Mevlit Gecesi´ni nasıl geçirmeliyiz?
Yüce Yaratıcı, 14 asır önce bugün, 'Habibim' dediği en yüce insanı gönderdi aramıza. Allah Resulü'nün doğumu kötülüklere, ahlâksızlıklara, cahiliye devrine son veren bir milattı. Kadir Gecesi'nden sonra en kıymetli gece olan Mevlit Kandili'nde yapmamız gereken ise kendi miladımız için dua etmek.
Cenab-ı Hakk'ın "Biz seni ancak âlemlere rahmet olasın diye gönderdik." buyurduğu mübarek zatın dünyayı şereflendirdiği gün bugün. Rebîülevvel ayının 12. gecesi. 14 asır önce Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)'in gözlerini açmasıyla birlikte, dünyanın doğusunu ve batısını aydınlatan nurun görüldüğü, Kâbe'deki putların yıkıldığı, ateşe tapanların bin yıldır aralıksız yanan ateşlerinin hiç sebepsiz söndüğü, insanların kendisine taptığı rivayet edilen Sâve Gölü'nün sularının bir anda çekildiği gün... Mevlit Kandili...
Rabb'imiz o günde Habibim (sevgilim) dediği, kendi nurundan parça taşıyan o en yüce insanı, aramıza göndermişti. Efendimiz (sas) de görmediği eziyet, çekmediği sıkıntı kalmadığı halde ümmeti için bu dünyaya katlanmıştı. Hatta miraca çıkıp cenneti gördüğü zaman, Allahu Teâlâ O'na bir seçim hakkı vermiş ama gördüğü bunca eza-cefaya rağmen 'ümmetim, ümmetim' diye sayıkladığı insanlar arasına geri dönmeyi tercih etmişti.
Allah Resulü'nün doğumu bu kötülüklere, ahlaksızlıklara, cahiliye devrine son veren bir milattı. Milat kökünden gelen ve doğum anlamını taşıyan Mevlit de bizim miladımız olabilir. İlahiyatçı Prof. Dr. Şadi Eren, böyle bir gecede her insanın ciddi kararlar alabileceğini söylüyor. "Peygamberimiz (sas) bize örnek olsun diye gönderilmiş. Fakat hepimizin O'nu rol model almada eksiklikleri var. 'Bugün Peygamber'imizin dünyaya geldiği gün. İnşallah bu benim için de milat olacak. Bundan sonra O'nun gittiği yoldan gideceğim. 5 vakit namaz kılacağım. Kur'an-ı Kerim okuyacağım. Sünneti yaşayacağım' gibi kararlar almalıyız." diyor.
Mevlit Kandili'nde kılınması gereken özel bir namaz ya da yapılması gereken hususi bir ibadet yok. Bu gecede mühim olan Peygamberimiz'i anmak ve bolca dua etmek. İlahiyatçı Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, "Allahu Teâlâ, kullarına çok merhamet ve şefkat ettiği için bazı gecelere hususi kıymet vermiş, bu gecelerdeki dua ve tövbeleri, tâat ve ibadetleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapmaları, dua ve tövbe etmeleri için bu geceleri birer sebep kılmıştır. Mevlit Gecesi, Kadir Gecesi'nden sonra en kıymetli gecedir. Mübarek gece, öğle namazı vaktinden o gecenin sonuna, yani imsak vaktine kadar olan zamandır. Bu ve benzeri geceleri mutlaka ihya etmeli, gündüzleri de oruçla geçirmeliyiz." diyor.
Hepimizin bildiği gibi mübarek gecelerde yapılan dualar daha makbul. Bu yüzden Şadi Eren de herkesin Mevlit Kandili'nde kendisine, yakınlarına, Müslüman âlemine hatta tüm insanlığa dua etmesini tavsiye ediyor. Ona göre dualarımız arasında, "Ya Rabbi, bize Peygamberimiz (sas)'in yolunda gitmeyi, Kur'an-ı Kerim'i anlamayı ve ona göre yaşamayı nasip et." yakarışları mutlaka olmalı. Eren, bu yakarışların ardından alınan kararların bizim miladımıza vesile olacağını düşünüyor.
Peygamberimizin döneminde ne yapılırdı?
Asr-ı Saadet'te bugünkü şekliyle bir mevlit kutlaması yapılmıyordu. İslam dünyasında mevlit töreni ilk defa Mısır'da hüküm süren Fatımîler (910-1171) tarafından yapılmış. Sünni Müslümanlarda ilk mevlit merasimiyse Hicri 604 yılında Selahaddin-i Eyyûbi'nin eniştesi ve Erbil Atabeği Melik Muzafferuddin Gökbürü tarafından düzenlenmiş. Bu anlamda ilk mevlit kutlamasının Asr-ı Saadet'ten 3-4 yüzyıl sonra tertiplendiğini söyleyebiliriz. Fakat ilahiyatçı Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, Peygamberimiz'in, mevlit günlerinde ashab-ı kirama konuşma yaptığının altını çiziyor. "Allah Resulü, mevlit gecelerinde, dünyaya teşrif ettiğinde meydana gelen hadiseleri sahabe-i kirama anlatırdı. O'nun birinci halifesi Hz. Ebu Bekir de Mevlit Gecesi'nde vuku bulan olayları ashab-ı güzîne naklederdi." diyor.
Bediüzzaman'a göre Mevlit Kandili
"Mevlid-i Nebevî ile Miraciye'nin okunması gayet faydalı ve güzel bir âdettir ve iyi, hoş bir âdet-i İslamiye'dir. Belki hayat-ı ictimaiye-i İslamiye'nin gayet latîf, parlak ve tatlı bir sohbet sebebidir. Belki, hakaik-i imaniyenin hatırlatılması için en hoş ve şirin bir derstir. Belki imanın envarını, muhabbetullahı ve aşk-ı Nebevi'yi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyaran) ve müessir bir vasıtadır." (Mektûbât, s. 281–285)
Mevlit Gecesi'ni nasıl geçirmeliyiz?
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı (İlahiyatçı): Asırlardan beri camilerimizde, Kur'an-ı Kerîm, mevlit bahirleri, na't-ı şerifler, ilâhîler, kasideler okunuyor ve dualar yapılıyor. Şimdi de öyle yapılmasında hiçbir mahzur yoktur.
Kitaplarda, Mevlit Kandili'nde yapılması tavsiye edilenleri şöyle özetleyebiliriz:
Allahu Teâlâ'nın ihsan ettiği bütün nimetlere şükretmeli, yapılan hatalar, günahlar için bolca tövbe-istiğfar etmeli, cehennem ateşinden kurtulmayı istemeliyiz. Kaza namazı borcu olsun-olmasın herkes, çokça kaza namazları kılmalı.
Yine böyle mübarek gecelerde her zamankinden daha çok Kur'an-ı Kerim okumalı, sevabını da ölülerimizin ruhlarına hediye etmeliyiz. Fakirlere ve yetimlere sadaka ve hediyeler vermeli, Müslümanları sevindirmeliyiz. Bilhassa mübarek zamanlarda ilim öğrenmeliyiz. En kıymetli ilim ise doğru yazılan ilmihâl bilgileridir.
Tesbîh, tahmîd, tekbîr, tehlîl ve benzeri her çeşit zikir, fikir ve şükürle meşgul olmalıyız.
Yine Allahu Teâlâ'ya iltica, münacat, tazarru ve niyazda bulunmalı, yalvarıp yakarmalıyız. Günahlarını düşünmek, ayıplarını-kusurlarını hatırlamak, kıyametteki azapları düşünüp korkmak, cehennemin sonsuz acılarından titremek, afv ve mağfiret için çok yalvarmak lazım.
"Yâ Rabbi, bize dünya ve ahiret saadeti ihsan eyle. Bize hidayet verdikten sonra, kalplerimizi kaydırma..." diye de dua etmeliyiz.
Sevgili Peygamberimiz'e ve âl ü ashabına da çokça salâvat-ı şerife okumamız gerekiyor. Yanı sıra ana-baba, diğer yakın akraba ziyaret edilmeli veya telefonla gönülleri ve duaları alınmalı. Dargınlar, küskünler barışmalıdır.
Ayrıca bu vesileyle vatanımızın dirliği, milletimizin birliği ve beraberliği, bütün Müslümanların ve İslâm âleminin huzuru, bütün insanların da hidayeti için dua etmeliyiz. Bunların yanında, şu anda bütün dünyada elem ve ıstırap çeken, milyonlarca Müslüman kardeşimizi de dualarımızda unutmamalıyız; onlara hiç olmazsa dualarımızla yardımcı olmalıyız.
Mevlit kutlamaları bid'at mıdır?
Hüseyin Gültekin (Zaman Gazetesi Kürsü Sayfası): Mevlit, Peygamberimiz (sas)'den yaklaşık 3-4 asır sonra kutlanmaya başlandı. 'Sonradan ortaya çıkan' anlamında bid'ât olduğu görülür. Fakat âlimlerimiz, bid'âtleri iki kısma ayırmış. Dinimizin temel değerlerine ters düşen birinci kısım, türbelere adak adamak, dilek ağaçlarına çaput bağlamak, nazardan korunmak için nazarlık takmak gibi davranışlardır. Bunlar dinimizde kesin hatlarla belirlenmiş emir ve yasaklara aykırı uygulamalardır. İkinci kısım ise bid'ât-ı hasene dediğimiz dinen hoş görülecek işleri kapsar. İbn Hacer ve Suyuti gibi âlimler, mevlit merasimlerinin, bid'âtin bu ikinci kısmına girdiğini ve dinî açıdan caiz olduğunu belirtmişlerdir. Mevlit kutlamaları âlimler tarafından da bid'at-i hasene olarak değerlendirilmiş ve bu kutlamalarda –aşırılığa gidilmemesi kaydıyla– fayda olduğu söylenmiştir.
Yüce Yaratıcı, 14 asır önce bugün, 'Habibim' dediği en yüce insanı gönderdi aramıza. Allah Resulü'nün doğumu kötülüklere, ahlâksızlıklara, cahiliye devrine son veren bir milattı. Kadir Gecesi'nden sonra en kıymetli gece olan Mevlit Kandili'nde yapmamız gereken ise kendi miladımız için dua etmek.
Cenab-ı Hakk'ın "Biz seni ancak âlemlere rahmet olasın diye gönderdik." buyurduğu mübarek zatın dünyayı şereflendirdiği gün bugün. Rebîülevvel ayının 12. gecesi. 14 asır önce Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)'in gözlerini açmasıyla birlikte, dünyanın doğusunu ve batısını aydınlatan nurun görüldüğü, Kâbe'deki putların yıkıldığı, ateşe tapanların bin yıldır aralıksız yanan ateşlerinin hiç sebepsiz söndüğü, insanların kendisine taptığı rivayet edilen Sâve Gölü'nün sularının bir anda çekildiği gün... Mevlit Kandili...
Rabb'imiz o günde Habibim (sevgilim) dediği, kendi nurundan parça taşıyan o en yüce insanı, aramıza göndermişti. Efendimiz (sas) de görmediği eziyet, çekmediği sıkıntı kalmadığı halde ümmeti için bu dünyaya katlanmıştı. Hatta miraca çıkıp cenneti gördüğü zaman, Allahu Teâlâ O'na bir seçim hakkı vermiş ama gördüğü bunca eza-cefaya rağmen 'ümmetim, ümmetim' diye sayıkladığı insanlar arasına geri dönmeyi tercih etmişti.
Allah Resulü'nün doğumu bu kötülüklere, ahlaksızlıklara, cahiliye devrine son veren bir milattı. Milat kökünden gelen ve doğum anlamını taşıyan Mevlit de bizim miladımız olabilir. İlahiyatçı Prof. Dr. Şadi Eren, böyle bir gecede her insanın ciddi kararlar alabileceğini söylüyor. "Peygamberimiz (sas) bize örnek olsun diye gönderilmiş. Fakat hepimizin O'nu rol model almada eksiklikleri var. 'Bugün Peygamber'imizin dünyaya geldiği gün. İnşallah bu benim için de milat olacak. Bundan sonra O'nun gittiği yoldan gideceğim. 5 vakit namaz kılacağım. Kur'an-ı Kerim okuyacağım. Sünneti yaşayacağım' gibi kararlar almalıyız." diyor.
Mevlit Kandili'nde kılınması gereken özel bir namaz ya da yapılması gereken hususi bir ibadet yok. Bu gecede mühim olan Peygamberimiz'i anmak ve bolca dua etmek. İlahiyatçı Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, "Allahu Teâlâ, kullarına çok merhamet ve şefkat ettiği için bazı gecelere hususi kıymet vermiş, bu gecelerdeki dua ve tövbeleri, tâat ve ibadetleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapmaları, dua ve tövbe etmeleri için bu geceleri birer sebep kılmıştır. Mevlit Gecesi, Kadir Gecesi'nden sonra en kıymetli gecedir. Mübarek gece, öğle namazı vaktinden o gecenin sonuna, yani imsak vaktine kadar olan zamandır. Bu ve benzeri geceleri mutlaka ihya etmeli, gündüzleri de oruçla geçirmeliyiz." diyor.
Hepimizin bildiği gibi mübarek gecelerde yapılan dualar daha makbul. Bu yüzden Şadi Eren de herkesin Mevlit Kandili'nde kendisine, yakınlarına, Müslüman âlemine hatta tüm insanlığa dua etmesini tavsiye ediyor. Ona göre dualarımız arasında, "Ya Rabbi, bize Peygamberimiz (sas)'in yolunda gitmeyi, Kur'an-ı Kerim'i anlamayı ve ona göre yaşamayı nasip et." yakarışları mutlaka olmalı. Eren, bu yakarışların ardından alınan kararların bizim miladımıza vesile olacağını düşünüyor.
Peygamberimizin döneminde ne yapılırdı?
Asr-ı Saadet'te bugünkü şekliyle bir mevlit kutlaması yapılmıyordu. İslam dünyasında mevlit töreni ilk defa Mısır'da hüküm süren Fatımîler (910-1171) tarafından yapılmış. Sünni Müslümanlarda ilk mevlit merasimiyse Hicri 604 yılında Selahaddin-i Eyyûbi'nin eniştesi ve Erbil Atabeği Melik Muzafferuddin Gökbürü tarafından düzenlenmiş. Bu anlamda ilk mevlit kutlamasının Asr-ı Saadet'ten 3-4 yüzyıl sonra tertiplendiğini söyleyebiliriz. Fakat ilahiyatçı Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, Peygamberimiz'in, mevlit günlerinde ashab-ı kirama konuşma yaptığının altını çiziyor. "Allah Resulü, mevlit gecelerinde, dünyaya teşrif ettiğinde meydana gelen hadiseleri sahabe-i kirama anlatırdı. O'nun birinci halifesi Hz. Ebu Bekir de Mevlit Gecesi'nde vuku bulan olayları ashab-ı güzîne naklederdi." diyor.
Bediüzzaman'a göre Mevlit Kandili
"Mevlid-i Nebevî ile Miraciye'nin okunması gayet faydalı ve güzel bir âdettir ve iyi, hoş bir âdet-i İslamiye'dir. Belki hayat-ı ictimaiye-i İslamiye'nin gayet latîf, parlak ve tatlı bir sohbet sebebidir. Belki, hakaik-i imaniyenin hatırlatılması için en hoş ve şirin bir derstir. Belki imanın envarını, muhabbetullahı ve aşk-ı Nebevi'yi göstermeye ve tahrike en müheyyic (heyecan uyaran) ve müessir bir vasıtadır." (Mektûbât, s. 281–285)
Mevlit Gecesi'ni nasıl geçirmeliyiz?
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı (İlahiyatçı): Asırlardan beri camilerimizde, Kur'an-ı Kerîm, mevlit bahirleri, na't-ı şerifler, ilâhîler, kasideler okunuyor ve dualar yapılıyor. Şimdi de öyle yapılmasında hiçbir mahzur yoktur.
Kitaplarda, Mevlit Kandili'nde yapılması tavsiye edilenleri şöyle özetleyebiliriz:
Allahu Teâlâ'nın ihsan ettiği bütün nimetlere şükretmeli, yapılan hatalar, günahlar için bolca tövbe-istiğfar etmeli, cehennem ateşinden kurtulmayı istemeliyiz. Kaza namazı borcu olsun-olmasın herkes, çokça kaza namazları kılmalı.
Yine böyle mübarek gecelerde her zamankinden daha çok Kur'an-ı Kerim okumalı, sevabını da ölülerimizin ruhlarına hediye etmeliyiz. Fakirlere ve yetimlere sadaka ve hediyeler vermeli, Müslümanları sevindirmeliyiz. Bilhassa mübarek zamanlarda ilim öğrenmeliyiz. En kıymetli ilim ise doğru yazılan ilmihâl bilgileridir.
Tesbîh, tahmîd, tekbîr, tehlîl ve benzeri her çeşit zikir, fikir ve şükürle meşgul olmalıyız.
Yine Allahu Teâlâ'ya iltica, münacat, tazarru ve niyazda bulunmalı, yalvarıp yakarmalıyız. Günahlarını düşünmek, ayıplarını-kusurlarını hatırlamak, kıyametteki azapları düşünüp korkmak, cehennemin sonsuz acılarından titremek, afv ve mağfiret için çok yalvarmak lazım.
"Yâ Rabbi, bize dünya ve ahiret saadeti ihsan eyle. Bize hidayet verdikten sonra, kalplerimizi kaydırma..." diye de dua etmeliyiz.
Sevgili Peygamberimiz'e ve âl ü ashabına da çokça salâvat-ı şerife okumamız gerekiyor. Yanı sıra ana-baba, diğer yakın akraba ziyaret edilmeli veya telefonla gönülleri ve duaları alınmalı. Dargınlar, küskünler barışmalıdır.
Ayrıca bu vesileyle vatanımızın dirliği, milletimizin birliği ve beraberliği, bütün Müslümanların ve İslâm âleminin huzuru, bütün insanların da hidayeti için dua etmeliyiz. Bunların yanında, şu anda bütün dünyada elem ve ıstırap çeken, milyonlarca Müslüman kardeşimizi de dualarımızda unutmamalıyız; onlara hiç olmazsa dualarımızla yardımcı olmalıyız.
Mevlit kutlamaları bid'at mıdır?
Hüseyin Gültekin (Zaman Gazetesi Kürsü Sayfası): Mevlit, Peygamberimiz (sas)'den yaklaşık 3-4 asır sonra kutlanmaya başlandı. 'Sonradan ortaya çıkan' anlamında bid'ât olduğu görülür. Fakat âlimlerimiz, bid'âtleri iki kısma ayırmış. Dinimizin temel değerlerine ters düşen birinci kısım, türbelere adak adamak, dilek ağaçlarına çaput bağlamak, nazardan korunmak için nazarlık takmak gibi davranışlardır. Bunlar dinimizde kesin hatlarla belirlenmiş emir ve yasaklara aykırı uygulamalardır. İkinci kısım ise bid'ât-ı hasene dediğimiz dinen hoş görülecek işleri kapsar. İbn Hacer ve Suyuti gibi âlimler, mevlit merasimlerinin, bid'âtin bu ikinci kısmına girdiğini ve dinî açıdan caiz olduğunu belirtmişlerdir. Mevlit kutlamaları âlimler tarafından da bid'at-i hasene olarak değerlendirilmiş ve bu kutlamalarda –aşırılığa gidilmemesi kaydıyla– fayda olduğu söylenmiştir.