Kriz Grubu´ndan batıya Türkiye dersi
Uluslararası Kriz Grubu, batılı ülkelere, ''İran'ın nükleer krizine nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda Türkiye'den ders almaları'nı önerdi.
Brüksel merkezli düşünce kuruluşunun ''Ağır sularda: İran'ın nükleer programı, savaş riski ve Türkiye'den dersler'' başlıklı raporunda, ''İsrail'in İran'ı hedef alan ve Tahran'a nükleer faaliyetlerini durdurması ve uluslararası topluma da bu amaçla baskılarını arttırması mesajlarını içeren söylemindeki çarpıcı tırmanış, bir blöften ibaret olabilir ya da olmayabilir. İsrail'in bakış açısından İran'ın nükleer programı, ciddi bir tehdit arz ediyor. İran'ın bomba üretmeye yönelik olduğu varsayılan çalışmalarına bir saldırıyla cevap verileceği an hızla yaklaşıyor ve bu nedenle yakın gelecekte bir askeri harekat, elle tutulur bir ihtimal haline geliyor'' denildi.
Batılı ülkelerin bir taraftan İsrail'i dizginlemeye çalışırken diğer taraftan ekonomik yaptırımları hiç olmadığı kadar ağırlaştırmasının, İran'ı geri adım attırmasının çok zor olduğu belirtilen raporda, bu yaklaşımın savaşı önlemek bir yana çatışmaya davetiye çıkarabileceği uyarısı yapıldı.
Raporda, ''Yeniden başlayacak gibi görünen nükleer görüşmeler, bu akıbetin önüne geçilmesini sağlayabilir. Ne var ki bunun gerçekleşebilmesi için, yepyeni bir zihniyete acilen ihtiyaç duyan uluslararası camianın Türkiye'nin deneyiminden ders çıkarması ve varsayımlarını test etmesi yerinde olacaktır'' ifadesi kullanıldı.
Uluslararası Kriz Grubu bu kapsamda İran'ın her seviyede aktif şekilde sürece dahil edilmesini, P5 1 olarak bilinen müzakereci ülkeler (BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya) arasına Tahran yönetiminin kendine daha yakın hissedeceği bazı yükselen güçlerin de davet edilmesini, ekonomik yaptırımların en iyi ihtimalle faydasız, en kötü ihtimalle ise zarar verici olduğunun kabullenilmesini ve İran'a gerçekçi öneriler sunulmasını tavsiye etti.
Düşünce kuruluşunun raporunda, başarısı şüpheli yaptırımlar ya da sonuçları tahayyül bile edilemeyecek askeri müdahale seçenekleri yerine Türkiye ve Brezilya'nın İran'la 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran Deklarasyonu'yla sonuçlanan müzakerelerin örnek alınması istendi.
Raporda, ''Tüm umutların neredeyse tamamen yaptırımlara bağlanması, riskli bir durum oluşturuyor. İran'ı nükleer çalışmalarını yavaşlatmak konusunda ikna edememeleri yüksek bir ihtimal ve bu durumda ABD, kendini yüksek maliyetli ve getirileri belirsiz bir savaşın çıkmazında bulabilir.
Bu yaklaşıma kaygıyla bakan ülkeler arasında olan Türkiye, oldukça farklı bir görüşü savunuyor. Yaptırımlara son derece şüpheli yaklaşıyor ve askeri harekât seçeneğini dışlıyor. Geniş bir İranlı yetkililer grubuyla doğrudan ve aktif diplomasi yürütmenin gerekliliğine inanıyor. Tahran'ın kendi toprakları üzerinde zenginleştirme faaliyetleri yürütme hakkının baştan kabul edilmesi gerektiği, böylece itibarının kabul görmüş olacağı görüşünü paylaşıyor. Ayrıca bitiş çizgisine yakınlaşmasa da son derece küçük ilerlemeler kaydedecek ufak adımların hiçbir şey yapılmamasından daha iyi olduğunu düşünüyor'' denildi.
-''Türkiye İran'ı iyi tanıyor''-
Türkiye'nin Rusya ve Çin gibi yaptırımları daha da ilerletmek yerine diyalogdan yana tavır aldığı belirtilen raporda, ''Türkiye, güçlü komşusuyla olan uzun ve karmaşık ilişkisinin doğal bir sonucu olarak İran'ı iyi tanıyor. Batı kurumlarına kenetlenmiş, ama aynı zamanda Müslüman dünyanın bir parçası olarak gelenekselin dışında bir güç olan Türkiye, Tahran'ın iki kutuplu dünya düzenini reddeden anlayışıyla uyuşabilir. Bu, nükleer silahlara sahip bir İran'a yatkın olduğu anlamına gelmiyor. Ancak kimin nükleer kapasiteye sahip olabileceğini, kimin olamayacağını batının dikte edemeyeceği görüşüne çok daha sıcak bakıyor. İran'ın nükleer programı konusunda çok daha az telaşlı ve nükleer silahlara sahip bir İran ihtimalinin hem uzakta hem de belirsiz olduğuna inanıyor'' ifadesi kullanıldı.
Türkiye ve Brezilya'nın Tahran Deklarasyonu'yla sonuçlanan girişiminin batılı ülkelerce alelacele reddedilmesiyle önemli bir fırsatın kaçırıldığı değerlendirmesi yapılan raporda, İran'ın P5 1'in görüşme önerisine cevap verdiği haberlerinin yayınlandığı bugünlerde ortaya çıkabilecek yeni bir diplomasi fırsatının kaçırılmaması istendi.
Raporda Batılı ülkelere ''Türkiye'nin senaryosundan ilham alarak anlamlı ve gerçekçi bir inisiyatif üretmeleri'' çağrısı yapıldı.
Uluslararası Kriz Grubu'nun Türkiye Direktörü Hugh Pope, ''Türkiye, İran ve ABD arasındaki 30 yıllık güven sorununu çözemez. Ama acilen taze bir düşünce ihtiyacı içindeki uluslararası toplum, Ankara'nın Tahran'la en iyi nasıl temas edilebileceği konusundaki varsayımlarını deneyerek faydasını görebilir'' dedi.
Uluslararası Kriz Grubu, batılı ülkelere, ''İran'ın nükleer krizine nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda Türkiye'den ders almaları'nı önerdi.
Brüksel merkezli düşünce kuruluşunun ''Ağır sularda: İran'ın nükleer programı, savaş riski ve Türkiye'den dersler'' başlıklı raporunda, ''İsrail'in İran'ı hedef alan ve Tahran'a nükleer faaliyetlerini durdurması ve uluslararası topluma da bu amaçla baskılarını arttırması mesajlarını içeren söylemindeki çarpıcı tırmanış, bir blöften ibaret olabilir ya da olmayabilir. İsrail'in bakış açısından İran'ın nükleer programı, ciddi bir tehdit arz ediyor. İran'ın bomba üretmeye yönelik olduğu varsayılan çalışmalarına bir saldırıyla cevap verileceği an hızla yaklaşıyor ve bu nedenle yakın gelecekte bir askeri harekat, elle tutulur bir ihtimal haline geliyor'' denildi.
Batılı ülkelerin bir taraftan İsrail'i dizginlemeye çalışırken diğer taraftan ekonomik yaptırımları hiç olmadığı kadar ağırlaştırmasının, İran'ı geri adım attırmasının çok zor olduğu belirtilen raporda, bu yaklaşımın savaşı önlemek bir yana çatışmaya davetiye çıkarabileceği uyarısı yapıldı.
Raporda, ''Yeniden başlayacak gibi görünen nükleer görüşmeler, bu akıbetin önüne geçilmesini sağlayabilir. Ne var ki bunun gerçekleşebilmesi için, yepyeni bir zihniyete acilen ihtiyaç duyan uluslararası camianın Türkiye'nin deneyiminden ders çıkarması ve varsayımlarını test etmesi yerinde olacaktır'' ifadesi kullanıldı.
Uluslararası Kriz Grubu bu kapsamda İran'ın her seviyede aktif şekilde sürece dahil edilmesini, P5 1 olarak bilinen müzakereci ülkeler (BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya) arasına Tahran yönetiminin kendine daha yakın hissedeceği bazı yükselen güçlerin de davet edilmesini, ekonomik yaptırımların en iyi ihtimalle faydasız, en kötü ihtimalle ise zarar verici olduğunun kabullenilmesini ve İran'a gerçekçi öneriler sunulmasını tavsiye etti.
Düşünce kuruluşunun raporunda, başarısı şüpheli yaptırımlar ya da sonuçları tahayyül bile edilemeyecek askeri müdahale seçenekleri yerine Türkiye ve Brezilya'nın İran'la 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran Deklarasyonu'yla sonuçlanan müzakerelerin örnek alınması istendi.
Raporda, ''Tüm umutların neredeyse tamamen yaptırımlara bağlanması, riskli bir durum oluşturuyor. İran'ı nükleer çalışmalarını yavaşlatmak konusunda ikna edememeleri yüksek bir ihtimal ve bu durumda ABD, kendini yüksek maliyetli ve getirileri belirsiz bir savaşın çıkmazında bulabilir.
Bu yaklaşıma kaygıyla bakan ülkeler arasında olan Türkiye, oldukça farklı bir görüşü savunuyor. Yaptırımlara son derece şüpheli yaklaşıyor ve askeri harekât seçeneğini dışlıyor. Geniş bir İranlı yetkililer grubuyla doğrudan ve aktif diplomasi yürütmenin gerekliliğine inanıyor. Tahran'ın kendi toprakları üzerinde zenginleştirme faaliyetleri yürütme hakkının baştan kabul edilmesi gerektiği, böylece itibarının kabul görmüş olacağı görüşünü paylaşıyor. Ayrıca bitiş çizgisine yakınlaşmasa da son derece küçük ilerlemeler kaydedecek ufak adımların hiçbir şey yapılmamasından daha iyi olduğunu düşünüyor'' denildi.
-''Türkiye İran'ı iyi tanıyor''-
Türkiye'nin Rusya ve Çin gibi yaptırımları daha da ilerletmek yerine diyalogdan yana tavır aldığı belirtilen raporda, ''Türkiye, güçlü komşusuyla olan uzun ve karmaşık ilişkisinin doğal bir sonucu olarak İran'ı iyi tanıyor. Batı kurumlarına kenetlenmiş, ama aynı zamanda Müslüman dünyanın bir parçası olarak gelenekselin dışında bir güç olan Türkiye, Tahran'ın iki kutuplu dünya düzenini reddeden anlayışıyla uyuşabilir. Bu, nükleer silahlara sahip bir İran'a yatkın olduğu anlamına gelmiyor. Ancak kimin nükleer kapasiteye sahip olabileceğini, kimin olamayacağını batının dikte edemeyeceği görüşüne çok daha sıcak bakıyor. İran'ın nükleer programı konusunda çok daha az telaşlı ve nükleer silahlara sahip bir İran ihtimalinin hem uzakta hem de belirsiz olduğuna inanıyor'' ifadesi kullanıldı.
Türkiye ve Brezilya'nın Tahran Deklarasyonu'yla sonuçlanan girişiminin batılı ülkelerce alelacele reddedilmesiyle önemli bir fırsatın kaçırıldığı değerlendirmesi yapılan raporda, İran'ın P5 1'in görüşme önerisine cevap verdiği haberlerinin yayınlandığı bugünlerde ortaya çıkabilecek yeni bir diplomasi fırsatının kaçırılmaması istendi.
Raporda Batılı ülkelere ''Türkiye'nin senaryosundan ilham alarak anlamlı ve gerçekçi bir inisiyatif üretmeleri'' çağrısı yapıldı.
Uluslararası Kriz Grubu'nun Türkiye Direktörü Hugh Pope, ''Türkiye, İran ve ABD arasındaki 30 yıllık güven sorununu çözemez. Ama acilen taze bir düşünce ihtiyacı içindeki uluslararası toplum, Ankara'nın Tahran'la en iyi nasıl temas edilebileceği konusundaki varsayımlarını deneyerek faydasını görebilir'' dedi.