Milli Mücadele günlerini tanığı anlattı   Konuyu açan: Günceleditör   İlk Mesaj: 02-25-2012 (16:03)   Son Mesaj: 02-25-2012 (16:03)    Cevap: 0    Gösterim: 1100  

    02-25-2012

    Milli Mücadele günlerini tanığı anlattı

    Milli Mücadele günlerini tanığı anlattı
    Milli Mücadele günlerini tanığı anlattı

    Milli Mücadele döneminde dedesinin yanından ayırmayan Salih Kuru, o günleri dün gibi hatırlıyor. Kuru, o yıllarda hangi koşullarda nasıl mücadele verdiklerini anlattı.

    Kastamonu'da yaşayan ve Milli Mücadele döneminde, İnebolu'dan Çankırı'ya kağnıyla cephane taşıyan dedesinin, bırakacak kimsesi olmadığı için yanından ayırmadığı Salih Kuru, zorlu koşullarda verilen bağımsızlık mücadelesini dün gibi hatırlıyor.

    1900'lü yılların başlarında, o dönem İnebolu'nun nahiyesi konumundaki Küre'ye bağlı Avşar köyünde dünyaya gelen Salih Kuru, cezaevinde bulunduğu için babasını hiç görmemiş. Kuru'yu da annesinin yeniden evlenmesi dolayısıyla dedesi büyütmüş. Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, Çanakkale Cephesine gönderilen Kuru'nun babası, orada şehit düşmüş.

    Salih Kuru, Milli Mücadele döneminde, İnebolu Limanı'ndan Çankırı'ya kağnıyla cephane taşıyan dedesinin yanından hiç ayrılmamış. Kuru, günlerce süren yolculuklar sırasında dedesinin kağnının ön bölümüne gerdiği ipler üzerinde uyumuş, molalar sırasında da oyunlar oynamış.



    AA muhabirine konuşan Kuru, o dönemki yaşam koşullarının çok zorlu olduğunu belirterek, şunları aktardı:

    ''O günlerde köylerden, kazalardan, askeriyeden heyet gelirdi. İyi at, iyi öküz, iyi manda varsa bunları yazarlardı. Bazen eşi birbirini tutmaz, iyilerini birbiriyle denkleştirirlerdi. Bunlarla İnebolu'dan Çankırı'ya cephane götürürlerdi. Cephane aslında İstanbul'a gelmiş, oradan çıkacakmış. 'Yarım Dünya' isminde bir vapurun boğaza girmediğini, boğaza sığmadığını söylüyorlar. En kolay neresi var diyorlar, İnebolu. Burayı daha müsait buluyorlar, burası daha içeride.

    Dönüyorlar İnebolu'ya, oradan çıkartıyorlar. O dönemde kağnı araba var. Onların okları vardır. Dedem ip germiş onlara. Ben 5-6 yaşlarındayım o zaman, hatırladığıma göre. Orada yatardım ben yolda giderken. Durdukları, dinlendikleri yerde oynardık.''

    Şerife Bacı'yı görmüş

    Salih Kuru, Milli Mücadele yıllarında, Büyük Önder Atatürk'ün ''Gözüm cephede, kulağım İnebolu'da'' sözleriyle önem kazanan ''İstiklal Yolu''nda, savaşan askerlere cephane ulaştırmak için insanüstü çaba sarf eden, sert geçen kış şartlarında üzerindeki giysiyi ve yorganını mermilerin üzerine örterek koruyan ve soğuktan donarak şehit olan Şerife Bacı'nın kendi konvoylarında bulunduğunu bildirdi.

    Cephaneler taşındığı sırada zaman zaman sert kış koşullarının yaşandığını belirten Kuru, Şerife Bacı'nın donarak öldüğünü hatırladığını ifade ederek, o günleri şöyle anlattı:

    ''Şerife Bacı o zaman jandarma idi, zaptiye denirdi onlara. Onbaşı ve çavuş vazifesi gören bir görevliydi. Genç mi genç bir kadındı. Kıyafetinden kadın olduğu bilinmiyordu. Çerkez başlığı vardır, ekseriyetle Devrekani tarafında yapılır, onu takardı boynuna. Jandarmalar da onu takarlardı. Bazen öküzlerin önüne düşer, onları çeker, bazen arabanın yanında gezerdi.''

    Vapurdan çıkan ya da depoya konulan cephaneler arabaya yüklenirken kimsenin elini sürmediğini dile getiren Kuru, ''Hamalları vardı onların. 'Öküzlerin çekemeyeceği yük vurulmayacak' diye baytarın yazısı vardı. Kışın da gittik, yazın da o yollarda. Herkes kendi azığını getirirdi, öküzünün de azığını getirirdi'' diye konuştu.



    Konvoyla cephane taşınırken, yol güzergahında durulup mola verilen yerler olduğunu hatırlatan Kuru, ''Bazen Ilgaz'da kar 3 metreyi bulurdu. Kömüşlerle yolu açarlardı. Şimdiki yol yok, çamur o zaman. Kömüşlerin arkasından kalasla açılırdı, toplanan karı ameleler atardı'' dedi.

    Salih Kuru, yaşam koşullarının bugünkü gibi olmadığını vurgulayarak, ''İnsanlar çok köyde, bilhassa İnebolu tarafından, gökçeağaç diye bir ağaç vardı, onun yaprağını yediler. Yok, yiyecek yok...'' ifadelerini kullandı.

    Kimlik alma hikayesi

    Yaşını tam olarak bilmeyen Salih Dede, kimlik alma hikayesini şu şekilde anlattı:

    ''İnebolu'ya indik arkadaşlarla. Onların hüviyeti varmış. Büyük bir tüccar aile vardı. Oraya gittik, 'hüviyetin nerede?' dediler bana. 'Yok, ben ne bileyim hüviyet nedir' dedim. Tekrar köye geldik, muhtarı bulduk. Muhtar, 'ben seni tanımıyorum' dedi, başka yerde büyüdüğüm için. Büyüdüğüm yerin muhtarını buldum. Allah razı olsun hepinizden, o benimle beraber oldu, gittik köye. Bir yerlere koydu beni, ne bileyim ben.

    Son olarak şubeye 'askerlik şubesi' sorun dediler. Şubeye götürdü beni muhtar. Kocaman bir defter. Aradı aradı, '1915'te Çanakkale Harbine gitmiş baban, 1916'ya yazıverin' dediler. Nüfus kağıdını böyle aldım.''





    Milli Mücadele günlerini tanığı anlattı Yorumları