüncelerini önemsemiyordu. Dolayısıyla Lincoln, bir sonraki seçimler için yeniden adaylığını koymamaya karar verdi. Aynı yıl yapılan seçimlerde, zalim bir general olan Zachary Taylor ve Başkan Polk aleyhine mücadele etti. Ancak seçimi kazanan yeni Taylor yönetimi, kendisine merkezden uzak bir görev vermeye kalkınca, İllionis'te elde ettiği siyasi kariyerini tehlikeye atmak istemeyerek politikayı bıraktı ve Springfield'e geri döndü. Burada sıradan bir avukat gibi yaşamaya başladı. Özellikle Sangamon'da gelişmekte olan taşımacılık sektörünün hukuksal ihtilaflarıyla ilgili davalara baktı. 1858 yılında müdafaa ettiği ünlü William \"Duff\" Armstrong davasıyla, hukuk dehasını da ortaya koydu. Farklı ve o zamanlar ender rastlanılan bir taktik kullanmak suretiyle, görgü tanığının yalan söylediğini çiftçi almanağıyla kanıtladı. Lincoln, İllionis eyaletinde geçirdiği 23 yıllık hukuk hayatı boyunca, 5.100'den fazla davada avukatlık yaptı.
1854 yılında kabul edilenv Kansas-Nebraska Anlaşması'nın, köleliğin yayılımını düzenleyen 1820 tarihli Missouri Uzlaşması'nı ortadan kaldırmasıyla birlikte Lincoln, politikaya geri döndü. Senatoda, köleliğe izin veren eyaletlerle, köleliğe karşı çıkan eyaletlerin eşit sayıda senatörle temsil edilmesinin ortaya çıkardığı ihtilaf, herhangi birinin üstünlüğü ele geçirmesini önleyecek şekilde Missouri uzlaşmasıyla çözülmüştü (Köle edinimini yasaklayan Maine eyaleti ile köleciliğe izin veren Missouri eyaleti birlikte birliğe dahil edilerek senatodaki denge bozulmadı). Ancak, Kansas-Nebraska anlaşması, bu düzenlemeyi bozmakla birlikte, köleciliğin yayılımına müsaade ediyordu. Demokratlar arasındaki en güçlü isim olan Stephen A. Douglas, ünlü "popular sovereignty" (popüler egemenlik) adını verdiği düzenlemesiyle, her eyaletin kendi kararını kendisinin verebilmesini savunan görüşünü attı ortaya. Sonuç olarak, her iki taraf arasında da gerilim had safhaya vardı.
Bunun üzerine, aynı çizgide yer alan görüşlerini yeniden kurgulayıp, daha modern söylemlere dönüştüren eski Whig, Free Soil, Liberty ve Democratic partilerinin eski savunucuları biraraya gelerek, 1856'da, Republican (Cumhuriyetçi) partiyi kurdular. Lincoln de bu sürecin içinde yer aldı. 1858 yılında Lincoln, Stephen A. Douglas'ın karşısında, senato seçimlerine adaylığını koydu. Bu süreçte, iki tarafın birbirleri aleyhine yaptığı karşılıklı konuşmalar, atışmalar tarihe geçti. Lincoln seçimi kaybetse de, kölelik ve savaş aleyhine sarf ettiği sözlerle kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı. Böylece 1860 seçimlerinde görüşlerini paylaşan kesimin desteğini aldı.
1860 yılında yapılan Birleşik Devletler başkanlık seçimlerinde çoğunluğu elde eden Abraham Lincoln, Amerika'nın 16. başkanı oldu. Seçimlerin ardından başkanlık koltuğuna oturan Lincoln'un ilk işi, Cooper Union söylevini, özellikle köleliği savunan eyaletlerin dikkatine sunmak oldu. Bunun üzerine, zaten kuzeyli Lincoln'ün başkanlığa gelmesini sindirememiş olan Güney Carolina eyaleti birlikten çekilme kararı aldı. Güney Carolina'yı izleyen Mississippi, Florida, Alabama, Georgia, Lousiana ve Texas eyaletleri biraraya gelerek, "Confederate states of America" (Amerika Konfedere Devletleri) adında yeni bir birlik kurdular. Sonrasında Kuzey Carolina, Tennessee, Virginia ve Arkansas da aynı şekilde birlikten çekildiklerini açıklayarak, yeni kurulan konfederasyona bağlandılar ve Richmond'u başkentleri ilan ettiler. Konfederasyonun anayasasının bir maddesinde, köleliğin, beyaz ırkın zenci ırk üzerindeki doğuştan üstünlüğü olduğu belirtiliyor ve bu nedenle iki ırkın haklarının hiçbir zaman eşit olamayacağı vurgulanıyordu.
Washington'a gelen Lincoln'ün ilk işi, öncelikle Güney eyaletleriyle uzlaşmaya çalışmak oldu. Lincoln, hiçbir eyaletin diğerlerinin onayı olmadan birlikten ayrılamayacağını düşünüyordu. Ancak, 12 Nisan 1861 tarihinde, konfedere devletlerin oluşturduğu milis kuvvetlerin Fort Sumter'a saldırmasıyla birlikte, Birleşik Devletler tarihinin en önemli krizlerinden biri olan Amerikan İç Savaşı (kuzey-güney savaşı da denilebilir) başladı. Bu gelişmenin ardından Lincoln, 75 bin gönüllü askere bir çağrıda bulunarak, birliğin bozulmaması için ayrılık yanlısı isyanın bastırılması ve özellikle güney eyaletlerinin abluka altına alınmasını istedi. Lincoln, böylesine kritik bir zamanda kariyerinin zirvesine gelmişti ve bu kariyerin başarısının belirleyicisi de iç savaşın gidişatı olacaktı.
Başkan, savaşın ancak dikkatli ve hatasız bir şekilde kontrol altına alınmasıyla, birliğin bozulmasının önüne geçileceğini düşünüyordu. Ancak bu düşüncesinin karşısındaki tek zorluk savaş değildi. Muharebe meydanlarında sergilenen çabanın yanı sıra, özellikle senatodaki kendi kabinesinin ve radikal Cumhuriyetçilerin muhalefetiyle de başa çıkmak gerekiyordu. Ayrıca, eşi hakkında çıkan dedikodular nedeniyle, eşinin erkek kardeşleri de Lincoln'e cephe alarak, konfederasyon ordusuna geçmişti. Tüm bunlar Lincoln'ün yüksek konumu gereği taşıdığı sorumlukların bir karşılığıydı; ancak 1862'nin Şubat ayında 12 yaşındaki oğlu Willie'yi kaybetmek en ağır ve en acı olanıydı. Ne var ki, bu olay bile ünlü devlet adamını yıldırmadı.
Birliğin tekrar biraraya getirilmesi için savaşan askerlerin nihai sonuca ulaşabilmesi ve düzenin sağlanmasında etkili olabilmesi için askeri taktikler de ortaya koyan Lincoln, çok riskli bir karar alarak, ordusunu zafere götürme becerisine sahip olamadığı gerekçesiyle, ünlü general George B. McClellan'ı görevinden aldı (McClellan, aynı zamanda bir Demokrat'tı ve Lincoln'ü gereksiz yere savaşı uzatmakla suçluyordu). Bunun yanı sıra, köleliğin yayılmasına son vermek için adım adım ilerlemesine ve ateşli kölelik karşıtlarının baskısına rağmen, ordu kumandanlarının yargı yetkisi çerçevesindeki köleliği yasaklayıcı çalışmalarına yönelik emrini geri çekti. Çünkü ona göre, birliği koruma zorunluluğu daha ağır basıyordu. Lincoln'ün iki yanlı bir savaş stratejisi vardı: İlki, öncelikle birliğin merkezi olan Washington, D.C.'yi geniş güvenlik önlemleriyle korumak; ikincisi ise, savaşın süresini kısaltacak agresif bir çizgide ilerlemek ve ofansif bir savaş beklentisi içinde olan Kuzeyli halk ile yerel basını bastırmaktı.
22 Eylül 1862 tarihinde Lincoln, konfedere devletlere son bir çağrıda bulunarak, yıl sonuna kadar tekrar birliğe dönmelerini istedi. Bu dönüşü sağlamak için de köleliği kaldırmaya yönelik bir bildiri olan "Emancipation Proclamation"ı (Özgürlük Bildirgesi) yayınlayacağını açıkladı. Sözkonusu bildirgeyle, tüm eyaletlerdeki köleler azat edilmiş sayılacak ve bu durum her eyaletin kendi içinde de ayrıca karışıklık yaşamasına neden olacaktı. Ancak hiçbir eyaletin bu çağrıya riayet etmemesi üzerine Lincoln, sözünü tutarak, 1 Ocak 1863 tarihinde Emancipation Proclamation'ı yayınladı. Aynı yıl, hitabet sanatındaki hünerini ortaya koyan ünlü Gettysburg Address konuşmasını yaptı. Bu nutukta, Birleşik Devletlerin bölünmesine neden olan, eyaletlerin ya da kölelerin hakları üzerindeki fikir ayrılıklarının, uzlaşılarak aşılması gerektiğini vurguluyordu.
1863'te, birlik kuvvetlerinin Gettysburg, Vicksburg ve Chattanooga'yı ele geçirmesiyle birlikte, savaşın sonlarına gelinmeye başlandı. Çünkü zafer, büyük ölçüde Kuzeyli birlik kuvvetleri tarafında görünüyordu. Ertesi yıl, general Ulysses S. Grant'ı ordu komutasına getiren Lincoln, 4 Mart 1865'te, ikisi dışında tüm eyaletlerde seçimleri kazanarak, tekrar Birleşik Devletler Başkanı seçildi. Yeni başkanlık döneminin açılışında yaptığı "hiçkimseye kötülük, herkese iyilik" temasını vurgulayan konuşmasıyla da tarihe geçti. 9 Nisan 1865'te ise, General Robert E.Lee'nin konferede eyaletler ordusunun Appomattox'ta kuşatılmasıyla, güney teslim oldu ve savaş böylece sona erdi.
14 Nisan 1865 tarihinde, Washington, D.C.'deki Ford Tiyatrosu'nda sunulan "Our American Cousin" (Amerikalı Yeğenimiz) adlı bir temsile katılan Lincoln, adlı tanınmış bir aktör ve aşırı güneyli bir konfedere devletler casusu olan John Wilkes Booth tarafından başından vuruldu ve ertesi gün öldü.
Aslında Booth'un ilk planı, Lincoln'ü kaçırıp, güneyli esirlerin iadesi koşuluyla salıvermekti. Ancak sonradan planını suikaste çevirdi. Locanın arkasına saklanacak olan Booth, oyunun en eğlenceli yerinde silahını ateşleyecek ve yükselen kahkahaların yardımıyla ateş sesi duyulmayacak, o da bu sayede kaçabilecekti. Planı hazırlarken oyunu defalarca seyretmiş; en komik sahnelerin zamanını dikkate almıştı. Ayrıca başkanı dışarıdan görebilmek için, locanın giriş kapısına küçük bir delik açmıştı. O akşam tiyatroya yakın koruması Ward Hill Lamon'u almadan giden Lincoln, eşiyle birlikte oyunu balkondan izlemek için yerine yerleşti. Yanlarında, General Grant ile eşi ve Binbaşı Henry Rathbone da bulunuyordu. Tam da planladığı gibi, oyunun en çok gülünen sahnesine gelindiğinde locaya giren Booth, Lincoln'e doğru bir el ateş etti. Başının sol tarafından vurulan Lincoln yere yığıldı. Üstüne atılan binbaşı Rathbone'u da bir bıçak darbesiyle saf dışı eden Booth, locadan sahneye atladı ve arka kapıdan kaçtı. Aynı gece, başkan yardımcısı Andrew Johnson ve Dışişleri bakanı William H. Seward da suikaste uğramış; ancak şans eseri kurtulmuşlardı.
Amerika Birleşik Devletleri'nin en önemli üç kilit isminin, aynı gece öldürülmek istenmesinin nedeni, ancak 1961 yılında ortaya çıkmıştır. Philadelphia'daki bir sahafın bulduğu askeri içerikli bir kitapta yapılan incelemede, şifreli mesajlar bulunmuştu. Uzmanlar tarafından incelenen ve çözülen mesajlar, suikastın önündeki karanlık perdeyi aydınlatıyordu. Lincoln hükümetinin savunma bakanı Edwin M. Stanton’ın, kendi güvenlik şefi Tuğgeneral C. Baker vasıtasıyla suikastleri düzenlediği ve Abraham Lincoln'ü üldürttüğü ortaya çıktı. Eğer suikastlerin tamamı başarıya ulaşsaydı, devlet başkanı olmaya aday en güçlü kişi Stanton olacaktı.
Genel bir bakış açısıyla, Amerikan tarihçilerinin tespiti, Lincoln'ün etkisiz, fakat mükemmel bir yönetici olduğu yönündeydi. Etkisizdi; çünkü ofisini büyük bir avukatlık bürosu gibi kullanıyor; eğer olumsuz bir özellik ise, politikanın gerektirdiği entrikaları uygulamıyordu. Ancak, birliği korumak ve devamını sağlamak amacından hiçbir zaman şaşmadı ve onun azmi sayesinde, iç savaş sonrasında Birleşik Devletler'in dağılması engellendi. Sahip olduğu etkileyici hitabet yeteneği, politika adına belki de elindeki tek argümandı. Nitekim, başkanlık konuşmaları ve özellikle Gettysburg Address söylevi, Amerikan oratoryasının baş eserleri arasında yer almaktadır. Lincoln ayrıca, uluslararası ilişkiler konusunda da, beklenilenin aksine, oldukça iyi bir grafik çizdi. İç meseleri halletmeden, diğer devletlerle yürütülen ilişkilerin gerilmesi durumunda, ülkenin oldukça zor bir sürece gireceğini, iki ateş arasında kalacağını bilecek kadar olaya hakimdi. Dolayısıyla "Trent Affair" olayı nedeniyle İngiltere'yle savaşın eşiğine gelinmesine rağmen, ustalıkla bu tehlikeyi bertaraf etti. Köleliği azat eden bildirisiyle de, Avrupa ülkelerinin iyi niyetini kazanmış oldu. İç ilişkilerde de, 1862 yılında çıkardığı Homestead Act (Ev ve Müştemilat Kanunu) ile etkili bir idari karara imza attı.
Küçük bir barakada doğmuş, profesyonel anlamda eğitim alamamış bir kişinin, ileride bir gün, Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı ünvanına sahip olabilmesi, Lincoln'ün bireysel azminin yanı sıra, "Amerikan Rüyası" denilen olgunun da bir timsali olarak görülmüştür. Bu yüzden, Amerikan halkının en sevdiği ve takdir ettiği başkanlar arasındadır. Günümüzde Lincoln'ün resmi, 5 Dolarlık banknotların ve 1 sentlik madeni paraların üzerinde yer almaktadır.
Abraham Lincoln, 12 Şubat 1809 yılında, Kentucky Hodgenville yakınlarında Hardin kasabasında, çiftçilikle uğraşan Virginia'lı Thomas Lincoln ile Nancy Hanks çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Oldukça kötü şartlar altında yaşayan ailenin, kısa adı Abe olan yeni üyesi, Sinking Spring çiftliğinde, tahta bir klübede doğdu. Sarah (1805) adında bir ablası bulunan Abe'in, Thomas Jr. adlı erkek kardeşi henüz bebekken öldü. 1808 yılında, Sinking Spring çiftliğini satın almış olan baba Thomas Lincoln, kısa bir zamanda borçları nedeniyle mahkeme kararıyla tüm malvarlığını yitirdi. Bu iflasın ardından 1816 yılında, Abraham 7 yaşındayken, indiana yakınlarındaki bir tepede bulunan Perry Country'ye (şimdiki adı Spencer Country), siper için kurulmuş barakaya benzer bir kulübeye taşınmak zorunda kaldılar. Baptist olan aile, köleliğe karşı oldukları için büyük kiliseden uzaklaştırıldı. Bu bakış açısı içerisinde yetişen Lincoln, küçük yaşlardan itibaren köleliğe muhalif duygular besledi. Bunun yanı sıra, dine karşı da aynı muhalefeti yürüttü ve hiçbir kiliseye dahil olmadı.
İki yıl sonra 1818'de, Abe henüz 7 yaşındayken, annesi Nancy Lincoln bir çeşit süt hastalığından genç yaşta (34) vefat etti. Bu ölümün ardından tekrar evlenen babasının yeni eşi Sarah Bush Johnston'un, kendi çocuğu gibi üzerine titrediği küçük Lincoln üzerinde büyük bir etkisi oldu. Abe'in üvey annesiyle iyi bir diyalog kurmasına rağmen, babasıyla ilişkisi gittikçe soğudu ve zamanla birbirlerinden iyice uzaklaştılar. Sarah Johnston, yeni şeyler öğrenmeye hevesli, zeki Abe'i okuması için teşvik etti. Ancak Lincoln, maddi imkansızlıklar nedeniyle okula gidemediği için, 18 ay gibi oldukça kısa bir süre boyunca çevresindeki bazı eğitimli insanlardan ders aldı. Aynı zamanda etrafından emanet edindiği kitapları okuyarak, açığını kapatmaya çalıştı ve kendi kendini eğitti. İncil, William Shakespeare, İngiliz ve Amerikan tarihiyle ilgili birçok kitap okudu. Çiftçiliği hiçbir zaman sevmedi.
1830 yılına gelindiğinde, aile, Illionis'te bulunan Macon adlı küçük bir kasabadaki kamu arazisine taşındı. Macon'daki iklim şartlarının çalışmaya müsait olmaması nedeniyle, ertesi yıl tekrar İndiana'ya geri döndüler. Burada, salgın hastalıkların neden olduğu ölümlerin artması üzerine, tabut yapıp satmaya başladılar. Hemen ardından baba Thomas Lincoln ailesini, bu defa da İllionis'e bağlı Coles kasabasında bir başka konuta taşıyınca; uzun boylu, güçlü bir fiziğe sahip olan 22 yaşındaki Abraham, bu zamana kadar tarlalarda çalışmasına rağmen, ileride babası gibi çiftçi olmak istemediğine karar verdi. Bu yüzden 1831'de ailesinden ayrılarak, New Salem köyüne, Sangamon nehri yakınlarına yerleşti. Burada kişisel eğitime devam etmenin yanı sıra, Denton Offutt adlı bir işadamının himayesinde, ticaret öğrenmeye başladı. Lincoln, arkadaşlarıyla birlikte New Salem'den aldığı malları, Sangamon ve Mississippi nehirleri üzerinden New Orleans'a taşıyordu. Bu işi yaptığı sırada, New Orleans'ta ilk defa gördüğü köle pazarı Lincoln üzerinde çok büyük bir etki bıraktı. Köleliğe muhalif düşünceleri, gördüğü bu manzaralarla iyice pekişti ve toplumun sınıfsal ayrımlara girmesine, bazı insanların doğuştan insan haklarından yoksun kalmasına şiddetle karşı çıktı.
Lincoln'ün siyasete olan ilgisi, düşüncelerinden ibaret olmadı. Bunları hayata geçirebilmek için aktif olmaya karar verdi ve 1832'de, henüz 23 yaşındayken, İllionis Genel Meclisi'nin seferberliğiyle, bağımsızlık savaşı yanlısı Whig Party üyeliğine seçildi. Lincoln'ün siyasi kariyeri böylece başlamış oldu. Bu hareketin oluşum amacı, Sangamon nehrindeki gemi trafiğini kontrol altına almak suretiyle; civardaki az nüfuslu, yoksul bölgelerin, gelişmesini ve zenginleşmesini sağlamaktı. Lincoln, Black Hawk War (Kara Şahin Savaşı) savaşı boyunca, İllionis milis kuvvetleri için kaptanlık yaptı. Meclisteki ve savaştaki faaliyetleriyle birlikte, eyalet çapında bir popülarite kazandı.
Savaşın ardından, 1836'da yine New Salem'de, şarküteri tarzında bir dükkanı yönetmeye başladı. Bu süreçte, Sir William Blackstone'un İngiltere'nin hukuk sistemini yorumladığı kitabı, "Commentaries on the Laws of England" adlı kitabını okuyunca, hukuka merak salan Lincoln, civardaki avukatlardan ödünç aldığı kitaplarla bu alanda kendini eğitti. Ertesi yıl ise, baro sınavını geçerek avukat olmaya hak kazandı. Ardından İllionis'e, Springfield'e taşınarak Stephen T. Logan adlı bir avukatın yanında stajyerlik yapmaya başladı. Burada eğitimini, pratik hukuk deneyimleriyle pekiştiren Lincoln, kısa bir zaman içinde dürüstlüğü ve doğruluğu nedeniyle tanınır hale geldi ve eyalet çapında takdir edilen, başarılı bir avukat oldu.
1834'teki ilk seçimleri kaybetmesini izleyen dört dönem boyunca, İllionis eyalet yasama meclisinde (İllionis Temsilciler Meclisi), Sangamon Whig temsilcisi olarak görev yaptı ve meclisteki Whig yanlılarının liderliğine kadar yükseldi. 1837'de, ilk defa köleliğe karşıt görüşlerini belirten bir protesto konuşması yaparak, meclisin hakszılık ve kötü bir siyaset anlayışıyla hareket ettiğini söyledi. 1842'de Lincoln, demokrat eyalet denetmeni James Shields'e yönelik eleştirel yazılar yazmaya başladı. Bunlar Sangamo gazetesinde, ismi belirtilmeksizin yayınlanınca, Shields olayı araştırmaya koyuldu. Yazıların sahibinin Lincoln olduğu ortaya çıkınca, taraflar düelloya tutuştu. Ancak son anda düello durduruldu.
1842 yılının Kasım ayında, Marry Todd ile evlenen Lincoln'ün, bu evlilikten dört erkek çocuğu oldu (Robert Todd Lincoln, Edward Baker Lincoln, William Wallace Lincoln, Thomas \"Tad\" Lincoln). Marry Todd, Kentucky'li aristoratik bir aileden geliyordu ve etrafında köle hizmetkarlarla birlikte büyümüştü; çocuklarını da kendi gibi yetiştirmek istiyordu. Ne var ki, Robert Todd haricindeki diğer oğulları delikanlılık çağına gelemeden hayatlarını yitirdi. Sadece bireysel çabasıyla kendisini eğitebilmiş olan Abraham Lincoln, Robert Todd'un, elit ve modern okullarda çok iyi bir eğitim almasını istiyordu. Dolayısıyla oğlunu, önce Phillips Exeter Akademisi'ne, sonrasında ise Harvard Koleji'ne gönderdi. Marry Todd ile evliliğinin ardından Lincoln, 1844'te, Whig partisinden yakın arkadaşı William H. Herndon ile ortaklık kurdu. İkili ileriki yıllarda, Rebuplican Party 'nin (Cumhuriyetçi parti) ilk üyelerinden olacaklardı.
1847 yılında, Birleşik Devletler Temsilciler Meclisi'ne seçilen Lincoln, Whig partisinin lideri olan Henry Clay'in çizgisini, kendi siyasi düşüncelerine oldukça yakın buluyordu ve onu politik idolü olarak görüyordu. Mecliste geçirdiği ilk dönemde, henüz yeni bir siyasetçi olduğu için fazla ağırlığı ve etkisi yoktu. Ancak yine de, Amerika - Mexica savaşıyla ve kölelik kurumuyla ilgili Başkan James K. Polk'a yönelik eleştirel görüşleri, dikkatleri üzerine çekmesine neden olmuştu. 1848'de, bir yasayla ilgili, "savaşın gereksiz ve anayasaya aykırı bir şekilde Birleşik Devletler Başkanı tarafından başlatıldığı" söylemini içeren bir düzeltme metninin oylamasında, 81 Demokrata karşı yenilgiye uğrayan 82 Whig arasında yer aldı. Ardından Lincoln, mecliste yaptığı savaş karşıtı bir konuşmasında kullandığı ağır ifadelerle şimşekleri üzerine çekti. Başkan Polk'un meclise gönderdiği barış anlaşması üzerine, ülkede gerilim gittikçe tırmandı. Gerillalar, savaş yanlısı devletçiler ve savaş karşıtları arasında büyük ihtilaflar yaşanmaya başladı. Hiçbir temsilci, Lincoln'ün düşüncelerini önemsemiyordu. Dolayısıyla Lincoln, bir sonraki seçimler için yeniden adaylığını koymamaya karar verdi. Aynı yıl yapılan seçimlerde, zalim bir general olan Zachary Taylor ve Başkan Polk aleyhine mücadele etti. Ancak seçimi kazanan yeni Taylor yönetimi, kendisine merkezden uzak bir görev vermeye kalkınca, İllionis'te elde ettiği siyasi kariyerini tehlikeye atmak istemeyerek politikayı bıraktı ve Springfield'e geri döndü. Burada sıradan bir avukat gibi yaşamaya başladı. Özellikle Sangamon'da gelişmekte olan taşımacılık sektörünün hukuksal ihtilaflarıyla ilgili davalara baktı. 1858 yılında müdafaa ettiği ünlü William \"Duff\" Armstrong davasıyla, hukuk dehasını da ortaya koydu. Farklı ve o zamanlar ender rastlanılan bir taktik kullanmak suretiyle, görgü tanığının yalan söylediğini çiftçi almanağıyla kanıtladı. Lincoln, İllionis eyaletinde geçirdiği 23 yıllık hukuk hayatı boyunca, 5.100'den fazla davada avukatlık yaptı.
1854 yılında kabul edilenv Kansas-Nebraska Anlaşması'nın, köleliğin yayılımını düzenleyen 1820 tarihli Missouri Uzlaşması'nı ortadan kaldırmasıyla birlikte Lincoln, politikaya geri döndü. Senatoda, köleliğe izin veren eyaletlerle, köleliğe karşı çıkan eyaletlerin eşit sayıda senatörle temsil edilmesinin ortaya çıkardığı ihtilaf, herhangi birinin üstünlüğü ele geçirmesini önleyecek şekilde Missouri uzlaşmasıyla çözülmüştü (Köle edinimini yasaklayan Maine eyaleti ile köleciliğe izin veren Missouri eyaleti birlikte birliğe dahil edilerek senatodaki denge bozulmadı). Ancak, Kansas-Nebraska anlaşması, bu düzenlemeyi bozmakla birlikte, köleciliğin yayılımına müsaade ediyordu. Demokratlar arasındaki en güçlü isim olan Stephen A. Douglas, ünlü "popular sovereignty" (popüler egemenlik) adını verdiği düzenlemesiyle, her eyaletin kendi kararını kendisinin verebilmesini savunan görüşünü attı ortaya. Sonuç olarak, her iki taraf arasında da gerilim had safhaya vardı.
Bunun üzerine, aynı çizgide yer alan görüşlerini yeniden kurgulayıp, daha modern söylemlere dönüştüren eski Whig, Free Soil, Liberty ve Democratic partilerinin eski savunucuları biraraya gelerek, 1856'da, Republican (Cumhuriyetçi) partiyi kurdular. Lincoln de bu sürecin içinde yer aldı. 1858 yılında Lincoln, Stephen A. Douglas'ın karşısında, senato seçimlerine adaylığını koydu. Bu süreçte, iki tarafın birbirleri aleyhine yaptığı karşılıklı konuşmalar, atışmalar tarihe geçti. Lincoln seçimi kaybetse de, kölelik ve savaş aleyhine sarf ettiği sözlerle kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı. Böylece 1860 seçimlerinde görüşlerini paylaşan kesimin desteğini aldı.
1860 yılında yapılan Birleşik Devletler başkanlık seçimlerinde çoğunluğu elde eden Abraham Lincoln, Amerika'nın 16. başkanı oldu. Seçimlerin ardından başkanlık koltuğuna oturan Lincoln'un ilk işi, Cooper Union söylevini, özellikle köleliği savunan eyaletlerin dikkatine sunmak oldu. Bunun üzerine, zaten kuzeyli Lincoln'ün başkanlığa gelmesini sindirememiş olan Güney Carolina eyaleti birlikten çekilme kararı aldı. Güney Carolina'yı izleyen Mississippi, Florida, Alabama, Georgia, Lousiana ve Texas eyaletleri biraraya gelerek, "Confederate states of America" (Amerika Konfedere Devletleri) adında yeni bir birlik kurdular. Sonrasında Kuzey Carolina, Tennessee, Virginia ve Arkansas da aynı şekilde birlikten çekildiklerini açıklayarak, yeni kurulan konfederasyona bağlandılar ve Richmond'u başkentleri ilan ettiler. Konfederasyonun anayasasının bir maddesinde, köleliğin, beyaz ırkın zenci ırk üzerindeki doğuştan üstünlüğü olduğu belirtiliyor ve bu nedenle iki ırkın haklarının hiçbir zaman eşit olamayacağı vurgulanıyordu.
Washington'a gelen Lincoln'ün ilk işi, öncelikle Güney eyaletleriyle uzlaşmaya çalışmak oldu. Lincoln, hiçbir eyaletin diğerlerinin onayı olmadan birlikten ayrılamayacağını düşünüyordu. Ancak, 12 Nisan 1861 tarihinde, konfedere devletlerin oluşturduğu milis kuvvetlerin Fort Sumter'a saldırmasıyla birlikte, Birleşik Devletler tarihinin en önemli krizlerinden biri olan Amerikan İç Savaşı (kuzey-güney savaşı da denilebilir) başladı. Bu gelişmenin ardından Lincoln, 75 bin gönüllü askere bir çağrıda bulunarak, birliğin bozulmaması için ayrılık yanlısı isyanın bastırılması ve özellikle güney eyaletlerinin abluka altına alınmasını istedi. Lincoln, böylesine kritik bir zamanda kariyerinin zirvesine gelmişti ve bu kariyerin başarısının belirleyicisi de iç savaşın gidişatı olacaktı.
Başkan, savaşın ancak dikkatli ve hatasız bir şekilde kontrol altına alınmasıyla, birliğin bozulmasının önüne geçileceğini düşünüyordu. Ancak bu düşüncesinin karşısındaki tek zorluk savaş değildi. Muharebe meydanlarında sergilenen çabanın yanı sıra, özellikle senatodaki kendi kabinesinin ve radikal Cumhuriyetçilerin muhalefetiyle de başa çıkmak gerekiyordu. Ayrıca, eşi hakkında çıkan dedikodular nedeniyle, eşinin erkek kardeşleri de Lincoln'e cephe alarak, konfederasyon ordusuna geçmişti. Tüm bunlar Lincoln'ün yüksek konumu gereği taşıdığı sorumlukların bir karşılığıydı; ancak 1862'nin Şubat ayında 12 yaşındaki oğlu Willie'yi kaybetmek en ağır ve en acı olanıydı. Ne var ki, bu olay bile ünlü devlet adamını yıldırmadı.
Birliğin tekrar biraraya getirilmesi için savaşan askerlerin nihai sonuca ulaşabilmesi ve düzenin sağlanmasında etkili olabilmesi için askeri taktikler de ortaya koyan Lincoln, çok riskli bir karar alarak, ordusunu zafere götürme becerisine sahip olamadığı gerekçesiyle, ünlü general George B. McClellan'ı görevinden aldı (McClellan, aynı zamanda bir Demokrat'tı ve Lincoln'ü gereksiz yere savaşı uzatmakla suçluyordu). Bunun yanı sıra, köleliğin yayılmasına son vermek için adım adım ilerlemesine ve ateşli kölelik karşıtlarının baskısına rağmen, ordu kumandanlarının yargı yetkisi çerçevesindeki köleliği yasaklayıcı çalışmalarına yönelik emrini geri çekti. Çünkü ona göre, birliği koruma zorunluluğu daha ağır basıyordu. Lincoln'ün iki yanlı bir savaş stratejisi vardı: İlki, öncelikle birliğin merkezi olan Washington, D.C.'yi geniş güvenlik önlemleriyle korumak; ikincisi ise, savaşın süresini kısaltacak agresif bir çizgide ilerlemek ve ofansif bir savaş beklentisi içinde olan Kuzeyli halk ile yerel basını bastırmaktı.
22 Eylül 1862 tarihinde Lincoln, konfedere devletlere son bir çağrıda bulunarak, yıl sonuna kadar tekrar birliğe dönmelerini istedi. Bu dönüşü sağlamak için de köleliği kaldırmaya yönelik bir bildiri olan "Emancipation Proclamation"ı (Özgürlük Bildirgesi) yayınlayacağını açıkladı. Sözkonusu bildirgeyle, tüm eyaletlerdeki köleler azat edilmiş sayılacak ve bu durum her eyaletin kendi içinde de ayrıca karışıklık yaşamasına neden olacaktı. Ancak hiçbir eyaletin bu çağrıya riayet etmemesi üzerine Lincoln, sözünü tutarak, 1 Ocak 1863 tarihinde Emancipation Proclamation'ı yayınladı. Aynı yıl, hitabet sanatındaki hünerini ortaya koyan ünlü Gettysburg Address konuşmasını yaptı. Bu nutukta, Birleşik Devletlerin bölünmesine neden olan, eyaletlerin ya da kölelerin hakları üzerindeki fikir ayrılıklarının, uzlaşılarak aşılması gerektiğini vurguluyordu.
1863'te, birlik kuvvetlerinin Gettysburg, Vicksburg ve Chattanooga'yı ele geçirmesiyle birlikte, savaşın sonlarına gelinmeye başlandı. Çünkü zafer, büyük ölçüde Kuzeyli birlik kuvvetleri tarafında görünüyordu. Ertesi yıl, general Ulysses S. Grant'ı ordu komutasına getiren Lincoln, 4 Mart 1865'te, ikisi dışında tüm eyaletlerde seçimleri kazanarak, tekrar Birleşik Devletler Başkanı seçildi. Yeni başkanlık döneminin açılışında yaptığı "hiçkimseye kötülük, herkese iyilik" temasını vurgulayan konuşmasıyla da tarihe geçti. 9 Nisan 1865'te ise, General Robert E.Lee'nin konferede eyaletler ordusunun Appomattox'ta kuşatılmasıyla, güney teslim oldu ve savaş böylece sona erdi.
14 Nisan 1865 tarihinde, Washington, D.C.'deki Ford Tiyatrosu'nda sunulan "Our American Cousin" (Amerikalı Yeğenimiz) adlı bir temsile katılan Lincoln, adlı tanınmış bir aktör ve aşırı güneyli bir konfedere devletler casusu olan John Wilkes Booth tarafından başından vuruldu ve ertesi gün öldü.
Aslında Booth'un ilk planı, Lincoln'ü kaçırıp, güneyli esirlerin iadesi koşuluyla salıvermekti. Ancak sonradan planını suikaste çevirdi. Locanın arkasına saklanacak olan Booth, oyunun en eğlenceli yerinde silahını ateşleyecek ve yükselen kahkahaların yardımıyla ateş sesi duyulmayacak, o da bu sayede kaçabilecekti. Planı hazırlarken oyunu defalarca seyretmiş; en komik sahnelerin zamanını dikkate almıştı. Ayrıca başkanı dışarıdan görebilmek için, locanın giriş kapısına küçük bir delik açmıştı. O akşam tiyatroya yakın koruması Ward Hill Lamon'u almadan giden Lincoln, eşiyle birlikte oyunu balkondan izlemek için yerine yerleşti. Yanlarında, General Grant ile eşi ve Binbaşı Henry Rathbone da bulunuyordu. Tam da planladığı gibi, oyunun en çok gülünen sahnesine gelindiğinde locaya giren Booth, Lincoln'e doğru bir el ateş etti. Başının sol tarafından vurulan Lincoln yere yığıldı. Üstüne atılan binbaşı Rathbone'u da bir bıçak darbesiyle saf dışı eden Booth, locadan sahneye atladı ve arka kapıdan kaçtı. Aynı gece, başkan yardımcısı Andrew Johnson ve Dışişleri bakanı William H. Seward da suikaste uğramış; ancak şans eseri kurtulmuşlardı.
Amerika Birleşik Devletleri'nin en önemli üç kilit isminin, aynı gece öldürülmek istenmesinin nedeni, ancak 1961 yılında ortaya çıkmıştır. Philadelphia'daki bir sahafın bulduğu askeri içerikli bir kitapta yapılan incelemede, şifreli mesajlar bulunmuştu. Uzmanlar tarafından incelenen ve çözülen mesajlar, suikastın önündeki karanlık perdeyi aydınlatıyordu. Lincoln hükümetinin savunma bakanı Edwin M. Stanton’ın, kendi güvenlik şefi Tuğgeneral C. Baker vasıtasıyla suikastleri düzenlediği ve Abraham Lincoln'ü üldürttüğü ortaya çıktı. Eğer suikastlerin tamamı başarıya ulaşsaydı, devlet başkanı olmaya aday en güçlü kişi Stanton olacaktı.
Genel bir bakış açısıyla, Amerikan tarihçilerinin tespiti, Lincoln'ün etkisiz, fakat mükemmel bir yönetici olduğu yönündeydi. Etkisizdi; çünkü ofisini büyük bir avukatlık bürosu gibi kullanıyor; eğer olumsuz bir özellik ise, politikanın gerektirdiği entrikaları uygulamıyordu. Ancak, birliği korumak ve devamını sağlamak amacından hiçbir zaman şaşmadı ve onun azmi sayesinde, iç savaş sonrasında Birleşik Devletler'in dağılması engellendi. Sahip olduğu etkileyici hitabet yeteneği, politika adına belki de elindeki tek argümandı. Nitekim, başkanlık konuşmaları ve özellikle Gettysburg Address söylevi, Amerikan oratoryasının baş eserleri arasında yer almaktadır. Lincoln ayrıca, uluslararası ilişkiler konusunda da, beklenilenin aksine, oldukça iyi bir grafik çizdi. İç meseleri halletmeden, diğer devletlerle yürütülen ilişkilerin gerilmesi durumunda, ülkenin oldukça zor bir sürece gireceğini, iki ateş arasında kalacağını bilecek kadar olaya hakimdi. Dolayısıyla "Trent Affair" olayı nedeniyle İngiltere'yle savaşın eşiğine gelinmesine rağmen, ustalıkla bu tehlikeyi bertaraf etti. Köleliği azat eden bildirisiyle de, Avrupa ülkelerinin iyi niyetini kazanmış oldu. İç ilişkilerde de, 1862 yılında çıkardığı Homestead Act (Ev ve Müştemilat Kanunu) ile etkili bir idari karara imza attı.
Küçük bir barakada doğmuş, profesyonel anlamda eğitim alamamış bir kişinin, ileride bir gün, Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı ünvanına sahip olabilmesi, Lincoln'ün bireysel azminin yanı sıra, "Amerikan Rüyası" denilen olgunun da bir timsali olarak görülmüştür. Bu yüzden, Amerikan halkının en sevdiği ve takdir ettiği başkanlar arasındadır. Günümüzde Lincoln'ün resmi, 5 Dolarlık banknotların ve 1 sentlik madeni paraların üzerinde yer almaktadır.