Prof. Görmez: Dindarlığımız eksik!
İslam dünyasının içi boş bir dindarlık edebiyatıyla avunduğunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, insanlığın topraktan aldığı ve unuttuğu iki özelliği de hatırlattı...
Medya yöneticileri ile Emirgan Korusu içindeki Beyaz Köşk'te bir araya gelen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri hakkında bilgi verdi. Görmez, bu yılki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin ''Hz. Peygamber'in Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku'' temalı olduğunu kaydetti.
Haber 7 Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Erdoğan ve Haber 7 Editörü Ersin Çelik'in de katıldığı toplantıda "kardeşlik" üzerine dikkat çeken bir konuşma yapan Görmez, "Biz İslam dünyasında da kuru ve içi boş bir dindarlık edebiyatı ile zaman zaman avunuyoruz." dedi.
Bugün İslam dünyasının en önemli sorununun eczacı yöntemiyle tedavi olmak olduğuna dikkat çeken Görmez, geçmişte yaşanan acı olaylarla kan davaları güdüldüğünü belirterek, "Hiçbirimiz Sıffin'nde yoktuk, hiçbirimiz Kerbela'da da yoktuk. Hiçbirimiz ne Çaldıran'da, ne Dersimde vardık ama bugün bütün bunların hesabını birbirimize soruyoruz ve bunların hesabını birbirimize sorarak, kardeşlik hukukumuzu ve kardeşlik ahlakımızı ihlal ediyoruz." dedi.
Bu yıl da Hz. Muhammed'in kardeşlik hukuku ve ahlakının ana tema olarak belirlendiğini belirten Görmez, ''Çünkü, hem küresel ölçekte insanın, Aşık Veysel'in ifade ettiği gibi insanların aynı topraktan, hamurdan, çamurdan yaratıldığını unutmaları... Topraktan geldiğini ve toprağa gideceğini unutan bir insanlık var. İnsanlığımız yoksullaşıyor, onun için küresel ölçekte bütün dinlerin, kültürlerin yer verdiği 'kardeşlik' temasını işlemeye ihtiyacımız olduğunu düşündük'' dedi.
MEZHEP ÇATIŞMASI DEMEYELİM
Bölgesel ölçekte özellikle İslam dünyasında herkesi derinden yaralayan bir mezhep çatışması bulunduğunu ifade eden Görmez, şöyle konuştu: ''Aslında 'mezhep çatışması' demeye dilim varmıyor. Bir akademisyen olarak, biraz kökenine indiğimizde, siyasi ihtirasların, mezhep rengine bürünerek, karşı karşıya geldiğini görüyoruz. Bölgemizdeki sorunların sadece dini ve mezhebi olduğunu iddia etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Siyasi güç tutkularının, ihtirasların kendilerini mezhep kimliği arkasına saklayarak birbirleriyle çatıştıklarına şahit oluyoruz ve bu vesileyle de pek çok mümin Müslüman kardeşimiz ciddi acı ve sıkıntılar çekiyor. Bu vesileyle bu kardeşlik haftasında milletimizin tüm fertlerini şiddetin pençesinden ülkemize sığınan, Hatay ve Kilis'te çadır kentlerde yaşayan Suriyeli kardeşlerimize bir şeyler göndererek değil, doğrudan ziyaret ederek, her türlü eli uzatmak zorunda olduğumuzu ifade etmek istiyorum.''
BİRBİRİMİZE HAK BAĞIYLA DA BAĞLIYIZ
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bu konuyu, ulusal ölçekte de ''kardeşlik'' kavramını bir retorik, söylem ve edebiyat olmaktan çıkarıp, Hz. Muhammed'in yaptığı gibi bir ahlak, hukuk haline getirmek için seçtiklerini belirtti. Bu başlığı seçerken ''Acaba biz de bir şekilde bir kez daha kardeşlik denilen yüce kavramın, büyük söylemin içini boşaltmaya alet olur muyuz?'' diye tereddüt ettiklerini söyleyen Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ancak ortada bir hakikat var. Bu tür bizi biz kılan büyük kavramlarımızı zaman zaman söylemlere ve retoriklere kurban ediyoruz ve bizim en yüce değerlerimizi ifade etmekten uzaklaştırıyoruz. Onun için kardeşlik sadece bir söylem, retorik, edebiyat değil, bir ahlak ve hukuktur. Sevgi ve iman bağıyla birbirimize bağlı olduğumuz gibi hak bağıyla da bağlıyız. Mümin müminle kardeş olduğu gün, aynı zamanda hak bağıyla birbirine bağlı olur ve o hak bağının kurucusu da Cenabı Hak'kın kendisidir. Zaten o bağ, ismini de Cenabı Hak'tan almıştır. Biz o hakkı, hakkın ve hukukun en büyük kaynağının bütün kainatı yaratan Cenabı Hak olduğuna inanan bir inancın mensuplarıyız.''
İNSAN İNSANIN YURDUDUR, UMUDUDUR
Görmez, ''Biraz insanoğlu, bizi biz kılan ortak değerleri unuttu, insanlığımız yoksullaştı'' diyerek, İslam dininin, hem Kur'an-ı Kerim'in, hem de Peygamber'in, İslam irfan geleneğinin öğrettiği evrensel insan kardeşliği olduğunu söyledi. Evrensel insan kardeşliği derken modern zamanların hümanizmasını kast etmediğini belirten Görmez, şöyle devam etti:
"İnsanı merkeze alan modern zamanların hümanizması ile İslam irfan geleneğinin yaratıcı etkenli insan kardeşliğinin farklı şeyler olduğunu düşünüyorum. Latince'de bir söz vardır 'Homo homini lupus', insan insanın kurdudur. Biz diyoruz ki, insan insanın yurdudur, insan insanın umududur, insan insanın velisidir, sahibidir, sığınağıdır. Aslında doğu edebiyatı ile batı edebiyatını bu açıdan mukayese ettiğimizde, hala İslam irfan geleneğinin, hoşgörü geleneği ve insanlığın evrensel kardeşliği adına batı edebiyatına armağan edeceği çok büyük eserler vardır.
İÇİ BOŞ DİNDARLIK EDEBİYATIYLA AVUNUYORUZ
Biz İslam dünyasında da kuru ve içi boş bir dindarlık edebiyatı ile zaman zaman avunuyoruz. Halbuki o zenginliğimizi sevgili peygamberimizin veda hutbesinde dediği, 'İnsanlar Allah'ın huzurunda tarağın dişleri gibi eşittir', 'Hepiniz Adem'densiniz, Adem de topraktandır' felsefesini, yüce Rabbimizin 'Biz sizi bir erkek ve kadından yarattık' ilkesini, daha sonra Hz. Ali'nin 'Ya dinde kardeşimsin, ya hilkatte eşimsin' felsefesini ve İslam irfan geleneğinde İbni Arabi'den Hz. Mevlana'ya, Yunus Emre'den Hacı Bektaşi Veli'ye gerçekten gergef gergef ördüğümüz, ilmek ilmek dokuduğumuz insana bakışımızı, dindarlığımız içine biraz katmamız gerekiyor.''
TOPRAKTAN ALDIĞIMIZ İKİ ÖZELLİĞİ UNUTTUK
Görmez, toprağın iki büyük özelliği olduğunu, bunlardan birinin kerem sahibi, bereketli ve cömert, diğerinin de mütevazilik olduğunu ifade ederek, ''Toprak hiçbir ayrım yapmadan, ırk, renk, dil, din ayrımı yapmadan herkese her türlü nimeti bahşeder, ikramda bulunur. Aslında insanın da insana aynı şekilde cömert ve bereketli olması lazım. Toprak mütevazidir. Hepimiz toprağı çiğniyoruz. Toprak kendisini çiğneyen insanlara hiçbir şey demiyor. İnsan topraktan aldığı iki özelliği biraz unuttu ve belki İslam'ın içinden biraz insanlığa bunu hatırlatmaya ihtiyaç olduğunu düşünerek, bu başlığı seçtik. Bu küresel ölçekte böyle'' diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İslam'ın bütün insanlığa armağanı olan insana bakışını ihmal ettiklerini, bunu işlemenin, yeniden insanlığa takdim etmenin çok faydalı olduğunu düşündüklerini söyledi.
KARDEŞLİĞİMİZİ İHMAL EDİYORUZ
İman ve İslam kardeşliğine de değinen Görmez, Müslüman'ı Müslüman'a kardeş kılan özelliklerin, aynı inancı paylaşmaktan, aynı Allah'a, aynı Peygamber'e, aynı kitaba iman etmekten, aynı secdeye kapanmaktan, aynı rükuya varmaktan, aynı kıbleye yönelmekten gelen bir kardeşlik olduğunu kaydetti.
Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu kardeşliğimizi de ihmal ediyoruz. Aslında Müslümanlar kendi aralarında İslam kardeşliğini iyi tesis etseler, o evrensel insan kardeşliğine de faydası olacaktır, onlara yardımcı olacaktır. Çünkü müminlerin kardeşliği bir başkasına karşı olan bir kardeşlik değildir, onu besleyen bir kardeşliktir. Biz o açıdan da gerçekten büyük eksiklikler içerisindeyiz. Bu dinin bir talebesi, Müslüman bir birey, hatta bu ateşten cübbeyi giyen birisi, İslam'ın bizi kardeş kılan o yüce değerlerini az buçuk bilen, öğrenen birisi olarak, İslam dünyasında olup bitenleri anlamlandırmakta, hatta kendi aramızda, ülkemizde, bizi kardeş kılan, yüzlerce, binlerce değer ortadayken, birbirimizle olan ilişkileri anlamakta, yorumlamakta güçlük çekiyorum.
SIFFİN'DE DERSİM'DE YOKTUK
Zaman zaman hali ve geleceği bırakıyoruz, tarihte yaşanmış acı hikayelerden kan davaları üretiyoruz. Tarihte yaşanmış acı hikayeleri karıştırarak, oradan birbirimize bir takım öfke ve intikam devşiriyoruz. Bunun da izahını yapmak çok zor. Hiçbirimiz Sıffin'nde yoktuk, hiçbirimiz Kerbela'da da yoktuk. Hiçbirimiz ne Çaldıran'da, ne Dersimde vardık ama bugün bütün bunların hesabını birbirimize soruyoruz ve bunların hesabını birbirimize sorarak, kardeşlik hukukumuzu ve kardeşlik ahlakımızı ihlal ediyoruz. Bütün bunları geride bırakmak lazım, hale ve geleceğe bakmak lazım. Elbette sorgulamak, hesaba çekmek, yüzleşmek bunlar önemlidir ama affetmek, bağışlamak diye bir şey var. Affetmek çok daha yüce haslet ve çok daha zor aslında. Dolayısıyla yeniden bir İslam kardeşliğini kurmak için de sevgili peygamberimizden alacağımız çok şey var. Hz. Yusuf, kendisini kuyuya atan kardeşleriyle yıllar sonra karşılaşınca, 'Siz beni neden kuyuya attınız?' demedi, 'Kardeşlerim Şeytan aramıza girdi' dedi. Kur'an-ı Kerim, aynen bize bunu öğretir.''
GÖRMEZ'İN "KARDEŞLİK YAZISI" VE "HABER" RİCASI
Emirgan'daki Beyaz Köşk'te yapılan kahvaltılı toplantıya medya camiasından çok sayıda temsilci katıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "kardeşlik" teması üzerine ünlüler ve sokaktaki vatandaşlarla yapıtığı röportajlar da izlettirildi. İstanbul'daki medya mensuplarıyla göreve geldiğinden 1.5 yıl sonra buluşabildiğine dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Görmez, köşe yazarı ile muhabirlerden "kardeşlik" üzerine yazı haberler yapmasını özellikle rica etti. Öte yandan toplantının sonunda katılımcılara saksıda açmış laleler hediye edildi.
İslam dünyasının içi boş bir dindarlık edebiyatıyla avunduğunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, insanlığın topraktan aldığı ve unuttuğu iki özelliği de hatırlattı...
Medya yöneticileri ile Emirgan Korusu içindeki Beyaz Köşk'te bir araya gelen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri hakkında bilgi verdi. Görmez, bu yılki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin ''Hz. Peygamber'in Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku'' temalı olduğunu kaydetti.
Haber 7 Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Erdoğan ve Haber 7 Editörü Ersin Çelik'in de katıldığı toplantıda "kardeşlik" üzerine dikkat çeken bir konuşma yapan Görmez, "Biz İslam dünyasında da kuru ve içi boş bir dindarlık edebiyatı ile zaman zaman avunuyoruz." dedi.
Bugün İslam dünyasının en önemli sorununun eczacı yöntemiyle tedavi olmak olduğuna dikkat çeken Görmez, geçmişte yaşanan acı olaylarla kan davaları güdüldüğünü belirterek, "Hiçbirimiz Sıffin'nde yoktuk, hiçbirimiz Kerbela'da da yoktuk. Hiçbirimiz ne Çaldıran'da, ne Dersimde vardık ama bugün bütün bunların hesabını birbirimize soruyoruz ve bunların hesabını birbirimize sorarak, kardeşlik hukukumuzu ve kardeşlik ahlakımızı ihlal ediyoruz." dedi.
Bu yıl da Hz. Muhammed'in kardeşlik hukuku ve ahlakının ana tema olarak belirlendiğini belirten Görmez, ''Çünkü, hem küresel ölçekte insanın, Aşık Veysel'in ifade ettiği gibi insanların aynı topraktan, hamurdan, çamurdan yaratıldığını unutmaları... Topraktan geldiğini ve toprağa gideceğini unutan bir insanlık var. İnsanlığımız yoksullaşıyor, onun için küresel ölçekte bütün dinlerin, kültürlerin yer verdiği 'kardeşlik' temasını işlemeye ihtiyacımız olduğunu düşündük'' dedi.
MEZHEP ÇATIŞMASI DEMEYELİM
Bölgesel ölçekte özellikle İslam dünyasında herkesi derinden yaralayan bir mezhep çatışması bulunduğunu ifade eden Görmez, şöyle konuştu: ''Aslında 'mezhep çatışması' demeye dilim varmıyor. Bir akademisyen olarak, biraz kökenine indiğimizde, siyasi ihtirasların, mezhep rengine bürünerek, karşı karşıya geldiğini görüyoruz. Bölgemizdeki sorunların sadece dini ve mezhebi olduğunu iddia etmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Siyasi güç tutkularının, ihtirasların kendilerini mezhep kimliği arkasına saklayarak birbirleriyle çatıştıklarına şahit oluyoruz ve bu vesileyle de pek çok mümin Müslüman kardeşimiz ciddi acı ve sıkıntılar çekiyor. Bu vesileyle bu kardeşlik haftasında milletimizin tüm fertlerini şiddetin pençesinden ülkemize sığınan, Hatay ve Kilis'te çadır kentlerde yaşayan Suriyeli kardeşlerimize bir şeyler göndererek değil, doğrudan ziyaret ederek, her türlü eli uzatmak zorunda olduğumuzu ifade etmek istiyorum.''
BİRBİRİMİZE HAK BAĞIYLA DA BAĞLIYIZ
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bu konuyu, ulusal ölçekte de ''kardeşlik'' kavramını bir retorik, söylem ve edebiyat olmaktan çıkarıp, Hz. Muhammed'in yaptığı gibi bir ahlak, hukuk haline getirmek için seçtiklerini belirtti. Bu başlığı seçerken ''Acaba biz de bir şekilde bir kez daha kardeşlik denilen yüce kavramın, büyük söylemin içini boşaltmaya alet olur muyuz?'' diye tereddüt ettiklerini söyleyen Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ancak ortada bir hakikat var. Bu tür bizi biz kılan büyük kavramlarımızı zaman zaman söylemlere ve retoriklere kurban ediyoruz ve bizim en yüce değerlerimizi ifade etmekten uzaklaştırıyoruz. Onun için kardeşlik sadece bir söylem, retorik, edebiyat değil, bir ahlak ve hukuktur. Sevgi ve iman bağıyla birbirimize bağlı olduğumuz gibi hak bağıyla da bağlıyız. Mümin müminle kardeş olduğu gün, aynı zamanda hak bağıyla birbirine bağlı olur ve o hak bağının kurucusu da Cenabı Hak'kın kendisidir. Zaten o bağ, ismini de Cenabı Hak'tan almıştır. Biz o hakkı, hakkın ve hukukun en büyük kaynağının bütün kainatı yaratan Cenabı Hak olduğuna inanan bir inancın mensuplarıyız.''
İNSAN İNSANIN YURDUDUR, UMUDUDUR
Görmez, ''Biraz insanoğlu, bizi biz kılan ortak değerleri unuttu, insanlığımız yoksullaştı'' diyerek, İslam dininin, hem Kur'an-ı Kerim'in, hem de Peygamber'in, İslam irfan geleneğinin öğrettiği evrensel insan kardeşliği olduğunu söyledi. Evrensel insan kardeşliği derken modern zamanların hümanizmasını kast etmediğini belirten Görmez, şöyle devam etti:
"İnsanı merkeze alan modern zamanların hümanizması ile İslam irfan geleneğinin yaratıcı etkenli insan kardeşliğinin farklı şeyler olduğunu düşünüyorum. Latince'de bir söz vardır 'Homo homini lupus', insan insanın kurdudur. Biz diyoruz ki, insan insanın yurdudur, insan insanın umududur, insan insanın velisidir, sahibidir, sığınağıdır. Aslında doğu edebiyatı ile batı edebiyatını bu açıdan mukayese ettiğimizde, hala İslam irfan geleneğinin, hoşgörü geleneği ve insanlığın evrensel kardeşliği adına batı edebiyatına armağan edeceği çok büyük eserler vardır.
İÇİ BOŞ DİNDARLIK EDEBİYATIYLA AVUNUYORUZ
Biz İslam dünyasında da kuru ve içi boş bir dindarlık edebiyatı ile zaman zaman avunuyoruz. Halbuki o zenginliğimizi sevgili peygamberimizin veda hutbesinde dediği, 'İnsanlar Allah'ın huzurunda tarağın dişleri gibi eşittir', 'Hepiniz Adem'densiniz, Adem de topraktandır' felsefesini, yüce Rabbimizin 'Biz sizi bir erkek ve kadından yarattık' ilkesini, daha sonra Hz. Ali'nin 'Ya dinde kardeşimsin, ya hilkatte eşimsin' felsefesini ve İslam irfan geleneğinde İbni Arabi'den Hz. Mevlana'ya, Yunus Emre'den Hacı Bektaşi Veli'ye gerçekten gergef gergef ördüğümüz, ilmek ilmek dokuduğumuz insana bakışımızı, dindarlığımız içine biraz katmamız gerekiyor.''
TOPRAKTAN ALDIĞIMIZ İKİ ÖZELLİĞİ UNUTTUK
Görmez, toprağın iki büyük özelliği olduğunu, bunlardan birinin kerem sahibi, bereketli ve cömert, diğerinin de mütevazilik olduğunu ifade ederek, ''Toprak hiçbir ayrım yapmadan, ırk, renk, dil, din ayrımı yapmadan herkese her türlü nimeti bahşeder, ikramda bulunur. Aslında insanın da insana aynı şekilde cömert ve bereketli olması lazım. Toprak mütevazidir. Hepimiz toprağı çiğniyoruz. Toprak kendisini çiğneyen insanlara hiçbir şey demiyor. İnsan topraktan aldığı iki özelliği biraz unuttu ve belki İslam'ın içinden biraz insanlığa bunu hatırlatmaya ihtiyaç olduğunu düşünerek, bu başlığı seçtik. Bu küresel ölçekte böyle'' diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İslam'ın bütün insanlığa armağanı olan insana bakışını ihmal ettiklerini, bunu işlemenin, yeniden insanlığa takdim etmenin çok faydalı olduğunu düşündüklerini söyledi.
KARDEŞLİĞİMİZİ İHMAL EDİYORUZ
İman ve İslam kardeşliğine de değinen Görmez, Müslüman'ı Müslüman'a kardeş kılan özelliklerin, aynı inancı paylaşmaktan, aynı Allah'a, aynı Peygamber'e, aynı kitaba iman etmekten, aynı secdeye kapanmaktan, aynı rükuya varmaktan, aynı kıbleye yönelmekten gelen bir kardeşlik olduğunu kaydetti.
Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu kardeşliğimizi de ihmal ediyoruz. Aslında Müslümanlar kendi aralarında İslam kardeşliğini iyi tesis etseler, o evrensel insan kardeşliğine de faydası olacaktır, onlara yardımcı olacaktır. Çünkü müminlerin kardeşliği bir başkasına karşı olan bir kardeşlik değildir, onu besleyen bir kardeşliktir. Biz o açıdan da gerçekten büyük eksiklikler içerisindeyiz. Bu dinin bir talebesi, Müslüman bir birey, hatta bu ateşten cübbeyi giyen birisi, İslam'ın bizi kardeş kılan o yüce değerlerini az buçuk bilen, öğrenen birisi olarak, İslam dünyasında olup bitenleri anlamlandırmakta, hatta kendi aramızda, ülkemizde, bizi kardeş kılan, yüzlerce, binlerce değer ortadayken, birbirimizle olan ilişkileri anlamakta, yorumlamakta güçlük çekiyorum.
SIFFİN'DE DERSİM'DE YOKTUK
Zaman zaman hali ve geleceği bırakıyoruz, tarihte yaşanmış acı hikayelerden kan davaları üretiyoruz. Tarihte yaşanmış acı hikayeleri karıştırarak, oradan birbirimize bir takım öfke ve intikam devşiriyoruz. Bunun da izahını yapmak çok zor. Hiçbirimiz Sıffin'nde yoktuk, hiçbirimiz Kerbela'da da yoktuk. Hiçbirimiz ne Çaldıran'da, ne Dersimde vardık ama bugün bütün bunların hesabını birbirimize soruyoruz ve bunların hesabını birbirimize sorarak, kardeşlik hukukumuzu ve kardeşlik ahlakımızı ihlal ediyoruz. Bütün bunları geride bırakmak lazım, hale ve geleceğe bakmak lazım. Elbette sorgulamak, hesaba çekmek, yüzleşmek bunlar önemlidir ama affetmek, bağışlamak diye bir şey var. Affetmek çok daha yüce haslet ve çok daha zor aslında. Dolayısıyla yeniden bir İslam kardeşliğini kurmak için de sevgili peygamberimizden alacağımız çok şey var. Hz. Yusuf, kendisini kuyuya atan kardeşleriyle yıllar sonra karşılaşınca, 'Siz beni neden kuyuya attınız?' demedi, 'Kardeşlerim Şeytan aramıza girdi' dedi. Kur'an-ı Kerim, aynen bize bunu öğretir.''
GÖRMEZ'İN "KARDEŞLİK YAZISI" VE "HABER" RİCASI
Emirgan'daki Beyaz Köşk'te yapılan kahvaltılı toplantıya medya camiasından çok sayıda temsilci katıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "kardeşlik" teması üzerine ünlüler ve sokaktaki vatandaşlarla yapıtığı röportajlar da izlettirildi. İstanbul'daki medya mensuplarıyla göreve geldiğinden 1.5 yıl sonra buluşabildiğine dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Görmez, köşe yazarı ile muhabirlerden "kardeşlik" üzerine yazı haberler yapmasını özellikle rica etti. Öte yandan toplantının sonunda katılımcılara saksıda açmış laleler hediye edildi.