''AB, hammadde stoklarını ve merkezlerini kaybetmiştir." diyen Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırma Merkezi (GSAM) Müdürü Prof. Dr Yusuf Halaçoğlu, AB'nin 10 yıl içinde çökeceğini ileri sürdü.
Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırma Merkezi (GSAM) Müdürü Prof. Dr Yusuf Halaçoğlu, ''AB, hammadde stoklarını ve merkezlerini kaybetmiştir. Bu çok uzun sürmeyecek, 10 yıl sürmeyecek bir zamanda AB çökecektir. Bunu bir tarihçi olarak söylüyorum'' dedi.
Prof. Dr. Halaçoğlu, Atatürk Üniversitesi (AÜ) Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürlüğü tarafından organize edilen etkinlik kapsamında, A.Ü Kültür Merkezi'nde ''Ortadoğu ve Kafkasya'daki son gelişmeler'' konulu bir konferans verdi.
Japonya'dan Rusya'ya, Avrupa ülkelerinde hatta Hindistan'a kadar nükleer enerji merkezi varken, bunun Müslüman ülkelerde yapılmasına karşı çıkıldığını dile getiren Halaçoğlu, İran'ın nükleer enerji merkezi kurmaya kalktığında buna Amerika ve Avrupa ülkelerinin karşı çıktığını anımsattı.
Amerika ve Avrupa ülkelerinin bir meselesinin de Yugoslavya'yı parçalamak olduğunu ifade eden Halaçoğlu, şunları kaydetti:
''Birden bire Yugoslavya'da etnik gruplar adında her bir grup, devletçikler kurdu ve bunu batı destekledi. Batı, 'Burada her devlet kendi kaderini tayin etmelidir ve kendi devletini kurma hakkına sahiptir' dedi. Avrupa ve ABD, hemen arkasından birbirinden ayırırken Yugoslavya'yı, Kıbrıs'ı neden birleştirmeye çalışıyor? Çünkü Kıbrıs stratejik bakımdan çok önemli bir yere sahip. Ekonomik açıdan da çok önemli. Zor zamanlarda çıkarılmaya başlanan doğalgaz zenginlikleri herkesin ağzının suyunun akmasına neden oluyor. Gazi Magosa dahil olmak üzere, Güney Kıbrıs'ta trilyonlarca metreküp doğalgaz rezervleri tespit edildi.''
Kıbrıs'ta geçenlerde açılan pankartın tesadüfü olmadığına dikkati çeken Halaçoğlu, çünkü birileri tarafından finanse edilen kişilerin Türkiye'ye karşı bir kampanya başlattığını ve bu kampanyaya göre Türkiye'nin Kıbrıs'tan çıkması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin buradan çıkmadığı takdirde, Kıbrıs'taki rezervlerin doğrudan işletilmesinin pek mümkün olamayacağını vurgulayan Halaçoğlu, ''İşte bunu yutmadan Kıbrıs halkının yanında olmak gerekiyor. Dolayısıyla böyle bir hadise Kıbrıs'ta meydana geldi. Başka yerde ayırmaya giderken burada birleşmeye gidip Kıbrıs Türklerini Güney Kıbrıs Rumları'na teslim etme nedenlerinin altında ne olduğunu daha iyi değerlendirmek gerekiyor'' diye konuştu.
Kıbrıs'ın 1571'de Osmanlı'nın idaresine girdiğini hatırlatan Halaçoğlu, hemen 1572'de Anadolu'dan 12 bin 800 ailenin Ermenek, Bor ve Mut bölgesinden Kıbrıs'a nakledildiğini ifade etti.
-''KIBRIS TOPRAKLARI İÇİN YENİDEN DAVA AÇILMALI''-
Lala Mustafa Paşa bu bölgeyi fethettikten sonra ''Lalapaşa Mustafa Vakfı'' adı altında vakıflar kurduğunu anlatan Halaçoğlu, şöyle konuştu:
''Buranın valiliğini yapan Abdurrahman Paşa Vakıfları da vardır. 100'e yakın vakıf vardı. Kıbrıs'ın üçte ikisi vakıf arazisidir. Yani İtalya üssü dahil olmak üzere tümüyle Abdurrahman Paşa Vakfı'na ait arazilerdir. İngilizler 1877 yılında burayı aldıkları zaman vakıf arazilerine müdahalede bulunmadılar. Ancak 1912'de bu vakıf arazileri Rumlara verilmeye başlandı. Türkiye Cumhuriyeti, AHİM'in karaları doğrultusunda kuzey ve güney Kıbrıs'a, birisine 1,1 milyon avro, birisine de 980 bin avro tazminata mahkum edildi ya aslında her ikisinin de arazisi vakıf arazisidir. Bu vakıf arazileri için tekrar dava açılması gerekiyor. Ama o vakıf arazisi varisleri, 1912'den buyana alamadıkları vakıf gelirlerini talep etmeleri gerekiyor. Bütün Kıbrıs için 100 milyonlarca dolar tazimata mahkum edilebilir. Kıbrıs bu durumda, Türkiye ile masaya oturmak zorunda kalır.''
Mısır'da, Tunus'ta, Libya'da, Yemen'de son zamanlarda ayaklanmaların ortaya çıktığına da değinen Halaçoğlu, ''İlginçtir, ayaklanma olan ülkelerde yabancı, batı şirketlerinin petrol anlaşmalarının sona erme tarihine bir iki sene kalmıştır. Yeni anlaşmaların kimlerle yapılacağın çok iyi değerlendirmek gerekir'' dedi.
Mübarek'in Mısır'ı 42 yıldır idare ettiğini anımsatan Halaçoğlu, ''Batı dünyası ve Amerika Birleşik Devletleri Mısır halkının baskı altında kaldığını ilk defa bugün mü görüyor? Libya'da Tunus'ta diktatörler tarafından yönetildiğini yeni gördü? Hayır. Tabii ki görmüyor. Ekonomik çıkarları şu anki yönetimle çalışmayı gerektiriyordu. Bugünden sonra ortaya çıkacak olan yeni yönetim kim olacak? Bütün bunlar göz önünde bulundurulması gerekiyor'' şeklinde konuştu.
Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak Savaşı'nda yaptığı katliamlar ve zulümler nedeniyle İslam dünyasında çok büyük bir prestij kaybettiğini ifade eden Halaçoğlu, şöyle devam etti:
''Amerika artık istenmeyen bir devlet haline geldi. Böyle olunca buralara müdahalesi söz konusu olamayacak. Türkiye önemli bir rol üstlendi Gazze meselesinde. Böylece Arap idarecileri değil de kamuoyu nezdinde prestij kazandı. Bu prestiji bir yerde Arap ve İslam dünyasında Türkiye'nin söz sahibi olmasına yol açtı. İşin ilginç tarafı, o zamana kadar 30-40 senedir herhangi bir harekette bulunmayan ülkelerde halk hareketi başladı. Amerika Başkanı Obama, bu konularla ilgili doğrudan doğruya Türkiye ile muhatap olup, Türkiye'nin görüşünü almaya başladı. Normalde Türkiye'den fikir olması mümkün değil. Zannediyorum Kafkasya politikasının iflası, Afganistan'da başarısız olması, bu yöne itti.''
Türkiye'nin Ortadoğu ve Kafkasya'da çıkarlarını gözetmek zorunda olduğunu vurgulayan Halaçoğlu, ''Komşuları ile ilişkilerini de iyi idare etmek zorundadır. Benim düşüncem, Türkiye bu konularda daha bağımsız hareket edebilmek için her şeyden önce Avrupa Birliği adı altındaki düşüncelerden vazgeçmesi gerekir. AB, hammadde stoklarını ve merkezlerini kaybetmiştir. Bu çok uzun sürmeyecek, 10 yıl sürmeyecek bir zamanda AB çökecektir. Bunu bir tarihçi olarak söylüyorum.''
Prof. Dr. Halaçoğlu, AB ekonomisi içerinde son derece zor durumda olan ülkelerin olduğunu ve bu ülkeler yardım yapılması durumunda milliyetçi firiklerin buna tepki göstereceğini, dolayısıyla rekabetten çatışma çıkacağını iddia etti.