Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/   Konuyu açan: Dostane   İlk Mesaj: 03-13-2011 (15:55)   Son Mesaj: 03-13-2011 (15:55)    Cevap: 0    Gösterim: 918  

    03-13-2011

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/


    Kim bilir kaç tabak kalmıştır? Dört aylık gemi yolculuğuna çıkan bir kaptanın geride bıraktıklarına kavuşması için 16 tabak kuru fasulye yemesi gerekiyor. Denizciler bilir, bilmeyenler için kısaca anlatalım:



    Selman Eştürkler'in haberi
    Dünya üzerindeki tüm Türk gemilerinde her pazar kuru fasulye pişiriliyor. Bu geleneğin bir hafta sonu bile sekteye uğramaması lazım. Yola çıkmadan önce depoya bolca fasulye atmak aşçının ilk görevi.

    Yoksa denizde bir uğursuzlukla karşılaşabilirler! Yeteri kadar fasulye tedarik etmeyen aşçı yandı! Yolculuk boyunca mantı açmak zorunda. Neyse ki 5 Şubat'ta Hamburg'dan bindiğim geminin mutfak sorumlusu tecrübeliydi.

    Beşiktaş Denizcilik'e ait Mt Beşiktaş Scotland adlı gemi bir kimyasal/petrol tankeri. Yani bir petrol ürünü olan motorin taşıyor. Benimle birlikte mürettebatın sayısı 20. Daha fazlası güvenlik nedeniyle yasak. Dünyada yolculuk yapılacak en tehlikeli gemilerden birinin içindeyim aslında. Yaklaşık 17 bin ton motorinle 21 gün su üstündeyiz. Kaptan İsmail Türk, rotadan taşınan mala, mürettebattan yolculara kadar her ayrıntının baş idarecisi. Adıyla değil, 'Süvari Bey' diye anılıyor gemide.

    Gemiyle ilk kez uzun yolculuğa çıkanları benim gibi deniz kokusu ve mavi renk sarhoş ediyor. Açık denizlerde sallanmaya başladığımızda mide bulantısı baş gösteriyor. Bu nedenle gemilerin ecza dolabı her türlü ilaçla dolu.

    Gemide günlük hayatın kendine özgü bir dili var. Mesela kaptan köşküne girip çıkan herkes yüksek sesle, "Allah selamet versin." demek zorunda. Unutanı ikinci kaptan nazikçe uyarıyor. Tekirdağlı yağcı Can Akıncı bu söze öyle alışmış ki evine döndüğünde bile dilinden düşüremiyor. Bir de televizyonun ya da sehpanın üzerinde duran eşyaları düşecek korkusuyla kapıyor. Çünkü gemide her şey tavana, duvara monteli. Keşke mümkün olsa ben de yatağa sıkıca bağlanabilseydim. Dalgalı denizde uykunuzun durgun kalması imkânsız.

    Deniz adamlarının gecesi gündüzü yok. Hatta gün kavramı dahi yok. Misal, '21 Aralık' gibi tarih hesabına göre zamanı yaşıyorlar. Günün her vakti nöbetleşe olarak uyanık ve tetikte olmaları gerekiyor. Gemideki hiyerarşi deniz hayatının her alanına yansımış. Kaptan, zabit ve mühendisler ayrı; yağcı, kamarot gibi görevliler ayrı salonlarda oturuyor.

    Ama her şey o kadar resmî değil. Kendilerine göre bir eğlence anlayışı geliştirmişler. Makine dairesinde masa tenisi, güvertede basketbol oynanabiliyor. Potadan kaçan her top mecburen denize düşüyor. İkinci kaptan Kubilay, yola çıkarken 10 basket topu sipariş etmiş. Boğulanların yerine yenilerini uğradıkları limandan alıyorlar.

    Çay saatleri, akşam sohbetleri, televizyonda dizi ve maç keyfi en büyük zevkleri... Yük gemilerinin bir özelliği de makine sesinin çok yüksek olması. İster güverteye çıkın, ister kamaranıza çekilin sesten kaçamıyorsunuz. Özellikle aşağı katlarda ses geçirmeyen kulaklıklar kullanmak mecburi. Sadece bu durum bile denizcilerin sabırlarını anlamaya yeter. Ben daha fazla dayanamayıp Fransa'nın Lorient limanından gemiden ayrıldım ve uçakla evime döndüm. 3 tabak kuru fasulye de kafi geldi. (Böyle bir deneyimi yaşamamıza izin verdiği için Beşiktaş Gemicilik Genel Müdürü Yavuz Kalkavan'a teşekkür ediyoruz.)



    İsmail Türk ve Fatih Şahin (sağda)




    Burası Rusya açıkları. St. Petersburg limanına bir saatlik yolumuz var. Saat sabahın 06.00'sı.Termometre -38 derecede. Birdenbire buz kütlelerine saplanıyoruz. Denizciler için normal bir durum. Ben ise panik halindeyim. Kaptanın yanına koşuyorum. Aklıma Titanik geliyor. Kendimi toparlayıp deklanşöre basıyorum.



    Buzdan kurtulduktan sonra limana yanaşmak için Petesburg'dan bu gemiyle kılavuz kaptan gönderiliyor. Limana yolu bilen biriyle gitmek daha güvenli.



    Limana yanaşmak üzereyiz. 4. kaptan Fatih Şahin ve gemi görevlilerden 4 kişi karaya halat atmak için hazırlanıyor. Durumu telsizle Süvari Bey'e bildiriyorlar.



    Mühendisler, zabitler makine dairesindeki bu salonda masa tenisi oynuyor. Gürültüden korunmak için mecburen kulaklık takıyorlar. Dalgalar topu karşılamayı zorlaştırıyor.



    Çarkçıbaşı Uğur Cürün (solda), Süvari Bey İsmail Türk (ortada) ve 2. kaptan Kubilay, koyu Galatasaraylılar. Ama Beşiktaş'ın maçlarını kaçırmıyorlar.



    Aşçıbaşı, dalgalı denizde sulu yemek yapamıyor. Hazır buza saplanmışken mısır haşladı, havuçlu ve tavuk sulu patates pişirdi. Tatlımız revani.



    Yolculuğumun bitmesine az kaldı. Atlantik okyanusunu geçip Lorient'e doğru yol alıyoruz. Kubilay makinemi alıp beni fotoğraflıyor. Okyanustan bir hatıra kalsın diye...

    Zaman

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/

    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/





    Buz tutan denizde 21 gün yolculuk-/ Yorumları