Yargıda rüşvet davası Yüce Divan´da
Rüşvet aldığı iddia edilen eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan ile bu davayla birleştirilen ve rüşvet vermekle suçlanan 15 sanığın yargılanmasına Yüce Divan'da devam edildi.
Duruşmaya Hasan Erdoğan ile diğer sanıklar Necdet Okçu, Yavuz Çay, Hüseyin Uysal, Murat Yalçıntaş, Süleyman Balcı, Abdullah Pehlivan, Resul Dalkıran, İlhan Balcı, Serkan Tığlıoğlu, Çamur Ali Kopuz, Abdullah Çınar, İlhan Parseker, Baki Bedir, Murat Akbaş ve Orkun Osman Bilgivar ile avukatları katıldı.
Duruşmada, iddiaya konu rüşvet olayını takip eden polislerden 4'ü tanık olarak dinlendi.
Polis memuru Aydın Şişman, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi (İDTM) avukatlarının Ankara'da hakimlere para vereceklerini dinleme kayıtlarından tespit ettiklerini, bunun üzerine İDTM'nin eski finans müdürü sanık Resul Dalkıran ile avukat Süleyman Balcı'yı takip ettiklerini söyledi.
Ankara'ya gelen Dalkıran ve Balcı'nın avukat Necdet Okçu'nun ofisine gittiklerini söyleyen Şişman, yalnızca bu kişileri takiple görevli olduğunu belirtti.
Şişman, Okçu'nun Koza Sokağa gittiğini ekip arkadaşlarından öğrendiğini ve onların arkasından olay yerine ulaştığını ifade ederek, kimliği belirsiz bir kişinin, elindeki çantadan çıkardığı paraya benzer desteleri cebine koyduğunu gördüğünü belirtti. Şişman, olay yerine geç gelmesi nedeniyle bu kişinin elindeki çantayı Okçu'dan aldığını görmediğini söyledi.
Başkan Haşim Kılıç'ın Yüce Divan huzurunda Erdoğan'ı teşhis etmesini istemesi üzerine Şişman, Hasan Erdoğan'ı işaret ederek, ''O gün çantayı alan kişi bu beyefendi'' dedi.
Tanık beyanlarına itiraz eden Erdoğan ise olayın ortaya çıkmasının ardından fotoğraflarının gazetelerde sürekli yer aldığını ve deşifre edildiğini savunarak, ''Yüzleşme yapılmasını istemiyorum'' diye konuştu.
Sanık avukatlarının sorularını da yanıtlayan tanık Şişman, daha önceki ifadelerinde, para olduğu iddia edilen nesneleri alan kişiyi tanımadığını söylediğinin hatırlatılması üzerine, ''Hasan Erdoğan'ı hayatımda bir defa gördüm, o da olay sırasında. 5 dakika ancak gördüm, görmedim. Sokak karanlıktı. Ama o günkü tariflerde yaş, kilo, boy ile ilgili detaylı bilgileri vermiştik. Olaydan sonra da görsem tanırdım'' dedi.
Diğer tanık polis memuru Ali Durhan, avukat Necdet Okçu'nun Dalkıran ve Balcı'dan aldıkları parayı bir başka şahsa vereceğinin dinleme kayıtlarından anlaşılması üzerine, soruşturmayı yürüten Adalet Başmüfettişi Halit Kıvrıl'ın talimatı üzerine Okçu'yu takip ettiklerini bildirdi.
Okçu'nun, Koza Sokak'a gelerek elindeki para olduğu tahmin edilen çantayı, 60-65 yaşlarındaki bir şahsa verdiğini anlatan Durhan, ''Sokak karanlıktı. Okçu elindeki çantayı şahsa verdi. Şahıs da gazeteye sarılı nesneleri, ceplerine ve elindeki çantaya koydu ve gitti. Görevimiz Okçu'yu takip olduğu için burada bitmişti'' diye konuştu.
Olay sırasında neden çekim yapmadığının sorulması üzerine Durhan, ellerinde kamera olmadığını söyledi. Durhan, ''Kasım ayı, saat 20.00 civarı olduğu için ortam zifiri karanlıktı, çekim yapmak imkansızdı'' dedi.
Durhan, Hasan Erdoğan'ın, ''Zifiri karanlıktı diyorsunuz, 15-20 metre uzaklıktan nesnelerin para olduğunu nasıl anladınız?'' sorusuna, ''Kamera çekemiyor olabilir ama çıplak gözle görebiliyorduk. Para demiyorum ama boyutu aynıydı. Gazete kağıtlarını kesip deste haline getirdilerse bilmem'' yanıtını verdi.
Polis memuru Durhan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Mehmet Ekmekçi'nin, Erdoğan'ı teşhis etmesini istemesi üzerine, ''Ön sırada oturan beyefendi'' diyerek Erdoğan'ı gösterdi.
-''Hasan ağabey Salı günü görüşürüz''-
Tanık polis memuru Mehmet Ali Ebci de olay sırasında avukat Okçu'nun 60-65 yaşlarında bir şahısla buluştuğunu gördüğünü belirterek, olay anını şöyle anlattı:
''Okçu, içinde para olup olmadığını bilmediğim gazete kağıtlarına sarılı destelerin bulunduğu çantayı şahsa verdi. Şahıs desteleri ceplerine koymak suretiyle olay yerinden ayrıldı. Okçu'nun giderken 'Hasan ağabey Salı günü görüşürüz' dediğini duydum. Çok yakındaydım. Kendimi deşifre etmemek daha fazla yaklaşmadım. Diğer ekibe devrettim.''
Ebci de Yüce Divan huzurunda Erdoğan'ı teşhis etti.
Hasan Erdoğan'ın avukatı Bülent Acar'ın, ''Desteler haline getirilmiş 200 bin lirayı bir kişinin ceplerine sokması mümkün mü sizce?'' sorusu üzerine Ebci, ''Bana verseler ben sığdırırım. Bana böyle bir şey verilse istediğim şekilde her tarafıma sığdırırım'' dedi.
Amir olarak operasyonları yürüten Komiser Deniz Özkoçak, yürütülen soruşturma kapsamında yapılan dinleme kayıtlarından, Ankara'da hakimlere rüşvet verileceğini tespit ettiklerini söyledi.
İDTM Genel Müdürü Orkun Osman Bilgivar'ın telefon dinlemelerinde ''Hakimlere rüşvet parası kararını almaya çalışıyorlar. Bunu yapamayacağımı söyledim. İstifa edeceğim'' dediğini tespit ettiklerini anlatan Özkoçak, İDTM Yönetim Kurulu toplantılarının yapıldığı binaya dinleme cihazı yerleştirmeyi düşündüklerini, ancak kısıtlı zaman nedeniyle yapmadıklarını ifade etti.
Özkoçak, İDTM Yönetim Kurulu'nca avukatlık ücreti olarak çıkarılan 1 milyon 250 bin lirayı takibe aldıklarını da kaydederek, ''Dalkıran ve Balcı, Murat Yalçıntaş'ın haberi olmadan paranın bir kısmını aldılar. Nevzat Okçu'ya verilmesi gereken paranın bir kısmını Resul Dalkıran, Yalçıntaş'tan habersiz aldı. Bakırköy'deki davaya bakan hakime de para verildi'' dedi.
Dalkıran ve Balcı'nın Ankara'ya gelişlerinden itibaren yapılan izleme ve takibi anlatan Özkoçak, olay sırasında kamera ile çekim yapmaya çalıştığını ancak yetersiz ışık nedeniyle çekim yapamadığını ifade etti.
Özkoçak, şöyle devam etti:
''Hasan Erdoğan parayı aldıktan sonra Başmüfettiş Kıvrıl'a 'operasyon yapalım mı' diye sordum, ancak müfettiş bana kimlik tespiti çalışmalarına devam etmemizi söyledi. Şahsı bu yüzden takip ettim. Işıkların elverişli olduğu bir noktada fotoğrafını çekebilmek için 'amca amca' diye seslendim. Ancak dönüp bakmadı. Adalet lojmanlarına kadar takip ettim. Kapıda bekledim. Asansörle hangi kata çıktığını tespit ettim. Girdiği daire numarasının kapı zilinde Hasan Erdoğan yazdığını gördüm. Bürodaki arkadaşlara ismi sorgulattım. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı olduğunu söylediler. Halit Kıvrıl'a bilgi verdim. O da operasyona son verilmesi talimatını verdi.''
Telefon kayıtlarından paranın iki taksitle verileceği kanısına vardıklarını söyleyen Özkoçak, bu nedenle aynı mekana, geceyi gündüz gibi gösteren kameraları yerleştirdiklerini, ancak ikinci teslimatın yapılmadığını ifade etti.
-''Avukat ofisine cihaz yerleştirdik''-
Dinleme kayıtlarının ardından avukat Nevzat Okçu'nun ofisine cihaz yerleştirdiklerini söyleyen Özkoçak, ''Yönetim kurulundan çıkan para kesile kesile Hasan Erdoğan'a 200 bin lira kaldı. Bu miktardaki parayı ben vicdanen söyleyebilirim, aldığını gördüm'' dedi.
Erdoğan'ı teşhis etmesi istenen Özkoçak da ''Takip ettiğim şahıs bu beyefendidir'' dedi.
Söz alan Bülent Acar, tanık Özkoçak'ın dosyada bulunan ayrıntıları uzunu uzun anlattığını, Başkan Kılıç'ın da buna izin vermesini eleştirdi.
Kılıç ise bundan önceki tanıklara bu ayrıntılarla ilgili sorular sorulması nedeniyle tanığın ayrıntılı anlatmasına izin verdiğini söyledi.
Necdet Okçu'nun avukatı Mehmet Selam Enez, Özkoçak'a ''Müvekkilimin ofisine cihaz yerleştirdiğinizi söylediniz. 4 yıldır bunu merak ediyorduk. Söylediğiniz iyi oldu. Bir avukat bürosuna cihaz yerleştirilmesinin suç olduğunu biliyor musunuz'' diye sordu.
Özkoçak da bunu bildiğini ancak Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddesi uyarınca ellerinde mahkeme kararı bulunduğu için cihazı yerleştirdiklerini söyledi.
Komiser Özkoçak, dinleme cihazını, ne zaman, nasıl yerleştirdiği gibi ayrıntılı sorulara cevap vermek istemedi.
Adalet Başmüfettişi'nin soruşturmayı savcı olarak yürüttüğünü belirten Özkoçak, ''Avukatların normal soruşturulamayacağını biliyoruz. Konuyu Başmüfettişe ilettim. Kendisi bu konuyla yetkili olduğunu bize izah etti'' dedi.
Sanık avukatlarının soruları üzerine Özkoçak, Resul Dalkıran'ın telefon görüşmelerinde hiç bir zaman ''Yargıtay, dosya, hakim'' demediğini, ''Milli Eğitim Bakanlığı, öğrenciye burs, öğrenci teslim edildi, asker terhis edildi'' gibi şifreler kullandığını anlattı.
Sanık Süleyman Balcı, Özkoçak'ın İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu'nca avukatlar için çıkarılan paradan habersiz pay aldığını söylediğini hatırlatarak, konuyla ilgili yasal olarak gereğini yapacağını belirtti.
Özkoçak'ın, rüşvete konu davanın yerel mahkeme ayağında Bakırköy hakimine de rüşvet verildiğini söylediğini anımsatan Balcı, bu iddiaların Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca incelendiğini ve soruşturmaya gerek olmadığı kararının verildiğini aktardı. Balcı, şunları söyledi:
''Tanık polisiye roman yazmış, yorumlarıyla süslemiş. '8 yıllık meslek hayatım' var diyor. Ben 18 yıllık meslek hayatımda, bırakın bir savcıdan bir müdahil avukatından bile bu tanığın yaptığı gibi bir yorum duymadım. Bu kişi bir tanık değil. Yüce heyeti yönlendirmeye çalışıyor. Bu bir düşmanlık, husumet.''
Yüce Divan'daki duruşmada tanıkların ifadesinin alınması sürüyor.
Rüşvet aldığı iddia edilen eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan ile bu davayla birleştirilen ve rüşvet vermekle suçlanan 15 sanığın yargılanmasına Yüce Divan'da devam edildi.
Duruşmaya Hasan Erdoğan ile diğer sanıklar Necdet Okçu, Yavuz Çay, Hüseyin Uysal, Murat Yalçıntaş, Süleyman Balcı, Abdullah Pehlivan, Resul Dalkıran, İlhan Balcı, Serkan Tığlıoğlu, Çamur Ali Kopuz, Abdullah Çınar, İlhan Parseker, Baki Bedir, Murat Akbaş ve Orkun Osman Bilgivar ile avukatları katıldı.
Duruşmada, iddiaya konu rüşvet olayını takip eden polislerden 4'ü tanık olarak dinlendi.
Polis memuru Aydın Şişman, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi (İDTM) avukatlarının Ankara'da hakimlere para vereceklerini dinleme kayıtlarından tespit ettiklerini, bunun üzerine İDTM'nin eski finans müdürü sanık Resul Dalkıran ile avukat Süleyman Balcı'yı takip ettiklerini söyledi.
Ankara'ya gelen Dalkıran ve Balcı'nın avukat Necdet Okçu'nun ofisine gittiklerini söyleyen Şişman, yalnızca bu kişileri takiple görevli olduğunu belirtti.
Şişman, Okçu'nun Koza Sokağa gittiğini ekip arkadaşlarından öğrendiğini ve onların arkasından olay yerine ulaştığını ifade ederek, kimliği belirsiz bir kişinin, elindeki çantadan çıkardığı paraya benzer desteleri cebine koyduğunu gördüğünü belirtti. Şişman, olay yerine geç gelmesi nedeniyle bu kişinin elindeki çantayı Okçu'dan aldığını görmediğini söyledi.
Başkan Haşim Kılıç'ın Yüce Divan huzurunda Erdoğan'ı teşhis etmesini istemesi üzerine Şişman, Hasan Erdoğan'ı işaret ederek, ''O gün çantayı alan kişi bu beyefendi'' dedi.
Tanık beyanlarına itiraz eden Erdoğan ise olayın ortaya çıkmasının ardından fotoğraflarının gazetelerde sürekli yer aldığını ve deşifre edildiğini savunarak, ''Yüzleşme yapılmasını istemiyorum'' diye konuştu.
Sanık avukatlarının sorularını da yanıtlayan tanık Şişman, daha önceki ifadelerinde, para olduğu iddia edilen nesneleri alan kişiyi tanımadığını söylediğinin hatırlatılması üzerine, ''Hasan Erdoğan'ı hayatımda bir defa gördüm, o da olay sırasında. 5 dakika ancak gördüm, görmedim. Sokak karanlıktı. Ama o günkü tariflerde yaş, kilo, boy ile ilgili detaylı bilgileri vermiştik. Olaydan sonra da görsem tanırdım'' dedi.
Diğer tanık polis memuru Ali Durhan, avukat Necdet Okçu'nun Dalkıran ve Balcı'dan aldıkları parayı bir başka şahsa vereceğinin dinleme kayıtlarından anlaşılması üzerine, soruşturmayı yürüten Adalet Başmüfettişi Halit Kıvrıl'ın talimatı üzerine Okçu'yu takip ettiklerini bildirdi.
Okçu'nun, Koza Sokak'a gelerek elindeki para olduğu tahmin edilen çantayı, 60-65 yaşlarındaki bir şahsa verdiğini anlatan Durhan, ''Sokak karanlıktı. Okçu elindeki çantayı şahsa verdi. Şahıs da gazeteye sarılı nesneleri, ceplerine ve elindeki çantaya koydu ve gitti. Görevimiz Okçu'yu takip olduğu için burada bitmişti'' diye konuştu.
Olay sırasında neden çekim yapmadığının sorulması üzerine Durhan, ellerinde kamera olmadığını söyledi. Durhan, ''Kasım ayı, saat 20.00 civarı olduğu için ortam zifiri karanlıktı, çekim yapmak imkansızdı'' dedi.
Durhan, Hasan Erdoğan'ın, ''Zifiri karanlıktı diyorsunuz, 15-20 metre uzaklıktan nesnelerin para olduğunu nasıl anladınız?'' sorusuna, ''Kamera çekemiyor olabilir ama çıplak gözle görebiliyorduk. Para demiyorum ama boyutu aynıydı. Gazete kağıtlarını kesip deste haline getirdilerse bilmem'' yanıtını verdi.
Polis memuru Durhan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Mehmet Ekmekçi'nin, Erdoğan'ı teşhis etmesini istemesi üzerine, ''Ön sırada oturan beyefendi'' diyerek Erdoğan'ı gösterdi.
-''Hasan ağabey Salı günü görüşürüz''-
Tanık polis memuru Mehmet Ali Ebci de olay sırasında avukat Okçu'nun 60-65 yaşlarında bir şahısla buluştuğunu gördüğünü belirterek, olay anını şöyle anlattı:
''Okçu, içinde para olup olmadığını bilmediğim gazete kağıtlarına sarılı destelerin bulunduğu çantayı şahsa verdi. Şahıs desteleri ceplerine koymak suretiyle olay yerinden ayrıldı. Okçu'nun giderken 'Hasan ağabey Salı günü görüşürüz' dediğini duydum. Çok yakındaydım. Kendimi deşifre etmemek daha fazla yaklaşmadım. Diğer ekibe devrettim.''
Ebci de Yüce Divan huzurunda Erdoğan'ı teşhis etti.
Hasan Erdoğan'ın avukatı Bülent Acar'ın, ''Desteler haline getirilmiş 200 bin lirayı bir kişinin ceplerine sokması mümkün mü sizce?'' sorusu üzerine Ebci, ''Bana verseler ben sığdırırım. Bana böyle bir şey verilse istediğim şekilde her tarafıma sığdırırım'' dedi.
Amir olarak operasyonları yürüten Komiser Deniz Özkoçak, yürütülen soruşturma kapsamında yapılan dinleme kayıtlarından, Ankara'da hakimlere rüşvet verileceğini tespit ettiklerini söyledi.
İDTM Genel Müdürü Orkun Osman Bilgivar'ın telefon dinlemelerinde ''Hakimlere rüşvet parası kararını almaya çalışıyorlar. Bunu yapamayacağımı söyledim. İstifa edeceğim'' dediğini tespit ettiklerini anlatan Özkoçak, İDTM Yönetim Kurulu toplantılarının yapıldığı binaya dinleme cihazı yerleştirmeyi düşündüklerini, ancak kısıtlı zaman nedeniyle yapmadıklarını ifade etti.
Özkoçak, İDTM Yönetim Kurulu'nca avukatlık ücreti olarak çıkarılan 1 milyon 250 bin lirayı takibe aldıklarını da kaydederek, ''Dalkıran ve Balcı, Murat Yalçıntaş'ın haberi olmadan paranın bir kısmını aldılar. Nevzat Okçu'ya verilmesi gereken paranın bir kısmını Resul Dalkıran, Yalçıntaş'tan habersiz aldı. Bakırköy'deki davaya bakan hakime de para verildi'' dedi.
Dalkıran ve Balcı'nın Ankara'ya gelişlerinden itibaren yapılan izleme ve takibi anlatan Özkoçak, olay sırasında kamera ile çekim yapmaya çalıştığını ancak yetersiz ışık nedeniyle çekim yapamadığını ifade etti.
Özkoçak, şöyle devam etti:
''Hasan Erdoğan parayı aldıktan sonra Başmüfettiş Kıvrıl'a 'operasyon yapalım mı' diye sordum, ancak müfettiş bana kimlik tespiti çalışmalarına devam etmemizi söyledi. Şahsı bu yüzden takip ettim. Işıkların elverişli olduğu bir noktada fotoğrafını çekebilmek için 'amca amca' diye seslendim. Ancak dönüp bakmadı. Adalet lojmanlarına kadar takip ettim. Kapıda bekledim. Asansörle hangi kata çıktığını tespit ettim. Girdiği daire numarasının kapı zilinde Hasan Erdoğan yazdığını gördüm. Bürodaki arkadaşlara ismi sorgulattım. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı olduğunu söylediler. Halit Kıvrıl'a bilgi verdim. O da operasyona son verilmesi talimatını verdi.''
Telefon kayıtlarından paranın iki taksitle verileceği kanısına vardıklarını söyleyen Özkoçak, bu nedenle aynı mekana, geceyi gündüz gibi gösteren kameraları yerleştirdiklerini, ancak ikinci teslimatın yapılmadığını ifade etti.
-''Avukat ofisine cihaz yerleştirdik''-
Dinleme kayıtlarının ardından avukat Nevzat Okçu'nun ofisine cihaz yerleştirdiklerini söyleyen Özkoçak, ''Yönetim kurulundan çıkan para kesile kesile Hasan Erdoğan'a 200 bin lira kaldı. Bu miktardaki parayı ben vicdanen söyleyebilirim, aldığını gördüm'' dedi.
Erdoğan'ı teşhis etmesi istenen Özkoçak da ''Takip ettiğim şahıs bu beyefendidir'' dedi.
Söz alan Bülent Acar, tanık Özkoçak'ın dosyada bulunan ayrıntıları uzunu uzun anlattığını, Başkan Kılıç'ın da buna izin vermesini eleştirdi.
Kılıç ise bundan önceki tanıklara bu ayrıntılarla ilgili sorular sorulması nedeniyle tanığın ayrıntılı anlatmasına izin verdiğini söyledi.
Necdet Okçu'nun avukatı Mehmet Selam Enez, Özkoçak'a ''Müvekkilimin ofisine cihaz yerleştirdiğinizi söylediniz. 4 yıldır bunu merak ediyorduk. Söylediğiniz iyi oldu. Bir avukat bürosuna cihaz yerleştirilmesinin suç olduğunu biliyor musunuz'' diye sordu.
Özkoçak da bunu bildiğini ancak Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddesi uyarınca ellerinde mahkeme kararı bulunduğu için cihazı yerleştirdiklerini söyledi.
Komiser Özkoçak, dinleme cihazını, ne zaman, nasıl yerleştirdiği gibi ayrıntılı sorulara cevap vermek istemedi.
Adalet Başmüfettişi'nin soruşturmayı savcı olarak yürüttüğünü belirten Özkoçak, ''Avukatların normal soruşturulamayacağını biliyoruz. Konuyu Başmüfettişe ilettim. Kendisi bu konuyla yetkili olduğunu bize izah etti'' dedi.
Sanık avukatlarının soruları üzerine Özkoçak, Resul Dalkıran'ın telefon görüşmelerinde hiç bir zaman ''Yargıtay, dosya, hakim'' demediğini, ''Milli Eğitim Bakanlığı, öğrenciye burs, öğrenci teslim edildi, asker terhis edildi'' gibi şifreler kullandığını anlattı.
Sanık Süleyman Balcı, Özkoçak'ın İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Yönetim Kurulu'nca avukatlar için çıkarılan paradan habersiz pay aldığını söylediğini hatırlatarak, konuyla ilgili yasal olarak gereğini yapacağını belirtti.
Özkoçak'ın, rüşvete konu davanın yerel mahkeme ayağında Bakırköy hakimine de rüşvet verildiğini söylediğini anımsatan Balcı, bu iddiaların Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca incelendiğini ve soruşturmaya gerek olmadığı kararının verildiğini aktardı. Balcı, şunları söyledi:
''Tanık polisiye roman yazmış, yorumlarıyla süslemiş. '8 yıllık meslek hayatım' var diyor. Ben 18 yıllık meslek hayatımda, bırakın bir savcıdan bir müdahil avukatından bile bu tanığın yaptığı gibi bir yorum duymadım. Bu kişi bir tanık değil. Yüce heyeti yönlendirmeye çalışıyor. Bu bir düşmanlık, husumet.''
Yüce Divan'daki duruşmada tanıkların ifadesinin alınması sürüyor.