Başbakan Erdoğan´dan nükleer çıkış
Başbakan Erdoğan aylık Ulusa Sesleniş programında önceliği yeni eğitim modeline verirken nükleer enerji konusunda Türkiye'nin olmazsa olmaz çizgisini açıkladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkarılmasıyla ilgili Meclis Genel Kurulu'nda alınan kararla, Milli Eğitim sisteminin üzerindeki ideolojik baskıdan kurtarıldığını, milletin arzu ettiği bir istikamete girdiğini, demokratik bir aşamaya geçtiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında vatandaşlara seslendi.
Çetin kış şartlarının geride bırakıldığı, güzel, taptaze bir baharla buluşulan bir dönemde bulunulduğunu dile getiren Erdoğan, ''Toprağın, tabiatın yeniden dirilişine şahit oluyoruz. Bu güzel baharın, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle, vatandaşlarımızın ve ortak coğrafyadaki kardeşlerimizin Nevruz'unu da bir kez daha kutluyorum'' diye konuştu.
''Bahar nasıl yeni bir başlangıcı simgeliyorsa, Mart sonunda Meclisimizde kabul edilen yeni yasal düzenleme de eğitim sistemimizde yeni bir dönemi müjdeliyor'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda, Milli Eğitim sistemimizi yeniden düzenleyen yasa teklifi kabul edildi. Bu adım, demokrasimiz adına, genç nesillerimizin istikbali adına atılmış tarihi bir adımdır. Öncelikle, tarihi nitelikteki bu yasa teklifinin hazırlanmasında, kabul edilmesinde emeği geçenlere, Komisyona, Komisyon Başkanımıza, üyelerine, yasaya destek verenlere, şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca bütün kışkırtmalara, bütün tahriklere, bütün provokasyonlara rağmen sükunetini koruyan; sabırlı, soğukkanlı, sağduyulu bir tavır gösteren milletvekillerini kutluyorum.
Meclis Genel Kurulu'nda alınan bu kararla, Milli Eğitim sistemi üzerindeki ideolojik baskıdan kurtarılmış, milletimizin arzu ettiği bir istikamete girmiş, demokratik bir aşamaya geçmiştir.
Zira, 90'lı yılların ikinci yarısından itibaren yürürlüğe konulan ve bugüne kadar sürdürülen zorunlu eğitim aslında sorunlu bir eğitimdi. Bir darbe ürünüydü. Bir dayatmaydı. Pedagojik kaygılarla değil, ideolojik kaygılarla dayatılmış bir modeldi. İşte, Yüce Meclisimiz, kabul ettiği yeni düzenlemeyle söz konusu mağduriyeti gideren, tarihi bir kararın altına imza attı. Bu milletimizin talebiydi. Milletimizin isteğiydi. Eğitim ve öğretimde özgürleşmenin yolunu açtı.''
-''Gelişmiş ülkelerden geride kalamayız''-
Başbakan Erdoğan, Meclis'te kabul edilen yeni düzenleme ile birlikte artık kesintisiz eğitim adı verilen darbe mahsulü sistemin tarihe karıştığını belirtti.
Kesintisiz eğitim yerine, kademeli eğitimin geldiğini, zorunlu eğitimin süresinin 8 yıldan 12 yıla çıktığını ifade eden Erdoğan, ''Bakınız, AB üyesi ülkelerde, 2020 yılına kadar, 18-65 yaş arası nüfusun yüzde 90'ının en az lise mezunu olması hedefleniyor. Şu anda, bizim ülkemizde nüfusumuzun sadece yüzde 28'i lise mezunu. Gelişmiş ülkeler, genç nesillerine böyle bir gelecek hazırlarken, biz bundan geri kalamayız, genç nesillerimizi gelişmiş ülkelerdeki imkanlardan, fırsatlardan yoksun bırakamayız. Bu bakımdan, zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkarılması geleceğimiz açısından son derece hayati bir önem taşımaktadır'' dedi.
Kamuoyunda 4 4 4 olarak bilinen eğitim modeliyle, 12 yıllık zorunlu eğitim süresinin, üç kademeye ayrıldığını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Birinci kademe 4 yıl süreli ilkokul, ikinci kademe 4 yıl süreli ortaokul, üçüncü kademe ise yine aynı şekilde 4 yıl süreli lise eğitimi olacak. İlk dört yılın sonunda, öğrencilerimiz mevcut ilköğretim okuluna gidebileceği gibi, başka bir ilköğretim okulunun 'ikinci kademesine' de devam edebilecek. İlk kademeye sınıf öğretmenleri, ikinci kademeye ise branş öğretmenleri girecek. Milli Eğitim Bakanlığımız 'ikinci kademe' müfredatını yeniden düzenleyerek bu kademedeki 'alan' derslerinin ağırlığını artıracak. Öğrencilerimiz, liseye devam ederken özellikle mesleki eğitimle ilgili 'yönlendirme' derslerini de alabilecek. Bununla birlikte, çocuklarımız 'açık lise'de okumak suretiyle de zorunlu eğitimini tamamlayabilecek. Bu sayede, öğrencilerin tümünün lise binalarına gitmesine gerek kalmayacak; isteyen öğrenciler liseyi 'açık lise'den de bitirebilecek.
Yine bu düzenleme kapsamında, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı, seçmeli ders olarak öğrencilerimize sunuluyor. Bu vesileyle, ben, halkımızın talepleri, halkımızın arzusu doğrultusunda bu adımı atan milletvekillerini tekrar kutluyor, tebrik ediyorum. Bu düzenlemenin halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.''
-''Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde ortak bildiri imzaladık''-
Başbakan Erdoğan, Güney Kore'de, bütün dünyanın, bütün insanlığın geleceğini yakından ilgilendiren Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldığını ifade ederek, ülkenin bu alandaki görüş ve yaklaşımlarını, dünyanın önde gelen liderleriyle paylaşma imkanı bulduklarını anlattı.
Nükleer güvenliğin uluslararası toplumun, son iki yıldan bu yana çok daha güçlü bir şekilde gündemine aldığı, çok daha hassasiyetle eğildiği bir mesele olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin ilkinin, bundan iki yıl önce Washington'da, ikincisinin de 26-27 Mart'ta Güney Kore'nin başkenti Seul'de gerçekleştiğini ifade etti.
Seul'deki zirvenin son derece olumlu ve verimli geçtiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Zirvede yaptığım iki ayrı konuşmada, nükleer enerji ve nükleer silahlar hususunda ülkemizin yaklaşımını; bu alandaki politikalarımızın dayandığı temel ilkeleri açıklama imkanı buldum.
Bizim bu konudaki temel yaklaşımımız, temel hedefimiz çok net, çok açıktır: Biz, nükleer enerjinin sadece barışçıl amaçlarla kullanılmasından yanayız. Dünyanın, nükleer silahlardan tümüyle arındırılmasını savunuyoruz.
Yakın zamanda nükleer santral projelerini başlatan bir ülke olarak, bizim bu alandaki temel önceliğimiz, nükleer enerjiden yüksek emniyet ve güvenlik standartlarında yararlanmaktır.
Seul'deki zirve sırasında, ABD Başkanı Sayın Barack Obama başta olmak üzere, pek çok liderle ikili temaslarımız da oldu.
Yaptığımız görüşmelerde, dünya üzerinde yaşanan temel sıkıntıları, bölgemizdeki istikrarsızlıkları gidermek; barışın, istikrarın, huzurun hakim olması için atılabilecek müşterek adımları ele aldık.
Zirve sonunda, toplantıya katılan diğer devletlerle birlikte ortak bir bildiriye imza attık. İmzaladığımız bildiriyle, dünya üzerindeki nükleer emniyetin güçlendirilmesi, nükleer terörizm riskinin azaltılması yönündeki siyasi irade beyanımızı perçinleyerek, önümüzdeki döneme yönelik uygulama önceliklerimizi de belirlemiş olduk.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz, Suriye'deki hiçbir siyasi grubun, hiçbir etnik ve dini grubun, hiçbir mezhebin çıkarını gözetmiyoruz. Biz, Suriye'de sivil halkı hedef alan saldırıların derhal durmasını, halkın meşru taleplerinin ivedilikle karşılanmasını istiyoruz. Ne yazık ki Esad rejiminin icraatları, bu konuda ümitvar olmamıza imkan tanımıyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında, Güney Kore'deki Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin hemen ardından, resmi bir ziyaret için İran'a geçtiğini hatırlattı.
Erdoğan, Tahran'da, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi ve İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Laricani ile görüştüğünü, görüşmelerin ardından Meşhed'de İran'ın Dini Rehberi Ayetullah Ali Hamaney ile bir araya geldiğini kaydetti.
İran'ın nükleer programının, uzun bir süredir dünya kamuoyunun yakından takip ettiği, mercek altına aldığı hususların başında geldiğini ifade eden Erdoğan, ''Biz, Türkiye olarak, bu konuda, başından itibaren ilkeli bir tutum izledik. Ve bugün de aynı duruşumuzu korumaya devam ediyoruz. İran'ın nükleer programı konusundaki endişelerin diplomatik yollarla giderilebileceğine inanıyor; İran ile uluslararası toplum arasında yaşanan güven bunalımının, barışçı bir şekilde çözümü için çabalarımızı sürdürüyoruz'' dedi.
-Müzakereleri İstanbul'da yapma arzusu-
İran ile Birleşmiş Milletlerin daimi 5 üye ülkesi ve buna ilaveten Almanya arasında müzakerelerin, yakın bir zamanda başlamasının beklendiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, Güney Kore ve İran'daki temaslarında, tarafların söz konusu müzakereleri İstanbul'da yapma arzusunda olduklarının müşahede edildiğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye olarak, yürütülecek bu müzakereler neticesinde, olumlu gelişmeler sağlanabilmesini ümit ediyoruz. Türkiye, bu meseleye diplomatik yolla çözüm bulunabilmesi için her türlü katkıyı sunmaya hazırdır. Tahran ziyaretimiz sırasında bunu, İranlı yetkililere bir kez daha hatırlatma imkanımız oldu.
İran, asırlardır barış içinde komşuluk ettiğimiz, kültürel sahada, ticari ekonomik sahada köklü ilişkilerimizin bulunduğu, bölgemizin önemli ülkelerinden biri...
Son yıllarda artan siyasi temaslarımız sayesinde İran ile ikili ilişkilerimiz; ticari ekonomik alandaki iş birliğimiz, her geçen yıl daha da güçleniyor, daha da artıyor.''
-İran temaslarında Suriye meselesi konuşuldu-
Göreve geldiklerinde İran ile ticaret hacminin 2 milyar dolarken, 2011 yılı itibariyle 16 milyar doları aştığına dikkati çeken Erdoğan, İran temaslarında iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesi için yapılacakların konuşulmasının yanı sıra bölgesel sorunlara ilişkin görüş alışverişinde de bulunduklarını dile getirdi.
İran'ın Dini Lideri Ayetullah Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile yaptığı görüşmelerde, Suriye meselesini ele aldıklarını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Suriye'de akan kandan, İranlı yetkililerin de üzüntü duyduklarını müşahede ettik. Onların da Suriye halkının kendi geleceğini kendisinin belirlemesinden yana olduklarını gördük.
Bizler de Suriye'deki gelişmelere dair endişelerimizi, İranlı yetkililere ayrıntılı biçimde anlatma imkanı bulduk. Türkiye, en uzun kara sınırlarını paylaştığı Suriye'de yaşanmakta olan bu kaosa seyirci kalamaz. Suriye'deki kaos ve kargaşa, Türkiye'yi de İran'ı da bölgemizin genelini de çok yakından ilgilendiren, çözüm için müşterek gayretler göstermemiz gereken bir sorundur.''
Biz, Suriye'deki hiçbir siyasi grubun, hiçbir etnik ve dini grubun, hiçbir mezhebin çıkarını gözetmiyoruz. Biz, Suriye'de sivil halkı hedef alan saldırıların derhal durmasını, halkın meşru taleplerinin ivedilikle karşılanmasını istiyoruz. Ne yazık ki Esad rejiminin icraatları, bu konuda ümitvar olmamıza imkan tanımıyor.
Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıklamış olmasına rağmen, halkı hedef alması ve operasyonları devam ettirmesi de açıkça bunu gösteriyor.''
-Suriye yönetiminin, inandırıcılığını yitirmiş olduğunu biliyoruz''
Türkiye'nin, BM-Arap Ligi Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın iyi niyet misyonu çerçevesinde yürüttüğü çabaları desteklediğini bildiren Erdoğan, ''Ancak Suriye yönetiminin, inandırıcılığını artık neredeyse tümüyle yitirmiş olduğunu da biliyoruz. Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladığı günden bu yana halka yönelik saldırıları ve operasyonları durdurmaması; kardeş kanını akıtmaya devam etmesi, maalesef, uluslararası toplumu boş vaatlerle oyaladığı intibaını güçlendiriyor'' diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin dün olduğu gibi bugün de yarın da kardeş Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğini vurgulayarak, ''Suriye Halkının Dostları Grubu toplantısına, İstanbul'da ev sahipliği yapmamız da tüm Suriyelilerin meşru haklarını elde edebilme uğruna verdikleri mücadeleyi, samimiyetle desteklememizden kaynaklanmaktadır. Türkiye olarak bizim, masum insanların katledilmesine, halka ölüm saçılmasına, kardeş kanının akıtılmasına seyirci kalmamız, asla mümkün değildir'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası ile artık kadınlar için yeni bir süreç başladığını belirterek, şiddete uğrayan, şiddet tehdidiyle karşı karşıya olan kadın, çocuk ve aile bireylerinin artık koruma altına alınacağını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında vatandaşlara hitap etti.
Mart ayı içinde, yurt dışı temaslarının yanı sıra yurt içindeki hamlelere de devam ettiklerini belirten Erdoğan, bu ay içinde iki önemli açılış gerçekleştirdiklerini hatırlattı.
Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlama vesilesiyle ziyaret ettikleri Mardin'de, 149 milyon lira tutarında, 38 kalem hizmet ve yatırımın, resmi açılışını gerçekleştirdiklerini ifade ederek, ertesi gün ise İstanbul'da, Ataköy Spor Salonu'nda, 14'üncü Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nın açılışını yaptıklarını anlattı.
İstanbul'da, 3 gün boyunca, 172 ülkeden yaklaşık 700 sporcuyu ağırladıklarına işaret eden Erdoğan, çok başarılı bir organizasyona imza attıklarını ve bu vesileyle yeni salonun açılışını da gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Erdoğan, bu ay içinde yasama faaliyetlerinin de tüm hızıyla devam ettiğine dikkati çekerek, ''Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası'' ile ''İntibak Yasası''nı, Mart ayında, ülkeye ve millete kazandırdıklarını ifade etti.
''Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası'' ile artık kadınlar için yeni bir sürecin başladığını vurgulayan Erdoğan, şiddete uğrayan, şiddet tehdidiyle karşı karşıya olan kadın, çocuk ve aile bireylerinin, artık koruma altına alınacağını belirtti.
Erdoğan, mağdurun can güvenliğinin sağlanması için koruma tedbirinin, hakim veya mülki amir tarafından alınacağını; gecikme olmaması için gerektiğinde kolluk kuvvetlerince de koruma tedbiri verilebileceğine işaret etti.
Mağdurlara, can güvenliğinin sağlanması yanında ekonomik ve adli desteğin de verileceğini ifade eden Erdoğan, ihtiyaç olduğunda, şiddet mağdurlarına barınma olanağı sunulacağını, evini ve iş adresini değiştirmesinin sağlanacağını kaydetti.
Erdoğan, koruyucu tedbir kararlarının takibinin, teknik araç ve yöntemlerle yapılabileceğini, mağdurların nafakalarının çok hızlı şekilde tahsil edileceğini, bu yasayla, 7 gün 24 saat uzman personelin çalışacağı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kurduklarını anlatarak, kadınlar ve diğer şiddet mağdurları için son derece önemli, devrim niteliğindeki bu kanunun hayırlı olmasını diledi.
-İntibak Yasası-
Erdoğan, bilhassa emekli vatandaşlara da seslenmek istediğini belirterek, şöyle devam etti:
''Hükümet olarak 9 yıl boyunca, bütün sosyal kesimlerimizin refahını arttırmak, yaşam kalitesini arttırmak, alım gücünü yükseltmek için yoğun bir gayret içinde olduk. Bir yandan geçmişin ihmallerini, kayıplarını telafi ederken, diğer yandan ücretli kesimimizin; işçilerimizin, memurlarımızın, asgari ücretlilerin, emeklilerimizin maaşlarını enflasyonun çok çok üzerinde arttırdık. Sadece bir örnek olsun diye, 2002 yılından bugüne kadar, emekli maaşlarındaki artış oranlarına dikkati çekmek istiyorum. Zira rakamlar, artışlar son derece dikkat çekici... SSK emekli maaşını 9 yılda yüzde 217 oranında artırdık, reel artış yüzde 39. SSK tarım emeklilerinin maaşı yüzde 239 arttı, reel artış yüzde 49. Bağkur esnaf emeklisinin aylığı, 9 yılda yüzde 344 oranında arttı, reel artış yüzde 94. Bağkur tarım emeklisinin aylığı yüzde 648 arttı, reel artış yüzde 227. Memur emeklimizin maaşını da yüzde 159 artırdık, burada da reel artış yüzde 14.''
12 Haziran seçimleri öncesinde, emeklilere verdikleri sözü yerine getirdiklerini ve İntibak Yasası'nı çıkarttıklarını ifade eden Erdoğan, bu düzenlemeyle, 2000 yılından önce emekli olan ve 6 gruba ayrılan SSK emeklileri arasındaki maaş adaletsizliğini giderdiklerini, emeklilere büyümeden pay verdiklerine işaret etti.
Erdoğan, 2000 yılından önce maaş bağlanan 2 milyon 700 bin emeklinin aylıklarının yeniden hesaplanacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:
''2008 yılına kadar geçen sürede gerçekleşen büyüme oranlarının yüzde 75'i, söz konusu olan bu emeklilerimizin maaşlarına yansıtılacak. Böylece 1 milyon 900 bin emeklimizin aylığında, 50 lira ile 339 lira arasında bir artış olacak. Bağkur emeklilerinin aylıklarında da intibak ihtiyacı olduğunu gördük ve 12 bin Bağkur emeklimizi intibak kapsamına aldık. Bağkur emeklilerimize de intibak kapsamında 27 lira ile 118 lira arasında bir artış sağlayacağız. Bu vesileyle on yıllardır devam eden, on yıllardır çözümü beklenen bir meseleyi çözüme kavuşturan İntibak Yasası'nın da emeklilerimize hayırlı olmasını diliyorum.''
Başbakan Erdoğan aylık Ulusa Sesleniş programında önceliği yeni eğitim modeline verirken nükleer enerji konusunda Türkiye'nin olmazsa olmaz çizgisini açıkladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkarılmasıyla ilgili Meclis Genel Kurulu'nda alınan kararla, Milli Eğitim sisteminin üzerindeki ideolojik baskıdan kurtarıldığını, milletin arzu ettiği bir istikamete girdiğini, demokratik bir aşamaya geçtiğini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında vatandaşlara seslendi.
Çetin kış şartlarının geride bırakıldığı, güzel, taptaze bir baharla buluşulan bir dönemde bulunulduğunu dile getiren Erdoğan, ''Toprağın, tabiatın yeniden dirilişine şahit oluyoruz. Bu güzel baharın, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle, vatandaşlarımızın ve ortak coğrafyadaki kardeşlerimizin Nevruz'unu da bir kez daha kutluyorum'' diye konuştu.
''Bahar nasıl yeni bir başlangıcı simgeliyorsa, Mart sonunda Meclisimizde kabul edilen yeni yasal düzenleme de eğitim sistemimizde yeni bir dönemi müjdeliyor'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda, Milli Eğitim sistemimizi yeniden düzenleyen yasa teklifi kabul edildi. Bu adım, demokrasimiz adına, genç nesillerimizin istikbali adına atılmış tarihi bir adımdır. Öncelikle, tarihi nitelikteki bu yasa teklifinin hazırlanmasında, kabul edilmesinde emeği geçenlere, Komisyona, Komisyon Başkanımıza, üyelerine, yasaya destek verenlere, şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Ayrıca bütün kışkırtmalara, bütün tahriklere, bütün provokasyonlara rağmen sükunetini koruyan; sabırlı, soğukkanlı, sağduyulu bir tavır gösteren milletvekillerini kutluyorum.
Meclis Genel Kurulu'nda alınan bu kararla, Milli Eğitim sistemi üzerindeki ideolojik baskıdan kurtarılmış, milletimizin arzu ettiği bir istikamete girmiş, demokratik bir aşamaya geçmiştir.
Zira, 90'lı yılların ikinci yarısından itibaren yürürlüğe konulan ve bugüne kadar sürdürülen zorunlu eğitim aslında sorunlu bir eğitimdi. Bir darbe ürünüydü. Bir dayatmaydı. Pedagojik kaygılarla değil, ideolojik kaygılarla dayatılmış bir modeldi. İşte, Yüce Meclisimiz, kabul ettiği yeni düzenlemeyle söz konusu mağduriyeti gideren, tarihi bir kararın altına imza attı. Bu milletimizin talebiydi. Milletimizin isteğiydi. Eğitim ve öğretimde özgürleşmenin yolunu açtı.''
-''Gelişmiş ülkelerden geride kalamayız''-
Başbakan Erdoğan, Meclis'te kabul edilen yeni düzenleme ile birlikte artık kesintisiz eğitim adı verilen darbe mahsulü sistemin tarihe karıştığını belirtti.
Kesintisiz eğitim yerine, kademeli eğitimin geldiğini, zorunlu eğitimin süresinin 8 yıldan 12 yıla çıktığını ifade eden Erdoğan, ''Bakınız, AB üyesi ülkelerde, 2020 yılına kadar, 18-65 yaş arası nüfusun yüzde 90'ının en az lise mezunu olması hedefleniyor. Şu anda, bizim ülkemizde nüfusumuzun sadece yüzde 28'i lise mezunu. Gelişmiş ülkeler, genç nesillerine böyle bir gelecek hazırlarken, biz bundan geri kalamayız, genç nesillerimizi gelişmiş ülkelerdeki imkanlardan, fırsatlardan yoksun bırakamayız. Bu bakımdan, zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkarılması geleceğimiz açısından son derece hayati bir önem taşımaktadır'' dedi.
Kamuoyunda 4 4 4 olarak bilinen eğitim modeliyle, 12 yıllık zorunlu eğitim süresinin, üç kademeye ayrıldığını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Birinci kademe 4 yıl süreli ilkokul, ikinci kademe 4 yıl süreli ortaokul, üçüncü kademe ise yine aynı şekilde 4 yıl süreli lise eğitimi olacak. İlk dört yılın sonunda, öğrencilerimiz mevcut ilköğretim okuluna gidebileceği gibi, başka bir ilköğretim okulunun 'ikinci kademesine' de devam edebilecek. İlk kademeye sınıf öğretmenleri, ikinci kademeye ise branş öğretmenleri girecek. Milli Eğitim Bakanlığımız 'ikinci kademe' müfredatını yeniden düzenleyerek bu kademedeki 'alan' derslerinin ağırlığını artıracak. Öğrencilerimiz, liseye devam ederken özellikle mesleki eğitimle ilgili 'yönlendirme' derslerini de alabilecek. Bununla birlikte, çocuklarımız 'açık lise'de okumak suretiyle de zorunlu eğitimini tamamlayabilecek. Bu sayede, öğrencilerin tümünün lise binalarına gitmesine gerek kalmayacak; isteyen öğrenciler liseyi 'açık lise'den de bitirebilecek.
Yine bu düzenleme kapsamında, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı, seçmeli ders olarak öğrencilerimize sunuluyor. Bu vesileyle, ben, halkımızın talepleri, halkımızın arzusu doğrultusunda bu adımı atan milletvekillerini tekrar kutluyor, tebrik ediyorum. Bu düzenlemenin halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.''
-''Nükleer Güvenlik Zirvesi'nde ortak bildiri imzaladık''-
Başbakan Erdoğan, Güney Kore'de, bütün dünyanın, bütün insanlığın geleceğini yakından ilgilendiren Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldığını ifade ederek, ülkenin bu alandaki görüş ve yaklaşımlarını, dünyanın önde gelen liderleriyle paylaşma imkanı bulduklarını anlattı.
Nükleer güvenliğin uluslararası toplumun, son iki yıldan bu yana çok daha güçlü bir şekilde gündemine aldığı, çok daha hassasiyetle eğildiği bir mesele olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin ilkinin, bundan iki yıl önce Washington'da, ikincisinin de 26-27 Mart'ta Güney Kore'nin başkenti Seul'de gerçekleştiğini ifade etti.
Seul'deki zirvenin son derece olumlu ve verimli geçtiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Zirvede yaptığım iki ayrı konuşmada, nükleer enerji ve nükleer silahlar hususunda ülkemizin yaklaşımını; bu alandaki politikalarımızın dayandığı temel ilkeleri açıklama imkanı buldum.
Bizim bu konudaki temel yaklaşımımız, temel hedefimiz çok net, çok açıktır: Biz, nükleer enerjinin sadece barışçıl amaçlarla kullanılmasından yanayız. Dünyanın, nükleer silahlardan tümüyle arındırılmasını savunuyoruz.
Yakın zamanda nükleer santral projelerini başlatan bir ülke olarak, bizim bu alandaki temel önceliğimiz, nükleer enerjiden yüksek emniyet ve güvenlik standartlarında yararlanmaktır.
Seul'deki zirve sırasında, ABD Başkanı Sayın Barack Obama başta olmak üzere, pek çok liderle ikili temaslarımız da oldu.
Yaptığımız görüşmelerde, dünya üzerinde yaşanan temel sıkıntıları, bölgemizdeki istikrarsızlıkları gidermek; barışın, istikrarın, huzurun hakim olması için atılabilecek müşterek adımları ele aldık.
Zirve sonunda, toplantıya katılan diğer devletlerle birlikte ortak bir bildiriye imza attık. İmzaladığımız bildiriyle, dünya üzerindeki nükleer emniyetin güçlendirilmesi, nükleer terörizm riskinin azaltılması yönündeki siyasi irade beyanımızı perçinleyerek, önümüzdeki döneme yönelik uygulama önceliklerimizi de belirlemiş olduk.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz, Suriye'deki hiçbir siyasi grubun, hiçbir etnik ve dini grubun, hiçbir mezhebin çıkarını gözetmiyoruz. Biz, Suriye'de sivil halkı hedef alan saldırıların derhal durmasını, halkın meşru taleplerinin ivedilikle karşılanmasını istiyoruz. Ne yazık ki Esad rejiminin icraatları, bu konuda ümitvar olmamıza imkan tanımıyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında, Güney Kore'deki Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin hemen ardından, resmi bir ziyaret için İran'a geçtiğini hatırlattı.
Erdoğan, Tahran'da, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi ve İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Laricani ile görüştüğünü, görüşmelerin ardından Meşhed'de İran'ın Dini Rehberi Ayetullah Ali Hamaney ile bir araya geldiğini kaydetti.
İran'ın nükleer programının, uzun bir süredir dünya kamuoyunun yakından takip ettiği, mercek altına aldığı hususların başında geldiğini ifade eden Erdoğan, ''Biz, Türkiye olarak, bu konuda, başından itibaren ilkeli bir tutum izledik. Ve bugün de aynı duruşumuzu korumaya devam ediyoruz. İran'ın nükleer programı konusundaki endişelerin diplomatik yollarla giderilebileceğine inanıyor; İran ile uluslararası toplum arasında yaşanan güven bunalımının, barışçı bir şekilde çözümü için çabalarımızı sürdürüyoruz'' dedi.
-Müzakereleri İstanbul'da yapma arzusu-
İran ile Birleşmiş Milletlerin daimi 5 üye ülkesi ve buna ilaveten Almanya arasında müzakerelerin, yakın bir zamanda başlamasının beklendiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, Güney Kore ve İran'daki temaslarında, tarafların söz konusu müzakereleri İstanbul'da yapma arzusunda olduklarının müşahede edildiğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye olarak, yürütülecek bu müzakereler neticesinde, olumlu gelişmeler sağlanabilmesini ümit ediyoruz. Türkiye, bu meseleye diplomatik yolla çözüm bulunabilmesi için her türlü katkıyı sunmaya hazırdır. Tahran ziyaretimiz sırasında bunu, İranlı yetkililere bir kez daha hatırlatma imkanımız oldu.
İran, asırlardır barış içinde komşuluk ettiğimiz, kültürel sahada, ticari ekonomik sahada köklü ilişkilerimizin bulunduğu, bölgemizin önemli ülkelerinden biri...
Son yıllarda artan siyasi temaslarımız sayesinde İran ile ikili ilişkilerimiz; ticari ekonomik alandaki iş birliğimiz, her geçen yıl daha da güçleniyor, daha da artıyor.''
-İran temaslarında Suriye meselesi konuşuldu-
Göreve geldiklerinde İran ile ticaret hacminin 2 milyar dolarken, 2011 yılı itibariyle 16 milyar doları aştığına dikkati çeken Erdoğan, İran temaslarında iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesi için yapılacakların konuşulmasının yanı sıra bölgesel sorunlara ilişkin görüş alışverişinde de bulunduklarını dile getirdi.
İran'ın Dini Lideri Ayetullah Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile yaptığı görüşmelerde, Suriye meselesini ele aldıklarını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Suriye'de akan kandan, İranlı yetkililerin de üzüntü duyduklarını müşahede ettik. Onların da Suriye halkının kendi geleceğini kendisinin belirlemesinden yana olduklarını gördük.
Bizler de Suriye'deki gelişmelere dair endişelerimizi, İranlı yetkililere ayrıntılı biçimde anlatma imkanı bulduk. Türkiye, en uzun kara sınırlarını paylaştığı Suriye'de yaşanmakta olan bu kaosa seyirci kalamaz. Suriye'deki kaos ve kargaşa, Türkiye'yi de İran'ı da bölgemizin genelini de çok yakından ilgilendiren, çözüm için müşterek gayretler göstermemiz gereken bir sorundur.''
Biz, Suriye'deki hiçbir siyasi grubun, hiçbir etnik ve dini grubun, hiçbir mezhebin çıkarını gözetmiyoruz. Biz, Suriye'de sivil halkı hedef alan saldırıların derhal durmasını, halkın meşru taleplerinin ivedilikle karşılanmasını istiyoruz. Ne yazık ki Esad rejiminin icraatları, bu konuda ümitvar olmamıza imkan tanımıyor.
Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıklamış olmasına rağmen, halkı hedef alması ve operasyonları devam ettirmesi de açıkça bunu gösteriyor.''
-Suriye yönetiminin, inandırıcılığını yitirmiş olduğunu biliyoruz''
Türkiye'nin, BM-Arap Ligi Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın iyi niyet misyonu çerçevesinde yürüttüğü çabaları desteklediğini bildiren Erdoğan, ''Ancak Suriye yönetiminin, inandırıcılığını artık neredeyse tümüyle yitirmiş olduğunu da biliyoruz. Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladığı günden bu yana halka yönelik saldırıları ve operasyonları durdurmaması; kardeş kanını akıtmaya devam etmesi, maalesef, uluslararası toplumu boş vaatlerle oyaladığı intibaını güçlendiriyor'' diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin dün olduğu gibi bugün de yarın da kardeş Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğini vurgulayarak, ''Suriye Halkının Dostları Grubu toplantısına, İstanbul'da ev sahipliği yapmamız da tüm Suriyelilerin meşru haklarını elde edebilme uğruna verdikleri mücadeleyi, samimiyetle desteklememizden kaynaklanmaktadır. Türkiye olarak bizim, masum insanların katledilmesine, halka ölüm saçılmasına, kardeş kanının akıtılmasına seyirci kalmamız, asla mümkün değildir'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası ile artık kadınlar için yeni bir süreç başladığını belirterek, şiddete uğrayan, şiddet tehdidiyle karşı karşıya olan kadın, çocuk ve aile bireylerinin artık koruma altına alınacağını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında vatandaşlara hitap etti.
Mart ayı içinde, yurt dışı temaslarının yanı sıra yurt içindeki hamlelere de devam ettiklerini belirten Erdoğan, bu ay içinde iki önemli açılış gerçekleştirdiklerini hatırlattı.
Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlama vesilesiyle ziyaret ettikleri Mardin'de, 149 milyon lira tutarında, 38 kalem hizmet ve yatırımın, resmi açılışını gerçekleştirdiklerini ifade ederek, ertesi gün ise İstanbul'da, Ataköy Spor Salonu'nda, 14'üncü Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nın açılışını yaptıklarını anlattı.
İstanbul'da, 3 gün boyunca, 172 ülkeden yaklaşık 700 sporcuyu ağırladıklarına işaret eden Erdoğan, çok başarılı bir organizasyona imza attıklarını ve bu vesileyle yeni salonun açılışını da gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Erdoğan, bu ay içinde yasama faaliyetlerinin de tüm hızıyla devam ettiğine dikkati çekerek, ''Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası'' ile ''İntibak Yasası''nı, Mart ayında, ülkeye ve millete kazandırdıklarını ifade etti.
''Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası'' ile artık kadınlar için yeni bir sürecin başladığını vurgulayan Erdoğan, şiddete uğrayan, şiddet tehdidiyle karşı karşıya olan kadın, çocuk ve aile bireylerinin, artık koruma altına alınacağını belirtti.
Erdoğan, mağdurun can güvenliğinin sağlanması için koruma tedbirinin, hakim veya mülki amir tarafından alınacağını; gecikme olmaması için gerektiğinde kolluk kuvvetlerince de koruma tedbiri verilebileceğine işaret etti.
Mağdurlara, can güvenliğinin sağlanması yanında ekonomik ve adli desteğin de verileceğini ifade eden Erdoğan, ihtiyaç olduğunda, şiddet mağdurlarına barınma olanağı sunulacağını, evini ve iş adresini değiştirmesinin sağlanacağını kaydetti.
Erdoğan, koruyucu tedbir kararlarının takibinin, teknik araç ve yöntemlerle yapılabileceğini, mağdurların nafakalarının çok hızlı şekilde tahsil edileceğini, bu yasayla, 7 gün 24 saat uzman personelin çalışacağı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kurduklarını anlatarak, kadınlar ve diğer şiddet mağdurları için son derece önemli, devrim niteliğindeki bu kanunun hayırlı olmasını diledi.
-İntibak Yasası-
Erdoğan, bilhassa emekli vatandaşlara da seslenmek istediğini belirterek, şöyle devam etti:
''Hükümet olarak 9 yıl boyunca, bütün sosyal kesimlerimizin refahını arttırmak, yaşam kalitesini arttırmak, alım gücünü yükseltmek için yoğun bir gayret içinde olduk. Bir yandan geçmişin ihmallerini, kayıplarını telafi ederken, diğer yandan ücretli kesimimizin; işçilerimizin, memurlarımızın, asgari ücretlilerin, emeklilerimizin maaşlarını enflasyonun çok çok üzerinde arttırdık. Sadece bir örnek olsun diye, 2002 yılından bugüne kadar, emekli maaşlarındaki artış oranlarına dikkati çekmek istiyorum. Zira rakamlar, artışlar son derece dikkat çekici... SSK emekli maaşını 9 yılda yüzde 217 oranında artırdık, reel artış yüzde 39. SSK tarım emeklilerinin maaşı yüzde 239 arttı, reel artış yüzde 49. Bağkur esnaf emeklisinin aylığı, 9 yılda yüzde 344 oranında arttı, reel artış yüzde 94. Bağkur tarım emeklisinin aylığı yüzde 648 arttı, reel artış yüzde 227. Memur emeklimizin maaşını da yüzde 159 artırdık, burada da reel artış yüzde 14.''
12 Haziran seçimleri öncesinde, emeklilere verdikleri sözü yerine getirdiklerini ve İntibak Yasası'nı çıkarttıklarını ifade eden Erdoğan, bu düzenlemeyle, 2000 yılından önce emekli olan ve 6 gruba ayrılan SSK emeklileri arasındaki maaş adaletsizliğini giderdiklerini, emeklilere büyümeden pay verdiklerine işaret etti.
Erdoğan, 2000 yılından önce maaş bağlanan 2 milyon 700 bin emeklinin aylıklarının yeniden hesaplanacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:
''2008 yılına kadar geçen sürede gerçekleşen büyüme oranlarının yüzde 75'i, söz konusu olan bu emeklilerimizin maaşlarına yansıtılacak. Böylece 1 milyon 900 bin emeklimizin aylığında, 50 lira ile 339 lira arasında bir artış olacak. Bağkur emeklilerinin aylıklarında da intibak ihtiyacı olduğunu gördük ve 12 bin Bağkur emeklimizi intibak kapsamına aldık. Bağkur emeklilerimize de intibak kapsamında 27 lira ile 118 lira arasında bir artış sağlayacağız. Bu vesileyle on yıllardır devam eden, on yıllardır çözümü beklenen bir meseleyi çözüme kavuşturan İntibak Yasası'nın da emeklilerimize hayırlı olmasını diliyorum.''