Refah Partili eski vekilin 28 Şubat bedduası
Eski Refah Partisi Milletvekili Mustafa Yünlüoğlu, 28 Şubat soruşturmasına ilişkin ''Bu darbeyi yapanlar cezasız kalırsa milletin ahı ortada kalır'' dedi.
28 Şubat'ın simge olduğunu savunan Yünlüoğlu, ''28 Şubat ve darbeler Türkiye Cumhuriyeti'ni uzun süre işgal eden dönemlerdir. O dönemde asker bizzat parlamentoya el koymadı. Öyle bir mekanizma ve hileyle işleri kıvırmışlardır ki bütün sistemi alt üst etmişlerdir. Diğer partilerden farklı olarak ülkenin geleceğini kesmişlerdir. Sosyolojisini bozmuşlardır. Bu bakımdan 'postmodern darbe' demişlerdir. Sadece bu darbede asker yok. Bu darbede medya, YÖK, yargı ve sivil toplum kuruluşları var ama onlar orkestra şeklinde bir merkezden idare edilmişlerdir'' diye konuştu.
Millete dayanmayan hiçbir zihniyetin ilelebet payidar olamayacağını ileri süren Yünlüoğlu, ''Darbeciler sırf kendi çıkarları için, sırf kendi statükolarını korumak için ve vesayet anlayışlarını korumak için darbeyi yaptılar. Bu hakkı sana millet vermedi ki. Hiçbir darbenin meşruiyeti yoktur, miadı da olmamıştır. Bu darbeyi yapanların cezasız kalmaması gerek. Bunlar cezasız kalırsa milletin ahı da ortada kalır'' ifadesini kullandı.
-''Soruşturmalar istikrarın bir sonucu''-
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Köylü, 15. Kolordu'da görev yaparken doçent unvanı aldığını, 2 ay sonra ise Yüksek Askeri Şura Kararları ile ordudan ilişiğinin kesildiğini belirterek, ''Bugün internetten öğrendiğime göre, birçok yerde arama yapılıyor ve gözaltı kararları var. Bu, 28 Şubat sürecinin sorgulanması anlamına geliyor benim için.
Bu durumu ülkemiz adına olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Ben artık ülkemizde darbeleri istemiyorum. Hatta bazılarının aklından darbeyi geçirmesini dahi istemiyorum. Eğer bugün ülkemiz bu durumdaysa yaklaşık 10 yıllık bir istikrar döneminin sonucudur. Bugünkü sorgulamaları da bu istikrar döneminin getirdiği bir sonuç olarak değerlendiriyorum'' dedi.
-''Adaletin tecellisi''-
Emekli Muharebe Yüzbaşı Niyazi Budak da, 1994-1996 yılları arasında Hakkari'de görev yaptığını, 1996'da da İzmir Ege Ordu Muhabere Taburu'na tayin olduğunu, 28 Şubat sürecinde namaz kılmasının ve eşinin baş örtüsü kullanmasının sorun yapıldığını söyledi.
Budak, 28 Şubat soruşturmasının umut verici olduğunu belirterek, sürecin başlangıç olarak kalmamasını, neticelenmesini arzu ettiğini söyledi. Budak, ''İnşallah neticelenecek. Bunu adaletin tecellisi olarak görüyorum. Çünkü çok zorlu bir süreç yaşadık'' dedi.
-''Biz onların zulüm görmesini değil, adalet görmesini istiyoruz''-
Emekli Astsubay İbrahim Güngör de 28 Şubat sürecinde, namaz kılması ve eşinin baş örtüsü nedeniyle ordudan atıldığını söyledi.
28 Şubat 1997'de, namaz kılması nedeniyle 7 gün oda hapsi aldığını anlatan Güngör, ''Beni koğuş bölgesini ibadet amaçlı kullanmak, erlerin battaniyesini hijyenik olmayan şartlarda, maksadı dışında kullanmaktan 7 gün oda hapsine çarptırdılar. 28 Şubat günü oda hapsine mahkum oldum'' dedi.
Güngör, o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı:
''Bunlar bizim hayatımızda acı bir anı olarak kaldı. Ben artık kendimi sivil hayata hazırlamaya başlamıştım. Ama o zaman ailem ve iki çocuğumla farklı bir psikoloji içine düştük. Memleketimize dönmek zorunda kaldık. Maddi ve manevi anlamda çok sıkıntılı günler yaşadık. İş imkanımız yoktu. Askerliği kendimize meslek olarak seçmiştik. Ticari hayatta başarılı olamadık. Önümüze hep farklı engeller çıktı. Rejime tehdit olarak görülen seyyar satıcıların olduğu bir ülkede yaşadık ve hepimiz fişlenmiştik. Belediyeler yüzümüze kapanmıştı. O dönem sihirli bir el sanki, 'Biz bunların havasını suyunu keselim bunlar yaşamasınlar' diyordu.''
6191 sayılı Kanun'un ardından SDÜ'de araştırmacı kadrosunda görev yapmaya başladığını ifade eden Güngör, ''Bugün yaşanan süreci çok olumlu değerlendiriyorum. Kim olursa olsun bunların içinde belki bize zulmeden insanlar da olabilir, biz onların zulüm görmesini değil, onların da adalet görmesini istiyoruz. Bundan sonra toplumun temel değerlerini kendilerine hedef seçen insanların bu hareketleri yapmayacağını ümit ederek bu dava sürecinin herkes açısından hayırlı şekilde sürdürülmesini temenni ediyorum'' diye konuştu.
-''12 Eylül, 28 Şubat hep zulümdür, baskıdır''-
Malatya Yardım Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Yazarlar Birliği Malatya Temsilcisi Adil Akkoyunlu, 28 Şubat sürecinden sonra sürgüne gönderildiğini, 12 Eylül darbesinde de işkence gördüğünü belirterek, ''28 Şubat'ın ardından onlar, insanların birbirlerine düşmesini istiyordu. 'Bak memleket böyle, biz onun için bunlara sahiplik ediyoruz' diye kendilerine pay çıkaracaklardı'' dedi.
28 Şubat'ta yaşadıklarının da 12 Eylül'ü aratmadığını ifade eden Akkoyunlu, ''Necip Fazıl Kısakürek, 'Zulüm deryasının neresinden bir damla alsanız tahlilleri hep birbirinin aynı çıkar' diyor. 12 Eylül, 28 Şubat hep zulümdür, baskıdır. İnsana insan değeri vermeli, insana saygı duymalı. İnsan düşünen bir varlıktır. Düşünce, inanç yasaklanamaz'' dedi.
Eski Refah Partisi Milletvekili Mustafa Yünlüoğlu, 28 Şubat soruşturmasına ilişkin ''Bu darbeyi yapanlar cezasız kalırsa milletin ahı ortada kalır'' dedi.
28 Şubat'ın simge olduğunu savunan Yünlüoğlu, ''28 Şubat ve darbeler Türkiye Cumhuriyeti'ni uzun süre işgal eden dönemlerdir. O dönemde asker bizzat parlamentoya el koymadı. Öyle bir mekanizma ve hileyle işleri kıvırmışlardır ki bütün sistemi alt üst etmişlerdir. Diğer partilerden farklı olarak ülkenin geleceğini kesmişlerdir. Sosyolojisini bozmuşlardır. Bu bakımdan 'postmodern darbe' demişlerdir. Sadece bu darbede asker yok. Bu darbede medya, YÖK, yargı ve sivil toplum kuruluşları var ama onlar orkestra şeklinde bir merkezden idare edilmişlerdir'' diye konuştu.
Millete dayanmayan hiçbir zihniyetin ilelebet payidar olamayacağını ileri süren Yünlüoğlu, ''Darbeciler sırf kendi çıkarları için, sırf kendi statükolarını korumak için ve vesayet anlayışlarını korumak için darbeyi yaptılar. Bu hakkı sana millet vermedi ki. Hiçbir darbenin meşruiyeti yoktur, miadı da olmamıştır. Bu darbeyi yapanların cezasız kalmaması gerek. Bunlar cezasız kalırsa milletin ahı da ortada kalır'' ifadesini kullandı.
-''Soruşturmalar istikrarın bir sonucu''-
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Köylü, 15. Kolordu'da görev yaparken doçent unvanı aldığını, 2 ay sonra ise Yüksek Askeri Şura Kararları ile ordudan ilişiğinin kesildiğini belirterek, ''Bugün internetten öğrendiğime göre, birçok yerde arama yapılıyor ve gözaltı kararları var. Bu, 28 Şubat sürecinin sorgulanması anlamına geliyor benim için.
Bu durumu ülkemiz adına olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Ben artık ülkemizde darbeleri istemiyorum. Hatta bazılarının aklından darbeyi geçirmesini dahi istemiyorum. Eğer bugün ülkemiz bu durumdaysa yaklaşık 10 yıllık bir istikrar döneminin sonucudur. Bugünkü sorgulamaları da bu istikrar döneminin getirdiği bir sonuç olarak değerlendiriyorum'' dedi.
-''Adaletin tecellisi''-
Emekli Muharebe Yüzbaşı Niyazi Budak da, 1994-1996 yılları arasında Hakkari'de görev yaptığını, 1996'da da İzmir Ege Ordu Muhabere Taburu'na tayin olduğunu, 28 Şubat sürecinde namaz kılmasının ve eşinin baş örtüsü kullanmasının sorun yapıldığını söyledi.
Budak, 28 Şubat soruşturmasının umut verici olduğunu belirterek, sürecin başlangıç olarak kalmamasını, neticelenmesini arzu ettiğini söyledi. Budak, ''İnşallah neticelenecek. Bunu adaletin tecellisi olarak görüyorum. Çünkü çok zorlu bir süreç yaşadık'' dedi.
-''Biz onların zulüm görmesini değil, adalet görmesini istiyoruz''-
Emekli Astsubay İbrahim Güngör de 28 Şubat sürecinde, namaz kılması ve eşinin baş örtüsü nedeniyle ordudan atıldığını söyledi.
28 Şubat 1997'de, namaz kılması nedeniyle 7 gün oda hapsi aldığını anlatan Güngör, ''Beni koğuş bölgesini ibadet amaçlı kullanmak, erlerin battaniyesini hijyenik olmayan şartlarda, maksadı dışında kullanmaktan 7 gün oda hapsine çarptırdılar. 28 Şubat günü oda hapsine mahkum oldum'' dedi.
Güngör, o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı:
''Bunlar bizim hayatımızda acı bir anı olarak kaldı. Ben artık kendimi sivil hayata hazırlamaya başlamıştım. Ama o zaman ailem ve iki çocuğumla farklı bir psikoloji içine düştük. Memleketimize dönmek zorunda kaldık. Maddi ve manevi anlamda çok sıkıntılı günler yaşadık. İş imkanımız yoktu. Askerliği kendimize meslek olarak seçmiştik. Ticari hayatta başarılı olamadık. Önümüze hep farklı engeller çıktı. Rejime tehdit olarak görülen seyyar satıcıların olduğu bir ülkede yaşadık ve hepimiz fişlenmiştik. Belediyeler yüzümüze kapanmıştı. O dönem sihirli bir el sanki, 'Biz bunların havasını suyunu keselim bunlar yaşamasınlar' diyordu.''
6191 sayılı Kanun'un ardından SDÜ'de araştırmacı kadrosunda görev yapmaya başladığını ifade eden Güngör, ''Bugün yaşanan süreci çok olumlu değerlendiriyorum. Kim olursa olsun bunların içinde belki bize zulmeden insanlar da olabilir, biz onların zulüm görmesini değil, onların da adalet görmesini istiyoruz. Bundan sonra toplumun temel değerlerini kendilerine hedef seçen insanların bu hareketleri yapmayacağını ümit ederek bu dava sürecinin herkes açısından hayırlı şekilde sürdürülmesini temenni ediyorum'' diye konuştu.
-''12 Eylül, 28 Şubat hep zulümdür, baskıdır''-
Malatya Yardım Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Yazarlar Birliği Malatya Temsilcisi Adil Akkoyunlu, 28 Şubat sürecinden sonra sürgüne gönderildiğini, 12 Eylül darbesinde de işkence gördüğünü belirterek, ''28 Şubat'ın ardından onlar, insanların birbirlerine düşmesini istiyordu. 'Bak memleket böyle, biz onun için bunlara sahiplik ediyoruz' diye kendilerine pay çıkaracaklardı'' dedi.
28 Şubat'ta yaşadıklarının da 12 Eylül'ü aratmadığını ifade eden Akkoyunlu, ''Necip Fazıl Kısakürek, 'Zulüm deryasının neresinden bir damla alsanız tahlilleri hep birbirinin aynı çıkar' diyor. 12 Eylül, 28 Şubat hep zulümdür, baskıdır. İnsana insan değeri vermeli, insana saygı duymalı. İnsan düşünen bir varlıktır. Düşünce, inanç yasaklanamaz'' dedi.