Canan Efendigil Karatay kimdir
Canan Karatay, 1943 yılında Elazığ'da dünyaya geldi. 1961 yılında Üsküdar Amerikan Kız Lisesi ve 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu.
Canan Karatay, 1972 yılında İstanbul Üniversitesi Tedavi Kliniği'nde iç hastalıkları uzmanlık eğitimini tamamladı. İngiliz hükümeti bursu ile Liverpool Regional Cardiac Center'da kardiyoloji alanında uzmanlık eğitimine başladı. 1974-1976 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tedavi Kliniği'nde baş asistan olarak çalıştı.
Bu sırada Türkiye'de bir kardiyolog olarak (cerrahi yardım almaksızın) bir ilki gerçekleştirdi. Kalıcı ve geçici kalp pili implantasyonu tekniğini başarıyla uyguladı. Koroner Yoğun Bakım'da 'Vena Subklavya Ponksiyon' tekniğini yerleştirdi.
1976-1978 yılları arasında, Güney Afrika Cape Town Üniversitesi Groote Schuur Hastanesi'nde, dünyada ilk kez kalp nakli ameliyatını gerçekleştirmiş olan Christian Barnarnd'ın ekibinde çalıştı. Doçentlik tezini kalp nakli yapılmış hastalar üzerinde gerçekleştirdi. 1979 yılında doçent oldu.
İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nde, Cape Town'da eğitimini görmüş olduğu (şu anda ülkemizde yaygın bir şekilde uygulanmakta olan) 'femoral arter' yolu kullanılarak yapılan koroner anjiyografi tekniğini (Judgkin tekniği) yine ilk kez ülkemizde uyguladı ve bu uygulamayı ülkemize yerleştirdi. 1987-1995 yılları arasında State University of New York Health Science'de kalp hastalıkları alanlarında araştırmalar yaptı.
1995-1997 yılları arasında Gaziantep ve İstanbul'daki birçok özel hastanede, 'koroner yoğun bakım' ve 'koroner anjiyografi laboratuvarları'nı kurdu.
1997-2002 yılları arasında Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2002-2006 yılları arasında da Kadir Has Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı.
2006-2010 yılları arasında Türkiye'de ilk ve tek sağlık üniversitesi olan İstanbul Bilim Üniversitesi'nde rektörlük yaptı. Halen İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde, İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Ana Bilim Dalları'nda öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
M. Canan Efendigil Karatay, Ali Başak Karatay ile evlidir. Çiftin Mehmet Rahmi Karatay adında bir oğulları bulunmaktadır.
HAKKINDA YAZILANLAR
PROF.DR. M.CANAN EFENDİGİL KARATAY'IN KARATAY DİYETİ KİTABI
Farklı beslenme ve diyet uzmanlarından yıllardır 'az az ve sık sık yiyin' nasihati dinliyoruz. Bu 'uzmanlar' çoğunlukla Amerika'dan 'ithal' ettikleri diyetlerin virgülüne dokunmadan Türk insanına sunuyorlar. Sonuçsa hüsran oluyor! Diyet reçetelerini uyguluyor, diyet ürünler yemeye özen gösteriyor, hatta çoğu zaman aç kalıyoruz. Tüm çabalarımızın sonunda bir miktar kilo veriyor ama fazlası ile geri alıyoruz. Mucize olarak önümüze sunulan diyetlerin balonu kısa sürede patlıyor, yerine bir yenisi geliyor. Ancak ne enteresandır ki, diyet konusu yaz kış demeden hep gündemde kalıyor; halkımız da zayıflayacağına giderek şişmanlıyor.
Ülkemizdeki en büyük sağlık sorunlarından biri aşırı şişmanlık ve obezite. Bu sorunların sebep olduğu hastalıklar ise karaciğer yağlanması ile başlayıp, diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, felç, inme, Alzheimer, erken bunama, kronik artritler, bel ağrıları, fibromiyosit, polikistik meme hastalığı, erken adet görme, polikistik over sendromu ile devam ediyor ve kanserle son buluyor!
Peki, bu hastalıkların hiçbirinin genetik olmadığını ve önlenebilir hastalıklar olduğunu biliyor muydunuz? Tüm bu hastalıklardan korunmanın, sağlıklı bir şekilde zayıflayarak, daima zayıf, dinç, enerjik ve mutlu yaşamın aslında ilkokuldaki ABC harflerini çözmek kadar kolay olduğunu söylesek kulaklarınıza inanır mısınız?
Kolesterolün aslında mutluluk hormonu, stres hormonu ve seks hormonlarının besin kaynağı, yani insan hayatı için 'can simidi' olduğunu söylesek dünyanız tersine dönmez değil mi?
Ya tereyağlı pastırmalı yumurtayı özgürce yiyebilirsiniz desek, kuruyemişler kilo aldırmıyor aksine kilo verdiriyor desek? Aslında yağ depolamanın asıl kaynağı yıllardır bize öğretilen bu yanlışlar desek hayrete düşmezsiniz değil mi?
Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay, mesleğe 50 yılını vermiş değerli bir hekim. 4 farklı kıtada hekimlik yaptı, gezdi, gördü, farklı ülkelerin beslenme alışkanlıklarını gözlemledi. Sonuçta Türk insanı için 'en uygun', 'en iyi sonuç' veren diyeti geliştirdi. Bu diyete de kendi adını verdi. Türkiye'de birçok alanda ilklere imza atarak binlerce hastanın hayatını kurtarmış 'Hocaların Hocası' Prof. Karatay'ın Hayykitap'tan yayınlanan Karatay Diyeti kitabı, işte bu 50 yılın kazandırdığı bilimsel deneyimin bir sonucu. Prof. Karatay, bu diyetin eksiksiz uygulanması durumunda başarı şansının yüzde 100'e yakın olduğunu vurguluyor. Kitabında hem zayıflama konusunda doğru bilinen yanlışları anlatıyor hem de yukarıda saydığımız kronik hastalıklardan korunmanın basit formülünü bize açıklıyor.
Yıllardır yasaklanan, kokusunu özlediğimiz sağlıklı gıdalarımızı da (kırmızı et, balık, süt, peynir, yoğurt, tereyağı, yumurta, pastırma, kuru fasulye ve turşu, sebze ve meyve, kuruyemişler) bilimsel gerçeklerle serbest bırakıyor.
Bu kitap, klasik bir diyet kitabı değil. '1 kibrit kutusu peynir', ' 'iki yemek kaşığı fasülye' gibi anlamsız ölçülerle insanları strese sokmuyor. Karatay Diyeti bir yaşam biçimi. Yıllardır pazarlanan beslenme balonlarını patlatıyor, doğru beslenmenin ne demek olduğunu anlatıyor.
Beslenme ile hücresel/hormonal fonksiyon bozuklukları arasındaki yakın ilişkiye odaklanan Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, kilo vermenin ABC'sini öğretiyor, hiç zorlanmadan zayıflamanın ve zayıf kalmanın sırrını açıklıyor.
Eğer kilo vermek ve verdiğiniz kiloda kalmak istiyorsanız; kilo verirken halsizlik, bitkinlik, isteksizlik ve yorgunluk hissetmeden, mutlu ve enerjik bir şekilde yaşamayı arzuluyorsanız; unutkanlık şikâyetlerinden kurtulmayı, düşüncelerinizin berraklaşmasını ve yaptığınız işe kolaylıkla konsantre olmayı hedefliyorsanız, Prof. Karatay'ın yazdığı bu kitap tam size göre.
Karatay Diyeti ile doğru bildiğiniz yanlışları düzelteceksiniz. Kilo verirken, sabahları dinç ve dinlenmiş olarak uyanacak, güne sevinç içinde başlayacaksınız. Bütün gününüzü de acıkmayarak, tatlılara saldırmayarak, enerji dolu geçireceksiniz. Bağışıklık sisteminizi güçlendirecek ve dolayısıyla sık sık hastalanmayacaksınız!
Kitabın Bölümleri
1. Karatay DİYETİ İLE GENÇ KAL UZUN YAŞA...
2. NEDEN SPOR YAPMADAN SAĞLIKLI YAŞANMAZ?
3. BÜTÜN YAĞLAR ZARARLI MI?
4. HER GÜN İKİ YUMURTA
5. KOLESTEROL TERÖRÜ
6. KIRMIZI ET SAĞLIKLIDIR
7. FINDIK, FISTIK ÇITIR ÇITIR, HEM KAN YAPAR, HEM ISITIR
8. EFSANE DİYETLER
9. BİR HAFTALIK ÖRNEK MÖNÜ
10. PRATİK YEMEK TARİFLERİ
11. Karatay DİYETİ'NİN ÖZETİ
12. Karatay DİYETİ'Nİ UYGULAYANLAR NE DİYOR?
Canan Karatay hakkinda haber
Siz Amerikalılara bakmayın kırmızı et tüketmeye devam edin
17 Mart 2012
Harvard Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma kırmızı et tüketenlerde erken ölüm riskinin yüzde 13, salam sosis gibi işlenmiş et tüketenlerde ise erken ölüm riskinin yüzde 20 daha fazla olduğunu ortaya koydu. ABD’deki bu araştırma herkesi çok korkuttu. Peki, “Her gün mutlaka kırmızı et ye” diyen Karatay Diyeti bu durumla çelişmiyor mu? Prof. Dr. Canan Karatay’a kırmızı et tüketelim mi tüketmeyelim mi diye sorduk. O da hurriyet.com.tr için şu açıklamaları yaptı;
“Öncelikle Harvard Üniversitesi'nde araştırmayı yapan ekipte bulunan iki isim çok önemli kanımca; Prof. Dr. Walter Willett ve 'Önleyici Tıp Araştırma Enstitüsü' kurucusu Dr. Dean Ornish. İkisi de katı bir vejeteryan ve hayatları boyu kırmızı ete karşı olan ve ağızlarına koymayan blim adamları. Bu konu, araştırma ve sonuçlarını değerlendirirken göz önünde bulundurmamız gereken önemli bir nokta bence. Tabii durum böyle olunca senelerce süren ve geriye dönük yapılan iki *epidemiyolojik taramanın sonuçlarının tarafsız olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum doğrusu.”
“ŞİŞMAN SİGARA İÇEN ŞEKER HASTASI BİR İNSAN GRUBU”
Kırmızı etler konusu zaman zaman gündeme getirilen bir konu. Karatay Diyeti ve Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık kitaplarında kırmızı ete de geniş bir yer veren Prof. Dr. Canan Karatay, araştırmaları değerlendirirken, ABD'de tüketilen kırmızı etlerin ve Amerikan yaşam biçiminin de değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
“Bu araştırmada işlenmiş ve işlenmemiş kırmızı etler sorgulanmış. İşlenmiş kırmızı etler arasında salam, sosis, domuz pastırması (bacon) gibi et grubu var. İşlenmemiş kırmızı etlerin içinde de büyük Amerikan hamburgeri bulunmaktadır. Hamburgerin işlenmemiş olması mümkün değildir bence. Ayrıca iri Amerikan sığır ve domuz etlerini yiyen, şişman, sigara içen, şeker hastası, tansiyon yüksekliği olan, fizik aktivitesi çok az olan ve aşırı alkol kullanan, bir insan grubu senelerce incelenmiştir.
Bu gruba 4 senede bir, anket soruları yöneltilerek bir epidemiyolojik tarama yürütülmüştür. Anket çalışmasının sonuçlarını ise neden ve sonuç olarak göstermek bilimsel açıdan doğru değildir. Örneğin gerek bu çalışmada gerek daha önce kırmızı etleri zararlı olarak gösteren birçok çalışmada, kırmızı av etinden- ki Amerika’da geyik eti çok fazla tüketilmektir- bahsedilmemektedir.
BİZİM SOFRALARIMIZDA DOĞAL BESLENEN HAYVANLAR VAR
Dünyada yapılan bütün çalışmalar, doğal beslenen, gün ışığında serbestçe otlayan, suni yemle beslenmeyen her türlü hayvan etinin sağlıklı olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Canan Karatay bu konuda; "İşte araştırma sonuçlarını değerlendirirken dikkat edilmesi gereken ince ayrıntı budur! Çünkü bizim ülkemizdeki sofralarda geleneksel olarak, sağlıklı kırmızı et olarak gösterilen keçi, kuzu, doğal beslenen dana ve koyunların etleri tüketilmektedir." diyor.
Ayrıca hayvanlarımızın kanı akıtılarak kesilmesi, etlerimizin yemeğe hazırlanması ve pişirme yöntemlerimiz onlardan tamamen başkadır. Türk mutfak kültüründe yahni, etli sebze veya bakliyat yemekleri, fırında pişirme, buğulama, haşlama gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmaktadır.
“SALAM SUCUK HER YERDE ZARARLI”
Tabii fast-food olarak tüketilen hamburger etleri ya da fabrikasyon salam, sucuk ve sosis gibi etler dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de işlenmiş ve kimyasal katkı maddeleri ile tatlandırılmış olduğu için sağlıksız et sınıfındadır. Ayrıca yağda veya yağsız tavada kızartma, etleri mangalda yakma, una veya sosa bulayarak pişirmek de sağlıksız yöntemler. Prof. Dr. Karatay işte bu sebeplerle tüm kırmızı etlerin aynı kefeye konmaması gerektiğini söylüyor.
İŞLENMİŞ KIRMIZI ETLER NEDEN KANSERE SEBEP OLUYOR?
- Amerika’daki sığır ve domuzların beslenmeleri, kesilmeleri (kan akıtılmaz), etlerinin saklanıp pişirilme ve de tüketilme yöntemleri de tamamen bizim yöntemlerimizden farklıdır.
- Hayvanlar stilbestrol hormonu ile yağlandırılıp, geliştirilmişlerdir.
- Suni yemler ile beslenmişlerdir.
- Kanları akıtılmadan değişik bir yöntemle öldürülürler.
- Asıl kanser nedeni, yaşlı, iri sığır, öküz ve domuzların etleri içinde oluşmuş olan stearik asit ve trans yağlardır.
- Mangalda ya da sıvı yağda kızartma sırasında yüksek ısı nedeni ile stearik asitten fazla miktarda trans yağ oluşur ve trans yağlar kırmızı eti zararlı hale sokan temel etkendir.
- Ayrıca pişirme usülleri de farklı olarak etleri iki, üç parmak kalınlığında kesilip, yarım kilo olarak mangalda ya da sıvı yağda kızartılarak yemeğe hazırlanırlar.
Şnitzel haline sokmak, una veya sosa bulayıp kızartmak, lüzumsuz katkı maddeleri kullanmak da kanserojen hale getirmektedir!
PİŞİRME SIRASINDA KİMYASALLAR ORTAYA ÇIKIYOR
Salam, sosis, hamburger, sucuk gibi fabrikada üretilmiş hazır etlerin içinde koruyucu olarak eklenen nitritler, nitratlar ve nitrosaminler pişirilme sırasında kanser yapan toksik kimyasal maddelere dönüşmektedir. Bu kimyasal maddeler kanser ve birçok hastalıkla beraber erken ölümlerin nedenidir.
KIRMIZI ET PROTEİNLERİNİN FAYDALARI NELERDİR?
- Proteinler insülin hormonunun son derece yavaş ve az salgılanmasına neden olurlar. Glisemik indeksi sıfır olan kırmızı et, uzun süre tok tutar, açlık hissi, sık sık yeme hissi oluşmaz. Acıktırmaz.
- Kırmızı et proteinleri kilo vermeyi başlatır, zayıf ve dinç kalmayı sağlar.
- Kasların gelişmesini, yıkılan dokuların yeniden yapımını ve onarımını sağlar.
- Kemik ve sinir dokularının yapımını gelişmesini sağlar.
- Antikor yapımını artırarak bağışıklık sisteminin güçlendirirler.
- Glukagon hormonunun yapımını artıran proteinler, karaciğer yağlarının yakılarak enerji için kullanılmasını sağlar.
- Suni yemlerle yağlandırılmamış olan hayvanların kırmızı etleri, doğru pişirildiği zaman karaciğer yağlanmasını önler ve sonuç olarak kan yağları da normalleşir.
*Epidemiyolojik: toplumda sağlıkla ilgili hastalık, kaza gibi durumların dağılımını ve nedenlerini inceleyen bilim dalı.
SÖYLEŞİ
Kilolarınızdan su ve sağlıklı yağ ile kurtulun
TÜRKAN YILMAZER
Akşam 8 Şubat 2013
Prof. Dr. Canan Karatay ezber bozdu... Trans yağlardan kurtulmanın önemine dikkat çeken Karatay 'Sızma zeytinyağı ve köy tereyağıyla yemeklerinizi uygun yöntemlerle pişirdiğiniz ve günde 2-2.5 litre su içtiğiniz takdirde kilo vermemeniz için sebep yok' dedi
Kilo vermek isterken yağ kullanımı nasıl olmalı?
1980'LERDE araştırmalar çarpıtılarak ya da sonuçlar bilim dünyasından saklanarak yağlar kalp krizi yapıyor diye bir doğma çıkartıldı. Kalp krizini yağlar yapıyor, hatta kolesterolü yağlar yükseltiyor sonucunu paylaştılar dünyayla. Yiyeceklerden sağlıklı yağları azaltınca tatları kalmadı, insanları tok tutan tahıla ağırlık verildi. Yani karbonhidratlar, gizli şekerler girmeye başladı. Bütün yiyeceklerin içine konulmaya başlanan şekerler özellikle früktoz yani meyve şekeri, müthiş bağımlılık yapar. Her şeyin içine, hatta tuzlu yiyeceklere, ekmeklere bile meyve şekeri ve mısır şurubu katılmaya başlandı. Bundan sonra görüldü ki obezite, bütün hastalıklar azalmadığı gibi artıyor. Şimdi gösterildi ki, maalesef vücut bu şekerli suları enerji olarak kullanamıyor. Öyle programlanmamışız. Ben bir kardiyoloji profesörüyüm. Bütün kardiyologlar bilir ki şu bel çevresi biraz artınca kalp krizi riski artar. Bunu da artıran karaciğer ve göbek yağlanmasıdır, yani iç organların yağlanmasıdır.
- Siz zeytinyağını öneriyorsunuz...
Zeytinyağı anne sütünde olan bütün faydalı öğeleri içeriyor. Bu bağlamda zeytinyağı, doğanın yetişkinlere bahşettiği bir ana sütüdür. Tabii rafine olmayacak, rivyera olmayacak. Doğal, soğuk sızma olacak. Yine doğal Omega-3 yağları sağlıklı doğmamıza, büyümemize, ürememize ve yaşamamıza yardımcı olurlar. Kilo almayı, obeziteyi önler, kilo vermeyi hızlandırırlar. Bazen medyada çıkıyor ya ağır bir yemekten sonra çok yağlı yedi, sonra kalp krizi geçirdi... Kalp krizinin sebebi aslında çok aşırı karbonhidrat ve tatlı tüketmeleridir, yağlar değildir. Karbonhidrat, ekmek ve tatlı aniden kan şekerini yükseltir, bu da insülin hormonunu yükseltir. Aniden yükselen insülin kan basıncını, yani, tansiyonu fırlatır! Ani yükselen kan şekeri de direkt olarak serbest oksijen radikallerini yükseltir kanda, serbest oksijen radikalleri de, endotel dediğimiz damar içini kaplayan ince tabakanın bozulmasına neden olur! Kalp krizi ve inmeyi, ağır karbonhidrat ve tatlı yemelerinin ardından bu yüzden geçiriyor insanlar.
Fenerbahçelileri koşturacak formül
PROF. Dr. Canan Karatay, koyu bir Fenerbahçe taraftarı. Maçları mutlaka takip ettiğini söyleyen Karatay futbolcuların ilk yarı performanslarının daha yüksek, ikinci yarı daha düşük olmasına üzüldüğünü belirtti: "Yüksek glisemik indeksli yiyeceklerden alınan kalori toksiktir, boştur. Bu kalori size iki saat enerji sağlar, tam doping etkisi yaratır ama biter bitmez eliniz ayağınız kesilir, gözünüz kararır, halsizleşirsiniz. Koyu Fenerbahçeliyim. İlk 45 dakika, birinci yarıyı çok güzel oynarlar. Futbolculara maçtan önce müthiş makarna yediriyorlarmış. Bu makarnanın ardından ilk 45 dakika gayet güzel koşuyorlar. Sonra ikinci yarıya çıkıyorlar, koşacak halleri yok. Enerjisini daha az kullandığı için takımı Volkan kurtarıyor. Ama uzatmalarda o da bitkin düşüyor, 2 gol yiyor. Oysa tenisi seyredin. 8 saat teke tek oynuyorlar. Onlar hayat boyu sağlıklı protein ve sağlıklı yağ ile besleniyorlar. ABD'de sporculara öyle bir et ve öyle bir yağ çıkar ki... Ve su içerler. Öyle toksik, şekerli içecekler içmezler, saf karbonhidratla beslenmiyorlar. Bizim futbolcular da et, yumurta ile yağ beslenirlerse 90 dakika kurtarılır."
1- ÖRNEK MÖNÜ
- 08.00-09.00: Karatay kahvaltı tabağı
- 13.00-14.00: Anneannemin tarhana çorbası. Kimyonlu köfte. Cevizli kereviz salatası.
- 18.00-19.00: Ciğer ve yürek yahnisi. Yeşil soğanlı yoğurt sosu. Brokoli salatası
2- ÖRNEK MÖNÜ
- 08.00-09.00: Karatay kahvaltı tabağı
- 13.00-14.00: Fırında bıldırcın. Cevizli kısır. Yoğurtlu semizotu salatası
- 18.00-19.00: Kırmızı mercimek çorbası. Kişniş kaplı balık. Taze enginar salatası
Öğünler arası 4-5 saat geçirin
- SABAHLARI kuvvetli ve proteinli kahvaltı yapılması şart.
- ÖĞÜNLER arasında en az 4-5 saat geçirin.
- GÜNDE 3 öğünden fazla yemek yemeyin, ara öğünleri kaldırın.
- ÖĞÜNLER arasında bol limonlu su, limonlu şekersiz çay ve ayran içebilirsiniz.
- HER gün 2-3 litre sıvı almaya dikkat edin.
- AKŞAM saat 20.00'den sonra hiçbir şey yemeyin. Leptin hormonu en yoğun gece çalışır.
- HER gün en az 40-60 dakika yürüyün, sevdiğiniz bir fiziksel aktiviteyi yapın.
- DOĞAL yiyeceklerle her gün sindirim sisteminizin sisteminizin çalışmasına dikkat edin.
- YEMEKLERİ yüksek ısıda ve terbiye yaparak pişirmeyin. Kısık ateşte uzun sürede pişirin.
- YEMEK yapılırken malzemeleri çiğ olarak, hep birlikte pişirilecek kaba koyup pişirin. Önceden soğanı öldürme, unla kavurma ya da kızartma yapmayın.
- BLENDER ve mikser tercih etmeyi, lifleri yok edip gıdaları sağlıksız hale dönüştürüyor.
- KETENTOHUMU yağı ve balıkyağı (Omega-3) kan yağlarını düzenler, kanı sulandırır, kilo vermeyi kolaylaştırır, kilo almayı önler, hipertansiyon ve depresyon gelişmesini engeller.
Kırmızı et Türkiye'de kanser yapmaz
PROF. Dr. Canan Karatay, kırmızı etin kanser yaptığına dair araştırma yapılan ülkelerde çok iri sığır, domuz ve buffalo tüketildiğini söyledi. Karatay, kesim tekniği, pişirme yöntemi ve hangi hayvanın tüketildiğinin kanser oluşumuna zemin hazırladığını ifade ederek, "Türkiye'de geleneksel olarak keçi, kuzu, doğal beslenen dana ve koyunların etleri tüketilmektedir. Bu hayvanların kanı akıtılarak kesilmesi de onları sağlıklı kılar. Ancak sağlıklı etleri, plastik poşet içinde pişirmek de zararlıdır."
24 saatte ne yiyor içiyor
Karatay günlük beslenme düzenini de şöyle anlattı:
- Sabah 05.30 gibi kalkarım. Kahvaltıda mutlaka yumurta yerim. Tereyağına ya da zeytinyağına kırarım. Hafta sonu pastırmayla yerim. Yanında peynir yerim.
- Her gün 20 dakika yürürüm.
- Acıkmadığım sürece bütün gün bir şey yemem.
- Yanımda, ceviz, fındık fıstık, kuru kayısı ya da incir var. Acıkırsam onları tüketirim, o kadar.
- Akşam 17.00 ila 19.30 arasında yemeğimi yerim. Akşam yemeklerinde balık, et, pirzola ya da lahmacun, yanında sebze, bol salata, kısır yaparım.
- 20.00'den sonra evde bir şey yenmez. Sadece su içeriz.
HABER
Hz. Muhammed, günde 2 öğün yemek yerdi
Yazdığı diyet kitapları ve geliştirdiği “Karatay Diyeti” ile tanınan Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, rafine un, şeker ve tuzun kanda şeker ve insülini yükselttiğini, bunun da şişmanlık, obezite, karaciğer yağlanması, diyabet, hipertansiyon, felç, alzheimer gibi pek çok hastalığa neden olduğunu belirterek, bu konuda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını desteklediğini bildirdi. Canan Karatay daha önce günde iki yumurta yenmesi gerektiğini önerirken, son açıklamalarında '3 öğün yerine 2 öğün' tüketilmesi gerektiğini belirtti: 'Günde 6 öğün, 8 öğün gibi şeyler zararlıdır, karaciğerinizi yağlandırır.' dedi.Prof. Dr. Karatay, yeni kitabı “Karatay Diyetiyle Obezite ve Diyabete Çözüm Var!” kitabının tanıtımında yaptığı konuşmada, kitabı yazmasının temel amacının, toplumda büyük bir sorun haline gelen şişmanlık, obezite ve diyabet gibi metabolizma bozukluklarının neden olduğu erken ölümler ve sağlık problemleriyle mücadele etmek olduğunu belirtti.
BAŞBAKAN'I DESTEKLİYORUZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın beyaz ekmeğe yönelik açıklamaları ve sağlık bakanlığı'nın Obezite ile Mücadele Programı ile rafine un, şeker ve tuza yönelik başlatılan mücadeleye değinen Prof. Dr. Karatay, şunları söyledi:
“Bu yıl Başbakanımız ve de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız artık ekmeklerin rafine unla olmaması gerektiğini belirterek, rafine unun, rafine şekerin yenilmemesini ve kaya tuzunun tercih edilmesini önermiştir. Bu, çok önemli halk sağlığı projesidir. Bu, hiç bir hükümetin yapmadığı bir projedir. Hakikaten, hekimler olarak biz, senelerdir hep '3 beyazdan uzak durun' diye söyleriz ama halk sağlığı açısından böyle bir proje başlatılmamıştı. Bu projenin gelişmesi için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı destekliyoruz.”
Karatay, şişmanlık, obezite, karaciğer yağlanması, diyabet, hipertansiyon gibi pek çok hastalığın insülin yüksekliğine bağlı geliştiğini ve bunun rafine un, şeker ve tuz tüketiminin bırakılmasıyla önlenebileceğini ifade etti.
"YAĞ DEĞİL ŞEKER TEHLİKELİDİR"
Hemen her evde bir obez bulunduğunu ve bel çevresi geniş olan herkesin hastalıklara aday olduğunu kaydeden Prof. Dr. Karatay, şöyle devam etti:
“Önerdiğim diyetin klasik diyetlerle alakası yok. Benim diyetim tamamen sağlıklı beslenmedir. Vücuda sağlıklı karbonhidrat, protein ve yağlar girmelidir. Ülkemizde yıllarca yağın kalp hastalığı olduğu söylenmiştir ancak bu ispat edilmemiştir. Karbonhidratlar nedir? Şeker ülkemizde çok tüketilir. Unda da aşırı rafinedir. Bütün bunlar karbonhidrattır. Bunlar vücuda girer girmez şekere dönüşür. Artık yağlar tehlikeli değil, şekerler tehlikelidir.
Yıllarca yağ konusuna dikkat çekilirken, şekerin bu derece hastalıklara neden olduğunun “saklandığını” savunan Prof. Dr. Karatay, “Vücuda girdiği anda bütün şekerler aynıdır, bal da pekmez de dahil. Kan şekerini yükselten her şey tehlikelidir. Türkiye'de şeker aşırı tüketiliyor. Bunlardan uzak durursak, sağlığımıza kavuşacağız. Vücudumuz şeker yedikçe, yağ depolar. Kilo almak demek yağlanmak, kilo vermek yağların gitmesi demektir” dedi.
Beyaz ekmeğe karşı yürütülen mücadeleye değinen Karatay, ekmek olmadan da insanların karnını doyurabileceğini belirterek, “Bütün ekmekler undur. Un vücuda girdiğinde hemen şekere dönüşür. Eski buğdaylar artık yok. Taş değirmenin unundan yapılan eski siyah ekmekler olduğunda azıcık tüketilebilir. Başbakanımız da 'Beyaz ekmek yenilmeyecek' dedi. TBMM'de de Başbakanlık'ta da artık beyaz ekmek tüketilmiyor” diye konuştu.
ÖNERİLER
Prof. Dr. Karatay, meyvede de şeker bulunduğuna dikkati çekerek, “Meyve sabah kahvaltıda peynirle yenebilir. Çok da güzel olur. Biz de kuru meyveleri sabah kahvaltısında öneriyoruz. Ancak ölçülü yenecek. Meyve bütünüyle tüm lifleriyle yenmeli. Ancak hareket etmeli, yürüyüş yapmalısınız. Akşam yiyip yatmak tehlikelidir” bilgisini verdi.
Hipokrat'ın “Uzun yol yürüyen uzun yaşar”, İbn-i Sina'nın “Yaşınız ilerledikçe yürüyüşünüz artacak” şeklindeki sözlerini hatırlatan Prof. Dr. Karatay, mutlaka insanların kendi temposuyla her gün 20 dakika yürümesi gerektiğini vurguladı.
İbn-i Sina'nın “Günde 2 öğün önemlidir, 3. öğün hastalıktır” dediğini, Hz. Muhammed'in de günde 2 gün yemek yediğini kaydeden Karatay, “6 öğün, 8 öğün... Bunlar sağlığımızı bozar, karaciğerimizi yağlandırır” dedi.
“Hangi öğünü atlamalıyız? Öğle yemeğini mi akşam yemeğini mi?” şeklindeki soruyu ise Karatay, “Herkes kendine göre. Örneğin pazar günü güzel bir kahvaltı yaptığınızda öğleyin acıkıyor musunuz? 2 öğün sağlıklıdır” yanıtını verdi.
Karatay, en sağlıklı yoğurt ve tereyağın evde yapılan olabileceğini de sözlerine ekledi.
Canan Karatay, 1943 yılında Elazığ'da dünyaya geldi. 1961 yılında Üsküdar Amerikan Kız Lisesi ve 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu.
Canan Karatay, 1972 yılında İstanbul Üniversitesi Tedavi Kliniği'nde iç hastalıkları uzmanlık eğitimini tamamladı. İngiliz hükümeti bursu ile Liverpool Regional Cardiac Center'da kardiyoloji alanında uzmanlık eğitimine başladı. 1974-1976 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tedavi Kliniği'nde baş asistan olarak çalıştı.
Bu sırada Türkiye'de bir kardiyolog olarak (cerrahi yardım almaksızın) bir ilki gerçekleştirdi. Kalıcı ve geçici kalp pili implantasyonu tekniğini başarıyla uyguladı. Koroner Yoğun Bakım'da 'Vena Subklavya Ponksiyon' tekniğini yerleştirdi.
1976-1978 yılları arasında, Güney Afrika Cape Town Üniversitesi Groote Schuur Hastanesi'nde, dünyada ilk kez kalp nakli ameliyatını gerçekleştirmiş olan Christian Barnarnd'ın ekibinde çalıştı. Doçentlik tezini kalp nakli yapılmış hastalar üzerinde gerçekleştirdi. 1979 yılında doçent oldu.
İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nde, Cape Town'da eğitimini görmüş olduğu (şu anda ülkemizde yaygın bir şekilde uygulanmakta olan) 'femoral arter' yolu kullanılarak yapılan koroner anjiyografi tekniğini (Judgkin tekniği) yine ilk kez ülkemizde uyguladı ve bu uygulamayı ülkemize yerleştirdi. 1987-1995 yılları arasında State University of New York Health Science'de kalp hastalıkları alanlarında araştırmalar yaptı.
1995-1997 yılları arasında Gaziantep ve İstanbul'daki birçok özel hastanede, 'koroner yoğun bakım' ve 'koroner anjiyografi laboratuvarları'nı kurdu.
1997-2002 yılları arasında Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2002-2006 yılları arasında da Kadir Has Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı.
2006-2010 yılları arasında Türkiye'de ilk ve tek sağlık üniversitesi olan İstanbul Bilim Üniversitesi'nde rektörlük yaptı. Halen İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde, İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Ana Bilim Dalları'nda öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
M. Canan Efendigil Karatay, Ali Başak Karatay ile evlidir. Çiftin Mehmet Rahmi Karatay adında bir oğulları bulunmaktadır.
HAKKINDA YAZILANLAR
PROF.DR. M.CANAN EFENDİGİL KARATAY'IN KARATAY DİYETİ KİTABI
Farklı beslenme ve diyet uzmanlarından yıllardır 'az az ve sık sık yiyin' nasihati dinliyoruz. Bu 'uzmanlar' çoğunlukla Amerika'dan 'ithal' ettikleri diyetlerin virgülüne dokunmadan Türk insanına sunuyorlar. Sonuçsa hüsran oluyor! Diyet reçetelerini uyguluyor, diyet ürünler yemeye özen gösteriyor, hatta çoğu zaman aç kalıyoruz. Tüm çabalarımızın sonunda bir miktar kilo veriyor ama fazlası ile geri alıyoruz. Mucize olarak önümüze sunulan diyetlerin balonu kısa sürede patlıyor, yerine bir yenisi geliyor. Ancak ne enteresandır ki, diyet konusu yaz kış demeden hep gündemde kalıyor; halkımız da zayıflayacağına giderek şişmanlıyor.
Ülkemizdeki en büyük sağlık sorunlarından biri aşırı şişmanlık ve obezite. Bu sorunların sebep olduğu hastalıklar ise karaciğer yağlanması ile başlayıp, diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, felç, inme, Alzheimer, erken bunama, kronik artritler, bel ağrıları, fibromiyosit, polikistik meme hastalığı, erken adet görme, polikistik over sendromu ile devam ediyor ve kanserle son buluyor!
Peki, bu hastalıkların hiçbirinin genetik olmadığını ve önlenebilir hastalıklar olduğunu biliyor muydunuz? Tüm bu hastalıklardan korunmanın, sağlıklı bir şekilde zayıflayarak, daima zayıf, dinç, enerjik ve mutlu yaşamın aslında ilkokuldaki ABC harflerini çözmek kadar kolay olduğunu söylesek kulaklarınıza inanır mısınız?
Kolesterolün aslında mutluluk hormonu, stres hormonu ve seks hormonlarının besin kaynağı, yani insan hayatı için 'can simidi' olduğunu söylesek dünyanız tersine dönmez değil mi?
Ya tereyağlı pastırmalı yumurtayı özgürce yiyebilirsiniz desek, kuruyemişler kilo aldırmıyor aksine kilo verdiriyor desek? Aslında yağ depolamanın asıl kaynağı yıllardır bize öğretilen bu yanlışlar desek hayrete düşmezsiniz değil mi?
Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay, mesleğe 50 yılını vermiş değerli bir hekim. 4 farklı kıtada hekimlik yaptı, gezdi, gördü, farklı ülkelerin beslenme alışkanlıklarını gözlemledi. Sonuçta Türk insanı için 'en uygun', 'en iyi sonuç' veren diyeti geliştirdi. Bu diyete de kendi adını verdi. Türkiye'de birçok alanda ilklere imza atarak binlerce hastanın hayatını kurtarmış 'Hocaların Hocası' Prof. Karatay'ın Hayykitap'tan yayınlanan Karatay Diyeti kitabı, işte bu 50 yılın kazandırdığı bilimsel deneyimin bir sonucu. Prof. Karatay, bu diyetin eksiksiz uygulanması durumunda başarı şansının yüzde 100'e yakın olduğunu vurguluyor. Kitabında hem zayıflama konusunda doğru bilinen yanlışları anlatıyor hem de yukarıda saydığımız kronik hastalıklardan korunmanın basit formülünü bize açıklıyor.
Yıllardır yasaklanan, kokusunu özlediğimiz sağlıklı gıdalarımızı da (kırmızı et, balık, süt, peynir, yoğurt, tereyağı, yumurta, pastırma, kuru fasulye ve turşu, sebze ve meyve, kuruyemişler) bilimsel gerçeklerle serbest bırakıyor.
Bu kitap, klasik bir diyet kitabı değil. '1 kibrit kutusu peynir', ' 'iki yemek kaşığı fasülye' gibi anlamsız ölçülerle insanları strese sokmuyor. Karatay Diyeti bir yaşam biçimi. Yıllardır pazarlanan beslenme balonlarını patlatıyor, doğru beslenmenin ne demek olduğunu anlatıyor.
Beslenme ile hücresel/hormonal fonksiyon bozuklukları arasındaki yakın ilişkiye odaklanan Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, kilo vermenin ABC'sini öğretiyor, hiç zorlanmadan zayıflamanın ve zayıf kalmanın sırrını açıklıyor.
Eğer kilo vermek ve verdiğiniz kiloda kalmak istiyorsanız; kilo verirken halsizlik, bitkinlik, isteksizlik ve yorgunluk hissetmeden, mutlu ve enerjik bir şekilde yaşamayı arzuluyorsanız; unutkanlık şikâyetlerinden kurtulmayı, düşüncelerinizin berraklaşmasını ve yaptığınız işe kolaylıkla konsantre olmayı hedefliyorsanız, Prof. Karatay'ın yazdığı bu kitap tam size göre.
Karatay Diyeti ile doğru bildiğiniz yanlışları düzelteceksiniz. Kilo verirken, sabahları dinç ve dinlenmiş olarak uyanacak, güne sevinç içinde başlayacaksınız. Bütün gününüzü de acıkmayarak, tatlılara saldırmayarak, enerji dolu geçireceksiniz. Bağışıklık sisteminizi güçlendirecek ve dolayısıyla sık sık hastalanmayacaksınız!
Kitabın Bölümleri
1. Karatay DİYETİ İLE GENÇ KAL UZUN YAŞA...
2. NEDEN SPOR YAPMADAN SAĞLIKLI YAŞANMAZ?
3. BÜTÜN YAĞLAR ZARARLI MI?
4. HER GÜN İKİ YUMURTA
5. KOLESTEROL TERÖRÜ
6. KIRMIZI ET SAĞLIKLIDIR
7. FINDIK, FISTIK ÇITIR ÇITIR, HEM KAN YAPAR, HEM ISITIR
8. EFSANE DİYETLER
9. BİR HAFTALIK ÖRNEK MÖNÜ
10. PRATİK YEMEK TARİFLERİ
11. Karatay DİYETİ'NİN ÖZETİ
12. Karatay DİYETİ'Nİ UYGULAYANLAR NE DİYOR?
Canan Karatay hakkinda haber
Siz Amerikalılara bakmayın kırmızı et tüketmeye devam edin
17 Mart 2012
Harvard Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma kırmızı et tüketenlerde erken ölüm riskinin yüzde 13, salam sosis gibi işlenmiş et tüketenlerde ise erken ölüm riskinin yüzde 20 daha fazla olduğunu ortaya koydu. ABD’deki bu araştırma herkesi çok korkuttu. Peki, “Her gün mutlaka kırmızı et ye” diyen Karatay Diyeti bu durumla çelişmiyor mu? Prof. Dr. Canan Karatay’a kırmızı et tüketelim mi tüketmeyelim mi diye sorduk. O da hurriyet.com.tr için şu açıklamaları yaptı;
“Öncelikle Harvard Üniversitesi'nde araştırmayı yapan ekipte bulunan iki isim çok önemli kanımca; Prof. Dr. Walter Willett ve 'Önleyici Tıp Araştırma Enstitüsü' kurucusu Dr. Dean Ornish. İkisi de katı bir vejeteryan ve hayatları boyu kırmızı ete karşı olan ve ağızlarına koymayan blim adamları. Bu konu, araştırma ve sonuçlarını değerlendirirken göz önünde bulundurmamız gereken önemli bir nokta bence. Tabii durum böyle olunca senelerce süren ve geriye dönük yapılan iki *epidemiyolojik taramanın sonuçlarının tarafsız olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum doğrusu.”
“ŞİŞMAN SİGARA İÇEN ŞEKER HASTASI BİR İNSAN GRUBU”
Kırmızı etler konusu zaman zaman gündeme getirilen bir konu. Karatay Diyeti ve Karatay Diyeti’yle Yaşam Boyu Sağlık kitaplarında kırmızı ete de geniş bir yer veren Prof. Dr. Canan Karatay, araştırmaları değerlendirirken, ABD'de tüketilen kırmızı etlerin ve Amerikan yaşam biçiminin de değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
“Bu araştırmada işlenmiş ve işlenmemiş kırmızı etler sorgulanmış. İşlenmiş kırmızı etler arasında salam, sosis, domuz pastırması (bacon) gibi et grubu var. İşlenmemiş kırmızı etlerin içinde de büyük Amerikan hamburgeri bulunmaktadır. Hamburgerin işlenmemiş olması mümkün değildir bence. Ayrıca iri Amerikan sığır ve domuz etlerini yiyen, şişman, sigara içen, şeker hastası, tansiyon yüksekliği olan, fizik aktivitesi çok az olan ve aşırı alkol kullanan, bir insan grubu senelerce incelenmiştir.
Bu gruba 4 senede bir, anket soruları yöneltilerek bir epidemiyolojik tarama yürütülmüştür. Anket çalışmasının sonuçlarını ise neden ve sonuç olarak göstermek bilimsel açıdan doğru değildir. Örneğin gerek bu çalışmada gerek daha önce kırmızı etleri zararlı olarak gösteren birçok çalışmada, kırmızı av etinden- ki Amerika’da geyik eti çok fazla tüketilmektir- bahsedilmemektedir.
BİZİM SOFRALARIMIZDA DOĞAL BESLENEN HAYVANLAR VAR
Dünyada yapılan bütün çalışmalar, doğal beslenen, gün ışığında serbestçe otlayan, suni yemle beslenmeyen her türlü hayvan etinin sağlıklı olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Canan Karatay bu konuda; "İşte araştırma sonuçlarını değerlendirirken dikkat edilmesi gereken ince ayrıntı budur! Çünkü bizim ülkemizdeki sofralarda geleneksel olarak, sağlıklı kırmızı et olarak gösterilen keçi, kuzu, doğal beslenen dana ve koyunların etleri tüketilmektedir." diyor.
Ayrıca hayvanlarımızın kanı akıtılarak kesilmesi, etlerimizin yemeğe hazırlanması ve pişirme yöntemlerimiz onlardan tamamen başkadır. Türk mutfak kültüründe yahni, etli sebze veya bakliyat yemekleri, fırında pişirme, buğulama, haşlama gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmaktadır.
“SALAM SUCUK HER YERDE ZARARLI”
Tabii fast-food olarak tüketilen hamburger etleri ya da fabrikasyon salam, sucuk ve sosis gibi etler dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de işlenmiş ve kimyasal katkı maddeleri ile tatlandırılmış olduğu için sağlıksız et sınıfındadır. Ayrıca yağda veya yağsız tavada kızartma, etleri mangalda yakma, una veya sosa bulayarak pişirmek de sağlıksız yöntemler. Prof. Dr. Karatay işte bu sebeplerle tüm kırmızı etlerin aynı kefeye konmaması gerektiğini söylüyor.
İŞLENMİŞ KIRMIZI ETLER NEDEN KANSERE SEBEP OLUYOR?
- Amerika’daki sığır ve domuzların beslenmeleri, kesilmeleri (kan akıtılmaz), etlerinin saklanıp pişirilme ve de tüketilme yöntemleri de tamamen bizim yöntemlerimizden farklıdır.
- Hayvanlar stilbestrol hormonu ile yağlandırılıp, geliştirilmişlerdir.
- Suni yemler ile beslenmişlerdir.
- Kanları akıtılmadan değişik bir yöntemle öldürülürler.
- Asıl kanser nedeni, yaşlı, iri sığır, öküz ve domuzların etleri içinde oluşmuş olan stearik asit ve trans yağlardır.
- Mangalda ya da sıvı yağda kızartma sırasında yüksek ısı nedeni ile stearik asitten fazla miktarda trans yağ oluşur ve trans yağlar kırmızı eti zararlı hale sokan temel etkendir.
- Ayrıca pişirme usülleri de farklı olarak etleri iki, üç parmak kalınlığında kesilip, yarım kilo olarak mangalda ya da sıvı yağda kızartılarak yemeğe hazırlanırlar.
Şnitzel haline sokmak, una veya sosa bulayıp kızartmak, lüzumsuz katkı maddeleri kullanmak da kanserojen hale getirmektedir!
PİŞİRME SIRASINDA KİMYASALLAR ORTAYA ÇIKIYOR
Salam, sosis, hamburger, sucuk gibi fabrikada üretilmiş hazır etlerin içinde koruyucu olarak eklenen nitritler, nitratlar ve nitrosaminler pişirilme sırasında kanser yapan toksik kimyasal maddelere dönüşmektedir. Bu kimyasal maddeler kanser ve birçok hastalıkla beraber erken ölümlerin nedenidir.
KIRMIZI ET PROTEİNLERİNİN FAYDALARI NELERDİR?
- Proteinler insülin hormonunun son derece yavaş ve az salgılanmasına neden olurlar. Glisemik indeksi sıfır olan kırmızı et, uzun süre tok tutar, açlık hissi, sık sık yeme hissi oluşmaz. Acıktırmaz.
- Kırmızı et proteinleri kilo vermeyi başlatır, zayıf ve dinç kalmayı sağlar.
- Kasların gelişmesini, yıkılan dokuların yeniden yapımını ve onarımını sağlar.
- Kemik ve sinir dokularının yapımını gelişmesini sağlar.
- Antikor yapımını artırarak bağışıklık sisteminin güçlendirirler.
- Glukagon hormonunun yapımını artıran proteinler, karaciğer yağlarının yakılarak enerji için kullanılmasını sağlar.
- Suni yemlerle yağlandırılmamış olan hayvanların kırmızı etleri, doğru pişirildiği zaman karaciğer yağlanmasını önler ve sonuç olarak kan yağları da normalleşir.
*Epidemiyolojik: toplumda sağlıkla ilgili hastalık, kaza gibi durumların dağılımını ve nedenlerini inceleyen bilim dalı.
SÖYLEŞİ
Kilolarınızdan su ve sağlıklı yağ ile kurtulun
TÜRKAN YILMAZER
Akşam 8 Şubat 2013
Prof. Dr. Canan Karatay ezber bozdu... Trans yağlardan kurtulmanın önemine dikkat çeken Karatay 'Sızma zeytinyağı ve köy tereyağıyla yemeklerinizi uygun yöntemlerle pişirdiğiniz ve günde 2-2.5 litre su içtiğiniz takdirde kilo vermemeniz için sebep yok' dedi
Kilo vermek isterken yağ kullanımı nasıl olmalı?
1980'LERDE araştırmalar çarpıtılarak ya da sonuçlar bilim dünyasından saklanarak yağlar kalp krizi yapıyor diye bir doğma çıkartıldı. Kalp krizini yağlar yapıyor, hatta kolesterolü yağlar yükseltiyor sonucunu paylaştılar dünyayla. Yiyeceklerden sağlıklı yağları azaltınca tatları kalmadı, insanları tok tutan tahıla ağırlık verildi. Yani karbonhidratlar, gizli şekerler girmeye başladı. Bütün yiyeceklerin içine konulmaya başlanan şekerler özellikle früktoz yani meyve şekeri, müthiş bağımlılık yapar. Her şeyin içine, hatta tuzlu yiyeceklere, ekmeklere bile meyve şekeri ve mısır şurubu katılmaya başlandı. Bundan sonra görüldü ki obezite, bütün hastalıklar azalmadığı gibi artıyor. Şimdi gösterildi ki, maalesef vücut bu şekerli suları enerji olarak kullanamıyor. Öyle programlanmamışız. Ben bir kardiyoloji profesörüyüm. Bütün kardiyologlar bilir ki şu bel çevresi biraz artınca kalp krizi riski artar. Bunu da artıran karaciğer ve göbek yağlanmasıdır, yani iç organların yağlanmasıdır.
- Siz zeytinyağını öneriyorsunuz...
Zeytinyağı anne sütünde olan bütün faydalı öğeleri içeriyor. Bu bağlamda zeytinyağı, doğanın yetişkinlere bahşettiği bir ana sütüdür. Tabii rafine olmayacak, rivyera olmayacak. Doğal, soğuk sızma olacak. Yine doğal Omega-3 yağları sağlıklı doğmamıza, büyümemize, ürememize ve yaşamamıza yardımcı olurlar. Kilo almayı, obeziteyi önler, kilo vermeyi hızlandırırlar. Bazen medyada çıkıyor ya ağır bir yemekten sonra çok yağlı yedi, sonra kalp krizi geçirdi... Kalp krizinin sebebi aslında çok aşırı karbonhidrat ve tatlı tüketmeleridir, yağlar değildir. Karbonhidrat, ekmek ve tatlı aniden kan şekerini yükseltir, bu da insülin hormonunu yükseltir. Aniden yükselen insülin kan basıncını, yani, tansiyonu fırlatır! Ani yükselen kan şekeri de direkt olarak serbest oksijen radikallerini yükseltir kanda, serbest oksijen radikalleri de, endotel dediğimiz damar içini kaplayan ince tabakanın bozulmasına neden olur! Kalp krizi ve inmeyi, ağır karbonhidrat ve tatlı yemelerinin ardından bu yüzden geçiriyor insanlar.
Fenerbahçelileri koşturacak formül
PROF. Dr. Canan Karatay, koyu bir Fenerbahçe taraftarı. Maçları mutlaka takip ettiğini söyleyen Karatay futbolcuların ilk yarı performanslarının daha yüksek, ikinci yarı daha düşük olmasına üzüldüğünü belirtti: "Yüksek glisemik indeksli yiyeceklerden alınan kalori toksiktir, boştur. Bu kalori size iki saat enerji sağlar, tam doping etkisi yaratır ama biter bitmez eliniz ayağınız kesilir, gözünüz kararır, halsizleşirsiniz. Koyu Fenerbahçeliyim. İlk 45 dakika, birinci yarıyı çok güzel oynarlar. Futbolculara maçtan önce müthiş makarna yediriyorlarmış. Bu makarnanın ardından ilk 45 dakika gayet güzel koşuyorlar. Sonra ikinci yarıya çıkıyorlar, koşacak halleri yok. Enerjisini daha az kullandığı için takımı Volkan kurtarıyor. Ama uzatmalarda o da bitkin düşüyor, 2 gol yiyor. Oysa tenisi seyredin. 8 saat teke tek oynuyorlar. Onlar hayat boyu sağlıklı protein ve sağlıklı yağ ile besleniyorlar. ABD'de sporculara öyle bir et ve öyle bir yağ çıkar ki... Ve su içerler. Öyle toksik, şekerli içecekler içmezler, saf karbonhidratla beslenmiyorlar. Bizim futbolcular da et, yumurta ile yağ beslenirlerse 90 dakika kurtarılır."
1- ÖRNEK MÖNÜ
- 08.00-09.00: Karatay kahvaltı tabağı
- 13.00-14.00: Anneannemin tarhana çorbası. Kimyonlu köfte. Cevizli kereviz salatası.
- 18.00-19.00: Ciğer ve yürek yahnisi. Yeşil soğanlı yoğurt sosu. Brokoli salatası
2- ÖRNEK MÖNÜ
- 08.00-09.00: Karatay kahvaltı tabağı
- 13.00-14.00: Fırında bıldırcın. Cevizli kısır. Yoğurtlu semizotu salatası
- 18.00-19.00: Kırmızı mercimek çorbası. Kişniş kaplı balık. Taze enginar salatası
Öğünler arası 4-5 saat geçirin
- SABAHLARI kuvvetli ve proteinli kahvaltı yapılması şart.
- ÖĞÜNLER arasında en az 4-5 saat geçirin.
- GÜNDE 3 öğünden fazla yemek yemeyin, ara öğünleri kaldırın.
- ÖĞÜNLER arasında bol limonlu su, limonlu şekersiz çay ve ayran içebilirsiniz.
- HER gün 2-3 litre sıvı almaya dikkat edin.
- AKŞAM saat 20.00'den sonra hiçbir şey yemeyin. Leptin hormonu en yoğun gece çalışır.
- HER gün en az 40-60 dakika yürüyün, sevdiğiniz bir fiziksel aktiviteyi yapın.
- DOĞAL yiyeceklerle her gün sindirim sisteminizin sisteminizin çalışmasına dikkat edin.
- YEMEKLERİ yüksek ısıda ve terbiye yaparak pişirmeyin. Kısık ateşte uzun sürede pişirin.
- YEMEK yapılırken malzemeleri çiğ olarak, hep birlikte pişirilecek kaba koyup pişirin. Önceden soğanı öldürme, unla kavurma ya da kızartma yapmayın.
- BLENDER ve mikser tercih etmeyi, lifleri yok edip gıdaları sağlıksız hale dönüştürüyor.
- KETENTOHUMU yağı ve balıkyağı (Omega-3) kan yağlarını düzenler, kanı sulandırır, kilo vermeyi kolaylaştırır, kilo almayı önler, hipertansiyon ve depresyon gelişmesini engeller.
Kırmızı et Türkiye'de kanser yapmaz
PROF. Dr. Canan Karatay, kırmızı etin kanser yaptığına dair araştırma yapılan ülkelerde çok iri sığır, domuz ve buffalo tüketildiğini söyledi. Karatay, kesim tekniği, pişirme yöntemi ve hangi hayvanın tüketildiğinin kanser oluşumuna zemin hazırladığını ifade ederek, "Türkiye'de geleneksel olarak keçi, kuzu, doğal beslenen dana ve koyunların etleri tüketilmektedir. Bu hayvanların kanı akıtılarak kesilmesi de onları sağlıklı kılar. Ancak sağlıklı etleri, plastik poşet içinde pişirmek de zararlıdır."
24 saatte ne yiyor içiyor
Karatay günlük beslenme düzenini de şöyle anlattı:
- Sabah 05.30 gibi kalkarım. Kahvaltıda mutlaka yumurta yerim. Tereyağına ya da zeytinyağına kırarım. Hafta sonu pastırmayla yerim. Yanında peynir yerim.
- Her gün 20 dakika yürürüm.
- Acıkmadığım sürece bütün gün bir şey yemem.
- Yanımda, ceviz, fındık fıstık, kuru kayısı ya da incir var. Acıkırsam onları tüketirim, o kadar.
- Akşam 17.00 ila 19.30 arasında yemeğimi yerim. Akşam yemeklerinde balık, et, pirzola ya da lahmacun, yanında sebze, bol salata, kısır yaparım.
- 20.00'den sonra evde bir şey yenmez. Sadece su içeriz.
HABER
Hz. Muhammed, günde 2 öğün yemek yerdi
Yazdığı diyet kitapları ve geliştirdiği “Karatay Diyeti” ile tanınan Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, rafine un, şeker ve tuzun kanda şeker ve insülini yükselttiğini, bunun da şişmanlık, obezite, karaciğer yağlanması, diyabet, hipertansiyon, felç, alzheimer gibi pek çok hastalığa neden olduğunu belirterek, bu konuda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını desteklediğini bildirdi. Canan Karatay daha önce günde iki yumurta yenmesi gerektiğini önerirken, son açıklamalarında '3 öğün yerine 2 öğün' tüketilmesi gerektiğini belirtti: 'Günde 6 öğün, 8 öğün gibi şeyler zararlıdır, karaciğerinizi yağlandırır.' dedi.Prof. Dr. Karatay, yeni kitabı “Karatay Diyetiyle Obezite ve Diyabete Çözüm Var!” kitabının tanıtımında yaptığı konuşmada, kitabı yazmasının temel amacının, toplumda büyük bir sorun haline gelen şişmanlık, obezite ve diyabet gibi metabolizma bozukluklarının neden olduğu erken ölümler ve sağlık problemleriyle mücadele etmek olduğunu belirtti.
BAŞBAKAN'I DESTEKLİYORUZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın beyaz ekmeğe yönelik açıklamaları ve sağlık bakanlığı'nın Obezite ile Mücadele Programı ile rafine un, şeker ve tuza yönelik başlatılan mücadeleye değinen Prof. Dr. Karatay, şunları söyledi:
“Bu yıl Başbakanımız ve de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız artık ekmeklerin rafine unla olmaması gerektiğini belirterek, rafine unun, rafine şekerin yenilmemesini ve kaya tuzunun tercih edilmesini önermiştir. Bu, çok önemli halk sağlığı projesidir. Bu, hiç bir hükümetin yapmadığı bir projedir. Hakikaten, hekimler olarak biz, senelerdir hep '3 beyazdan uzak durun' diye söyleriz ama halk sağlığı açısından böyle bir proje başlatılmamıştı. Bu projenin gelişmesi için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı destekliyoruz.”
Karatay, şişmanlık, obezite, karaciğer yağlanması, diyabet, hipertansiyon gibi pek çok hastalığın insülin yüksekliğine bağlı geliştiğini ve bunun rafine un, şeker ve tuz tüketiminin bırakılmasıyla önlenebileceğini ifade etti.
"YAĞ DEĞİL ŞEKER TEHLİKELİDİR"
Hemen her evde bir obez bulunduğunu ve bel çevresi geniş olan herkesin hastalıklara aday olduğunu kaydeden Prof. Dr. Karatay, şöyle devam etti:
“Önerdiğim diyetin klasik diyetlerle alakası yok. Benim diyetim tamamen sağlıklı beslenmedir. Vücuda sağlıklı karbonhidrat, protein ve yağlar girmelidir. Ülkemizde yıllarca yağın kalp hastalığı olduğu söylenmiştir ancak bu ispat edilmemiştir. Karbonhidratlar nedir? Şeker ülkemizde çok tüketilir. Unda da aşırı rafinedir. Bütün bunlar karbonhidrattır. Bunlar vücuda girer girmez şekere dönüşür. Artık yağlar tehlikeli değil, şekerler tehlikelidir.
Yıllarca yağ konusuna dikkat çekilirken, şekerin bu derece hastalıklara neden olduğunun “saklandığını” savunan Prof. Dr. Karatay, “Vücuda girdiği anda bütün şekerler aynıdır, bal da pekmez de dahil. Kan şekerini yükselten her şey tehlikelidir. Türkiye'de şeker aşırı tüketiliyor. Bunlardan uzak durursak, sağlığımıza kavuşacağız. Vücudumuz şeker yedikçe, yağ depolar. Kilo almak demek yağlanmak, kilo vermek yağların gitmesi demektir” dedi.
Beyaz ekmeğe karşı yürütülen mücadeleye değinen Karatay, ekmek olmadan da insanların karnını doyurabileceğini belirterek, “Bütün ekmekler undur. Un vücuda girdiğinde hemen şekere dönüşür. Eski buğdaylar artık yok. Taş değirmenin unundan yapılan eski siyah ekmekler olduğunda azıcık tüketilebilir. Başbakanımız da 'Beyaz ekmek yenilmeyecek' dedi. TBMM'de de Başbakanlık'ta da artık beyaz ekmek tüketilmiyor” diye konuştu.
ÖNERİLER
Prof. Dr. Karatay, meyvede de şeker bulunduğuna dikkati çekerek, “Meyve sabah kahvaltıda peynirle yenebilir. Çok da güzel olur. Biz de kuru meyveleri sabah kahvaltısında öneriyoruz. Ancak ölçülü yenecek. Meyve bütünüyle tüm lifleriyle yenmeli. Ancak hareket etmeli, yürüyüş yapmalısınız. Akşam yiyip yatmak tehlikelidir” bilgisini verdi.
Hipokrat'ın “Uzun yol yürüyen uzun yaşar”, İbn-i Sina'nın “Yaşınız ilerledikçe yürüyüşünüz artacak” şeklindeki sözlerini hatırlatan Prof. Dr. Karatay, mutlaka insanların kendi temposuyla her gün 20 dakika yürümesi gerektiğini vurguladı.
İbn-i Sina'nın “Günde 2 öğün önemlidir, 3. öğün hastalıktır” dediğini, Hz. Muhammed'in de günde 2 gün yemek yediğini kaydeden Karatay, “6 öğün, 8 öğün... Bunlar sağlığımızı bozar, karaciğerimizi yağlandırır” dedi.
“Hangi öğünü atlamalıyız? Öğle yemeğini mi akşam yemeğini mi?” şeklindeki soruyu ise Karatay, “Herkes kendine göre. Örneğin pazar günü güzel bir kahvaltı yaptığınızda öğleyin acıkıyor musunuz? 2 öğün sağlıklıdır” yanıtını verdi.
Karatay, en sağlıklı yoğurt ve tereyağın evde yapılan olabileceğini de sözlerine ekledi.